Ümit KARDAŞ
Jakoben bir faşizm uygulaması olan Fransız Devrimi’nin lideri Maximilien Robespierre’in fikir babası olan Jean-Jacques Rousseau demokrasi mekanizmasını çürütücü ve kirli bulurken, kitlelerin amacını kutsallaştırır.
Rousseau’ya göre “Bu tür mekanizmalar (oy verme, parlamento gibi) hükümetin iyiniyetli olduğu yerde gereksizdir.” Bireyler bir grubun parçası olmak dışında özgür olamazlar. Kolektifliğin içinde yer almamaları durumunda varlıkları amaçsız ve anlamsız kalır. Toplumun kolektif ruhuna karşı çıkanlar devletin koruması dışına itilirler.
20. yüzyıl totaliterliği her şeyini, onun en güçlü devlet yönetimini tasarlayan toplumu ve devleti kutsallaştırmasına borçludur. Milli tatiller ve simgeler yaratılması fikri de ona aittir.
“Halk her zaman bireylerden daha üstündür, değerlidir” sözünün sahibi Robespierre Rousseau’dan esinlenerek devrimi bireylerin haklarını kısıtlayan, bir öncü grup tarafından halkı zafere götürecek bir siyasi din haline getirdi.
Hıristiyan Tanrı, jakoben Tanrı ile yer değiştirirken Robespierre yeni bir halk yaratılması gerektiğine inanıyordu. Şiddeti, kitleleri devrim ideallerine bağlayan bir araç olarak kabul ederken şiddet olmadan erdemin güçsüz kalacağını savunuyordu.
14.Louis’nin “devlet benim” anlayışı aynen korunurken yasallık ve meşruluk kaynağını halktan ya da ilerleme fikrinden alıyordu.
Fransız Devrimi’nin varisleri olduklarını öne süren Bolşevikler ise kendilerini faşizmden ayrı tuttular.
Rousseau’nun fikirlerinden etkilenen Fransız Devrimi modern totaliterliği doğururken İtalyan faşist, Alman Nazi ve Rus Komünist devrimlerine ilham verdi. (Liberal Faşizm- Jonah Goldberg)
20. yüzyılda Avrupa demokrasileri iki dünya savaşı ile faşizme, Nazizm’e ve komünizme yenik düştüler.
Faşizmin babası sayılan Benito Mussolini de Rousseau ve Robespierre’in yolunu izledi. George Sorel’den etkilendi. Gençliğinde ve siyasete girdiği yıllarda sosyalist olan ve teoriye yazılarıyla, siyasete eylemleriyle etki eden Mussolini, Lenin’in de hayranlığını kazanmıştı.
Lenin “Mussolini bizim için bir kayıptır! Güçlü bir adamdı, hareketimizi zafere götürebilirdi...” değerlendirmesini yaparken, Amerikalı yazar, gazeteci ve iş adamları da kendisini övüyordu.
Mussolini faşizmin Duce’si olmadan önce Sosyalizm Duce’si olmuş ve 1912’de Sosyalist Kongresi’ne katılmıştı. Thomas More anısına Utopia adli bir gazete yayınladı. Yönetimindeki Avanti Gazetesi, Antonio Gramsci dâhil pek çok sosyalist entelektüel için kılavuz oldu. (Goldberg- a.g.e)
Avrupa solunun dilini iyi öğrenen Mussolini “Din ve İlahiyat” isimli kitabında kiliseye hakaret ediyor, dinsizliği övüyordu.
İyi yalancılar olmadığında bir yalanın başarılı olma ihtimalinin zayıflığı nedeniyle toplum mühendisliği projelerini kitlelere dayatacak, başarılı bir devrimci mücadele için parlamenter siyaseti, eleştirileri yok edecek bir devrimci seçkin gruba ihtiyaç vardı.
Böylece gerilim artacak, şiddet kışkırtılacak, demokratik kurumlar çökertilecekti. Mussolini ve Lenin bu konuda aynı görüş ve yöntemleri benimsiyorlardı. Mussoloni kitlelerin kendilerine itaat edeceğini belirtirken, onları faşizmin bir din olduğu söylemine inandırmak için laik bayramlarla birlikte törenler düzenleyerek militarizmi ve milliyetçi duyguları kışkırttı.
Mussolini, sosyalistlikten halkçılığa kayarken totaliter toplum kavramı üzerinden bir tanım yapıyordu. ”Her şey devlettedir, devlet dışında ve ona karşı bir şey olmaz.” ( Goldberg- a.g.e)
Başbakan İsmet İnönü 1932 yılında faşist Roma'yı ziyaret ettiği zaman, Cumhuriyet gazetesi sahibi ve başyazarı Yunus Nadi şunları yazıyordu: “İtalya'da İtalyan milletini asrın en mütekâmil bir cemiyeti haline yükselten faşizmin gittikçe artan takdirlerine ve muhabbetlerine mazhar olmaktan kuvvet buluyorduk.”
Türk Ocakları Büyük Reisi, CHP milletvekili ve iki kez maarif vekili olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, Türk Yurdu Dergisi’nde şunları yazıyordu: “Faşizm bir vatan ideali etrafında iktisadi refahı, siyasi ve içtimai ahengi tesis etmeyi düşünür.[...] Biz faşist milliyetperverliğin dünkü galeyanında, hem mazimizi hem istikbalimizi görürüz.”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu da "Mussolini sayesinde, daha doğrusu faşizm sayesinde bütün İtalya kronometre gibi işleyen bir memleket halini almıştır” diyordu.
