Akın ÖZÇER
Bu soru son dönemde ilk defa halkımızın direnişi sonucu başarısızlığa uğrayan 15 Temmuz kalkışmasının ardından gündeme geldi. Demokrasi, bir suikast sonucu yaşamını yitirmiş olan ABD’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln’ın evrensel olarak kabul gören tanımıyla “halkın halk için halk tarafından yönetimi” olduğuna göre, demokratlar ilke olarak askeri darbeleri şiddetle kınamalı, darbeyi savuşturanları alkışlamalıydı. Bunun doğal bir sonucu olarak halkın iradesini silahla çalmaya kalkışanları lanetlemeli ve cezalandırılmaları için darbe girişimine maruz kalan ülkeyle dayanışma içinde olmalıydı. Hele bu ülke on yıllardan bu yana askeri ve siyasi müttefik kabul ediliyorsa.
Gel gör ki 15 Temmuz darbe girişimi sırasında olsun, ertesinde olsun Türkiye’ye ABD ve Avrupa’daki müttefiklerinden yeterli destek gelmedi. Göstermelik birkaç destek mesajı bir tarafa, bu ülkelerin tek merkezden güdümlü olduğu basit bir okumayla anlaşılan medyaları uzun süre önce Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı aleyhine başlattıkları kara propagandayı sürdürdüler. Türkiye’nin, darbe kalkışmasına maruz kalan her ülkenin doğal olarak yapacağı gibi, ilan ettiği Olağanüstü Hal’e de karşı çıktılar. Hatta suçüstü yakalan darbecilerin temel hak ve özgürlüklerinin savunuculuğunu bile üstlendiler.
Batı medyasının zaman, zaman bu köşeden örneklerini aktardığım dezenformasyon temelli haberleri, sadece Gladyo bağlantılı FETÖ mensubu oldukları belirginleşen darbecileri değil, aynı zamanda müttefiklerimizin terör örgütü kabul ettikleri halde destekledikleri anlaşılan PKK’yı da masumlaştırmayı, buna karşılık Cumhurbaşkanı üzerinden Türkiye’yi yerden yere vurmayı hedefledi, hedefliyor. O PKK ki nereden bakılırsa bakılsın Türkiye’de ilk kez denenen bir barış sürecini çöpe atarak, “devrimci halk savaşı” ilan etmeye ve sınırlarımız içindeki birçok beldeyi işgale kalkışmıştı. Ve o PKK ki müttefik ülkelerin sofistike olanları dâhil ağır silahlarıyla donatılmış bulunuyor.
Özetle belirtmek gerekirse 15 Temmuz’un ertesinde, Türkiye’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü tehdit eden bir tablo belirginleşti. Darbe girişiminin arkasında, daha önce gerçekleşen askeri darbelerde olduğu gibi, CIA ve Avrupalı NATO müttefiklerimizin gizli servislerinin bulunduğuna ilişkin kanıtlar giderek ortaya çıkmaya başladı. Müttefiklerimiz ayrıca Suriye’de Daesh’e karşı mücadele ettiği gerekçesiyle tüm itirazlarımıza karşın resmen PYD/ PKK’yı siyasi ve askeri olarak desteklemeye devam ediyor. Bu, bir komplo teorisi değil, açık bir tehdit. Bu tehdit, Kuzey Atlantik Anlaşması’nın 5. maddesine göre, böyle bir durumda Türkiye’ye “silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak yardımcı olmakla “yükümlü müttefik ülkelerin desteğine sahip bulunuyor. Şaka gibi.
Bu konuda geçen yazımda referandum öncesinde görüştüğümü belirttiğim Arte’nin Türkiye eski temsilcisi ve Slate.fr yazarı Arianne Bonzon bana “ama Rusya da PYD/PKK’ya destek vermiyor mu?” sorusunu yöneltti. Kendisine de söylemiş olduğum gibi, PYD/PKK’ya Rusya’nın desteği, ne kadar tehditkâr olursa olsun, müttefiklerimizinki kadar ilkesiz değil. Zira Rusya bu desteği, bir askeri müttefikine değil karşısındaki bir ittifaka mensup ülkeye karşı veriyor. O bakımdan bu konuda öncelikle sorgulamamız gereken Batı ile İttifakımız, bu ittifakın bağımsızlık ve toprak bütünlüğümüze katkıda bulunup bulunmadığı elbette.
Bilindiği gibi Türkiye Batı ile İttifakını, NATO üyeliğini, SSCB Dışişleri Bakanı Molotov’un İkinci Dünya Savaşı ertesinde Kars, Ardahan ve Artvin yöresini talep etmesi üzerine “toprak bütünlüğüne yönelik Sovyet tehdidi” ile gerekçelendirmişti. O tarihten sonra üç kuşak Batı ile ittifakın bozulmasının Türkiye için felâket olduğunu savunup durdu, hâlâ da savunuyor. O dönem için kuşkusuz önemliydi ama bu ittifak karşılığında Türkiye de bölgesinde başta ABD olmak üzere Batı’nın çıkarlarını savundu. Bu nedenle Soğuk Savaş döneminde sol kesimden ve bölge ülkelerinden haklı olarak “Batı’nın bölgedeki jandarması” eleştirilerine maruz kaldı.
