Ümit KARDAŞ
İki yıl kadar önce Altın Palmiye’de yarışmış “Adalet İçin” filmini sinema salonlarında yer bulamadığı için küçük bir salonda izleyebilmiştim. Film, 1532’de Brandenburg-Cölln’de yaşanmış bir olaya dayanan romandan uyarlanmış. Roman, 34 yaşında intihar eden Alman şair ve romancısı Heinrich von Kleist’e ait.Fransız yönetmen Arnaud des Pallières romanı sinemaya uyarlamış.
Filmin kahramanı Michael Kohlhaas, adaletsizliğe isyan eden bir at tüccarı. Ailesiyle birlikte dürüst bir hayat süren Kohlhaas’ın, 1532'de Leipzig panayırına giderken izin almadığı gerekçe gösterilerek iki siyah atına el konulur. Atları rehin tutan derebeyi onları insafsızca, en kötü şekilde kullanır. Derebeyinin adamları buna itiraz eden Kohlhaas’ın seyisine köpekleri saldırtırlar. Kohlhaas, karşısında güçlü bir derebeyi olmasına rağmen bu adaletsizliğe karşı hukuk mücadelesine başvurmak yolunu seçer. Kendisini ve seyisini savunması için bir avukat tutar. Ancak derebeyi, mahkemeyi kolaylıkla etkiler ve dava ret edilir. Avukat gücün karşısında korkarak davayı daha ileri bir noktaya götürmek istemez. Hukuk nihai hedefi olan adaleti sağlamaktan uzak, gücün hukuku olarak tecelli eder.
Kohlhaas, pes etmez ve prensese durumu anlatmak ister. Karısı kendisini ikna ederek onun yerine saraya gider. Ancak kadın ağır yaralı olarak geri gelir ve ölür. Artık Kohlhaas için tek yol kalmıştır. İsyan etmek.16. yüzyılda isyan edecek, şiddete yönelecek insan bulmak zor olmaz. Hukuku kendine bağlayan otoriteye karşı silahlı bir çete oluşturur ve kan dökmeye başlar. Ancak Kohlhaas için adalet en önemli değerdir . Yağma yaptırmaz, kullanılan şeylerin bedelini öder. Kohlhaas, güce karşı mücadelesinde yola haklı olarak çıkmışken, şiddetin dozu arttıkça acaba adalet arayışının meşruiyeti kalacak mıdır? Kohlhaas, yöntemlerini eleştiren bir din adamıyla tartışırken aklı karışır, ikileme girer. Sonuçta Kohlhaas, atlarını geri alır, tazminatı ödenir ancak adalet arayışının ve isyanının bedelini hayatıyla öder.
16. yüzyılda hukuk adaleti sağlamazken bugün sağlayabiliyor mu? Güce dayalı hukuk bugün de bunun ağırlığını taşıyor ve adaleti sağlayamıyor. Adaleti sağlayabilmek için bugün artık şiddet bir yöntem değil. İnsanlığın elinde seçenekleri çoğaltılabilecek şiddet barındırmayan sivil itaatsizlik araçları var.
Hukukun hedef amacı adaleti gerçekleştirmektir. Toplumsal mutluluk, barış ve refahın hukukun hedef amaçları olan özgürlük ve adalet gibi evrensel değerlere ulaşmada gösterilecek gayretle bağlantılı olduğu açık. Bu değerleri esas almayan bir norm, şekli bakımdan yine hukuktur, ancak objektif içerik ve esas bakımından hukuk değildir. Hukuk, objektif hukuk düzenini,hak ise kişisel istem ve iddiayı gösterir.Hak aynı zamanda ahlaki bir değeri,kişisel eylemlerin nihai hedefi olan hakikati,sonuç olarak adaleti temsil eden bir kavram.Ancak adalet kavramı,hak kavramından önce vardı.”hak adaletten gelir,sanki annesi gibi.Öyleyse haktan önce adalet olmuştur.” (Francis Accursius-12. Yüzyıl şerhçisi)
İnsan sırf fizik ve biyolojik varlık olarak görülemez. Hayvandan farklı olarak doğal yanımızdan gelen itki ve dürtülerimizi aşmamızı ve onlara ilişkin olumlu ya da olumsuz iradi kararlara varmamızı mümkün kılan manevi (tinsel) yanımızdır. Bu yanımızla hayatta amaçlarımızı gerçekleştirmeye çalışır, dünyada insan olarak bulunmanın anlamını fark eder, ölümsüzlüğe ulaşmanın umudunu taşırız. Bu nedenle insanı anlamlı kılan manevi yanıdır. İnsanın hayatına anlam kazandıran ve ancak manevi yanımızda var olan şey, dünyada nasıl davranmamız gerektiğini belirleyen değerler ve onlara dayalı olması gereken taleplerdir.
