Akın ÖZÇER
Bir önceki yazımda, demokrasi düzeyi düşük eski Türkiye’yi, yani statükoyu savunarak iktidar olmak isteyenlere dikkat çekmiş, ancak bunun tatlı bir hayal olduğunu vurgulamıştım. Tatlı bir hayal çünkü eski Türkiye’nin kazanması, bir yandan demokratikleşmenin engellenmesine, öte yandan da bugünün demokrasi açısından dünden çok daha kötü olduğu algısının yaratılmasına bağlı. Bu iki şeyi birlikte yapmak da arzu edenlerin elinde değil. Meclis’te salt çoğunluğa sahip AK Parti demokratikleşmede hızlı adımlar attığı sürece –ki bunu en azından yapmaya çalıştığı dönemler vardı- o algıyı yaratma imkânı da bulunmuyor.
Bununla birlikte, Eski Türkiye’yi savunanların demokratikleşmeyi tümüyle engelleyemese bile, bir ölçüde frenlemeye yarayan önemli bir aracı vardı: terörle mücadele. PKK ile kontrollü ya da düşük yoğunluklu çatışmanın eski Türkiye’de siyasi puzzle’ın önemli parçalarından birini oluşturduğunu kabul etmek gerekir. Elinde silah tutanı güçlendiren Türkiye’ye özgü bu ortam, yani “özel koşullar“ demokratikleşmeyi frenliyor ve askerin siyaset –gerektiğinde darbe- yapmasına da imkân tanıyordu. O bakımdan eski Türkiye’yi savunanların başarılı olduğunda ellerinden bu imkânı alacak olan çözüm sürecine başından beri karşı çıkmaları doğaldı. Sürecin başarısızlığa mahkûm olması için ellerindeki tüm imkânlarla engelleme yapmaları, futbol tabiriyle alan daraltmaları da öyle.
Aysbergin görünmeyen yüzü: “daha az demokrasi” muhalefeti
Çözüm sürecinin olmazsa olmaz koşulu olan demokratikleşmeyi frenlemenin veya yetersiz düzeyde bırakmanın yolunun yeni anayasayı yaptırmamaktan ya da 82 anayasasının anti-demokratik özünü, değiştirilemez maddeler marifetiyle yenisine taşımaktan geçtiğine kuşku yok. Bunu sosyal-demokrat olduğunu öne süren ama yeni anayasa önerilerindeki kırmızıçizgileri, geçen yazımda belirttiğim gibi, 82 anayasasını şekillendiren 12 Eylül generallerinin çizgisiyle örtüşen CHP de, etnik vurgu içeren Türk milliyetçiliği kavramını çok daha kapsayıcı Türkiye milliyetçiliğine dönüştürmemekte direnen MHP de Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda zaten yapıyor. Ama eski Türkiye’yi savunanlar daha az demokrasiden yana olduklarını kamuoyundan gizlemek için hem yeni anayasayı gündemden düşüren sokak protestoları geliştiriyor, hem de bunları sanki yeni anayasadan daha kapsamlı bir demokratik talep olabilirmiş gibi toplumun demokrasi talebi olarak lanse ediyor.
Protesto gösterilerini bir sonraki bölümde ele almak üzere yeni anayasa görüşmelerine dönersek, en azından çözüm sürecini başlattığı için takdiri hak eden AK Parti’nin eski Türkiye’yi savunanların daralttığı alana sıkıştığını görüyoruz. AK Parti, önerileri demokratik çizgide olmakla birlikte süreç daha tamamlanmadığı için PKK’nın siyasi kolu olarak algılanmaktan bir türlü kurtulamayan BDP ile aynı karede görünmemek için sıkıştığı dar alandan çıkacak ileri adımlar atamadığı görüntüsü veriyor. Oysa çözüm sürecinin başarısızlığa uğraması halinde, “denedim, olmadı” diyerek hiçbir şey olmamış gibi yola devam etme şansı o kadar da yüksek değil. Peki, ama o zaman neden muhalefetin oyununa gelerek “daha az demokrasi” ile yetiniyor?
Eski Türkiye’yi savunanların CHP ve MHP gibi Meclis’te temsil edilen siyasi partiler, arkalarında durdukları Silivri sanıkları ile dışarıdaki uzantılarından ibaret olmadığını kabul etmek gerekir. “Daha az demokrasi” cephesinde eski Türkiye’de dördüncü erk olan asker, sivil bürokratik elitler, kendilerini devletin memuru değil devlet adamı görenler de var. Eski Türkiye’yi siyasi arenada belki CHP, MHP ve Meclis’te temsil edilmeyen diğer siyasi partiler savunuyor ama devletin içinde de bürokrasinin en azından bir kesiminin bu görüşü paylaştığını var saymakta yarar bulunuyor. Bu kesimin de ana dilde eğitim gibi çözümü güvence altına alacak, en azından süreç üzerindeki kara bulutları dağıtacak bir konuda hükümet politikasını etkilemediğini düşünmek kolay değil. Devletin içinde bir dönem bağlı olduğu hükümetin yıpratılması için internet siteleri yönetenler olmuşsa, bu da mümkündür elbette.
