Abdülkadir Küçükbayrak
Uzun bir sessizlikten sonra bir kısım insanların özlemle beklediği silah sesleri ülkemizin dağlarında, ovalarında, köylerinde, kasbalarında şehirlerinde yeniden duyulmaya başlandı. Ancak bu silah sesleri coğrafyamızda sıklıkla yaşandığı üzere bir sevinci kutlama amacıyla (düğün, dernekte olduğu gibi) değil, kendisine hasım olarak gösterilen insanların yaşamına son vermek için silahların tetiğine basıldığında ölümleri, anaların feryatlarının habercisi olan silah sesleridir.
Sahiden ne oldu da, namlular yeniden insanların yaşamını hedef almaya başladı? Bazı “büyüklerimiz” ve “dehalarımız”, “önderlerimiz” neden bu dökülen kan ile çıkar ve güç hanelerine yeni ilaveler yazmaya karar verdi? Bir başka deyişle bu savaşın tarafları akan bu kan üzerinden neyi kanıtlamayı ve neyi, neleri, elde etmeği hedefliyorlar?
Naçizane ben nereden gelip, nereye gidiyoruz diye arkama dönüp bir bakmak istiyorum.
Yaşları uygun olanların zorluk çekmeden hatırlayacağı gibi Kürtlerin “özgürlüğü” adına silaha sarıldığını söyleyen PKK ile ile T.C. devleti arasında 1984 yılında başlayan silahlı çatışma Kürt coğrafyasında kirli bir savaşın yaşanmasına sebep oldu. On binlerce Kürd, kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk, demeden katledildi. Milyonlarca Kürdün evi, barkı yakılıp, yıkılarak ülkesini terk etmek zorunda bırakıldı. Bir anlamda T.C. on yılardır hayal ettiği Kürdistan’ın, Kürtsüzleştirilmesi hayali bir anlamda gerçek oldu. 1999 yılında PKK’nin “önderliği”nin, Kenyada yakalanıp T.C. ye teslim edilmesiyle yeni bir sürece girildi. Hatırlanacağı gibi 1999’da Roma’dan dünyaya seslenen “önderlik” (Abdullah Öcalan) şöyle demişti: “Ankara’dan çıktık partileştik, Ortadoğu’ya çıktık ordulaştık, Avrupa’ya çıktık devletleşeceğiz.” İşte bu beklentiyle coşup, taşan Kürtler, Öcalan’ın T.C. ye teslimini protesto gösterilerinde bedenlerini ateşe vererek kendilerince “Bağımsız ve Birleşik Kürdistan” mücadelesinin “önderi”nin ele geçirilmesini büyük katılımlarla protesto ettiler.
Ancak Öcalan kısa zamanda olayın farkına vararak yeni “belirlemeler ve çözümlemeler” yaptı. Başta Yunanistan olmak üzere, birçok batılı devletin Kürt-Türk savaşı çıkarılmasını öngören politikalarını “büyük öngörüsüyle” boşa çıkartmak istediğini, bunu yapabilmesi için de devletin kendisine fırsat tanıması halinde “hizmete hazır” olduğunu yetkililere bildirdi. Fırsatı kaçırmayan egemen güçler Öcalan üzerinden yeni bir konsept belirleyerek, Öcalan’ın kendisini göstermesini istedi. Öcalan nerdeyse tarihi yeniden yazdı “silahlı mücadelenin” miadını doldurduğundan bahisle “yeni örgütler ve yeni mücadele araçları” belirledi. Buna uygun olarakta yeni hedefler ortaya koydu. Bu hedef; öncelikli olarak Kürtleri “Türkiyeli”leştirerek, bölücü emellerinden uzaklaştırıp, Türkiye’nin birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkar hale getirmek oldu. Bu “çözümlemeler”e uygun olarak silahlı mücadeladen vaz geçilmiş, PKK tasfiye edilerek yerine, KADEK ardından da KONGRA GEL” kurdurularak, dönemin “ruhuna ve koşullarına” uygun olarak yeni “politikalar ve politik araçlar” inşa edilmiş oldu.
