Ümit KARDAŞ
Türkiye’nin gündemi o kadar hızla değişiyor ki. Tam 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararları üzerinden fişlemeler tartışılırken araya tutuklu milletvekillerinin durumu giriyor, onu tartışırken devlet sırlarına ilişkin antidemokratik bir kanunun Meclis komisyonundan geçtiğini öğreniyoruz. Kadim sorunlarımız demokrasi ile birlikte kapıda bekliyor.
Toplumsal meşruiyeti sağlayacak demokratik bir sürece dayanan, 1982 Anayasası üzerinden değil gerçekten yeni bir felsefeyi referans yapan bir anayasa yapma becerisini gösteremiyoruz. Belki de böyle bir şeyi samimi olarak istemiyoruz. Askerî darbe ürünü, milletin egemenliği üzerinde vesayet kuran, süreç içinde hak ve özgürlükler üzerinde hukuk dışı gizli operasyonların zemini olmuş yarı askerî bir organı, 52 yıldır anayasal bir organ olarak muhafaza edip, içselleştirebiliyoruz. Bundan hiç hicap duymuyoruz.
1924 Anayasası’nın yürürlükte olduğu dönemde (1924-1960) var olmayan ya da olsa bile anayasal organ olmayan, kanunla kurulmuş kurumlar, 1960 askerî darbesinden sonra anayasal kurumlar hâlinde 1961 Anayasası’nda yer aldılar. 1982 Anayasası da bu kurumları aynen tevarüs etti. Böylece bürokratik kurumlar millet egemenliği üzerinde vesayet kurdukları gibi demokratik ilkelerin ve hukuk devletinin yaşama geçirilmesini engelleme yönünde işlev gördüler.
1961 Anayasası’ndan önce kanunla kurulmuş ve yetki alanı dar olan askerî mahkemeler bu anayasayla yetki alanı çok genişletilmiş bir şekilde anayasal organ hâline geldi. Sadece askerî mahkemeler değil, disiplin mahkemeleri de anayasal organ hâline getirildi. Askerî Yargıtay ceza yargılaması alanında çift başlılık yaratacak şekilde yüksek mahkeme olarak düzenlendi. 12 Mart 1971 askerî müdahalesinden sonra bu kez anayasada idari yargı alanında çift başlılık yaratacak şekilde ve üstelik tek dereceli Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (Askerî Danıştay) adeta yaratıldı.
Yine kanunla kurulmuş Diyanet İşleri Başkanlığı, din, vicdan ve düşünce özgürlüğü üzerinde kısıtlayıcı, laikliğe tamamen aykırı bir vesayet kurumu olarak 1961 Anayasası’na alındı. Aynı şekilde 1982 Anayasası’yla Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) de özgürlükleri sınırlayıcı vesayet kurumları olarak anayasal organ hâline getirildiler. Bunlara Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını da ilave edebiliriz.
Darbe ürünü anayasaların bu kadar çok bürokratik kurum barındırmasının siyaseti, üniversiteyi, medyayı, sermayeyi ve toplumu rahatsız etmemesi ve tartışma alanına getirilmemesi hüzün verici bir durum.. Mesele gerçek anlamda demokratik, laik, sosyal hukuk devletine yaklaşmaktır. Yoksa bu cümle Anayasa’da bir klişe olarak kalır. Bu kadar çok vesayetçi bürokratik kurum barındıran bir rejim çözüm ve hukuk üretemez. İktidarın kimde olduğu önemli değildir. Bu kurumlara kim sahip olursa onun vesayeti gerçekleşir. Şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir olmayan vesayet kurumlarına sahip olan bir siyasetin de demokratik bir denetime tabi kılınması mümkün değildir. Bir de buna tamamen denetimsiz MİT, TSK, Emniyet gibi kurumları ekleyin.
Boşuna iktidar mı Cemaat’i dövüyor, Cemaat mi iktidara kafa tutuyor üzerinden hakiki meseleleri örtmeyin. Mesele siz biz meselesi değil. Mesele hepimizin. Yani insan meselesi. Etnik ve siyasi kimliği, dinî inancı, mezhebi, aidiyeti, cinsiyeti ve cinsel tercihi ne olursa olsun insanın yani herkesin hak ve özgürlüklerinin hukuki güvence altında bulunması, çoklu, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü ve barışçı bir demokrasiye ilkeler ve değerler üzerinden yaklaşılması konularını gündemimize alalım.. Hukuk ve demokrasi hepimize lazım.
[email protected]
www.umitkardas.com
http://www.taraf.com.tr/umit-kardas/makale-denetlenemeyen-burokratik-kurumlar-rejimi.htm
Yazarlar
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025