Bugün, Sovyet bloğunun yıkılmasından on yıllar sonra geldiğimiz noktada Batı ile ittifakın, Türkiye’ye bölgesinde meydana gelen ulusal çıkarlarına aykırı gelişmelere karşı bir savunma kalkanı oluşturmadığı açıkça görülüyor. Hatta asıl tehdidin Birinci Dünya Savaşı sırasında olduğu gibi Batı cephesinden geldiğini söylemek dahi mümkün. Bu durumda, Türkiye Rusya ile ilişkilerini iyi düzeyde tutmak ve daha da geliştirmek zorunda. Çünkü Rusya ile iyi ilişkiler bugün Türkiye için Kurtuluş Savaşı dönemindeki gibi hayati önem taşıyor. Unutmayalım ki Rusya’nın 1917 Bolşevik devrimin ardından savaştan çekilmesi ve Sovyetler ’in desteği Kurtuluş Savaşımızın başarılı olmasına göz ardı edilemeyecek ölçüde katkıda bulunmuştu.
Batı ile ittifakımızı sorgulamamızı gerektiren son gelişme sadece tek merkezden güdümlü medyalarının değil, aynı zamanda özellikle Avrupalı müttefiklerimizin bazı siyasetçilerinin anayasa değişikliği referandumu kampanyası ve ertesinde takındıkları taraflı ve milli iradeyi yok sayan olumsuz tutumları. Bu konuyu Avrupa ile ilişkilerimiz bağlamında “Adiós a esta Europa” başlıklı geçen yazımda geniş biçimde ele almıştım. Bu tutumun gerekçesini Arianne Bonzon’un itiraf ettiği gibi “müttefiklerimizin Türkiye’nin başında Erdoğan’ı görmek istememeleri” oluşturuyor. Nitekim Le Monde’da Brüksel temsilcisi Cécile Ducourtieux’nün önceki gün yayımlanan analizi “Süper Başkan Erdoğan’ın zaferi Avrupalıları sıkıntıya sokuyor” (Les Européens embarrassés par la victoire de l’hyper-président Erdogan) başlığını taşıyor.
Ducourtieux analizinde Avrupalıların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkilerini güçlendiren anayasa değişikliğinin “sorunsuz” olduğunu kabul edemeyeceklerini zira Avrupa Konseyi’nin raporunda (Venedik Komisyonu’nun raporu) bu değişikliğin otokratik bir rejime yol açacağının vurgulandığını belirtiyor. Avrupalıların ayrıca muhalefet partilerinin usulsüzlük itirazlarına gözlerini kapatamayacaklarını dile getiriyor. Ducourtieux’nün bu yazısından sonra söz konusu itirazların YSK tarafından reddedildiği göz önüne alınacak olursa, asıl gerekçenin Erdoğan’ın Türkiye’nin başında olmaya devam edecek olması olduğu aşikâr. Nitekim konuyla ilgili olarak Fransız medyasında çıkan haberlerde Erdoğan’ın iki seçim kazanması halinde 2029’a kadar iktidarda kalabileceğine dikkat çekiliyor.
Avrupalı müttefiklerimizin bu tutumu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Siyasi Partiler ve Seçim yasalarında yapılacak değişikliklerle demokratik zafiyeti olmayacağı düşüncesiyle referandumda “evet” oyu kullanmış olanların kafasında birçok sorunun oluşmasına yol açıyor. İşte birkaçı: Avrupalılar Türkiye’de otokratik bir rejim olmasından kaygılanıyorlarsa neden 15 Temmuz darbe girişimine karşı daha kararlı ve net bir tepki göstermediler ve darbecilere kol kanat gerdiler? Türkiye’ye iadeleri hususunda neden iş birliği yapmadılar? Erdoğan’ın Türkiye’nin başında olmasına karşılarsa, Erdoğan’ı tasfiye amaçlı darbe girişimine acaba bildiğimizden çok daha fazla mı karıştılar?
Bu sorulara verilebilecek makul yanıtlar Avrupalı müttefiklerimizin Türkiye’de demokrasinin konsolidasyonuna önem atfettikleri ve Erdoğan’ı sadece “otoriter” ya da “diktatör” buldukları için Türkiye’nin başında görmek istemedikleri tezini tümüyle çürütüyor. Erdoğan’ı başka bir nedenle istemedikleri aşikâr. Peki ama asıl gerekçe ne? Türkiye’nin başında kendilerine itaat edecek birini mi istiyorlar? Bunu bölgede öncelikle kendi çıkarlarını savunan, eskiden olduğu gibi “Batı’nın bölgedeki jandarması bir Türkiye” mi istiyorlar? Ulusal çıkarlarına aykırı olsa bile müttefiklerinin bir dediğini iki etmeyen bir Türkiye mi arıyorlar?
Bu ve benzeri soruları arttırmak mümkün. Bu sorulara makul yanıtlar bulunamadığı sürece Batı ile ittifakımız isteyelim, istemeyelim, kaçınılmaz olarak sorgulanacaktır elbette.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025