Yıldıray OĞUR
21 yıllık bir hesabın görüldüğü, 28 Şubat davası altı yıl sonra dün bitti. Bu altı yılda beş sanık komutan hayatını kaybetti, sonunda müebbet cezası verilen 21 sanığın yaş ortalaması 75 oldu.
Bu altı yıl içinde davayı açan savcı FETÖ’den tutuklandı, davanın eski hakimlerinden biri ve davayı başlatan CD’nin ihbarcı eski bir subay tarafından teslim edildiği savcı firari durumda, bilirkişilerin bir kısmı ve davaya bakan askeri savcı da müebbetle yargılanıyorlar.
Davaya dönmeden önce 12 Haziran 1997 gününe geri gitmeliyiz.
Çünkü 28 Şubat tartışmalarında çoğunlukla 28 Şubat 1997’deki MGK toplantısına bakılıyor, orada alınan kararları daha sonra Başbakan’ın imzaladığı ve o kararların genelge olarak yayınladığından hareketle de bunun bir darbe olmadığı iddia ediliyor.
Halbuki 28 Şubat’ın bir darbe olduğuna 12 Haziran 1997 günkü gazetelerin manşetlerinden başka delil aramaya gerek yok.
11 Haziran 1997 günü Genelkurmay Başkanlığı’nın irtica brifinglerinde yargı mensuplarından sonra sıra medya mensuplarına gelmişti.
Salonu dolduran gazetecilere üniformalı paşanın verdiği brifing, ertesi günkü gazetelerin manşetlerinde açık bir askeri muhtıra olan cümleyle yer aldı:
“‘Gerekirse Silahla Koruruz’: İrticai faaliyetlerin, anayasada tanımlanan devletin temel niteliklerini tehdit eder boyutlara ulaştığını vurgulayarak hükümeti bir kez daha uyaran Genelkurmay, TSK İç Hizmet Yasası ve yönetmeliğinin verdiği görev uyarınca laik, demokratik cumhuriyeti gerekirse “silahla koruyacağını” açıkladı. Genelkurmay brifinginde, RP lideri Erbakan’ın şahsında ilk kez bir başbakan ve bakan ile bazı iktidar partisi milletvekilleri ve belediye başkanları cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin odağında gösterildi. “ (Cumhuriyet)
“Ordudan son uyarı: Genelkurmay rejimi silahla korumaktan söz etti. Brifingte yer yer 12 Mart ve 12 Eylül bildirilerini çağrıştıran ifadeler kullanıldı. “ (Milliyet)
“Gerekirse silah bile kullanırız”: Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan irticaya karşı gerekirse silah kullanılacağını açıkladı” (Hürriyet)
Brifinge katılan köşe yazarlarının yazılarında da bunun bir muhtıra olduğu, pek çoğunda sevinçle ve tehditvari ifadelerle açıkça yazılmıştı.
Ve bu manşetlerden altı gün sonra da Başbakan Necmettin Erbakan istifa etti.
Gazetelerin manşetlerinden yayınlanan bir askeri muhtıradan altı gün sonra bir Başbakan’ın istifa edip, hükümetin düşmesine darbe denmeyecekse neye darbe denebilir?
Fakat 28 Şubat açıkça bir darbe olmasına rağmen, bu darbe girişimi için dava, darbeden ancak 15 yıl sonra, bu darbenin mağdurlarının kurduğu AK Parti iktidarının 10’uncu yılında ve maalesef şaibeli bir şekilde açıldı.
2012 yılında Necmetttin Erbakan’ın vefatından bir kaç ay sonra, irtica nedeniyle ordudan atılmış bir tabip binbaşı (davanın asker sanıklarına göre o günkü adıyla “Fethullah Gülen grubuyla” ilişkili olduğu iddiasıyla ordudan atılmıştı) şu an FETÖ firarisi olan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’e giderek, 28 Şubat’ın Batı Çalışma Grubuna ait belgeleri ve bir CD’yi teslim etti.
CD’de Batı Çalışma Grubu personeline ilişkin listeler, telefonlar, giriş kartları vardı.
Firari savcı Seçen, belgeleri ve CD’yi halen FETÖ’den tutuklu olan Ankara Cumhuriyet savcısı Mustafa Bilgili’ye gönderdi. Ve ardından aralarında üst düzey komutanların da olduğu Batı Çalışma Grubu listesinde yer alan askerler dalga dalga operasyonlarla tutuklanmaya başlandı.
Hükümet, önce 28 Şubat operasyonuna açık destek verdi. Başbakan Erdoğan, gözaltıların ertesi günü yaptığı konuşmada şöyle demişti: "28 Şubat'ın en ağır, karanlık, sinsi günlerinde bütün arkadaşlarımızla oturup konuşur, yumruklarımızı sıkar, dudaklarımızı ısırırdık. Hep 'Ya Sabır! Allah mazlumun yanındadır!' derdik. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste... Bugün sabrın selâmete erdiği, mazlumun ahının aheste aheste çıktığı gündür.”
Ama daha sonra operasyon dalgalarının ardı arkası kesilmeyince Başbakan Erdoğan bu kez de “Bu dalgalar Türkiye’yi boğar, toplumun huzurunu kaçırır” diyerek soruşturmayı eleştirdi.