İnsanın sırf biyolojik ve psikolojik ihtiyacını gideren yiyecek, içecek, cinsellik, para, mülk gibi şeylere karşılık etik, estetik, hakikat, adalet gibi yüksek değerler manevi yanımızda yer almakla bizi doğal varlık olmanın üstüne çıkarırlar. Söz konusu yüksek değerler insanı manevi bir varlığa kavuşturmakla kalmaz, aynı zamanda sorumlu ve onurlu bir kimlik kazandırırlar.
Sevgi, dostluk, yardımseverlik, dayanışma gibi başkalarına yönelik yüksek değerleri etkin ve yaratıcı bir biçimde gerçekleştirebilmek ve toplumsallaşabilmek için insanın kendine yabancılaşmaması, kendine dönüp, kendini tanıması gerekir. İçimizde bulacağımız bu değerler ancak insanı toplumsallaştırabilir. İçimizdeki sevgi değeri kapsamı bakımından bütün insanlığa yöneliktir. Erich Fromm buna işaret eder.”…tek bir insana karşı duyulan sevgi ile insanlığa karşı duyulan sevgi bölünmez bir bütündür”
Yüksek değerlere dayalı taleplerin yerine getirilmesi ancak bireyin ve toplumun mutluluğunu ve toplumsal barışı sağlayabilir. Bu değerlerden adalet değeri de ahlaki bir değer olmakla sadece hukukçuları değil, bütün insanları ilgilendirir. Adalet değerinin ya da bu değere dayalı taleplerin reddi kesin bir savaşın, sürekli bir çatışma, kavga ve gerilimin ve sonunda çürüyüp yok oluşun göze alınması demek. ( Vecdi Aral- “Hukuk Felsefesinin Temel Sorunları”)
İnsandaki adalet duygusu bencil isteklerine karşı çıkan, kendini evrenin merkezinde görme duygusuna dur diyen bir iç sestir. Bu nedenle haksızlık etmemek de kişinin erdemidir. Hakkı gözeten kişinin erdemli davranışının arkasındaki değer nesnel bir değer taşıyan adalettir. Ancak kişinin hangi ilişki biçimlerinin adaletli olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. Bu da ister istemez insanı eşitlik düşüncesine götürür.
Yaratılış gereği bir arada, toplum içinde yaşamak zorunda olan insan, toplumsal ilişkilerini eşitlik temeline dayandırmak zorunda. Etik bir değer olan adalet eşitlemeyi öngörür. Eşitliği sağlamak keyfiliğe karşı düzenlemeleri gerektirir. Bu ihtiyaç ise açık ve kesin bir içerikten yoksun olan bu değerin kuralları içeren hukukla doldurulması demek. Ancak söz konusu hukukun güvenilirliği önemli. Hukuk güvenliği özellikle bürokrasi ve siyasi iktidarda somutlaşan devlet karşısında sağlanmalı. Adalet, eşitlik ve özgürlük değerlerini güvenceye alan hukuka, bizzat onu yaratan da tabi olmazsa keyfilik başlar ve hukuk güvenliği sağlanamaz. Bu nedenle adaletin işaret ettiği eşitlik yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkilerde çok önemli olup,hukuk devleti insanların tercihine bırakılmış bir imkan değil,ahlaki bir sorumluluk olarak ortaya çıkar.
Bireyin hayatını doğrudan ilgilendiren ihtiyaçlarıyla ilgili eşitliği öngören nimet değerlerinin korunmasını güvence altına almayı hedefleyen adaletin işlevi bununla sınırlı kalmaz. Bunun arkasında ahlaken önem taşıyan kişinin özgürlüğü bulunmakta. Adalet özgürlüklere saygı gösterilmesiyle olumlu bir nitelik kazanmakta.
Hukuk sadece ihtiyaçlara yönelik nimet değerleri için değil daha yüksek değerler için de bir koruma mercii. Hakikat, etik, estetik gibi yüksek değerler, kültür değerleri ancak beden hayat, mülkiyet, kişisel davranış özgürlüğü gibi şeylerin güvence altına alındığı ortamda yer bulur. Adalet kişisel özgürlükleri güvence altına almakla tüm yüksek değerlerin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmakta.”O adeta erdem değerleri arasında bir piyondur” (Aral-Nicolai Hartmann’dan aktaran )
Ne yazık ki geldiğimiz noktada adalet değeri meşru hukuk yoluyla barışa, özgürlüğe, eşitliğe, hakikate, estetiğe ulaşmamızı sağlamıyor. Etik, estetik ve adaletten yoksun bir toplum kalitesiz yaşamaya mahkumdur.
Yazarlar
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025