Ümit KARDAŞ
22/05/2019 tarihinde toplanan Tunceli Belediye Meclisi, belediye hizmet binasında bulunan tabelalarda yazılı "Tunceli" ibaresinin kentin kültürü, tarihi ve inanç biçimini temsil etmediği gerekçesiyle değiştirilerek yerine "Dersim" ibaresinin yazılmasına oy çokluğu ile karar verdi.
Meclis kararının Tunceli Valiliği'ne gelmesi üzerine aynı gün valilik, söz konusu belediye meclisi kararının hukuka ve yasal mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması ve kararın iptali için Erzincan İdare Mahkemesi'ne başvurdu. İdare Mahkemesi 24/05/2019 tarihinde “dava konusu işlemin yerine getirilmesi halinde doğacak zararın kamunun menfaati ve işlemin etki alanı dikkate alındığında giderilemeyeceği” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Dersim isminin Dersimliler açısından ne anlam ifade ettiğini anlamak için tarih içinde bir yolculuk yaparak yaşananları özetlemek anlamlı olur.
19. yüzyılın ikinci yarısından sonraki dönemde Dersim aşiretlerinin bölgede yaptıkları talan ve çapul hareketleri arttı, yoksulluk içindeki halk devlet tarafından ikiye bölünerek bölgede asayiş sağlanmaya çalışıldı. Bu dönemde devlete göre Dersim tedip (yola getirme, uslandırma) edilmesi gereken bir bölge olarak kabul edildi.
Topraksız, işsiz, ticaret yapacak imkânları olmayan aşiretlerin çapullamaktan başka çareleri bulunmamaktaydı.
Abdülhamit döneminde Dersim’in ıslahı için bir rapor hazırlandı. Bu raporda tespitler yapılmasına rağmen hiçbir somut öneri öngörülmediğinden çözüm; korkutma, cezalandırma, zorla göç ettirme ve bu şekilde Dersim aşiretlerinin çevreyi çapullamasına engel olmak şeklinde ortaya çıktı.
Osmanlı imparatorluk içindeki tüm sorunları asayiş sorunu olarak görmüş olduğundan, Dersim’de 1908,1909, 1911,1914 yıllarında meydana gelen ayaklanmaları bu şekilde bastırdı.
Vecihi Timuroğlu “Dersim Tarihi” isimli kitabında bastırma operasyonlarını şöyle değerlendirmekte: "1937’de İsmet İnönü bu hareketlere 'sel hareketleri' adını veriyor. Gerçekten de hiçbir köklü sonuç alamadan her yıl bir Dersim harekâtı yapılıyor, insanlar eziliyor, yokluğa ve yoksunluğa bırakılıp dönülüyor. Geçici bir asayiş sağlama işlevinden başka bir amaca eremiyor sel hareketleri. Sel gidiyor, üzerinden kan parıldayan kum kalıyor.”
Cumhuriyet döneminde ilk Dersim harekâtı 1926 yılında Koçuşağı aşiretinin çevrede talan yapmaya başlaması üzerine gerçekleştirildi. Cumhuriyet yönetimi de aynen Osmanlı gibi Dersim’in tedibine karar verdi, bu işe de Albay Mustafa Muğlalı’yı memur etti.
Bu harekâtta Şavak aşiretinin silahlılarından yararlanıldı, uçaklar sürüleri dahi bombalarken Kılabuz deresi cesetlerle doldu. Harekât sonunda yapılan resmî yazılı açıklamada ordunun kaybı asker sayısı olarak belirtildi, Koçuşağı aşiretinin kayıpları ise sadece hayvan olarak verildi.
Yapılan açıklamada “Asilere bir hayli kayıp verdirilmiş ve 1084 küçükbaş, 342 büyükbaş hayvan ganimet alınmıştır” denilmekte. ( Timuroğlu-a.g.e) Böylece devlet kendi yurttaşından ganimet aldığını açıkça beyan etmekte. Bu tarihsel açıklama rejimin sahih bir cumhuriyetle ilgisinin bulunmadığını, devletin de aşiret düzeyinde bir niteliğe sahip olduğunu göstermekte.