Mahkeme başlayınca sanıklar savunmalarını Batı Çalışma Grubu’nun yasal olduğu, Erbakan’ın koalisyon partilerinin mutabakatıyla istifa ettiği, ortada bir darbe olmadığı üzerine kurdular.
Ayrıca, bilirkişi raporlarıyla davanın temelini oluşturan 5 nolu CD’de tahrifat yapıldığını ileri sürdüler.
Genelkurmay’da Orgeneral Çetin Doğan’a bağlı olan Batı Çalışma Grubu’nun 7 ila 19 arasında çalışanı olduğu ama ihbarcının tesliöm ettiği CD’de başka isimlerin de BÇG’de çalışıyor gibi gösterildiği, burada görev yapmamış çok sayıda isimin de bu CD’den hareketle tutuklandığı iddia edildi.
Davanın en büyük sürprizi ise mahkemeye katılan devrilen Refahyol Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Meral Akşener, Savunma Bakanı Turhan Tayan, Adalet Bakanı Şevket Kazan, Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan’ın sanıklardan davacı olmadıklarını söylemeleri oldu.
Hatta dönemin Refah Partili Adalet Bakanı Şevket Kazan, şikayetçi olarak geldiği duruşmada, “ben vicdan sahibiyim” diyerek şikayetçi olmaktan vazgeçti.
Daha sonra 17/25 Aralık oldu. Başta davanın savcısı Mustafa Bilgili olmak üzere, tutuklamaları yapan hakim, Genelkurmay’da bu davaya yardım eden askeri savcı ve bilirkişilerin FETÖ üyesi olduğu ortaya çıktı, bir kısmı tutuklandı, bir kısmı kaçtı.
Böylece herkesin gözü önünde olmuş bir darbenin 15 yıl sonra açılmış davası kirlendi ve içinden çıkılmaz bir hale geldi.
Bu yüzden ne yapılacağı bilinemeyen dava uzadıkça uzadı. Bu sırada zaten yaşlı olan sanıklardan beşi hayatını kaybetti.
Sonra tutuklu sanıklar tahliye edildi, dava sürüncemede kaldı ve bugüne geldik.
Dün haklarında beraat kararı verilen sanıkların büyük bir kısmı, Batı Çalışma Grubu’nda çalışmadığını söyleyen, isimlerinin o CD’ye eklendiğini iddia eden emekli subaylar. Beraat edenler arasında Sincan’da tankları yürüten, sonra da meşhur “balans ayarı yaptırdık” açıklamasını yapan Erdal Ceylanoğlu gibi isimler de var.
Ağırlaştırılmış müebbet cezaları ise dönemin üst düzey komutanlarına verildi.
Ama yaş, sağlık durumu, iyi hal gerekçesiyle bu cezalar çok muhtemelen uygulanmayacak.
(Davanın en üst rütbeli üç sanığının yaşları şöyle; İsmail Hakkı Karadayı 86, Çevik Bir 79, Çetin Doğan 78.)
Müebbet alan ama 70’li yaşlarda olması nedeniyle iyi halden bu cezanın uygulanmayacağı isimlerden biri de televizyona bağlanıp 28 Şubat’a “postmodern darbe” adını koyan dönemin kudretli generallerinden Erol Özkasnak.
Ne tuhaftır ki, onun 1997’de yine gazetelerin manşetlerinden Şemdin Sakık’ın ifadelerini kullanarak andıçladığı, onunla aynı yaşlarda olan ve o dönem 28 Şubat darbesine karşı çıkmış Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Ahmet Altan onun kadar şanslı değildi. Onlara verilen ağırlaştırılmış müebbetlere yaşları engel olmadı, iyi hal indirimi de alamadılar.
Kötü adaleti dağıtırken bile adaletsizlik yapmak ulaşılması zor bir seviye olabilir.
Üç yazarın darbecilikten aldıkları ağırlaştırılmış müebbetlere “oh olsun” diyenlerin bir kısmı, üniformalarıyla bir darbenin içinde yer almış generallerin müebbet almasına karşı çıktılar, iyi halle o cezalardan kurtulmalarından da herhalde memnun oldular.
FETÖ yargısı gerekçesiyle başka davalarda haklı olarak yeniden yargılama isteyen başka insanlar da, aynı FETÖ’cü savcıların açtığı 28 Şubat davasında en başından beri bir sorun görmedi.
Türkiye, keseri sadece kendine yontma üzerine kurulu bu tutarsızlıklardan da, mahkemeleri siyasi hınç, yürek soğutma, had bildirme alanları olarak görmekten de vazgeçmiyor.
Ama üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen değişmeyen tek bu değil.
11 Haziran 1997 günü gazetecilere brifing veren ve dün müebbet cezası alan 28 Şubatçı komutanlar brifingi şöyle bitirmişlerdi:
“Bu noktadan hareketle, Atatürk’ün kurduğu modern ve laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin nitelikleri değişmeyecek ve değiştirilmeyecektir. Bunlar; Tek Millet, Tek Vatan, Tek Devlet, Tek Bayrak ve Tek Dil olarak ifade edilmektedir.”
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVer elini kayyumokrasi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSuriye’de haberler kötü 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPiyasaları kim hazırladı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ1 Eylül Dünya Barış Günü ve toplumsal sorumluluk 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBarış Umudu 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.09.2025
30.08.2025
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025