Ümit KARDAŞ
“Krizler, sarsıntılar, hastalıklar tesadüfen ortaya çıkmaz. Bu gidişatı düzetmemiz, yeni yönelimler keşfetmemiz, başka bir yaşam yolunu deneyimlememiz için gösterge görevi görürler.” Carl Gustav Jung
Her şeye rağmen “ortaklaşmacı demokrasi” başlıklı yazı dizisine devam etmek istiyordum. Ancak ülkenin gündemi durmadan geriye gidiş yönünde değişiyor. Kaygı verici bir şekilde ülke başaşağı giderken, başımızın büyük belada olduğunu görüyorum. İp incelerek kopma noktasına gelmiş, faşizm demokrasinin son kapısına abanmış durumda.
Acaba siyasi kadroların ve bürokrasinin tekçi kodlanma nedeniyle hiç ilgilenmediği, halkın büyük çoğunluğunun ise katılımcı demokrasiden haberdar olmadığı bir ortamda ademimerkeziyetten söz etmek anlamsız mı?
Doğa, içindeki canlılarla birlikte bir denge ve ahenk içinde yokluk-varlık döngüsüyle salınmakta.İnsan için tek gerçek olan faniliği tefekkür etmek varken, mal mülk, şöhret, statü için açgözlülüğün, fırsatçılığın, riyakarlığın girdabında bedenini ve ruhunu kirletmenin, hakikatin üstünü örtmenin, haksızlık yapmanın bir anlamı var mı?
İnsanın çoğunlukla hem insana hem doğanın dengesine zarar verebilen, planlı ve kurnazca katliam yapabilen ,kötücül viral bir varlık olduğu anlaşılmakta. Belki de Deleuze’un dediği gibi insan, yeryüzünün hastalığı. Dünya sisteminin insanı tüketim ağına sokarak bu olumsuzluğu beslediği de açık.
Dünyanın hali, Filistin’de yaşanan katliamları utanma duygusunu kaybederek seyreden dünya siyasi kadrolarının vicdansızlığı ve umursamazlığıyla ortada. Adorno’nun söylemiyle evrensel tarih yabanilikten insanlığa doğru değil, sapandan megaton bombasına ilerlemiş durumda.
Türkiye’nin içine düşürüldüğü durumun ise vahameti anlatılır gibi değil. Bazı kesimler soyut devlete akıl izafe ederler. Her kötüye gidişte devlet aklı devreye girer, gidişatı düzeltir. Aslında hiçbir şey değişmez, çivisi çıkan düzenin şekli de olsa anayasal yapısı devam eder ancak statüko kendini yeniden ve daha canlı üreterek yoluna devam eder.
Geldiğimiz noktada devletin de akılla bağını kopardığı anlaşılıyor. Anayasa fiilen ilga edilmiş, kurumlar işlevlerini kaybetmiş, bir ölçüde düzeni sağlayan usül ve gelenekler keyfilikle yer değiştirmiş durumda. Liyakatsizlikle birlikte akıl, bilgi ve hukukun işlevini kaybetmesi sonucu devlet kavramının içinin boşalıp soyutlaştığı, bir devletsizlik boşluğuna düşüldüğü, bu boşluğun açık faşist bir rejimle dolacağı görülmekte.
Adil yargılanma hakkının, hakim bağımsızlığı-tarafsızlığı ve tabii hakim ilkelerinin çiğnendiği bir durumdan seçim hukukunun da anayasal düzlemde yok sayıldığı bir noktaya gelmiş durumdayız. Yüksek Seçim Kurulu’nun kesinleştirdiği seçim sonuçlarının yıllar sonra halkla bağını kesmiş iktidarın araçsallaştırdığı bir mahkeme eliyle yok sayılması Cumhur İttifakı’nın çıplak şiddet uyguladığını göstermekte. Çünkü MHP izlediği politika ve söylemleriyle AKP iktidarını desteklerken “Terörsüz Türkiye” çıkışının üstüne basmakta.
Artık bu noktada hukuku, yasaları konuşmanın bir anlamı yok. YSK’nın kararlarının kesin olduğunu, bu kararı hiçbir mahkemenin tartışamayacağını, bunun fonksiyon gasbı olduğunu ayrıca hiçbir mahkemenin esas hakkında hüküm oluşturacak şekilde ihtiyati tedbir kararı veremeyeceğini söylemenin bir yararı bulunmamakta.
Acı olan hukuk düzeninin temeline dinamit koyan ve sadece AKP’ye ve onun liderine yarayacak, CHP’yi ve ülkenin geleceğini yok edecek bu tuzağa eski CHP kadrolarının destek verip, ortak olmasıdır. Homo Politicus’un açgözlülüğü, çıkarcılığı siyaseti çözüm alanı olmaktan çıkarıp çürüterek sefaletine neden olmuştur.
Hiçbir parti ayrımı yapmadan söyleyebiliriz ki; yalancı baharlar yaşamamızın, sorunlarımızı çözüme kavuşturamamamızın temel nedeni, toplumsal barışı sağlayacak çözümleri ve uzlaşmayı engelleyen, ”inkar-linç- çökme” kültürüyle beslenen tekçi zihniyettir. Tüm partiler ve toplumun büyük bir bölümü insani olmayan bu zihniyet kültürüyle zehirlenmiş durumda.
Bütün yetkiler ülkenin merkezinde toplanmışsa orada çoğulcu, çoklu, katılımcı ve özgürlükçü bir demokrasi ve hukuk devleti olmaz, demokrat birey yetişmez. Merkezde zaman zaman değişen güç koalisyonlarıyla “gücü gücü yetene” rejimi oluşur, hukuk güvenliği ortadan kalkar. Adalet, özgürlük, insaniyet, etik, estetik gibi yüksek insani değerlerin yerlerde sürüklendiği, hukukun işlevini yitirdiği, gücün isteğinin ve keyfiliğinin şiddet kullanılarak meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir çöküş haliyle karşı karşıyayız.
Çoklu, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, hukuk güvenliğine ve hukukun üstünlüğüne, etik ve estetik değerlere dayalı, barışı güvenceye alan bir demokrasi için yapılacak çağrıyı benimseyen her siyasi parti ya da örgüt demokrasi ittifakı içinde yer almalı. Etnik kimliği, inancı, felsefesi, siyasi görüşü, dili, cinsel tercihi ne olursa olsun bireyler bu ittifakta kendini bulmalı.
Türkiye toplumunun geleceği faşizmi savunanlara karşı demokrasiyi savunacak olanların ferasetine ve cesaretine bağlı. Yoksa içinde onurumuzla, haysiyetimizle yaşayacağımız bir vatanımız kalmayabilir. Her şeyin bittiği bir noktada gidişi görenlerin çaresiz bir haklılık içinde, tıpkı Truva Savaşı’nın korkunç sonucunu görmesine rağmen kimseyi kendisine inandıramayan mitoloji kahramanı Cassandra gibi çığlık atmaları hiçbir işe yaramayabilir.
*Apollon, Troya kralının kızı güzel kızı Cassandra’ya kendisiyle birlikte olması durumunda geleceği görme yeteneği vereceğini söyler. Cassandra önce kabul eder, sonra rahibe olmak istediğinden Apollon ile birlikte olmaktan vazgeçer. Apollon bunun üzerine Cassandra’yı lanetler.Cassandra geleceği görecek ama kimseyi buna inandıramayacaktır. Cassandra Truva Savaşı’nın sonucunu görmüş ancak kimseyi inandıramamıştır.
Yazarlar
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025