Akın ÖZÇER
Pazartesi günü (16 Aralık), Ankara’da Avrupa Birliği ile iki önemli metnin altına imza atıldı. İlki Türkiye’nin arkaik göç ve mülteciler politikasına en azından tam üye olduğunda insani açıdan olumlu yansıyacak Geri Kabul Anlaşması (GKA) diğeri de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AB ülkelerine vizesiz seyahatin yolunu açacak olan Vize Bağışıklığı Süreci’ne (VBS) ilişkin protokol. Türkiye 2012’de parafe ettiği GKA’nın imzalanması karşılığında vize bağışıklığı sürecinin resmen başlatılmasını talep ettiği için bu iki konu birlikte gündeme geldi. Yoksa böyle bir genel uygulama yok; nitekim AB’nin bugüne kadar Rusya ve Ukrayna başta olmak üzere 12 üçüncü (üye olmayan) ülkeyle imzaladığı GKA’larda vize bağışıklığı gündeme gelmiş değil.
Fas’ta Fransızca yayın yapan “La vie économique” isimli dergide Tahar Tabou El Farah imzasıyla yayımlanan konuyla ilgili haber yorumdan benzeri bir GKA’nın Fas’a da önerildiği anlaşılıyor. Fas siyasetçileri arasında ülkenin Portekiz ve İspanya’ya yakınlığından ötürü AB üyesi olma hakkı bulunduğunu savunanlar ve bu bağlamda AB-Türkiye ilişkilerini yakından izleyenler var. Fas AB’ye tam üyelik başvurusunda da bulunmuştu, anımsayalım. Fas’la ilgili bu bilgileri aktarmamın nedeni, El Farah’ın, atıfta bulunduğum yazısında, konuya Türkiye üzerinden bakarak, AB’nin GKA karşılığında Rabat’a somut avantajlar sağlamadığını vurgulaması.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının serbest dolaşım hakkı Ankara Ortaklık Anlaşması (1963) Katma Protokol (1970) ve Ortaklık Konseyi kararlarına dayanıyor. Anlaşmanın bunca yıldır yerine getirilmemiş bu hükmünü AB’nin GKA karşılığında Türkiye’ye vermiş olduğu bir “ödün” olarak göstermek doğru değil.
Buna karşılık, Türkiye’de Faslı yazarın yukarıdaki görüşüne zıt bir şekilde, vize bağışıklığı diyalogunu başlatmak ve “yerel seçim kampanyasında vizesiz Avrupa propagandası” yapmak için AB’ye “ödün” olarak GKA’nın verildiğini savunanlar var. Peki, AB ile imzalanan GKA bazılarının dediği gibi o kadar kötü bir şey mi?
Geri Kabulün temel öğeleri
Geri kabul (readmission) bir ülkede yasadışı (kaçak) durumdaki yabancıların uyruğunda bulundukları ülke tarafından geri kabulü anlamına geliyor. Türkiye’nin bu durumda bulunan ve sınır dışı edilen vatandaşlarını geri kabulüyle ilgili bir sorunu yok, hiç de olmadı. Yerel makamların ellerinde geçerli oturma izinlerinin yanı sıra pasaportu da bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını başkonsolosluklarda düzenlenen seyahat belgeleri ile ülkemize geri göndermeleri rutin bir uygulama. O bakımdan GKA’ da tarafların vatandaşlarıyla ilgili bölüm aslında işleyegeliyor.