Cumhuriyet, İtalya’da olduğu gibi sert bir liderlik çerçevesinde tek partili bir sistem, ”ekonomik milliyetçilik” ve “din yerine devlete tapmak” yolunda ilerlemeyi benimsemişti. İslam, Türk etnik kimliğine ve milliyetçi programa eklemlenecekti.
Nitekim Cumhuriyet dönemi Türk hukukçuları da İtalyan Adalet Bakanı ve faşist ceza hukukunun mimarı olan Alfredo Rocco’nun yolundan gitmeyi doğru buldular.
Cumhuriyet,1926 yılında 1889 tarihli İtalyan Kraliyet (Zanardelli) Ceza Kanunu’nu kabul etti. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, kanunun görüşülmesi sırasında şunları söyleyecekti: “Ceza kanunumuz çok serttir; çünkü inkılap çok kıskançtır. Ama hem sert hem ilmi. Bundan korkacak olanlar ve korkması lazım gelenler Türk milletinin menfaatlerine, Türk milletinin hukukuna ve inkılabına karşı tekin olmayanlardır ve bunların korkması lazımdır.”
1931-1938 yılları arasında, Türk Ceza Kanunu, Mussolini’nin 1930 tarihli faşist ceza kanunundan yapılan tercümelerle büyük ölçüde değiştirildi. Böylece “millete karşı suçlar”, “devlet kuvvetlerine karşı suçlar”, “devletin güvenliğine karşı suçlar” bölümünde yapılan önemli değişikliklerle siyasi suç alanı genişletilmiş oldu. Bu suçlar daha muğlak hale getirildi ve cezaları artırıldı.
Ayrıca aynı faşist anlayışla kürtaj ve kürtajın “ırkın sıhhati” ile ilişkisi üzerinden “ırkın bütünlüğü ve sıhhatine karşı suçlar” oluşturuldu. Böylece devletin şahsiyetinin, ekonominin, ırkın ve aile kurumunun korunması bakımından bilinçli olarak o dönemin İtalyan faşist felsefesiyle aynı çizgiye gelinmiş oldu.
Her iki kanunun alınmasındaki amaç, devletin varlığının korunması ve ihtiyaçlarıydı. Bu ihtiyaçların liberal bir hukuk tarafından karşılanamayacağı düşünüldü. Osmanlı-Türk ceza kanunlarının amacı aynıydı.
Bireyi zayıflatarak devleti güçlendirmek ve tek etnik kimlik olarak kabul edilen Türklüğü ırk üzerinden başat hale getirmek, devlet denetimini ve suç kavramını daha geniş toplumsal alanlara yaymak, siyaset hukukuyla ceza hukukunu kaynaştırmak, bireyi dışlayarak onunla sadece siyasi suç bağlamında ilgilenmek bugüne kadar uygulanan bir politika oldu.
2004 yılında kabul edilen Türk Ceza Kanunu (TCK) de bu mirası aynen devraldı. “Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar”, “devletin güvenliğine karşı suçlar”, “milli savunmaya karşı suçlar”, “devlet sırlarına karşı suçlar” ceza kanununda yerlerini aldılar. Özellikle Terörle Mücadele Kanunu (TMK) bu tarihsel çizgiyi en üst noktaya taşıdı.
Devlet iktidarı bireyi ezerken, toplumsal alanı tam anlamıyla denetimi altına aldı. Siyaset hukuku TCK ve TMK içinde eritildi. Bunun sonucu siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler kolektif siyasi suçlardan dolayı tutuklandılar.
Bu nedenle 31 Mart 2017’de 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nce serbest bırakılan gazeteciler aynı günün akşamı devlet iktidarının hışmına uğrayarak tekrar tutuklandılar. Tahliye kararını veren hâkimler görevlerinden uzaklaştırıldı.
Davaya tabii hâkim ilkesine aykırı bir şekilde oluşturulmuş heyet baktı ve gazetecilere ağır cezalar verdi. Dosyaları Yargıtay’da bekleyen gazetecilerin tutukluluk süresi 40 ayı buldu.
Ceza hukuku alanını siyasi suçlar üzerinden genişleten güçlü devletin korumasız birey ve topluluklar üzerindeki hukuksuz şiddeti devam etmekte.
Akademisyenlerin ve entelektüellerin yok edilişi karşısında mutlak gücün yanında yer alanların sessizlikleri kuvvetliydi. Zayıflıkları biat etmeyi içine sindiren bir fırsatçılığa dönüştü.
Oysa Leo Baeck bize sesleniyor: “ Hiçbir şey sessizlik kadar acıklı değildir.”
Hermann Hesse bize doğru olanı hatırlatıyor : “Doğru bilincini ve entelektüel dürüstlüğü, aklın yasa ve yöntemlerine sadakati bir çıkar uğruna feda etmek, vatanın çıkarı da olsa bu, ihanet sayılır.”
Terörü araç olarak kullanan Fransız Devrimi sürecinin ve Mussolini faşizminin etkisinde kalan ve içine İslam referanslı siyaseti de katarak bugüne kadar uzanan bu tarihsel çizgiyi bilmeden, eleştirmeden ve değiştirmeden hukukun üstünlüğüne ve hukuk güvenliğine dayalı bir demokrasi kurmak mümkün gözükmemekte…
Kaba bir milliyetçiliğe dayalı gerilim-çatışma ve savaş siyasette sorun gidermenin yöntemi haline gelmiş, ekonomik sorunların çözümsüz bırakılmasının yarattığı çaresizlikler aile intiharlarına neden olmaya başlamışsa, sistemin ufak reformlarla, biraz daha hoşgörüyle, infaz indirimleriyle yürümesinin imkânsız olduğu bir noktaya gelmişiz demektir.
Sıfırdan yeni bir inşa gerekmekte.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025