Yıldıray OĞUR
Boumeddiene. Paris’te Koşer ürünleri satan mağazayı basıp ertesi günkü Şabat için alışveriş yapan dört Yahudi’yi öldüren Senegalli Amedy Coulibaly’nin dinî nikahlı eşi Hayat’ın soyadı.
1994’te altı yaşındayken annesi ölünce, altı kardeşinden en büyüğü evden kaçmış, kargo şoförü olan babası da ona bakamayıp bakımevine vermiş Cezayir asıllı Hayat’ı. Soyadını da kulağa daha Fransız gelmesi için Boumeddiene diye değiştirdiğini yazıyor Fransız gazeteleri. 26 yaşında dünyanın en çok aranan kadınının hayat hikâyesindeki ilginç notlardan biri de 2009 yılında giydiği nikap yüzünden marketteki işini kaybetmiş olması. O yıl nikaba girmesinin sebebi Amedy Coulibaly’yle dinî nikahla evlenmesi.
Senegalli göçmen bir aileden gelen Coulibaly’nin sicili de pek İslami değil aslında. 17 yaşından beri uyuşturucu satıcılığı, hırsızlık, silahlı soygundan sabıkaları var. Psikolojik sorunları olduğuna dair raporlar da mevcut. Son sabıkası için 2005’te hapse düştüğünde Irak’a savaşmaya giderken yakalanan Şerif Kouachi’den etkilenip ''radikal İslamcılaştığı'' yazılıyor. Hayat Boumeddiene ile Şerif’in eşi de yakın dostmuşlar. Çiftin sarılırken çekilmiş mayolu fotoğrafları muhtemelen bundan öncesine ait. Coulibaly, 2009’da bir Coca Cola fabrikası çalışanı olarak genç iş gücünü teşvik amaçlı bir etkinlikte 500 kişiyle birlikte Cumhurbaşkanı Sarkozy ile bile buluşmuş.
32 yaşındaki Amedy Coulibaly ve 25 yaşındaki Hayat Boumeddiene’nin hayat hikâyeleri hakkında 7 Ocak 2015 gününe kadar bildiklerimiz bu kadar.
Coulibaly 7 Ocak günü önce Paris’in mahallerinden Montrouge’da bir kadın polisi, ardından ertesi gün de The Porte de Vincennes’de bir koşer marketinde Şabat alışverişi yaparken rehin aldığı 4 Yahudi’yi öldürdü.
Bu cinayetleri işlerken yanında olduğu duyurulan, hatta kurtarılan rehinelerle birlikte kaçtığı söylenen saatlerde arama anonsları tv'lerden dönen Hayat Boumeddiene’ın ise 5 gün önce 2 Ocak günü önce Madrid üzerinden İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’na indiği ortaya çıktı.
Ama olay yerinde değilken bile “kesin o da oradadır” diye aranacak kadar sicili kabarık Hayat Boumeddiene ile ilgili Türkiye’ye Fransa’dan hiçbir istihbarat gelmediği için birlikte geldiği Mehdi S. ile rahatça İstanbul’a giriş yapmışlar.
Havaalanlarında cihadçı girişlerine karşı kurulan birimdeki uzman polislerin bu girişten ellerinde hiçbir istihbarat olmamasına rağmen şüphelendiği ama bunun girişi engelleyecek kadar bir şüphe olmadığı, bir süre takip edildiği iddia ediliyor. 9’unda Madrid’e geri dönüş bileti de olan ikilinin Kadıköy’de bir otele yerleştikten sonra profesyonel bulunan bir performansla İstanbul’da turist gibi dolaştığı, ayın dördünde oteli terk ettiği bilgileri de bu şüpheler üzerine elde edilmiş istihbari bilgiler olmalı.
