Ümit KARDAŞ
1961 Anayasası’nın getirdiği ifade ve örgütlenme özgürlüğü toplumun özellikle gençlerin politika alanında düşünmelerine, ülkedeki siyasi hareketlerle birlikte dünyadaki siyasal ve toplumsal ideoloji ve uygulamalarla tanışmalarına imkân vermişti.
Bu durum hızlı bir şekilde çoğulcu ve dinamik bir toplum yaratırken, ülke ekonomik kalkınmayı sağlayacak sermayeden yoksundu. Bu durum devlet imkânlarıyla büyümeyi hedefleyen sermaye ile milli gelirden daha çok pay almayı isteyen başta işçiler olmak üzere geniş halk kitleleri arasında bir gerilim yaratıyordu.
Bu durumun sonucu olarak şekillenen siyasi ve toplumsal hayat sağ ve sol ideolojik kutuplaşmalara neden olmuştu. Özellikle solcu gençlik dış dünyayla yaptığı kıyaslamalar sonucu işçi sınıfı ile birlikte politik bir güç haline gelmişti.
Ordu içinde taraftar bulan sol ideoloji ABD aleyhtarlığını doğururken, sağ partilerin ve iktidarın da ABD ile ilişkileri bozulmaya başlamıştı. İlişkilerin bozulmasında ABD’nin destek vermediği projeler için Sovyetler Birliği’nden yardım alınması, 1967 Arap-İsrail savaşında Rus savaş uçaklarına hava sahasının açılması, ABD’nin U-2 casus uçaklarının uçuşuna sınırlama getirilmesi gibi siyasi kararlar etkili oldu.
Diğer taraftan Anadolu’da büyüme yolları arayan Batı’ya mesafeli orta ölçekli girişimciler kendilerini temsil edecek yeni politik arayışlara girişmeye başlamışlardı.
Bu ortam siyasal bir kargaşa yaratmış böylece ülke geniş kitlelerin siyasi mutabakatına dayalı koalisyonlar yerine küçük partilere verilen tavizlere ve aritmetik hesaplara dayalı koalisyonlarla idare edilmeye başlanmıştı. Bu durum ilkesiz siyasi hayatın çürümesine yol açtı.
Tekelci İstanbul sermayesi devletten ucuz krediler alarak büyüdüğünden sendikal hareketlerden ve devlet desteğinin azalacağından endişe ettiğinden askerin müdahalesine sıcak bakıyordu.
Süleyman Demirel, ordudan emin olmadığı ve güvenemediği için, doğrudan kontrolü altında olan polisi kullanarak sosyal muhalefeti ve özellikle işçi hareketini bastırarak geriletmeye çalıştı.
AP iktidarı süresince toplumsal muhalefetin eylemlerinin kanunlarla çeliştiği her durumda mahkemeler özgürlükleri geniş yorumlayarak karar veriyorlardı. Bu nedenle de iktidar "Polis yakalıyor, mahkeme bırakıyor, biz ne yapalım? Yasaları değiştirmek lâzım" gerekçesine sığınıyordu.
Adalet Partisi kurulduğu günden beri 61 Anayasası’nın getirdiği hak ve özgürlük düzenlemelerinden rahatsızdı. Demirel başbakan olduğu günden itibaren 61 Anayasası’nın topluma haddinden çok bol geldiğini savunuyordu.
1969 seçimlerine giderken AP bir anayasa ıslahat programı hazırlamıştı. Yürütmenin güçlendirilmesini, parlamentonun daha kolay çalışmasını, akademik özgürlüklerin sınırlanmasını, özerk kuruluşların yeniden düzenlenmesini, özgürlüklerin kötüye kullanılmasının önlenmesini istiyordu.
Askerler de gerek MGK toplantılarında gerekse “Genişletilmiş Komuta Konseyi”nde Anayasanın toplumun bünyesine uymadığı, fazla özgürlükçü olduğu belirtiliyor, sendikacılıktan ve idari yargıdan yakınılıyordu.
Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, sosyal uyanmanın ekonomik gelişmeyi geçtiğini belirterek anayasa değişikliği istiyordu. Bu arada Genelkurmay’da anayasa değişikliği çalışmaları yapacak olan bir “Planlama Grubu” oluşturuldu.