Naşit Uluğ, 1932’de Dersim üzerine yaptığı bir sosyal araştırmada şunu demekte: "Cumhuriyet’te şefkat, merhamet yoktur, adalet vardır.” ( Naşit Uluğ- Derebeyi ve Dersim) Güçlünün güçsüzü imha ettiği, insanla birlikte insani değerlerin yok edildiği yerde adalet olur mu?
1935 yılında yapılan CHP IV. Büyük Kurultayı’nda genel sekreter Recep Peker cumhuriyetin amacının kuvvet yoluyla ulusal birliği sağlamak olduğunu söyler. Bu söylem CHP ulusalcılığı politik bir silah olarak kullanmaya başladığını göstermekte.
Vali Cemal Bey’in soygunculuk hareketlerinin sebebi “yaşamak hissi ve endişesidir” şeklindeki kanaati de devleti Dersim’i tedip ve tenkil düşüncesinden vazgeçiremez. 1. Umumi Müfettiş İbrahim Tali Bey, 1931 yılında hazırladığı Dersim raporunda aşiretlerin cezalandırılmasının yetersizliğinden yakınır.
Soruna Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın yaklaşımı ve çözüm önerisi şöyledir: "Ana yolların inşası, silahların toplanması, reislerin, bey ve ağaların, seyyidlerin bir daha gelmemek üzere Batı Anadolu’ya gönderilmeleri, reisler alındıktan sonra da en şerir olanlarının Dersim’den uzak ovalara sevki ve öz Türk köyleri içine dağıtılmaları, Dersim’de kalacak olanları da reislerden alınacak olan araziye bağlamak teşkil eder... Dersim evvela koloni gibi nazarı itibara alınmalı, Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra da tedricen öz Türk hukukuna mahzar kılınmalıdır.”
Dersim için düşünülen ıslahat ve yerleştirme planlarının ilk ürünü 1934 tarihli İskan Kanunu olacaktır. Kanunun gerekçesinde Osmanlı’nın tek bir Türk kimliği yaratmama politikası eleştirilmekte. Bu kanunla ilgili en çarpıcı açıklamalar kanunun rapor bölümünde açıklanmakta. ”Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde Türk’üm diyen herkesin bu Türklüğü devlet için belli ve açık olmalıdır. Burada devlet hiçbir Türk’ün Türklüğünden bir soluk işkillenmek istemez.”
“Devlet hiçbir Türk’ün Türklüğünden bir soluk işkillenmek istemez” cümlesi bugüne kadar süren zihniyetin ve bu zihniyetin yaşattıklarının temel paradigmasını oluşturmakta. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarından yararlanarak merkezde ve yerelde iktidara gelenler ve bürokraside yer edinenler, yurdun bütün iyilik ve kazançlarından yararlananlar ya Türk kimliği ve kültürü içinde erimeyi kabul edecekler ya da sonuçlarına katlanacaklardır.
Kimsenin Türk benliği içinde erimek dışında bir seçeneği bulunmamaktadır. Bunu kabul etmeyenler yani Türklükten mutluluk duymayanlar ise hain sayılacaktır. Bu kanun Kürtlere yeni bir misyon biçmektedir. Türkçe konuşup, Türk gibi yaşamak...
Samsun vekili Ruşeni Bey doğru politikanın Türkleştirme olduğunu şu sözlerle ifade etmekte: "Tabiatta her canlının bir midesi vardır. Mide mutlaka canlı şeyler yemekle yaşar, yani yaşayan yaşayanı yiyerek yaşar .Ferdin midesi olduğu gibi milletlerin de midesi vardır. O da kümeleri ve insanları yiyerek yaşar.” Kanun Meclis’te görüşülürken muhalefet eden kimse yoktur. Meclis artık homojen bir niteliktedir.