Öcalan’a bağlılığını ilan eden kadrolar ve silahlı güçler, İmralı’dan verilen talimat uyarınca Türkiye’den çıkarak Kandil’e yerleştirildi. Burada belirlenen yeni görev ise, “emperyalizmin ve siyonizmin” Ortadoğu’daki, öncelikli hedefi olan; “ilkel milliyetçilerin önderliğinde kurulacak olan Kürdistan devletinin her ne pahasına olursa olsun önünün kesilerek, bölgede emperyalizmin “ikinci bir İsrail” kurmasını engellemek oldu. Böylece “Kürt özgürlük hareketi”nin öncelikli görevi, insanlığı “Kürtlerin oluşturacağı devletin belalarından kurtarmak” olarak tanımlandı.
Her şey tam da istenilen gibi giderken 2003 yılında ABD ve mütefikleri, Dünya’ya yeni bir düzen getirmenin gerekliğine olan inançlarıyla, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e müdahalesini gerekçe kabul gösterip. Bölgeyi Saddam belasından kurtarmak için Irak’a müdahaleye karar verildi. Hiç kuşkusuz bölgenin kanayan yarası Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak’tı. Kürdistan’a da Halepçe’ye yönelik kimyasal bombalarla gerçekleştirdiği katliam hafızalarda tazeliğini daha korurken, bu sefer de Kuveyt’e yönelmesi Saddam’ın sonunun giden yolun başlangıcı oldu. Bölgedeki istikrarsızlığın çıban başı olarak görülen Saddam yönetimine son verilmesi kararlaştırıldı. Bu cümleden olarak ABD önderliğindeki koalisyon güçleri, Saddam Hüseyin yönetimine askeri müdahaleyle son verdi.
Bu müdahale ile bütün Dünya’ya şöyle bir mesaj verildi: “Bundan böyle, 1990 yılı başlarına kadar devam etmiş olan iki kutuplu dünyanın izlerini taşıyan üçüncü dünya ülkelerindeki denetimsiz siyasi iktidarların kaprislerine göz yumulmayacaktır.” Böylece o güne kadar diktatörlere olan desteğe son verileceğini, bunun yerine halkların iradesinin iktidara yansımasına fırsat tanıyacak demokratik iktidarlara destek olacağı ilan edildi. Hedef bu yolla özellikle İslam dünyasına yaygınlaşarak büyüyen “ABD ve Batı karşıtlığına” son vermekti. Bu yeni politika uyarınca Filistin’de Batı Şeria’da Hamas’ın iktidara geleceği görülmesine karşın seçimlere müdahale edilmeyerek terörist bir hareket olarak kabul edilmesine ve iktidarına kapı aralanması olmuştu. Böylece Ortadoğu’daki siyasi iktidarlara ciddi bir mesaj verildi. Bazı düşünürler bu yeni politik yönelimi “Demokratik Emperyalizm” olarak tanımladı. Ortadoğu’da Saddam sonrası Irakta Kürtlere önemli kazanımlar sağlayan ABD müdahalesi, Kürtlerin siyasi sınırları içerisinde yaşağıdığı Türkiye, İran ve Suriye de tam bir panik haline neden oldu. Özellikle ABD’nin yeni hedefleri olarak bölgede İran ve Suriye’deki siyasal iktidarları göstermesi bu ülkelerde ki etkili siyasi güçleri harekete geçirdi. Özellikle İran ve Suriye’deki devlet aklı ABD müdahalesini beklemek yerine, ABD’ye karşı savaşı Irak’ta başlattı. Irak’ta sünni, şii çatışmsını örgütleyerek bir yandan da tarafları ABD hedeflerine saldırtılar. Bu çatışma bir anda bölgedeki bütün hegomanik güç olma sevdalısı devletleri de içine çekti. Artık bölgenin bütün söz sahibi devletleri Irak iç savaşının parçası konumuna girdi.
Bölgede böylesine hayati bir kapışmanın yaşandığı süreçte Türkiye’de iktidar olmaya çalışan Erdoğan – AKP güçleri, ABD!nin Iraka müdahalesi sırasında ABD ile giriştikleri “at pazarlığı”nın mahcubiyeti ile, bölgede ABD ve müttefiklerinin politik tutumuna uygun adımlar atarak, gerek Türkiye içerisinde, gerekse Ortadoğu ve Dünya’da meşruiyet ve prestij kazanarak, içeride de iktidarını kalıcı hale getirmeye çalıştı.