Ordu içinde sol ideolojiye mensup cuntanın 9 Mart 1971’ de yapmak istediği darbe bu darbeye katılması beklenen kuvvet komutanlarının çekilmesiyle bastırıldı ve 12 Mart 1971’de TSK adına Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları tarafından bir muhtıra verildi.
12 Mart 1971’de verilen ‘muhtıra’da parlamento ve hükümetin tutumları yüzünden ülkenin anarşiye sürüklendiği, reformların yapılmadığı ve cumhuriyetin ağır bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor, partiler üstü ve anarşiyi durdurup reformları yapacak bir hükümetin kurulması isteniyor, bunlar yapılmadığı takdirde TSK’nın yönetime doğrudan el koyacağı bildiriliyordu.
Askerler bir teknokrat hükûmeti istiyorlardı. Bunun için tarafsız bir milletvekili aranmaya başlandı. CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim ismi üzerinde anlaşıldı. Erim 26 Mart günü CHP'den istifa etti. Teknokratlardan oluşan partiler üstü reform hükümetini kurdu.
İsrail Başkonsolosu'nun Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi militanları tarafından kaçırılıp öldürülmesinden sonra düzenlenen Balyoz Harekâtı ile İstanbul'da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Tutuklamalar zinciri başlatıldı.
TİP ve DİSK kapatıldı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmesine kadar varacak olan süreç başlatılmış oldu. Erim bu uygulamaları "Gerekirse demokrasilerin üstüne şal örtmeli" sözüyle meşrulaştırmaya çalıştı.
12 Mart askeri darbesi özellikle radikal sol muhalefeti ezerken bu kesimin yeraltına girmesine neden oldu. Darbeyi emir komuta zinciri içinde yapan askerler ve onların siyasi ve sivil uzantıları topluma ağır travmalar yaşatırken toplumsal çelişki ve çatışmalar tırmandırıldı.
Askerin istediği yönde değişiklikleri yapma konusunda AP ve Demokratik Parti gönüllüydüler. Ancak değişiklik için oyları yeterli değildi. CHP’nin İnönü önderliğindeki sağ kanadı destek verirken, muhtıraya karşı çıkan Bülent Ecevit önderliğindeki sol kanat pasifleştirildi. Böylece geriye gidiş CHP’nin desteğiyle yapılan anayasa değişiklikleriyle sağlandı.
1961 Anayasası MGK gibi yarı – askeri bir kurulu anayasal organ haline getirerek, yürütme erkine ortak etmiş, ilk kez askeri mahkemeleri ve Askeri Yargıtay’ı anayasal organ haline getirmiş, asker kişiler açısından tabii hâkim ilkesine aykırı olarak askeri yargıya geniş bir görev alanı belirlemiş, sivilleri bazı önemli suçları nedeniyle askeri yargının görev alanına sokmuştu.
1971 askeri müdahalesinden sonra, anayasanın askeri yargıyı düzenleyen 138. maddesinde yapılan değişiklikle sivillerin askeri mahkemelerde yargılanma alanı genişletildi. Değişiklikten önce askeri mahkemeler sivilleri ancak özel kanunda belirtilen askeri suçlarından dolayı yargılayabiliyorken, değişiklikle bunun yanı sıra sivillerin kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçları da yargılar hale getirildi.
MGK’nin kuruluşu ve yetkilerinde yapılan değişikliklerle TSK’nin yürütme üzerindeki ağırlığı arttırıldı ve daha önemlisi asker kişilerle ilgili idari işlem ve eylemlerin yargısal denetimi Danıştay’dan alınarak ilk kez oluşturulan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne verildi.
Böylece asker kişiler sivil ve tek idari yargı sisteminden kopartılarak idari yargının bütünlüğü bozulmuş oldu.( An.m. 140/son ) Ayrıca sıkıyönetim ilanının koşulları kolaylaştırıldı.( An. m.124/1 ) TSK’nin elindeki devlet mallarının normal ve aleni biçimde denetlenmesinden vazgeçildi, gizlilik esaslarına uygun düzenlemeler yapılması öngörüldü.
