Abdurrahman Dilipak
Bir şeyin kemali, zeval vaktinin yaklaştığını gösterir. Karanlığın en koyu anı aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Ya da güneş zirveye ulaştığında artık batış kaçılmazdır.
Sonuçta her şey geçicidir. Baki olan yalnız Allah’tır. Zamanın her anında yüzümüzü nereye döndüğümüz, ne yaptığımız, niçin ve nasıl yaptığımızla ilgili bir imtihan söz konusu. Batılılar çok uzun vadeli planlar yapıyorlar. Oysa geleceğin ne getireceğini biz bilemeyiz. Genel olarak niyetlerimiz, umutlarımız, hayallerimiz olabilir. Ve hayaller gerçeğin aynasıdır. Hayali olmak da önemli. Ama asıl sorumluluğumuz, yaşarken ki sorumluluklarımız yanında biz yaşarken maddi mirasçılarımıza manevi miras anlamında vasiyetlerimiz olmalı. Onları o yönde hayata hazırlamalıyız.
Ve biz zaten dedelerimizden, ninelerimizden devraldığımız bir mirasa sahip değil miyiz. Yüzümüzü, “kökü mazide olan ati” anlayışı ile yüzümüzü geleceğe döndüğümüzde, geleceğe ilişkin olarak ihtimalleri, bu ihtimallerin maliyetlerini ve risklerini iyi incelerek ona göre hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Bunu yaparken Havf ve Reca arasında bir yerde durmamız gerek. Çünkü mutlak anlamda geleceğin bilgisine sahip olamayız. Ve bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabileceğini unutmamamız gerek. Onun için geçmişin bilgi birikimi yanında istişare ve şûraya önem vermeliyiz. Dürüst, bilgili ve cesur olmalıyız. Değişen şartlara uyum performansımız yüksek olmalı. Sabırlı olmalıyız, adil olmalıyız, ihtirastan uzak durmalıyız. Unutmayalım ki, ihtirasla istediğimiz her şey bizim için bir imtihan vesilesi olur. Bilmediğimiz şeylerin peşine düşmemeliyiz.
Evet biz, ne “harabiyiz, ne de harabatiyiz”. Geçmiş tam bir yıkımla sonuçlansa da, yeni bir başlangıç için nefsimizi hazırlamalıyız. Gelecek tam bir felaket ise, felaketi durdurmak, değilse bunun zaman, can, ekonomik, siyasi, içtimai maliyetini en aza indirmeye çalışırız. Ya daha iyi, ya daha az zararlı, riskli! Her zaman yapacak bir şeylerimiz var. Bu süreçte çok önemli bir husus ise def-i mazarratın celb-i menafiden evla olduğudur.
Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Sakın kıyamete kadar hükümranlığı hayal bile etmeyin. Çünkü onların akıbeti hüsran olacaktır. Onlar dünya hayatının kahrından ölmeyi dileyecekler ama ölemeyecekler. Öldüklerinde ise, dünyaya geri dönmeyi dileyecekler ama o da mümkün olmayacaktır. Tevbe kapıları kapandıktan sonra dünya hayatında izzet ve ikbal yoktur. İnşallah bizler o dehşet günlerini görenlerden olmayız. O zaman yerin altı, yerin üstünden hayırlıdır. O gün servet ve iktidar, hiçbir şeyin hiçbir değeri ve faydası da olmayacaktır. Ebedi bir hayat ve yeryüzünde bir cennet Şeytanın ilk insandan son insana kadar en büyük ve sürekli yalan bir vaadidir. Şeytan yeryüzünde de, ahirette de insanları çağırdığı tek adres vardır. O da Cehennemdir.
Eğitim maarif değil. Eğitim bugün siyasetin resmi din ve ideolojisi istikametinde insan yetiştiren haralara döndü. Kültür de sanki din yerine ikame edilmeye çalışan bir “hayat tarzı”. Medeniyet giderek seküler bir kolektif yaşamın estetize edilmesi ve konforlu hale getirilmesinin, ihtişamın, modern bilim, sanat ve teknolojinin aracı olmaya başladı. Eğitim bu anlamda o medeniyetinin insan “malzemesi”ni üreten bir mekanizmaya dönüştü.