Bu kanun bir asimilasyon kanunudur. Kanunun 2. maddesi mıntıkaları tanımlarken 2 numaralı mıntıkayı “Türk kültürüne temsili istenilen nüfusun nakil ve iskanına ayrılan yerler" olarak belirler. “Türk kültürüne temsili istenilen nüfus” ibaresi açıkça asimilasyonu öngörmekte. Arapça bir kelime olan “temsil” benzetme, bir şeyin aynısını yapma, özümleme yani asimilasyon demek.
1935 yılına gelindiğinde bölge özellikle Dersim huzursuzluk içindedir ve Kürtlerin devlete olan güveni azalmıştır. 1935 yılında İsmet İnönü’nün gezisi sonucu saptadığı gözlem ve önerilerinden oluşan “Şark Islahat Raporu” Dersim için özel bir planı öngörmektedir.
Gizli olan bu plana göre silahların toplanmasından sonra valilik bir kolordu karargâhı olarak çalışacak, memurlar yerli halktan olmayacak, karargâhın asayiş, adalet, maliye, ekonomi, kültür, sağlık gibi şubeleri olacak, idam cezasına kadar her türlü infaz valilikçe yerine getirilecek, yargılama yöntemi basit, özel ve kesin olacaktır.
İsmet İnönü’nün önerilerinden hareketle bu planı gerçekleştirmek üzere ilk adım olarak 25.12.1935 tarihli “Tunçeli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun” çıkartıldı. (Tunceli değil Tunçeli)
Hukuk dışı, keyfi uygulamalara imkân sağlayan bu kanun Genel Müfettiş de olan vali ve komutana, kişileri yakalamak, itham etmek, yargılamak, idam kararı vermek, idamları infaz etmek yetkilerini veriyordu. Böylece sanıklara iddianamenin verilmediği, savunma hakkının tanınmadığı, mahkeme kararlarının kesin olup temyizinin mümkün olmadığı bir uygulamaya geçiliyordu.
Kanunun 1. maddesi uyarınca Dersim’e vali, komutan ve 4. Umumi Müfettiş olarak Korgeneral Abdullah Alpdoğan atandı. Bu komutan, Koçgiri Ayaklanmasını bastıran Merkez Ordu Komutanı Nurettin Paşa’nın damadıydı.
Hükümet despot düşünceli birisine hukuk dışı yetkiler vererek meseleyi içinden çıkılmaz hale getiriyordu. Kanunun en çok tartışılan maddeleri Korkomutan’a idam cezalarını onama ve uygulama yetkisi veren 32 ve 33. maddeleriydi...
Muğla milletvekili Hüsnü Kitabcı, söz konusu maddelerin anayasaya aykırı olduğunu, bölgede henüz sıkıyönetimi gerektirir bir durum bulunmadığını belirtiyordu. Ancak bazı eleştirilere rağmen 1. Meclis'ten farklı olarak homojen hale getirilen bu Meclis kanunu oybirliğiyle kabul etti. Böylece hukukun, vicdanın ve ahlakın dışında ağır bir rejim uygulanmaya başlandı.
Kürtler asimilasyon politikalarından, anadilini konuşanlara eziyet edilmesinden, Kürtçe gazete ve yayınların yasaklanmasından, göçe zorlanarak yollarda telef olmaktan şikâyetçiydiler. Kürt aydınları ve halk kurşunlanmakta, asılmakta ya da sürgüne gönderilmekteydi.
Zaten gergin bir bekleyişte olan bölgedeki Kürtler bu uygulamalar sonucu göç yollarında can vermek yerine ayaklanmayı seçince, mukadder sonuç her zaman olduğu gibi kendini gösterdi. 21 Mart 1937’de başlayan Dersim Ayaklanması yine hava bombardımanı dahil yangın bombaları ve boğucu gazlar kullanılarak en ağır şekilde bastırıldı.
Dersim’e yapılan 1. Harekât sırasında Başbakan olan İsmet İnönü harekât tamamlandıktan sonra 18 Eylül 1937’de Meclis’e bilgi verirken amacın hasıl olduğunu belirten şu konuşmayı yapar.