Bunun dışında MGK ile ilgili önemli değişiklikler yapıldı. MGK’ye askeri kanattan “kuvvet temsilcileri” katılıyorken değişiklikle “kuvvet komutanları” nın katılması sağlandı, maddedeki “yardımcılık etmek üzere” ibaresi kaldırılarak, “bildirir” ibaresi “tavsiye eder” şekline sokulup MGK kararlarının yürütme üzerindeki etkisi arttırıldı.
Anayasa yargısı alanında yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini sadece biçim yönünden denetleyebileceği hükmü getirilmiştir.
Anayasada yapılan değişikliklerle yasama geriletilerek yürütme güçlendirildi. Buna örnek olarak hükümete vergi kanunlarında değişiklik yapma yetkisinin verilmesi gösterilebilir. (An. m. 61/ek fıkra ) Diğer önemli bir yetki hükümete kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisi tanınması oldu.( An.m. 64/2-6 ek fıkralar )
61 Anayasası’nda özerk olarak düzenlenen ve Başbakan Erim tarafından “dükalıklar” olarak nitelenen üniversite ve TRT gibi özerk kurumların özerkliklerini azaltıcı ya da ortadan kaldırıcı düzenlemeler de değişiklikler arasında yer aldı. Bu da yürütmenin güçlendirilmesi demekti.
Asıl önemli olan temel hak ve özgürlükler alanında yapılan değişikliklerdi. Bu değişiklikler devlet otoritesinin toplum ve kişi aleyhine büyümesi şeklinde oldu. 61 Anayasası’nın ilk şeklinde liberal anayasacılık anlayışına uygun olarak özgürlük kural, sınırlama ise istisna iken,11. maddede yapılan değişiklikle bu anlayış tersine çevrilmiş oldu.
Maddenin ilk halinde başlık “temel hakların özü” iken, değişiklikle buna ek olarak “… sınırlanması ve kötüye kullanılmaması” ibaresi geldi. Ayrıca özgürlüklerin sınırlanmasında mevcut nedenler çoğaltılarak, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”, ”milli güvenliğin gerektirdiği gizlilik” gibi muğlak ve kaypak terimlere yer verildi.
Memurların sendika kurabilmeleri (An. m.46 ve 119), öğretim üyelerinin ve yardımcılarının siyasi partilere üye olabilmeleri (An.m.120) imkânsız hale getirildi, küçük partilerin siyasi ve hukuki alandaki etkinlikleri azaltıldı. Mesela küçük partilerin hazine yardımı alması engellendi (An. m. 6/son-ek getirilmiş) , Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açma imkanı geri alındı. (An. m.149)
Bazı özgürlüklerin somut olarak sona erdirilmesinde hakim şartı kaldırıldı, “gecikmesinde sakınca bulunan hallerde” idari makamlara, özgürlüklere müdahale yetkisi daha geniş bir şekilde tanındı. (An. m. 22/3,29 ) Ayrıca 30. maddedeki gözaltı süreleri uzatıldı.
Tüm bu geriye gidişlerin dışında olağanüstü mahkeme niteliği taşıyan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yasayla kurulabilmeleri imkânsız görüldüğünden bu mahkemelerin anayasa değişikliği yoluyla yaratılmaları yoluna gidildi. (An. m.136 ) Bu nedenle de 32. maddenin başlığı “tabii yargı yolu” iken “ kanuni yargı yolu” olarak değiştirildi.
Askeri bürokrasinin 1961 Anayasası’nın fazla özgürlükçü olduğu bunun da anarşi ürettiği görüşünden hareketle Anayasada değişiklik yapılmasına ilişkin talepleriyle Adalet Partisi’nin bu yöndeki talepleri örtüşmüş, asker-siyasetçi uyumu sağlanmıştı.
CHP her zaman olduğu gibi ikna olup, kendi içinden bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlendirince hak ve özgürlükler ve hukukun üstünlüğü hususlarında tam bir geriye gidiş gerçekleşmiş oldu. Türkiye her zaman olduğu gibi bir adım ileri gidiyor gibi yaparken iki adım geriye gitmeyi başarıyordu. Toplum ise neleri kaybettiğinin farkında değildi.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025