Sorun Türkiye’den AB ülkelerine geçen üçüncü ülke vatandaşlarıyla ilgili. Bilindiği gibi, Türkiye, 1961’de taraf olduğu mültecilerin hukuki statülerine dair Cenevre Sözleşmesi’nin “mülteci” tanımıyla ilgili 2.fıkrası (b) bendine uygun olarak “mülteci” sıfatını “1951’denönce Avrupa’da meydana gelen olaylar sonucu” ırkı, dini ya da siyasi bir gruba mensubiyet vb. gibi nedenlerle ülkelerine dönemeyenlere tanıma seçeneğini benimsemişti. Ama 1951’den sonra dünyada meydana gelen olaylar, taraflara sözleşmede sunulan bu zaman ve coğrafi sınırlama seçeneğinin tüm mültecileri kapsama bakımından yetersiz kalmasına yol açtı. Bu nedenle 1967 de sözleşmeye ek protokol imzaya açıldı. Bu protokolle sözleşmedeki “1951’den önce Avrupa’da meydana gelen olaylar sonucu” ibaresi metinden çıkarıldı. Türkiye ise bu protokole coğrafi çekincesini sürdürerek taraf oldu. Bu nedenle Avrupa dışından gelenlere hâlâ mülteci sıfatını tanımıyor. Oysa Avrupa uzun zamandan beri ABD ile birlikte göç alan, dünyanın diğer bölgeleri ise göç veren konumunda bulunuyor.
Türkiye’nin çok sayıda mülteciye bakacak ekonomik koşullarının bulunmadığı bir dönemde belki anlayışla karşılanabilecek coğrafi çekince, son yıllara kadar ülke topraklarından geçip AB ülkelerine yasadışı yollardan giren göçmenlerin sayısındaki artış nedeniyle AB’yi rahatsız edici boyutlara ulaşmıştı. Bu rahatsızlık, AB’nin vize uyguladığı bazı ülkelerle Türkiye’nin vize bağışıklığı anlaşmaları bulunması nedeniyle had safhaya ulaşmıştı. Ama Frontex verileri, Türkiye üzerinden AB ülkelerine geçen kaçak göçmen sayısının 2011’de ulaştığı zirveden (40 bin) giderek azaldığını gösteriyor.
Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi (AK) Türkiye’nin Cenevre sözleşmesine koymuş olduğu coğrafi çekinceyi kaldırması için yaptığı çağrıyı her vesileyle yineliyor. Bu konuda AK İnsan Hakları Komisyonu Komiseri Thomas Hammarberg’in Türkiye 2009 tarihli raporu önemli tespitler içeriyor. (https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=1599629&Site=COE ) TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun 2010’da yayımladığı rapor da aynı şekilde coğrafi çekinceyi herhangi bir gerekçeye bağlamadan kaldırmamızın gerekliliğinin altını çizen önemli bir belge. (http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/gocmen_raporu.pdf) Özet olarak belirtmek gerekirse, Türkiye arkaik göç ve mülteciler mevzuatını Avrupa hukukuna uygun hale getirmek zorunda.
AB ile dün imzalanan GAK işte bu yönde atılmış önemli bir adım. Anlaşmayla uygulama üç yıl sonra başlamak üzere, Türkiye, bir üye ülkenin talebi üzerine, o ülkede kaçak bulunan üçüncü ülke vatandaşlarını ya da vatansızları, o kişilere geçerli bir vize veya seyahat belgesi vermişse ya da onlar yasadışı yollardan girdikleri Türkiye’de bir süre geçirmişlerse geri kabul ediyor. Anlaşmanın birçok ayrıntısı var ve bunları bir köşe yazısına sığdırmak mümkün değil. Burada önemli olan Türkiye’nin önünde sonunda Cenevre Sözleşmesi ek protokolüne koymuş olduğu coğrafi çekinceyi kaldırmak ve vize rejimini AB’ye uydurmak zorunda olması. Ancak Türkiye bu iki konuyu değerlendirmeyi tam üyelik koşuluna bağlamış durumda. AB karşıtı çevrelerin olası eleştirilerine karşı hükümetin elini güçlendiren bir şerh kuşkusuz ama bunun sadece AB üyeliğine giden yolda atılması gereken bir adım değil, ayrıca modernleşmenin gereği olduğunu da bu vesileyle vurgulamakta yarar var.
Geri kabule yönelik eleştiriler
GKA’ya yönelik eleştirilerin başında Türkiye’den transit geçerek AB ülkelerine giden ve orada yakalandıktan sonra iade edilecek olan yasadışı göçmenlerin, Avrupa Gazete’deki ifadeyle Türkiye’yi bir göçmen toplama kampına dönüştüreceği iddiası geliyor. Gazetede anlaşmanın imzalanmasından bir gün önce yayımlanan “Geri Kabul anlaşması ile nasıl bir tuzağa düşeceğiz?” alt başlıklı haberde, buna gerekçe olarak pasaportsuz yakalanacak olan üçüncü ülke vatandaşlarının kendi beyanlarıyla Türkiye’ye gönderilecekleri ileri sürülerek, GKA “bu fakir ülke göçmenlerine Türkiye alternatifi olmuş olacak” deniliyor. Gazetenin bu abartılı satırlarını okuyunca akla şu soru geliyor: Türkiye üzerinden her yıl AB ülkelerine geçen on binlerce göçmenin Türkiye alternatifi için daha önce bir AB ülkesinden sınır dışı edilmesi şartı mı var?
GKA’da Türkiye’nin AB ülkelerinden geri kabul ettiği mültecilere yasal statü vermekle yükümlü olduğu gibi bir husus yer almıyor. Kaldı ki Türkiye’nin kaynak ülkelerle kendi vatandaşlarını geri almalarını sağlamak için ikili anlaşmalar yapma imkânı bulunuyor.
Kabul etmek gerekir ki Türkiye yoksul ülke vatandaşları için bir çekim noktası olmuşsa -ki İstanbul dâhil bazı büyük kentlerde sadece kaçak yaşayan değil ayrıca çalışan yabancılar da var- bu anlaşma olmasa da yasa dışı göç alacaktır. Sosyal haklardan yoksun olarak ve düşük ücretlerle çalışan yabancılara ABD ve bazı AB ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de şu veya bu gerekçeyle, belki de insani nedenlerle göz yumuluyor ya da engel olunamıyor anlaşılan. Toplumumuzla iyi, kötü bütünleşmeye çalışan bu insanlar, önce Avrupa’ya gitmeyi, sonra orada yakalanıp Türkiye’ye iade edilerek bir mülteci kampına yerleştirilmeyi mi isterler acaba?
Açlık, susuzluk ve savaş gibi nedenlerle komşu ülkelere sığınanlar bir yana bırakılacak olursa, yasa dışı göçmenleri gelişmiş ülkelere kaçak yollardan da olsa girmeye yönelten neden bu ülkelerdeki refah düzeyi elbette. Başta ABD olmak üzere AB ülkelerine mülteci kamplarında sürünmek için değil, o ülke vatandaşları gibi yaşamak, bunun için de o ülkelerin uyruğunu almak için gidiyor insanlar. Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de daha kendi refah düzeyleri yeterince yüksek olmadığı halde komşularına göreceli olarak çekici geliyor elbette.
Türkiye’de Suriye’deki iç savaştan kaçanlar için kurulmuş göçmen kampları var. İnsani gerekçelerle oluşturulmuş kamplar. Daha önce de Halepçe katliamından kaçan Kürtler için benzeri kamplar kurulmuştu. Bu insanlara kalkıp, “coğrafi çekincemiz var size mülteci sıfatı tanımıyoruz” diyerek insanlık görevimizi yapmayacak mıydık?
Sonuç olarak GKA’yı asılsız ve abartılı iddialarla karalamaya gerek yok. Yukarıda da altını çizdiğim gibi, Türkiye’nin göç ve mülteciler politikasını modernleştirme ihtiyacı var ve bu vesileyle AB mevzuatına uyarlama imkânı doğdu. Keşke tam üyelik süreci beklenmeden bu yola gidilebilse. Özetle dünkü gelişmeler, dış politikada eksen kaymasından kaygılananlar, AB’den uzaklaşıyoruz diye düşünenler için sevindirici bir haber. Geçmişte böyle söyleyip de şimdi GKA’ya karşı çıkanlar olsa da…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları





































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
28.09.2025
21.09.2025