Bu durumdan rahatsız olan Türkiye’nin asker, sivil bürokratik eliti, ellerindeki mevcut olanaklarla, Erdoğan-AKP iktidarını alaşağı etmeye uygun ortam ve koşulları yaratmaya çalıştı. Hiç kuşkusuz bu olanaklardan biri de İmralı’da ellerinde tuttukları A. Öcalan üzerinden Türkiye içerisinde siyasi istikrarsızlığı tetikleyecek olan PKK vasıtasıyla yeniden silahlı çatışmayı örgütlemekti. “Ergenekoncu” kesimlerin İmralı’daki, kontrolleri Öcalan’ı “iknaya” yetti. Nihayetinde arzuladıkları sonuca ulaştılar. Erdoğan’ın eninde sonunda vesayetçi kesimlere mağlup olacağını düşünen Öcalan, 2005 Haziran’ında İmralı’dan verdiği talimatlarla savaşın fitilini ateşledi. İletilen talimatlar uyarınca önce PKK yeniden kurdurulup silahlı mücadele kararı aldırıldı. Arkasında buna direnen güçler ötekileştirilip tasfiye edildi, hatta bir kısmı katliamlara tabi tutuldu. Ardından silahlı güçler yeniden Türkiye’ye gönderilip silahlı çatışmalar başlatılarak Erdoğan-AKP iktidarı zayıflatılmaya çalışıldı. Bu sürecin ip uçları Öcalan’ın avukatlarıyla İmralı’da resmi görevliler huzurunda yapılmış görüşmelerin sosyal medyadaki tutanaklarından açıkça görülmüştür.
Erdoğan-AKP iktidarı demokrasi havarisi kesilerek AB sürecinde önemli adımlar atması, “Kürt sorunu”nu reformlar yoluyla çözmeye çalışması kendisini düşmanları karşısında zafer kazanmanın kapılarını araladı. Seçimlerde Kürt seçmenlerin büyük desteğini sağlayarak, Irkçı-şöven elitist vesayetçi kesimler karşısında büyük güç kazandı. Askeri vesayetçi kesim yasal düzenlemeler ve Ergenakon davaları olarak bilinen süreçte tamamen teslim alındı. İmralı bu süreç sonrasında deyim yerindeyse el değiştirerek Erdoğan’cı güçlerin denetimine geçti. Bu durumda Öcalan’a verilen yeni görev “Barış Havari”liği idi. Öcalan, değişen dengeler uyarınca İmralı’yı ele geçiren yeni güçlerle uyum içinde olmalıydı. Bazen koşulları kendi lehine sonuçlar elde etmek için zorladıysa da, bundan önemli kazanımlar elde ettiği söylenemez. PKK’yi kurdurup silahlı çatışmaya sokan kesimler Türkiye’deki, iktidar savaşını kaybedince PKK ayakta kalabilmek için kadim ilişkilerini tazeleyip yeniden Suriye ve İran istihbaratıyla daha yakın ilişkiler içine girerek lojistik vs ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Ancak sürece damgasını vuran Erdoğan-AKP iktidarının İmralı’daki hakim konumları oldu. Erdoğan karşısında yenilgi alan ırkçı, faşist vesayetçi güçler, durumu tersine çevirip, Erdoğan’ı güçsüz duruma düşürebilmek için, Kürt-Türk savaşını ateşleyecek söylem ve eylemlerden hiçbir zaman uzak durmadılar.
Erdoğan-AKP iktidarının Neo Osmanlıcı bir anlayışla Ortadoğu’da hegemonyacı bir yaklaşım içine girmesi, sınırlarında bulunan İran ve Suriye’yi zaten yeterince rahatsız etmekteydi. Bir dönem ABD ve müttefikleri ile İran ve Suriye arasında arabulucu olması nedeniyle PKK’yi silahlı mücadelesinde desteklemekten uzak duran bu devletler, Erdoğan’ın yeni politikaları nedeniyle, PKK’yi yeniden silahlı mücadeleyi başlatması konusunda cesaretlendirmekten uzak durmadılar. Bu koşularda başlatılan savaş ile Türkiye’yi iç işleriyle oyalayarak Ortadoğu’da yeni oyunlar kurmasının önünü kesmeye çalıştılar.
Öte yandan Erdoğan ile yakın işbirli içine girerek, Bağdat’taki Şii eksenli iktidarın oldu bittilerine karşı direnen Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlıkçı bir tutum izlemesi İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin geleneksel iktidar çevrelerini büyük ölçüde rahatsız etti. Irak’ta Haşimi iktidarının son bulmasını takiben, merkezi iktidardaki kontrolün büyük ölçüde İran yanlısı Şii güçlere geçmesi Erdoğan’ı Barzani ile yakın ilşkiler kurmaya itti. Erdoğan açısında Irak’ta kısmende olsa, etkili olmanın başka seçeneği kalmadı. Çünkü Bağdatta kontrolü elinde tutan Maliki iktidarıyla nerdeyse bütün bağları kopma noktasına geldi. Erdoğan iktidarının Barzani ile geliştirdiği bu ilişkileri hasımları tarafından Erdoğan’ın “Kürtlerinin hamiliğine” soyunması olarak yorumlandığından, bu yeni duruma büyük tepki gösterdiler. Böylece oyun daha karmaşık bir hal aldı.
Bu gelişmeler yaşanırken Erdoğan’ın Anayasa referandumu sonraki gelişmeler sonucu iktidarı tamamen ele geçirmesi ve kendisine muhalif olan iktidar odaklarını nerdeyse tamamen tasfiye etmesi, İmralı’da yaşayan Öcalan’ın da yeni bir pozisyon almasına neden oldu. İmralı’nın el değiştirmesi durumunu hızla kavrayan Öcalan, kendisini “barışın ve çatışmazlığın” garantisi olarak kabul ettirip Erdoğan ve yandaşlarının gözünde önemli bir partner olarak kabul edildi. MİT müsteşarı Hakan Fidan üzerinden Öcalan ile geliştirilen görüşmeler uzun süre istenen sonuçlara uygun olarak devam etti. Ancak Türkiye’nin geleneksel egemen güçleri, Erdoğan iktidarının yumuşak karnının bu konu olduğunu bildiğinden asıl muhalefetini bu konu üzerinden sürdürerek, sorunun çözüm yönünde adımlar atılmasını engellemeye veye çözümü olanaklar ölçüsünde geciktirmeye çalıştı. Buna rağmen Öcalan’ın Newroz çağrısıyla, PKK bir kısım silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkararak son yıllarda silahlı çatışmaların önü kesilerek insan kayıplarına da bir anlamda son verildi. Ancak iki taraf ta, öte yandan başlayacak yeni çatışma sürecinde daha etkili olabilmek için hazırlıklarını yapmaya devam ettiler.
Ortadoğu’da esen “bahar” rüzgarları bütün dünyada büyük bir umut ve sevinçle karşılandı. Mevcut baskıcı yönetimlere karşı geliştirilen kitlesel başkaldırılar ardı ardına mevcut bir çok iktidarın devrilmesiyle sonuçlandı. Başta Mısır Devleti olmak üzere birçok bölge devletinde “ılımlı İslam” hareketi olarak bilinen “Müslüman Kardeşler” örgütü iktidar ya da iktidar ortağı oldu. Erdoğan’ın bu iktidarlarla yakın ilişki ve dayanışma içerisinde bulunması kendisinde yeni beklentilerin ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak Suriye’de başlayan kitlesel hareketlerin Esad – Baas iktidarınca kanlı biçimde bastırılması ve bu durumun kronik hale gelmesi Erdoğan’da beklenmeyen tepkilerin ortaya çıkmasına yol açtı. Batıdan istediği desteği alamayan Erdoğan gittikçe yanlızlaştı. Suriye rejimine İran ve Rusya’nın büyük destek vermesi işi içinden çıkılmaz hale getirdi. Erdoğan’ın Suriye’deki savaşı bölgesel yayılımının sıçrama tahtası olarak görmesi ve varını yoğunu bu savaşa yatırması, bir anlamda kendisini yanlızlaştırıp güçsüzleştirdi. İŞİD’in “İslam” adına uyguladığı insanlık dışı baskı, katliam, vahşetin ardından Irak ve Suriyede birçok bölgenin kontrolünü ele geçirmesi, bir anda Dünya’nın da gözlerin bu örgüte ve bölgemize çevrilmesine neden oldu. İŞİD’in bölgesel savaşın önemli bir aktörü olarak ortaya çıkması ve uzun süre Erdoğan iktidarının bu güçle flört etmesi, Batı devletleri nezinde Türkiye ve Erdoğan’ın önemli ölçüde itibar ve prestij kaybetmesine neden oldu.
İŞİD’in Musulu ele geçirmesinden sonra Kürdistan topraklarına yönelmesi ve yoğun olarak Ezidi Kürtlerin yaşadığı bölgelerde katliamlara girişmesi, kız çocuklarının kaçırılarak “köle”leştirilip pazarlarda satması, aynı şekilde Hıristiyan inancından insanlara karşı da katlimlara girişmesi bütün Dünya’nın tepkisine neden oldu. Irak Kürdistan’ından sonra Suriye Kürdistan’ında da aynı katliamları başlatması Kürt kamuoyunda büyük tepkilere neden oldu. Özellikle Erdoğan iktidarı, Suriye sınırında yaşanan bu vahşete ve gelişmelerin PKK’nin güç kaybetmesiyle sonuçlanacağı öngörüsüyle elini ovuşturarak sesizce beklemesi Kürtler arasında iktidara karşı öfke seline dönüştü. Bu durumu kullanan PKK, 7-8 Ekim 2014’te fitili ateşlemekten geri durmadı. Sonuç kanlı bir ayaklanma görüntüsü içerisinde can kayıplarıyla sonuçlandı. Erdoğan’ın izleyen süreçte Türkiye’nin eğemen asker sivil brokrasi ile çatışma noktasında bulunan ilşkileri onarma çabası, yapılan yasal değişikler ve mahkeme hakimleri üzerinde kurulan baskılarla “Ergenekon” davası sanıkları haklarında kesinleşmiş mahkumiyet kararlarına rağmen, sanık ve mahkumlar tahliye edilip, görülmekte olan birçok dava dosyası kapatıldı. Erdoğan “savcısı” olduğunu söylediği bu davaların “paralel yapı” olarak tanımladığı Fetullah Gülen yandaşlarının “haksız biçimde açıp, komutanlarla ilşkilerinin bozulmasına yol açtığını” ilan ederek, bu davayı soruşturan savcılar hakkında tutuklama kararları verilmesine kadar varan bir tutum değişimine vardırdı. Doğal olarak bu yeni ittifakları uyarınca “Kürt sorunu” konusunda izlediği politikada da değişikliğe gitti. Bu yeni politika uyarınca komutanların beklentisine uygun olarak “Kürt sorunu yoktur, Kürt yurttaşlarımın sorunları vardır” tespitiyle Kürt kamuoyunun kendisine duyduğu güveni büyük ölçüde boşa çıkardı. Buna karşın yine de “çatışmasızlık süreci” devam etirildi.
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra nerdeyse güç ve iktidar zehirlenmesi yaşayan Erdoğan, kendisini kadiri mutlak şekilde güç ve iktidar sahibi olarak gördü. Kendince bütün devlet kadrolarını ele geçirmiş oldu. Etkili ve yetkili kadrolara İlahiyatçı, ya da imam hatip çıkışlıları yerleştirdi. İmam hatip okullarını çoğaltarak yurttaşları “dindar nesiller” olarak yetiştirip iktidarını payidar kılacağını düşündü. Yasama, yürütme, yargı, medya ve sermaye hareketleri nerdeyse kendi kotrolüne girdi. İşte bu koşullarda sürdürdüğü 7 Haziran 2015 seçim kampanyasından da istediği sonuçları elde edeceğinden hiç bir kuşkusu yoktu. Ancak seçim sonuçları açıklandığında süprizle karşılaşıldı. Kürtler önemli ölçüde Erdoğan’a olan desteklerini geri çekmişlerdi. Bu sayede HDP % 10’luk seçim barajını aşarak parlementoda MHP ile eşit sayıda parlementerle temsil edilme olanağını yakalarken. Erdoğan uzun yıllar sonra ilk defa seçimi kaybetti. Bu aynı zamanda kendi koltuğunun da sallanmaya başlandığının sinyallerini veriyordu. Erdoğan açısından bu sonucun kabul edilip bu parlemetoyla dört yıl çalışılması olanaksızdı. Kendisi dokunulmaz olsa bile aile fertlerinin ve yandaşlarının dokunulmazlığı yoktu. Bu nedenle en azından bir kez daha sandığa gitmenin yolunu oluşturmak kaçınılmaz bir zorunluluktu. MHP’nin tutumunu açıklaması bunun olanaklı olduğunu ortaya koydu. Bu fırsatı iyi değerlendiren Erdoğan, AKP-CHP koalisyonunu kendisi açısından ”intahar” olarak değerlendirip, bu yolu izlediği taktiklerle kapatabileceğini gördü. Cumhurbaşkanı olmanın yarattığı olanakları kullanarak CHP’nin bütün itirazlarına karşın CHP’ye hükmet kurma çalışması şansını tanımayarak, sonuçta yaşadığımız süreçte bu öngörüsünün doğru olduğunu bizlere gösterdi.
Bundan sonra Erdoğan açısından yapılması gereken şey, yeni seçimde parlementoda tek başına AKP iktidarını sağlayabilecek sayısal parlementer çoğunluğunu elde etmekti. Bunun yolu da hiç koşulsuz seçime giderken seçmen iradesini etkileyecek girişimlerde bulunmaktı. Ekonomik parametrelerin seçmen tercihini belirlemede birincil ağırlığa sahip olduğunu nerdeyse bütün kamuoyu araştırma sonuçları bize göstermektedir. Ekonomik göstergelerin her gün biraz daha kötüleştiği bu süreçte, iki-üç ay gibi kısa bir zaman diliminde ekonomik koşulların iyileştirilmesi olanağı bulunmadığı açıkça görülmektedir. Bu nedenle ekonomik gelişme üzerinden yeni oy kazanma olanağı bulunmamaktadır. Hata ekonomideki kötü gidişat muhtemelen AKP’ye bir miktar daha oy kaybettirecektir. O halde yapılması gerekenşey AKP’ye oy getirecek başka bir yol bulmaktı. Bunu yapabilmenin yoluysa seçime giderken seçmen iradesi etkileyebilecek bir başka alan üzerinde çalışmaktı. Bu koşularda seçmen iradesini etkileyecek ikinci bir unsur hiç kuşkusuz güvenlik içinde yaşama koşullarının tehdit altında olduğu olgusunun yaratılmasıydı. Hele bu tehditin bir siyasi partiden kaynaklandığı seçmen kitlesine anlatılabilirse (Böyle bir durum şiddeti siyast yapmanın kolay yolu olarak görüp sıklıkla uygulaması nedeniyle kamuoyunda şaibeli bir karneye sahip olan PKK ile yakın ilişki içinde bulunan HDP açısından hiçte zor olmayacağı aşikardı) en azından bu algı yaratılırsa kitlelerin böyle bir siyasi yapıdan uzaklaşıp güvenlik beklentisisni karşılayacak siyasi partiye yöneleceği beklentisi anlaşılır bir durum olsa gerek. Tam da böylesine kritik bir süreçte Suruç katliamının ardından PKK’nin intikam için asker, polisleri hedef alması Erdoğan ekibine aradığı fırsatı altın tepside sunmuş oldu. Çünkü Suruç katliamı sonrası kamuoyunda yaygınlaşan görüş; güvenliğin ciddi biçimde İŞİD çeteleri tarafından zaafa uğratıldığı. Bu çeteye Türkiye içerisinde her türlü faaliyet olanağının silah, mühimmat ve nakti yardımın Erdoğan iktidarı tarafından sağlandığı yaygın kanıydı. Kısaca kamuoyu güvenliğinin AKP iktidar tarafından tehlikeye atıldığı inancına sahipti. PKK’nin ortaya çıkıp olaya dahil olmayan asker ve polisleri öldürmesi, hafızalarda tazeliğini koruyan “PKK terörizmi” endişesini bir anda hortlattı. Bugün kamuoyu açısından güvenliğini tehdit eden “birincil unsur PKK” dir. Öncelikle bu tehditin ortadan kaldırılması beklentisi içindedir. Bence Erdoğan-AKP ekibi seçim gününe kadar bu algıyı haklı çıkarıp daha da büyütecek bir tutum içinde olacaktır.
Fırsatı ganimet bilen yönetici kesim, Kandil ve diğer PKK hedeflerine bir günde 400 sorti yapacak kadar büyük bir saldırı başlattılar. Operasyonların ardı arkası kesilmiyor. Böylece kamuoyuna “sizin güvenliğinizi ancak ben sağlarım, bu nedenle bana destek verin” mesajını güçlü biçimde vermektedir. Bu nedenle A. Öcalan’ı birçok defa devreye sokarak PKK’yi silah kullanmaktan uzak durmaya ikna eden iktidar çevreleri, bu defa böyle bir ihtiyaç duymamaktadırlar. Bence 1 Kasım seçimlerine kadar bu “şahin” kesilme durumu devam edecektir.
PKK’ye gelince bu yapı kurulduğu günden beri varlığının devamını ve bugünkü gücünü dökülen kandan aldığına inanmaktadır. Bu nedenle asker polis, sivil, gerilla ölümleri üzerinden bir yandan iktidarı, öte yandan kendisine tabi olmamakta direnen Kürtleri tehdit ederek başlarına neler gelebileceğini göstermekte, öteyandan da güç devşirmektedirler. Geçmişte birçok kez Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesi nedeniyle yaygın kitle eylemleri ve protestolar düzenleyen PKK’nin, bu gün uzun süreden beri kimsenin Öcalan ile görüştürülmemesine karşı ciddi bir hareketlilik içine girmemesi, durumdan onun da memnun olduğunu göstermektedir. Bu koşularda eğer iktidar Öcalan ile görüşmeleri yeniden başlatırsa bilinki; iktidarın bu savaşı sürdürecek gücü kalmadığından, ya da uluslar arası güçlerin baskılarına daha fazla direnemediğindendir. Bence bu durum Erdoğan iktidarının sonunun geldiğinin de habercisi olacaktır. Yok eğer PKK, Öcalan’ın yeniden arabulucu olarak devreye girmesini sağlayacak girişimlerde bulunursa; bilin ki, PKK bu çatışmanın yol açacağı sonuçların kendisini vurmakta olduğunu gördüğü için, ya da, bu savaşı sürdürmeye yeterli gücünün olmadığını tespit ettiği içindir.
Kısaca eğer bugün Öcalan devrede yoksa bunun nedeni; Erdoğan-AKP iktidarı ile PKK arasında yaşanan güç gösterisi ve iktidar savaşıdır. PKK’yi savaşa ikna eden güçler, (Muhtemelen, Suriye, İran hata Türkiye’nin vesayetçi kesimlerinin uzantıları) Erdoğan’ın 7 Haziran seçimlerinde ayağının bir kez tökezlediğini gördü. Bu güçlerin Erdoğan iktidarının alaşağı edilmesinin, yada onun teslim alınmasının ihtimal dahilinde olduğunu ve bu ihtimalin yaşanacak iç savaşı koşullarında daha da büyük olacağını rahatlıkla tespit edecek konumdadırlar.
Kısaca bu savaş çok taraflı, çok amaçlı ve çok beklentili bir iktidar kapışmasıdır. Sonuçları uzun süre etkisini gösterecektir. Bu nedenle şimdilik hiçbir taraf savaşın son bulmasını istemediği için savaş bir süre daha devam edecektir. Ta ki taraflardan biri yenilgisinin yakın olduğunu hissedip, birilerini araya sokuncaya dek, Öcalan da devrede olmayacaktır. Ama bize hikaye her halükârda farklı anlatılacaktır. Ancak o güne kadar kardeşlerimiz, çocuklarımız, analarımız, babalarımız başkalarının beklentileri için ölmeye devam edeceklerdir.
İktidar olma özlemi ve iktidarını sürdürme şehvetiyle bunca kanın dökülmesine neden olanlar, dilerim bir gün mutlaka yaptıklarının hesabını verirler.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.12.2015
4.02.2015
19.08.2014
13.06.2014
9.06.2014
10.03.2014
26.01.2014
6.01.2014
2.01.2014
1.08.2013