Ümit KARDAŞ
Parti içi demokrasinin bulunmadığı, partilerin demokratik değer ve gelenekler oluşturamadığı, parti liderlerinin parti programlarını rahatlıkla çiğnediği, başarısızlıklarını demagojiyle örttüğü ve yerlerini ölünceye kadar koruduğu, siyasetin finansmanının parti üyeleri tarafından değil, şaibeli ilişkiler üzerinden sağlandığı bir ülkede seçim sonuçlarını tartışmak ne kadar anlamlı ?
AKP ve MHP milliyetçilik, hamaset ve içi boşaltılmış beka kavramına sarılarak siyaset alanında çözüm üretemezken CHP, İYİ PARTİ, SAADET PARTİSİ çözüm üretmekten çok sorunları gerilime dönüştüren zihniyet kodlarının dışına çıkıp, yeni bir dil ve yeni kavramlar üzerinden çözümler üretememekte.
HDP ise başat kimliğin yarattığı mağduriyeti genel bir demokratikleşme çerçevesinde gidermeyi öngörürken, devletin ağır baskısı ile şiddetin doğurduğu gerilim üzerinden terör üreten PKK arasında sıkışmış durumda.
Selahattin Demirtaş’ın siyasetin dışında tutularak avantaj sağlanmak istenmesi durumun vahametini arttırmakta.
Türk-İslam sentezi üzerinden şekillenen ve demokratik kültürün oluşumunu engelleyen devlet yapısı ve zihniyeti hak ve özgürlük vaatleriyle iktidara gelen her hareketi otoriter bir figüre dönüştürmeyi başarmış durumda.
Parti içi demokrasinin işlemediği, lider sultasının egemen olduğu siyasi partilerin bulunduğu bir ülkede çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasi inşa etme imkânı bulunmamakta.
Bu konuda demir lady olarak nitelenen İngiltere başbakanı Margaret Thatcher'ın siyasetten uzaklaştırılması süreci önemli bir örnek.
Uzun süre iktidarda kalan, seçimlerde mağlup edilemeyen bir başbakanın parti içi demokrasi çalıştırılarak istifaya zorlanması ilk bakışta inanılmaz gözükmekte.
Thatcher, 1990’larda parti içinde vergi ve faiz politikaları nedeniyle eleştirildi. 1 Kasım 1990'da, Thatcher'ın en eski ve sadık müttefiklerinden Geoffrey Howe, Thatcher'ın Avrupa siyasetini protesto etmek için Başbakan Yardımcılığı görevinden istifa etti.
Eski rakibi Michael Heseltine, parti liderliği için kendisine meydan okudu ve ilk turda oylamayı ikinci tura taşıyacak kadar fazla oy elde etti. Önceleri ikinci turda da yarışmak istediğini söylemekle birlikte, Thatcher, kabine üyelerine danıştıktan sonra seçimden çekilmeye karar verdi.
Hemen ardından, kamuoyuna istifasıyla ilgili bir açıklama yaptı ve Jon Major'ı destekledi. İstifasının ardından yapılan bir ankette, Britanya halkının %52'si Thatcher'ın ülkeye yararlı olduğunu kabul ederken %48'i zararlı olduğunu söyledi.
1991'de Parti'nin yıllık kongresine girdiğinde daha önce görülmemiş şekilde dakikalarca ayakta alkışlanarak karşılandı, ancak konuşma yapması için yapılan çağrıları reddetti.
John Major, Tony Blair, David Cameron gibi güçlü başbakanlar başarısızlığa uğradıkları, parti içinde eleştirildikleri durumlarda istifa etmesini bildiler.
Cameron, AB referandumunda birlikten ayrılma (Brexit) yönünde sonuç çıkmasının ardından, "Kolay bir yolculuk olmadı ve her kararımız doğru değildi ama bugün ülkemizin çok daha güçlü olduğuna inanıyorum." diyebildi.
Bu örnekler demokrasi kültürüne, parti kurumsallaşmasına ve parti içi demokrasiye emsal teşkil edecek mükemmellikte. Türkiye’nin demokrasi sorunu, partilerin lider partisi olmaktan çıkıp kurumsallaşmaya geçememesi, parti içi demokrasinin yokluğu ve parti finansmanının demokratik ilkelere bağlı ve şeffaf olmamasıyla doğrudan ilgili.
Liberal doktrinin kurucusu Benjamin Constant, ilke olarak egemenin halk olduğunu ve hiç kimsenin yurttaşların oylarından kaynaklanmayan bir egemenliği, iktidarı kullanma hakkı olmadığını söyler ancak asıl hedefin halkın egemenliğinin sınırlanması olduğunu belirtir.
Egemenlik sınırlanmadığı takdirde, bireyleri hükümetlere karşı koruyacak hiçbir imkân kalmaz. Rousseau’nun ifade ettiği gibi, hükümetlerin genel iradeye uymaları gerektiğini söylemek yetersiz kalır. Çünkü bu iradeyi belirleyenler iktidarda olan hükümetlerdir.
Constant’a göre kişi özgürlüğü ve güvenliği, vicdan, düşünce ve inanç özgürlüğü ve bu özgürlüklerin uzantısı olan basın özgürlüğü iktidarın sınırını oluşturur. Hiçbir iktidar meşruiyetini kaybetmeden bu kutsal hakları ihlal edemez.
Constant, tüm toplumun iradesinin dahi gerçekte adil olmayan bir şeyi adil yapamayacağını, halkın muvafakatinin de gerçekte gayrimeşru olan bir durumu meşrulaştırmaya yetmeyeceğini söyler.
19. yüzyılın ilk yarısında yaşamış, “Amerika’da Demokrasi” isimli önemli eserin sahibi, Fransız düşünür, hukukçu ve siyasetçi Alexis De Tocqueville demokraside despotizm tehlikesine değinir ve bu despotizmin tek ve merkezi olan iktidarda dayanak bulduğunu söyler.
Ara iktidarların olmaması merkezi iktidarın faaliyet ve etki alanını genişletir. Bu nedenle adem-i merkeziyet sistemini bu baskıyı azaltıcı bir araç olarak görür. Tocqueville’e göre, basın özgürlüğü, özgürlüklerin bekçisi olan bir yargı ve şekillere uyma despotizme gidişi engeller.
Halkın, sandıkta belli bir oy oranı ve seçim sisteminin sonucu olarak tecelli eden iradesini, iktidarın ve demokrasinin tek dayanağı sayan görüşler 19. yüzyılda aşıldı, hak ve özgürlükler, yargı denetimi, adem-i merkeziyet bu iradeyi sınırlayan unsurlar olarak kabul edildi.
Halkın oyuyla iktidara gelip aynı şekilde iktidardan gitmek tartışılmaz bir ilkedir. Ancak iktidara asıl meşruiyeti sağlayan husus hak ve özgürlüklere ve yargı denetimine karşı aldığı tutumdur. AKP iktidarı seçimin hukuk güvenliğini sağlamakla görevli kurumları baskı altına alır ve yönlendirmeye çalışırsa meşruiyetini kaybeder.
Demokrasi, sadece seçimde bir partinin aldığı oy oranları üzerinden değerlendirilebilecek bir rejim değildir.
İktidar, iç çatışmayı önlemek ve toplumsal barışı sağlamak için sadece hukuk normu anlamında bir hukukiliği değil, meşruiyeti ve konsensüsü gözetmek zorundadır.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025