“Şimdi size, Tunceli’ndeki vaziyetin bugünkü halini arz etmek isterim. Cumhuriyetin imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber, altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretten müşevvik ve sergerde ne kadar adamlar varsa bunlar reisleriyle beraber faaliyet imkânından tamamen mahrum bırakılmışlardır. Altı aşiretten birinin reisleri imha edilmiş ve diğerlerinin reislerinin hepsi yakalanmış, adalete teslim edilmiştir... Cumhuriyet ordusu ve zabıtası, bu hadise esnasında yaptığı takiplerde, hurafe olarak zihinlerde yerleşen ne kadar uçurum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa, hepsini Ankara sokakları gibi baştan başa geçmişlerdir…….mukavemet vaziyetini bertaraf ettikten sonra halkının refah ve serbestisi için takip edilen programa devam ediyoruz.”
Ancak Mustafa Kemal Atatürk ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, İnönü ile aynı görüşte değildir. Onlara göre harekât yeterli değildir, sorunun köklü çözümü için imha ve tehcir harekatlarının devamı gerekir.
Bu nedenle İnönü, 25 Ekim 1937’de başbakanlıktan alınır ve yerine Celal Bayar getirilir. Elazığ’da kurulan İstiklal Mahkemesi'nde yargılanan 58 kişiden Seyyid Rıza ve 6 kişi 15 Kasım 1937’de idam edilir. Seyyid Rıza’nın mezarının nerede olduğu halen bilinmemekte.
Atatürk, Fevzi Çakmak ve Celal Bayar, 15 Temmuz 1938’te Dersim’e ikinci harekâtı başlatırlar. İkinci harekâtta öldürülen isyancıların sayısı verilirken, silahsız sivil halkın kayıpları ise “ağır zayiat verdirildi” şeklinde kapatılır. Mağaralarda saklananları dışarı çıkarmak için zehirli gaz ve dinamit kullanılması sivil halkın özellikle kadın ve çocukların çok kayıp vermesine neden olur.
10 Ağustos’ta üçüncü harekât başlatılır. Uçakların bombaladığı Aliboğazı mevkiinde ne kadar insan öldüğü konusunda bilgi verilmez. Yapılan tarama eylemlerinde birçok kişi imha edilirken bir kısım insan da batıya sürgün edilir. Harekât kıyım, imha ve tenkil hareketi olarak sürdürülür.
İnönü, birinci harekâtla amacın hasıl olduğunu belirttiği konuşmasında askerin zayiatını bir subay, 28 er şehit olarak açıklarken, isyana katılanlardan 265 kişinin öldüğünü, 27 kişinin yakalandığını, 849 kişinin teslim olduğunu belirtir. Oysa devam eden harekâtların sonucu 11 binden çok Dersimli öldürülür, 13 bin kadarı da sürgüne gönderilir.
Söz konusu harekâtlar kamuoyuna manevra olarak açıklanır, hakikat gizlenir. Harekâtları bizzat yöneten Mareşal Çakmak, Atatürk’e çektiği telgrafta manevranın sonuçlarını bildirir, Atatürk de cevabi telgrafta manevranın çok faydalı safhalar göstererek bitmiş olmasından dolayı kalbinin orduya karşı takdir ve şükran duygularıyla dolu olduğunu belirtir.
Milliyetçi, muhafazakâr kesimlerin ve kendini sol olarak tanımlayan grupların devletin tunç elinin gazabını çağrıştıran “Tunceli” isminin “Dersim” olarak değiştirilmesine tepki göstermeleri insani ve vicdanı değil.
Harekâtın adı olan Tunçeli’ni hatırlatan bir isim geçmiş acıları anımsatır. Bırakın çekilen bunca acıdan sonra o bölgede yaşayan insanlar kendi yaşadıkları bölgeyi yakın tarihe kadar bilinen ismiyle adlandırsınlar.
Akıllı ve vicdanlı toplumlar geçmişlerindeki hatalarından ders çıkararak toplumsal barışı ve biz olmayı başardılar.
Hastalıklı halimizden kurtulmak için yapılanlarla yüzleşme cesaretini gösterelim. Türkiye’de geçmişten ders alınmadığı için tarih durmadan tekerrür ediyor.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025