Sonuç itibariyle yeni anayasa çalışmaları orta vadede umut vermezken, beklenen demokratikleşme paketinin içinin de tatminkâr ölçüde dolu olmayacağını var saymak objektif bir yaklaşım olsa gerek. Bir yıl sonra içinde ana dilde eğitim gibi bireysel bir temel hakkın olasılıkla bulunmayacağı yeni bir anayasa üzerinde çalışılıyorsa, demokratikleşme paketi de bu hakka yer vermeyecek demektir. Bir süre önce Başbakan da “biz ülkemizi bölecek konular üzerinde AK Parti olarak adım atmayız” diyerek sadece bugün değil, yarın için de ana dilde eğitime kapıyı kapattı. Eski Türkiye’yi savunan kesim de ellerini ovuşturdu elbette.
Aysbergin görünen yüzü: Sokak gösterileriyle “demokrasi” muhalefeti
“Daha az demokrasi” yaklaşımıyla demokratikleşme frenlendiği zaman mevcudu kötülemek suretiyle eski Türkiye’yi savunmanın çok daha kolay olduğuna kuşku yok. Türkiye evrensel ilkelere uygun demokratik hukuk devletine dönüşmedikçe, geçen yazımda ayrı bölüm ayırdığım “diktatör Erdoğan” propagandası uluslararası alanda bile daha çok müşteri buluyor. İstediğiniz kadar bunun abartı ve siyasi şaka olduğunu yazıp çizin, Mısır’da darbeye darbe diyemeyen, Suriye’de harekete geçemeyen Batı’nın çifte standardını yerden yere vurun, demokratikleşme yolunda hızlı ve dikkat çekici adımlar atamadıkları sürece Türkiye’de “devletin sahiplerinin benimsemediği” iktidarların kamuoyunda yıpranmaları kaçınılmaz.
Eski Türkiye’yi savunanların, iktidarı demokratikleşme konusunda dar bir alana hapsettikten ve bunda da bugüne kadar başarılı olduktan sonra Gezi protestoları gibi uluslararası alanda ses getiren ve destek gören sokak gösterileriyle sonbaharda yeniden sahneye çıkacakları yazılıp çiziliyor. Olur ya da olmaz bilemem ama bir önceki bölümde altını çizdiğim gibi bu tür protesto gösterileri öncelikle siyasi gündemi değiştiriyor. Kimse yeni anayasada kim ne önermiş bakmıyor; AK Parti’nin önerileri, CHP ve MHP’ninkilere oranla çok daha demokratikmiş, kimsenin umurunda olmuyor. Ama orantısız güç kullanan polisten, meydanları gösterilere şu veya bu gerekçeyle kapatan mülki amirlerden ötürü ya da sadece yıpratılmak için hükümet yerden yere vurulabiliyor. Türkiye’nin demokrasi çıtası düşük kaldığı sürece bunu değiştirmek de mümkün değil.
Demokrasi çıtasının düşüklüğü eski Türkiye için kapalı kapılar ardında demokratikleşmeyi frenlemek amacıyla uğraş veren siyasi partilere kamuoyu önünde içi dolu olmasa bile demokrasi söylemlerinde bulunma fırsatı da veriyor. CHP örneğin Cumhuriyet’i Atatürk milliyetçisi olarak niteleyen anayasanın 2. maddesinin değişmezliğini savunmak kadar anti-demokratik bir tutum izlerken, sokak gösterilerine, şiddet olsun, olmasın demokrasinin gereği (direniş hakkı) söylemiyle destek veriyor.
Geciken demokratikleşmenin çözüm sürecine etkisi
AK Parti’nin demokratikleşmeyi şu ya da bu gerekçeyle derinleştirmediği gibi süratlendirememesi çözüm sürecin de aleyhine işlemesine yol açıyor. Örneğin bir süredir PKK ile gereksiz bir çekilme polemiği var. Gereksiz çünkü demokratikleşme örgütün Türkiye’deki militanlarının belirli bir oranını sınırın ötesine çekmesine bağlı değil, olmamalı da. Eylemsizlik devam ettiği, kan dökülmediği sürece süreçte büyük bir sorun yok demektir. Yapılacak şey de demokratikleşme sürecini derinleştirmek ve süratlendirmekten ibarettir.
Eski Türkiye’yi savunan ve çözüm sürecine doğal olarak karşı çıkan kesim şimdi sürecin bittiğini öne sürüyor. Bunda KCK lideri Bayık’ın çekilmeyle ilgili gereksiz ifadelerinin rolü var. Eski Türkiye’nin bu konuda çözüm öngörmediğini bizlerden daha iyi bilecek durumda olan Bayık, demokratikleşmede hepimizin gördüğü gecikmeye, hatta yetersizliğe sert tepki vermemeli, “çekilmeyi durdururuz” türü sözlerle zaten dar bir alana sıkışmış olan oyunu daha da sıkıştırmamalıydı. Öcalan’ın Nevruz mesajından anlaşıldığı kadarıyla PKK’nın silah bırakmasının demokratik ülkelerdeki gibi karşılığı olan siyaset bunu gerektiriyor çünkü. Türkiye’yi, sadece Kürtlerin değil, farklılıkları olan herkesin eşitlik içinde yaşadığı evrensel ilkelere uygun demokratik bir hukuk devletine dönüştürme hedefi paylaşılıyorsa elbette.
.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018