Akın ÖZÇER
Türkiye’nin çağdaş demokrasi çıtasını yakalaması bakımından umutlu başladığımız ancak bu alandaki beklentilerin beklenmedik şekilde suya düştüğü bir yılı geride bıraktık. Umutlu başlamıştık zira 12 Eylül (2010) referandumu, halkoyuna sunulan paket yetersiz olmasına karşın, birçok alanda değişimin önünü açmıştı. Asker-sivil ilişkilerinde ve Yüksek Yargı organlarına üye atanmasında bir ölçüde demokratikleşme sağlanmış, şiddet ve terör çağrısı veya övgüsünde bulunmayan siyasi partilerin kapatılması pek alışılageldik şekilde olmasa da zorlaştırılmış, böylece Avrupa normlarına uyum yolunda somut adımlar atılmıştı. Belki çok daha önemlisi, toplumdaki anlamsız kutuplaşmaya karşın, genel seçimlere gidilirken, yeni sivil demokratik bir anayasa yapılmasının yolu açılmıştı. Hatta Başbakan’ın ifadesiyle “ülkemizi yeni bir anayasaya kavuşturmak” iktidar partisinin “en büyük projesi” olmuştu. Hedefini “kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, özgürleştirici, çeşitliliğe imkân veren” yeni bir anayasa olarak açıklayan bir parti, her değişimci parti gibi seçmen tarafından tercih edilirdi; öyle de oldu.
2011’de meydana gelen olayları irdelemek, beklentilerin neden suya düştüğünü bir sütunluk küçük bir alanda ayrıntılarıyla değerlendirmek pek kolay değil. Ancak altının çizilmesi gereken husus şu ki, genel seçimlere gidilirken olduğu gibi izleyen dönemde de AK Parti, Başbakan’ın sözünü ettiği “ustalık dönemine” yakışmayan hatalar yapmasına karşın, demokratikleşme alanında ve yeni anayasa konusunda Meclis’te temsil edilen diğer partilere oranla daha ileri bir söylem kullandı. Özellikle CHP, vitrininde yer alan birçok sosyal demokrata karşın, izlediği statükocu politikalarla iktidar partisinin bu görüntüsüne katkıda bulundu; bulunmaya devam da ediyor aslında. Hâl böyle olunca akla şu soru geliyor: gerçek bir sosyal-demokrat veya vesayet rejimini (anayasanın ilk üç maddesinin değişmezliğini) savunmayan liberal demokrat bir muhalefet partisi olsaydı, AK Parti Meclis’in değişimden yana tek siyasi gücü olarak kalır mıydı?
Kabul etmek gerekir ki iktidar partisi, belki de değişimden yana tek seçenek olmasının rahatlığıyla en azından kendisine oy vermiş Kürtlerin de içinde yer aldığı liberal demokrat kesimin beklentilerini boşa çıkardı. Daha seçimlere doğru Kürt sorununun çözümüne ilişkin söylemini, altına MHP’nin imza koyabileceği kadar sertleştirdiği oldu. PKK’nın 14 temmuzdaki Silvan saldırısıyla tırmandırdığı terör eylemleri üzerine, söylemde yeni ama özünde eski güvenlik politikalarına yöneldi. Eş zamanlı olarak ifade özgürlüğünü kısıtlayan Ceza ve Terörle Mücadele kanunlarında değişikliğe gitmediği, topluma yeniden kazandırma boyutuna ağırlık vermediği için terörle mücadele politikasının “yeni” diye ifade edilen yönü havada kaldı. Demokratik bir terörle mücadele politikasının vazgeçilmez koşulu olan bu unsurlar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın açıkladığı demokratikleşme paketiyle daha yeni gündeme geliyor. Peki, bu gecikme, paket yasalaştığında tahliye olacak tutuklulara yönelik bir haksızlık değil mi?
Bu tür haksızlıkların vesayet kurumlarının ağırlığını hissettirdiği dönemlerde Türkiye’de fütursuzca yapıldığından hareketle, iktidar partisine, bu kurumlarla uzlaştığı, gerçek bir demokratikleşmeden çok artık mevcut sistemi makyajlayacak önlemlere ağırlık verdiği gibi öze dönük eleştiriler de yöneltiliyor. Çok daha ileri giden ve “AKP’nin sivil vesayeti” gibi ciddiyetten uzak yakıştırmalar bir yana bırakılırsa, iktidar partisinin birçok konuda vesayet kurumlarının artık bezdiren ezberlerini yinelediği görülüyor. Terörle mücadelede olduğu gibi, zorunlu askerlikte, vicdani rette, Ermeni iddialarına yönelik söylemlerde yeni unsurlar yok denecek kadar az. Peki, ama eski söylemleri yineleyerek vesayeti ortadan kaldırmak, Erdoğan’ın o güzel tanımına uygun yeni bir anayasa yapmak nasıl mümkün olacak?
2011 yılını Uludere’de meydana gelen bir faciayla tamamladık. Sınırda kaçakçılık yapan köylülerin kılık değiştirmiş PKK’lı sanılarak bombalanması sonucu 35 yurttaşımızı yitirdik. Bu, uzaktan görüldüğü kadarıyla siyasi faturasının hükümete çıktığı bürokrasinin hatası sonucu meydana gelen bir olay belki ama daha çok Türkiye’nin içine düştüğü bir tuzağa benziyor. Çünkü dış basında “Türkiye sivil Kürtleri bombaladı” ya da “35 Kürt köylü katledildi” başlıklı haberler göze çarpıyor ne yazık ki.
“Devlet ve bürokratik elitler” başlıklı yazımda önümüzdeki dönemde “yeni anayasanın önünü tıkayan senaryolar üreten” bir kesim olabileceğine dikkat çekmiş, ustalık dönemine girdiğini ilân eden bir iktidar partisinin artık sahneye konulabilecek oyunlara gelmemesi gerektiğine işaret etmiştim.Uludere faciasının nereden kaynaklandığı hususunda senaryo üretecek değilim ama demokratikleşme ve yeni anayasa sürecinin önünün kesilmesinden kaygı duyuyorum.
Özetle 2012 yılı, Türkiye’nin Avrupa demokrasi ailesi içinde saygın bir yer edinmesini savunanlar için böylesine umutsuz başlıyor. Ama her şeye karşın 2012’den bir beklentimiz var. O da 2011’in bu hatalarından ders alınması ve yeni anayasa çalışmalarına kararlılıkla devam edilmesi. Bunun için Sayın Başbakan’ın biraz da liberal demokrat/sosyal demokrat kesimlerin sesine kulak kabartması yeterli aslında.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023