Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Örnek bir anlaşma
25.02.2012
2844

Geçen yazımda Türkiye’nin karşılaştığı sorunlara çözüm ararken, evrensel demokrasi ilkelerini ve eksiklerine karşın hâlâ bir ferdi sayıldığı demokratik ülkeler ailesine mensup ülkelerin varsa benzer sorunlarına bulduğu çözümleri gözönüne almamız gerektiğini vurgulamıştım. Sorunların başında gelen terörle mücadele konusunda IRA ve ETA’ya silah bıraktıran İngiltere ve İspanya’nın izlemiş olduğu siyaset ve stratejilerin incelenmesi, izlenmesi ve örnek alınmasında yarar olduğunun altını çizmiştim. Bugün IRA sorunu çözümlenmiş olduğundan artık yakından izlememiz gereken ülkenin İspanya, güncel konunun da genel seçimlerden çıkan Rajoy hükümetinin yönetmek durumunda olduğu ETA’nın kendini feshetme süreci olduğunu kabul etmek gerekir.

İşte bu nedenle bir önceki yazımda Rajoy hükümetinin bu süreçte izlediği stratejiyi ele almış ve PP (Partido Popular) içindeki aşırı sağ kesimin baskılarından söz etmiştim. Baskılar ETA mahkûm ve militanlarını topluma kazandırma (reinserción) ve Anayasa Mahkemesi kararıyla yasallaşması beklenen yurtsever (abertzale) solun yeni partisi SORTU üzerinde yoğunlaşmıştı. Aşırı sağ, somut olarak, hükümetin “reinserción” sürecini bir tarafa bırakmasını, SORTU’nun yasallaşmamasını ve bugün belediyelerde bulunan BILDU ve Meclis’te temsil olunan AMAIUR’un yasadışı ilan edilmesi için Yüksek Mahkeme’ye başvurulmasını talep ediyordu. Rajoy hükümeti üstündeki bu baskılardan kurtulabilmek için Sosyalist İşçi Partisi Bask kolu (PSE) ve Bask milliyetçiliğinin kurucu partisi PNV ile bir pakt arayışı içindeydi. İşte böyle bir pakt geçen çarşamba çok daha geniş bir katılımla Temsilciler Meclisi’nde gerçekleşti.

Biraraya getirdiği siyasi güçler ve benimsediği ilkeler açısından tarihî bir nitelik taşıyan “ETA’nın sonlandırılmasının yönetilmesi hakkında Meclis Anlaşması” üç maddeden oluşuyor. İlk maddede, “ETA’nın silahlı faaliyetine son verme kararının”, aslında Bask toplumunun özgürlükler için seferber olması, hukuk devletinin kararlılığı, terör kurbanlarının örnek duruşu, güvenlik güçlerinin mücadelesi ve uluslararası işbirliğinin sonucu, kısaca “demokrasinin zaferi olduğu” vurgulanıyor. Anlaşmanın izleyen maddeleri, Rajoy hükümetine, aşırı sağın baskıları nedeniyle çizemediği yol haritasını verirken, bunu özerk Bask Ülkesi ve Navarra hükümetleriyle diyalog içinde uygulama çağrısında bulunuyor. 2. Madde, bir yandan ETA’yı kendini kesin olarak feshetmeye, öte yandan hükümeti terör kurbanlarının anılarına ve şiddetten zarar görenlerin onuruna saygı göstermeye, ayrıca hukuk devletinin ilke ve değerlerine dayalı toplumsal bir birlikte yaşamın oluşturulmasına katkıda bulunmaya davet ediyor. 3. Madde’yse hükümeti, hukuka ve özellikle demokratik ilkeler ve temel hak ve özgürlüklere, barış içinde birlikte yaşama hakkına karşı eylemleri yasaklayan yasaları uygulamaya çağırıyor.

Bu anlaşmanın önemli sonuçlarının başında, hükümet partisi PP’yi aşırı sağın baskısından kesin olarak kurtarması geliyor. Metnin içinde bu yönde açık bir ibare bulunmuyor belki ama sosyalist kökenli Bask politikacı Rosa Diez’in partisi UPyD (Birlik, İlerleme ve Demokrasi) anlaşmaya tüm siyasi partilerce reddolunan bir değişiklik önergesi vermişti. Önerge, aşırı sağın talep ettiği gibi, BILDU ve AMAIUR’un yasadışı ilan edilmesi için girişim yapılmasını öneriyordu. Rosa Diez’in kendisine hiç yakışmayan bu fırsatçı davranışının ardında ya PP’nin zor duruma düşürülmesi ya da El País’in uzman yazarı Luis R. Aizpeolea’nın dediği gibi “PP’nin kaybedeceği radikal sağın oyuna talip olmak” vardı. İşte PP bu önergeye ret oyu vermek suretiyle aşırı sağla göbek bağını kesmiş ve İspanya gibi son yıllarda demokrasisiyle öne çıkan bir ülkenin iktidar partisine yakışanı yapmış oldu.

İspanya’nın iktidar alternatifi iki partisi PSOE ve PP’yi terörle demokratik mücadelenin temelini oluşturan çok partili paktların (Ajuria Enea ve Terörizme karşı Özgürlükler) mimarı olarak görmek mümkün. PSOE, metni üzerinde PP ile uzlaştığı bu son anlaşmayı da başından beri söz konusu paktlarla aynı çizgide ve anahtar niteliğinde görüyordu. Bu nedenle ETA silah bıraktıktan sonra siyasi kolunun yasadışı ilan edilmesinin hiçbir anlamı olmadığını vurguluyordu. Böyle bir girişim, her şeyden önce, “silah bırakma karşılığı yasal siyaseti” temel ilke kabul eden terörle mücadele politikasına aykırıydı. Aynı zamanda PP sözcüsü Alfonso Alonso’nun dediği gibi anlaşma metni bu haliyle “ETA’yı zayıflatıyor ve demokrasi cephesini” güçlendiriyordu.

Kabul etmek gerekir ki ETA’nın sonlandırılmasına ilişkin bu anlaşma Türkiye’ye birçok bakımdan örnek oluşturuyor. Birincisi, belki en önemlisi iktidar ve ana muhalefet partilerinin birlikte hareket ederek ortak bir metin üzerinde anlaşması. Birlikte hareket kadar önemli ikinci bir husus evrensel demokrasi ilkeleri ve özellikle silah bırakma karşılığı yasal siyaset hakkı gibi demokratik bir yöntem üzerinde uzlaşmak. Ama İspanya’da iki parti arasındaki uzlaşma eski; 1988 yılına kadar gidiyor. Türkiye’deyse iktidar partisi dâhil Meclis’te temsil edilen partilerin böyle bir terörle mücadele yöntemini ne kadar benimsediği ayrı bir araştırma konusu oluşturuyor. PKK’nın sonlandırılması aşamasına daha gelmemiş olmamız aslında demokrasi dersimize daha çok çalışmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar