Ahmet TAŞGETİREN
İzin yaptığım sürede bir miktar nabız tuttum. Nerede nasıl atıyor, sorusunun izinde.
-Ak Partide “Sözün bittiği yer” duygusunun mesela Meclis grubunda önemli karşılık bulduğu izlenimini aldım. Geçmişte teşkilat yapısında da önemli görevler üstlenmiş, benim sözünü sakınmadığı kanaatim bulunan bir milletvekiline biraz da ayak üstü ortamda - Nasıl görüyorsunuz gidişatı? Diye sordum: Cevabı biraz oflamaktan, “ne desem ki…” tavırlarından sonra yekten “Sözün bittiği yerdeyiz” şeklinde oldu. En yukarılara “son bir şey konuşmak için, kaygılarını anlatmak için” çıkmıştı, ama sözün dinleneceği bir zemin bulamamıştı. “Sözün bittiği duygusu” oradan geliyordu.
Dün “sözün bittiği yerdeyiz” cümlesini, bir gazeteciye yaptığı açıklamada Bülent Arınç’ın kullandığı yansıdı medyaya.
İnsanlar neden gelir “sözün bittiği yer” duygusuna? Ve bunu neden ülkeyi yöneten kadronun içindeyken söyleme gereği duyar? Acaba Ak Parti’nin Meclis grubunda ne kadar yaygındır bu duygu? Ve bu duygu hakimken orada ne yapar insanlar? Yutkunur, yutkunur, yutkunur ve sonra ne yapar insanlar?
-Şunu gördüm: Ak Parti’nin iktidar olmasını önemseyen, onun gitmesinden tedirgin olan insanlarda savunma duygusuna eşlik eden yoğun bir karamsarlık hakim. Savunma daha çok “Tamam önemli sorunlar var, yolsuzluk, adaletsizlik, adam kayırma, haksız zenginleşme, yoksullaşma, şu bu… pek çok sorun var, ama bunlar giderse kim gelecek? “ sözleriyle ifade ediliyor.
Bu yaklaşım tarzı, her türlü yanlışlığı içe sindirme gibi bir tavra yol açıyor. Aslında böyle bir tavrın, mesela muhafazakarlığın temel öğretileriyle uyuşmadığını bilmenin çaresizliği de var insanlarda. “Hani adil olunacaktı, hani temiz kalınacaktı, hani doğru yönetilecekti vs. “ soruları derin bir sancı halinde birikiyor. Sonra “Bunlar giderse kim gelecek?” sorusu her şeyi silip süpürüyor. Ve ülkeyi yöneten kadrolar bu çaresizlik üzerinde sörf yapıyorlar.
-Bu arada şu da önemli bir gözlem: Muhafazakar camia bünyesindeki siyasi farklılaşma, aile ortamlarını da kapsayacak boyutta duygusal kopuşlara zemin hazırlıyor. Mesela çocuklardan gelen itirazlar ebeveynleri zorluyor, aile ortamları siyasi gerilim kaygısı taşır hale geliyor. İşin garibi çocuklar babalara ilkeleri, babalar evlatlara siyasetin gereklerini anlatıyor. Siyaset gereği yanlışa göz yummayı da gençler problemli görüyor. Bu gerilim daha önce FETÖ ilişkileri sebebiyle oluşuyordu, şimdi siyasi farklılaşma yüzünden devreye giriyor.
-Son zamanlarda en çok karşılaştığım soru, muhafazakar ailelerin çocuklarında oluşan ve ucu en hafif ifadesiyle değer yargılarına kadar uzanan sorgulamalar. Anne-babası FETÖ takibatlarına maruz kalan gençlerde uç verdi bu sorgulamalar. Anne-babalarını masum görüyorlardı ve onlara muhafazakar kadrolar tarafından haksızlık yapıldığına inanıyorlardı. Şimdilerde siyasetin çıkar ilişkileri sebebiyle neredeyse kuralsızlığa evrilen boyutları tüm gençlerde derin bir güvensizlik iklimi oluşturuyor. “Muhafazakar siyaset buysa”dan başlayıp “İslam buysa” kadar uzanan sorgulamalar beni ürkütüyor. Emin olun bunu yaşayan anne-babaların ürküntüsünü gözlerinde gördüm.
-Şunu gözlemledim: Muhafazakar camiadaki Ak Patiye yönelik itirazlar henüz bütünüyle yeni kurulan partilere akmış değil. Yeni kurulan partilerin yurt sathındaki yapılanmaları oluşum sıkıntıları yaşıyor.
-İllerde en azından kendi içinde tutarlı olma kaygısı taşıyan, okuyan, değerlere konusunda titiz insanlar, derin bir hüzün yaşıyorlar. “Buralara gelmemeliydik” ifadesi onların kalb sancısını ifade ediyor. Yaşanan yıpranmanın nasıl ve hangi takvimde, kim tarafından tamir edileceği sorusu bu çevrelerin uykusunu kaçırıyor. Bunu ortak sohbet zeminlerinde açıkça görüyorsunuz.
-”Bu tarz yönetimler, şantaja en açık yönetimlerdir. Ellerinde dosya bulunduran küresel güç odakları en tepeden işi bitirmek isterler. Meclis olsa, kurumlar olsa, onları ikna gibi bir zorunluluğu otaya koyar manevra alanı oluşturursunuz, ama tek adam her şeye hakimse, onu bir şekilde ikna etmek yeterli olur. Dosyalar da bu süreçte devreye girer.”
Bu cümleler herhangi bir muhalif kişi tarafından değil, yine Ak Parti dünyasından bu işlere kafa yoran bir kişi tarafından ifade edildi. Anladım ki yüksek sesle ifade edilmese bile o dünyada bu tür sözler tedavül ediyor.
-Ben iktidar kadrolarına, şöyle bir çay bahçesinde sade vatandaşlar arasında konuşulanlara kulak misafiri olmalarını tavsiye ederim. Emin olun uzun süre dinleyemezler. Dertlerin, çaresizliklerin, görülenlere – duyulanlara öfkenin vatandaşın yüreğinden kopardığı sesler ürkütür onları. Anadolu bunalıyor ve arıyor, diyebilirim.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
18.09.2025
16.09.2025
9.09.2025
7.09.2025
5.09.2025
4.09.2025
29.08.2025
26.08.2025
24.08.2025