Abdurrahman Dilipak
Aile ferdin kozmik odasıdır. İnsan orada “insan” olur, kimlik kazanır. Birey ile toplum arasındaki en önemli bağ ailedir. Aile’yi kaybederseniz geleceğinizi de kaybedersiniz.
Hemen söyleyeyim, bu siyaset, bu hukuk, bu eğitim düzeni, bu piyasa aileyi tehdit ediyor. Bu din algısı da aileyi güçlendirmiyor. Bakın aile deyince, bu çatı altında dede-nine de vardır. Bu dede ve ninenin diğer adı kayınpeder, kaynanadır. Bu konuda bir çözümünüz var mı?
Bu çatı altında bebekler vardır, onlar büyür çocuk olur, büyür genç olur. Gündüz bakımevi, anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise.. 19 yaşına geldiğinde üniversite için evden ayrılacak ya da bir meslek sahibi olacaktır. Sonra askerlik.
Kadın-erkek çalışıyorsa, evde dede ve nine yoksa hangi aileden söz ediyorsunuz?
Eviniz kaç m2? Çocuk dayı, teyze, hala, amca, kuzen tanıyor mu? Evinize misafir geliyor mu?
Mezar ziyaretine gidiyor musunuz, Sıla-i rahim yapıyor musunuz? Sizin psikologlarınızın, sosyologlarınızın, pedagoglarınızın böyle bir meselesi var mı? Herkese akıl veren bu memurlar kendi sorunlarını, ailelerinin sorunlarını çözebiliyorlar mı? “Kelin ilacı olsa kendi başına çalar”. Hani derler ya, “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie vardır hanelerinde.”
Geçen gün Sebilürreşad’ın istişare kampında Fikri Akyüz’le konuştuk bu konuları. Bana sorarsanız, bu konu siyaset, ekonomi ve cemaat, hatta seçim tartışmasından daha önemli bir konu. Aileyi kaybederseniz kazanacak geriye fazla bir şey kalmaz.. Siyaset, cemaat, bürokrasi… Piyasadaki olumsuzlukların, toplumdaki ahlaki çözülmenin arkasında büyük ölçüde bu aile zafiyeti var. Bu konu toplumun biyolojik sağlığı, psikolojik sağlığı açısından da büyük risk oluşturuyor. Aile dağılıyor. Gençler evlenmiyorlar. Evlenenler geç evleniyor ve çabuk boşanıyor. Çocuk yapmıyorlar. Devam eden evliliklerin mutluluk katsayısı çok düşük. Bu böyle devam edemez.
Aile Bakanlığının kurulması, sorunun çözümüne katkı sağlaması şöyle dursun, krizi daha da derinleştirdi. Krizi kurumsal hale getirdi.
Hâlâ Aile Bakanlığına doğru düzgün bir çerçeve çizilemedi. Bu iş yanlış başladı ve yanlış devam ediyor. Yasal çerçeve ve uygulama da çok sağlıklı değil. Bir defa sistem seküler. O “kutsal aile” motifi yok. Zaten aile çocukları üzerinde belirleyici konumda değil. Okul çok baskın ve çocuğun bütün zamanını ipotek altına alıyor. Bana göre bütün okullar yarım gün eğitim vermeli ve eğitim gün sayısı 5’ten 4’e çekilmeli. Öte yandan; öğrenim 7 gün ve 15 saate çıkarılmalı. Fıtrata uygun, çoktan seçmeli ve ders temelli bir mektep anlayışına geçilmeli. Bunu son MEB Müsteşarı ile konuşmuştum, ama artık o görevde değil. Bana göre Aile Bakanlığı diye bir bakanlığa gerek yok. Bu kadar yasaya da, yasayla düzenlediğiniz her alanda siyasetçi sizi bir çerçeveye hapseder ve kurallara dayalı olarak bürokrat bu yapı üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Bir ülkede ne kadar çok yasa ve ne kadar çok siyasi ve bürokratik müdahaleye açık düzenleme varsa, o ülkede özgürlükler o kadar az demektir. Bizim sistemimizde doğru, meşru olan tanımlanmaz, suç olan tanımlanır ve geri kalan alan de tercih kişiye bırakılır. Hiçbir siyasi düzenleme, mal, can, namus, akıl ve inanç, nesil emniyetine yönelik açık ve yakın bir tehlike oluşturmadıkça herhangi bir inancın kuralına karşı o inanç mensubunun tercihine yönelik bir tehdit oluşturamaz, oluşturmamalı. Unutmamak gerekir ki, “Benim devletime sadakatım, dinime sadakatımın teminatı olması“ ile sınırlıdır. Çünkü benim için devlet ben yapan değerlerin başında gelen, hayatımdan daha anlamlı olan imanımın koruyucusu olmak gibi bir nisbi değeri vardır.
Kişinin biyolojik ve irfan olarak gelişiminde cemaat ve komşuluk ilişkilerinin çok önemli bir yeri var. Ama mesela Müslüman ailelerin çocuklarının cami ile ilişkisi nasıl. Komşuluk ilişkileri nasıl. Ne yazık ki, bütün ilişkiler hiyerarşi ve profesyonelliğe, çıkar ilişkilerine kurban ediliyor. Çok hedonist, çıkarcı, başarıya odaklanmış, rasyonalist, pragmatist, determinist ve seküler bir nesil geliyor. Bunlar “biyonik robot” ve “sistematik gerizekalı” tipler. Bazı sorunların çözümü yasa değil, din ve gelenektir. Devlet bunun önünü açmalı, arkasını toplamalı. Sosyal sorunların tek çözüm şekli yok. Bunu teke zorlarsanız, başaramazsınız, yarayı daha da derinleştirirsiniz. Kaş yapayım derken, göz çıkarırsınız.
Manevi boşluk ve kalabalıklar içinde yalnızlaşan insanlar, benmerkezci bir dünya görüşü ile “küçük olsun, benim olsun” anlayışı ile aslında kendi kıyametlerini hazırlıyorlar. Kaynanasını, kayınbabasını evden kovan gelin, sadece bir başkasına zulmetmiyor, çocuklarına kötü örnek olmakla da kalmıyor, kendinin de bir gün kaynana-kayınbaba olacaklarını unutarak kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşıyorlar. O çocuklarını anaokullarına, pahalı okullara, kolejlere göndererek onların geleceklerini kurtardıklarını düşünenler, çocuklarını kendi elleri ile öldürüyorlar. Onları intihara, uyuşturucuya, sanal arkadaşlıklara, anarşiye yönlendiriyorlar. Bu şekilde hareket eden anne-babalar gün gelip o çocuklar tarafından huzurevine yatırıldıklarında, bazı gerçekleri anlayacaklar ama çok geç olacak.. Unutmamak gerekir ki, ne anaokulunda ana, ne huzurevinde huzur var..
Fikri Akyüz’ün dikkat çektiği bir diğer konuya gelince, “Eşlerden biri şiddet gördüğü iddiasıyla mahkemeye başvuruyor ve “uzaklaştırma kararı” alıyor. Bu ‘uzaklaştırma kararı’ndan dolayı gazetelerin üçüncü sayfasında hemen hemen her gün bir cinayet ve yaralama haberi yer alıyor.” İstatistiklere bakın, bu yasa ve uygulamalar çözüm olmadı, aksine yarayı daha da derinleştirdi.
“Kanun, mealen diyor ki: ‘Bir eşe şiddet uygulandığında, mağdur olduğunu iddia eden taraf mahkemeden koruma tedbiri ister.’ Olayın psikolojik boyutu gözden ırak tutulmakta, bu memlekette yaşayan insanların Norveç’te yaşayanlardan farklı bir karaktere sahip olduğu hususu ne yazık ki hesaba katılmamaktadır. Diyelim ki karı koca arasında bir tartışma oldu. Koca, karısına bir tokat attı. Bu, muhakkak ki ahlaken ayıp, dinen günah, kanunen suçtur. Ama koca, bundan pişmanlık da duyabilir. Karısını çok seviyor olabilir. Dolayısıyla barışma imkanı olabilir.”
Bu yasanın mantığı da, uygulaması da yanlış. Evet sorun var, ama çözüm yolu değil. İşin bu noktaya gelmesinde, miras hukukundan, ailede mal birliği düzenlemesine, gayrimeşru hayatın aile birliğinin sona erdirilmesi konusunda bir kriter olup olmamasına kadar bir sürü ayrıntısı var.
Kadının bir dilekçesi, kocayı evden kovabiliyor, toplum nezdinde küçük düşürebiliyor, mal varlığını kullanamaz hale getirebiliyor, çocuklarını göremiyor. Bakın bu çözüm değil. Böyle bir ıslah yolu olamaz. “Kadıncılık” ya da “erkekçilik” diye bir şey olamaz. Koruma, “Hak” temelli olmalıdır.
Bu yaklaşımlar batıda da çözüm olmadı. Evlilik bitti, birlikte yaşamak daha ekonomik. Daha modern, çağdaş, Kimse kimseye yük değil. İsteyen istenenle “seviyeli birliktelik” yaşıyor. Kafasının tası atan “tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” diyor. Sonuç: İntihar, uyuşturucu, yalnızlık ve psikolojik sorunlar. Bana göre, aile bakanlığına da gerek yok, gençlik, spor, kültür bakanlıklarına da. Bu bakanlıkların birçoğu “İçtimai İşler Bakanlığı” gibi bir bakanlığın çatısı altında toplanabilir. İçişleri, Dışişleri, Maliye, Ekonomi, İçtimai İşler, Adalet, Milli Savunma, İlim-Sanayi-Teknoloji Bakanlığı, belki birkaç bakanlık daha. Zaten başkanlık sisteminde birçok hizmet doğrudan başkanlığa bağlı olarak yönetilebilir.. Batılıların ECOSOC dedikleri, bir de “Ekonomik-Sosyal konsey” oluşturup, bakanlıklar arası bir koordinasyon merkezi oluşturmak gerekebilir belki.
Tabii, biri de çıkıp diyecektir ki, “bekara karı boşamak kolay”. Tamam, biz yine söyleyelim de, siz ne derseniz deyin. Obez bir devlet, aşırı yetkili bir siyasi kadro, hantal, her yere yayılmış bir bürokrasi ve her gün çığ gibi büyüyen bir mevzuat yığını arasında ne yapacağını şaşırmış vatandaşı boğar. AK Parti devleti yönetilebilir hale getirmek, bürokratik oligarşinin baskısından kurtarmak için geldi ve halk bunun için oy verdi, ama AKP’liler AK Parti’yi sanki başka yöne sürüklemeye çalışıyor. Yanılıyor muyum?. Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.08.2025
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022