Fransız istihbaratı açısından daha da eksi puanı 8’inde fotoğrafları televizyonlarda aranıyor diye çıktığında bile Türkiye’ye bir bilgi verilmemiş olması. Türkiye’de istihbaratın ancak tv'lerdeki yayından sonra aranan kişinin bu geçen giren “Hayat” olduğunu fark ettiği anda Hayat Boumeddiene’in telefonu son kez Akçakale’de sinyal vermiş ve ortadan kaybolmuştu bile. 9’undaki Madrid uçağına da binmedi.
911 km uzunluktaki sınırdan Suriye’ye geçmiş olduğu en güçlü ihtimal. Daha kötü ihtimal hâlâ Türkiye’de olup bir eylem hazırlığında olması olur.
Ama eğer Fransız polisi eşinin terör sicili ortada olan Hayat Boumeddiene’ın 2 Ocak’ta Madrid’den Türkiye’ye girişiyle ilgili Türkiye’yle bir istihbarat paylaşsaydı, bu şüpheli giriş belki bir uyarıcı olacak, eşinin 5 gün sonra işleyeceği 5 cinayet hatta aynı terör hücresinin içinde olduğu düşünülen Kouachi kardeşlerin 12 cinayeti belki de engellenecekti.
Ama bundan sonrasını engellemek için istihbarattan fazlasına ihtiyaç var.
Büyük bir hevesle “bu Fransa’nın 11 Eylül’ü” diyenlerin çağırdığı kötü hayaletler geri dönerken özellikle.
11 Eylül sonrasının Karanlıklar Prensi Richard Perle Amerika’da yeniden ortaya çıktı mesela. Amerikan tv'lerinde Paris saldırısı sonrası çıkıp, sanki 2004’te “Şeytana son: Terörde savaş nasıl kazanılır” diye ukalaca kitabını yazdığı şeyin 11 yıl sonra bitmediğini analiz ederken, daha topyekûn bir çözümden bahsediyor. En son Türkiye’de eline tutuşturduğu yüzyıl önce Ortadoğu’yu bu hale getiren İngiliz ajanlarından Philby’nin kitabıyla Erdoğan’la görüşmeye gelirken, İngiltere’de ise telefon dinleme skandalıyla hatırlanan Rupert Murdoch ise bütün Müslümanları terörle eşitleyen ırkçı tweetleriyle geri döndü.
Bu kez Neo-conlar yalnız da değil. Hindistan’da radikal Hindu bir kullanıcının başlattığı söylenen #killallmuslim’in Twitter’da dünya trend topic listesine Je suis Charlie’den sonra iki numaradan girdiği bir yeni dalga bu.
Hindistan’da radikal İslam karşıtı Hindular, Burma’da Müslümanlarla çatışan Budist gruplar için haklılıklarını anlatmak için bulunmaz bir fırsat bu. “Bakın işte Hamas da bu” diyen İsrail, “Biz de bunlarla savaşıyoruz işte” diyen Esad, “Müslüman Kardeşler de bunların bir küçük boyu” manasına konuşan Sisi de beklemeden sıradaki yerlerini aldı.
Tabii Türkiye’de de İslam’la ve AKP’yle ontolojik meselelerini halletmek için bekleyen laikler, solcular, 3000 bin sivilin öldürüldüğü 11 Eylül sonrası tek bir dayanışma eyleminin olmadığı, bin tane komplo teorisinin daha itibarlı olduğu Türkiye’de, şimdi solcusundan Kemalist gazetecilik örgütüne kadar “Je suis Charlie” eylemleri için sıraya girilmesinin tek açıklaması, Türkiye’de bu meselenin bir fikir özgürlüğü değil laiklik mücadelesi, AKP'ye karşı yurt dışına poz verme fırsatı olarak görülmesi. Hey, bakın biz iyi Müslümanlarız diye el sallayan cemaatin motivasyonunun aynı olduğunu söylemeye gerek yok…
2015’in başında ortaya çıkan yeni Neo-conculuğun bu kez karşısında Bush’un 2001’de tarif ettiği bir şer ekseni yok ama. Batı da Doğu da tek vücut değil.