Temelde bir “Hukuk toplumu” oluşturmamız gerekti. Ama bunun temelini Hak ve Adalet anlayışı değil, güç ve ihtişam temelli bir iktidar arzu, BİREY’lerin gurur ve zevki, nefsi heva ve hevesleri, arzuları almaya başladı. Her şeyin meta’laştığı bir zeminde medeniyet de anlam kaybetmeye başladı. Batı “medeniyeti”nin ürettiği “tüketim toplumu”nda medeniyet giderek din, ahlak ve gelenekten bağımsız bir kimliksizliğe dönüşüyor. Bu toplumlarda “Hukuk”un yerini “Norm” alıyor. Hak ve Hakikat’ın yerini artırılmış gerçeklik alıyor.
Bana kalırsa Batı kemalinin zirvesinde bulunuyor. Onun için zeval vaktidir. Güç sarhoşluğu ile kendini Tanrı Kıral zannediyor. Dünyayı da peşlerinde sürüklüyorlar. Bu gidişle peşlerine taktıkları yığınlarla birlikte kendilerini de büyük bir felakete sürüklüyorlar.
İşin üzücü yanı bizimkilerden bir kısmı, siyaset, bilim ve teknolojik bağımlılık, ekonomik sebebler, bireysel heva ve heveslere dayalı arzular, ötekilerin güçleri karşısındaki çaresizliğe dayalı yenilmişlik psikolojisi ile teslim bayrağını çekmiş gözüküyorlar.
Bizim dini aslına bağlı olarak yeniden anlamamız ve hayatımıza uygulamamız gerek. Din, BİREY’sel planda vijdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsedilen, seremoni, ritüellere ve ikonalara boğulmuş bir gelenek değil. O Yaratanın yaratılana vahyettiği yaşama biçimidir! Sonra doğru bir geçmiş bilgisine ihtiyacımız var. Ardından yaşadığımız zaman ve mekana adil şahidler olmamız gerekiyor. Ve sonra geleceğe ilişkin bir hayalimiz olmalı. Bu anlamda bir irfana kavuşmak için bir maarifimiz olmalı. Bütün bu süreci çocuklarımıza ve başkalarına anlatmak ve aktarmak için estetize edecek, güzel söz ve hikmet yüklü bir sanata ihtiyacımız var.
Bilim ve teknolojinin, ağırlığı tıb ve mühendislikte olmak üzere el birliği ile insanı dönüştürme komplosuna karşı dikkatli olmalıyız. Bugün gelinen noktada TransHumanizm insanı nesneleştirmekten öte, tüm canlı hayatla birlikte yeniden yapılandırma iddiasındadır. GlobalReset’çiler CRISPR-Cas9 (Clustered Regularly İnterSpaced Palindromic Repeats) teknolojisi ile BioHacker’ler hayatı dönüştürme iddiasındadır. Bu teknolojinin adı “Düzenli aralıklarla bölümlenmiş palindromik tekrarlanan gen parçacıkları kümeleri”. Artık tarımda, hücreye müdahale ederek mesela portakal ağacında karanfil kokulu sarımsak mümkün. Ya da Gen teknolojisi ile sipariş hayvan ve çocuk üretebilirsiniz. Bu bir Kimera, yani İnsan-Hayvan karışımı bir canlı da olabilir. Bunu Tıb’da sağlık, ya da daha güçlü bir insan için kullanabileceğiniz gibi, etik kuralları aşarak BioHacker yöntemleri ile canlıların fıtratlarını bozucu müdahalelerde de bulunabilirsiniz.
Tarih dizilerindeki görseller, kahreden, boyun eğdiren güç ve şiddet, başarı ve meydan okuma sahneleri aslında anlatmaya çalıştığım dünyanın değerlerini taşımıyor. Din orada mahalle kabadayısının boynundaki muşta gibi duruyor. Mevcut dünya ve siyasete ilişkin propaganda malzemesi olacak, algıların taşıyıcı organı üzerinden bir medeniyeti erdem olarak örnekleyemeyiz.
Allah encamımızı hayreylesin. Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022