Roni MARGULIES
Soner Yalçın bin yıl hapis yatsa umurumda bile olmaz.
Tahliye olduğu gün arkadaşı Veli Küçük’e “Darısı başına Veli Abi, senin de kala kala iki yüz yılın kaldı, göz açıp kapayıncaya kadar geçer!” dese, mutlu olurum.
Kapıda Doğu Perinçek’le Yalçın Küçük onu yolcu etse, “Dışarıda hayat senin için zor olacak, örgüt mörgüt kalmadı, yeniden örgütlenmenin koşullarını kolla, ziyarete geldiğinde tartışırız” deseler, keyfime diyecek olmaz.
Bunlar kişisel zevklerim. Hukukla filan pek alakası yok.
Hukukçu değilim. Olmadığım gibi, amatörce bir ilgim bile yok.
Ama hukukun benim kişisel zevklerimi tatmin etmek için yaratıldığını düşünmüyorum. Başka bir anlamı da olsa gerek.
Hukuka hukukî değil, siyasî bir gözle baktığım için, anlamının ne olduğunu bildiğimi sanıyorum.
En temel anlamda, hukuk önemli değildir.
Toplum, yasalar değiştirilerek değiştirilmez.
Değişmeye yüz tutan bir toplumun değişmesini yasalar engelleyemez.
Toplumsal gelişmeler hukukun ve yasaların çizdiği sınırlar içinde gerçekleşmez. Tam tersine, hukuk ve yasalar toplumsal gelişmeleri izleyerek değişir. Hukuk topluma ayak uydurur, toplum hukuka değil.
Tahrir Meydanı’nda toplanmak yasak. Gösteri yapmak yasak. Grev yapmak yasak. Mübarek hakkında ileri geri konuşmak yasak. Kime ne? Ne fark etti?
“Ah pardon, buraya gelip Mübarek’in kuklasını elektrik direğinden sallandırmak çok yasadışı bir şey oldu; ay ben hemen eve döneyim” diyen oldu mu?
Anayasal hükümler hakkında kuşkuya mahal yok. Ülkeyi Cumhurbaşkanı yönetir. Yönetmesine engel olmak yasaktır. Cumhurbaşkanı’nın oğlunun Cumhurbaşkanı olmasını önlemek suçtur. Yurtdışına kaçmalarına yol açmak çok vahim bir suçtur. Ee? Ne oldu?
Her yerde her zaman olanlar oldu. Mevcut yasalar toplumdaki güçler dengesini yansıtıyordu. Denge değişince, anayasa ve yasalar ve kararnameler anlamsız oldu.
Hukuk, sözkonusu ülke Mısır olduğu için anlamsızlaşmadı. Aynı şey en babayiğit hukuk devletlerinde de, Almanya ve Fransa ve Britanya’da da geçmişte yaşanmıştır ve gelecekte yaşanabilir.
Küçük bir örnek vereyim. Britanya’da 1971’de yeni bir sendika yasasına karşı sendikalar bir dizi grev yapar. Beş dok işçisi gözaltına alınır, cezaevine tıkılır. Mahkeme sürerken, binlerce dok işçisi cezaevini sarar, o âna kadar grev yapmamış sendikalar grev kararı almaya başlar. Beş işçinin ağır ceza yiyeceğine kesin gözüyle bakılmaktayken, Kraliyet Başsavcısı 19. yüzyıldan kalma, kimsenin o güne kadar duymadığı bir yasaya dayanarak davaya müdahale eder ve işçiler beraat edip serbest bırakılır. Yeni sendika yasası sessizce rafa kaldırılır.
O yıl, 1968 hareketinin rüzgârları hâlâ esmektedir, işçi sınıfının mücadeleciliği en üst düzeydedir, egemen sınıfın gücü istediği yasaları geçirmeye yetmez. Ama 15 yıl sonra, Margaret Thatcher döneminde, mücadele dalgası geri çekilmişken, denge egemenlerden yana dönmüşken, Thatcher’ın geçirdiği yasalar 1971 yasa tasarısından on kat berbat oldu. İşçi sınıfının gücü direnmeye yetmedi.
Hukuk değil, hukukun nasıl geliştiğini belirleyen gerçek güçler ilgimi çeker.
“En temel anlamda, hukuk önemli değildir” dememin nedeni bu.
Amma velâkin, en temel olmayan anlamda önemsiz değil.
Evet, hukuk egemen sınıfın egemenliğini koruyan düzenlemelerden ibarettir. Ama hukuk diye bir çerçevenin olması, egemenlerin toplumu canları çektiği gibi değil, bir çerçeveye uyarak yönetmek zorunda olması, yönetilenlerin yüzyıllarca verdiği mücadelelerle kazanılmıştır.
Ve bu mücadele devam ediyor.
Benim derdim kapitalizmi ortadan kaldırmak. Yasaların değişmesi veya herşeyin yasalara uygun bir şekilde yapılması kapitalizmi ortadan kaldırmaz. Ama uğruna mücadele ettiğim daha pek çok şey de kaldırmaz. Demokrasi de kaldırmaz, ifade ve örgütlenme özgürlüğü de kaldırmaz, sınırsız sendikalaşma ve grev hakkı da kaldırmaz, parasız sağlık ve eğitim hakkı da kaldırmaz. Ama ben bunların hepsi için canımı dişime takar mücadele ederim.
Diyeceğim şu ki, Soner Yalçın ve Çetin Doğan gözaltına alındığı zaman çok seviniyorum, dünyalar benim oluyor, ama ilk duruşmada suç delilleri ortaya konup adamlar doğru dürüst yargılanmazsa, hukuku savunmak zorunda kalacağım.
Ey yargı, ey hükümet, Allah rızası için, beni bu herifleri savunmak zorunda bırakmayın.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023