Türkiye’de Paris’in ucunu İslam’a ve AKP’ye çıkarmak için ortaya konan pespayeliklere rağmen Batı’da saldırganların Fransız vatandaşı, göçmen, Cezayirli kimlikleri en az Müslüman kimlikleri kadar saldırının açıklamasında veri olarak ele alınıyor, Paris banliyölerinde doğmuş bebeklerden teröristler çıkaran karanlık dürüstçe sorgulanıyor. Müslüman kanaat önderleri de kendilerinden emin bu şiddet sarmalına itiraz ediyor, evlerinin içine de bakıyor.
Herkes biliyor ki Fransa’nın 11 Eylül’ü, Amerikan’ın 11 Eylül’ünün bir sonucuydu aslında.
Birinci 11 Eylül sonrası dünyada olan bitenler, uyuşturucu satıcısı Parisli göçmenleri IŞİD’çiliğe ve ikinci 11 Eylül’e sürükledi. Paris’in 11 Eylül’üne verilecek benzer neo-con, İslamofobik tepkiler, işgaller de başkalarını aynı şiddet sarmalına düşürebilir.
O yüzden Başbakan Davutoğlu’nun dün Paris’te o yürüyüş kordonunun önünde yürümesi bu şiddet sarmalına, yeni 11 Eylül heveslilerine, yükselen yeni Neo-conculuğa verilmiş özgüvenli ve sağlam bir cevaptı.
AK Parti, pek çok meselede olduğu gibi Türkiye’nin hatta kendi medyasının çok önünde bir performansla Paris saldırısının karşısında durdu. İki hafta önce parti kongresinde Hamas lideri Meşal’le el ele kürsüye çıkmaktan çekinmediği gibi, teröre karşı Paris’te Netanyahu’nun biraz ilerisinde yürümekten de çekinmedi Davutoğlu.
Siyasi rakipleri ordu, cemaat (polisi-askeri-savcılarıyla), PKK (askeri ve sivil kanatları ve arasındaki entelektüelleri, STK'ları) ve partileri direnişçileri, silahlı sol örgütleriyle laik blok olan AK Parti, Türkiye’nin tam anlamıyla tek sivil siyasi gücü.
100 yıldır siyasetle, fikren mücadelesini veren Türkiye’deki İslami hareketin, 50 yıla yakındır meşru bir siyasi partiyle temsil edilen bir politik hareketin içinden gelen AK Parti’nin bu tarihî birikimiyle hem dünyaya hem de dünyadaki Müslümanlara söyleyeceği çok şey var.
Batının bu tecrübeyi, Türkiye’de kendilerine benzediği için kulaklarının daha açık olduğu laiklerin dezenformasyonları ve şımarık ihbarcılıklarıyla harcamaya lüksü yok.
Dünyadaki Müslümanların haklarını meşru platformlarda silahı en güçlü terör örgütlerinden daha güçlü bir şekilde savunan, bunun için epeyce de bedel ödetilen Erdoğan ve Davutoğlu’nun temsil ettiği tecrübenin oryantalist, dezenformasyonlarla büyütülen diktatör hikâyeleriyle hiçleştirilmesi değil, büyütülmesi, Müslüman gençlere siyasetin dünyadaki adaletsizliklere karşı en iyi ve işe yarayan mücadele yolu olduğunun gösterilmesi, teröre karşı istihbarat paylaşımından, Heronlardan falan daha çok işe yarayacaktır.
Mısır darbesi olduğunda El Kaide lideri Zevahiri İhvan’a dönüp “Biz size demokrasiyle bu işler olmaz dememiş miydik” diye açıklama yapmıştı.
Batı Zevahiri’nin eline artık bu argümanları vermeyi bırakarak terörle mücadeleye sağlam bir giriş yapabilir.
Dünkü manzara bu “11 Eylül”den sonra şer ekseni yerine bir hayr ekseni kurulabileceğini de gösterdi.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025