Akın ÖZÇER
Genel seçimlerin ilk turundan Cumhurbaşkanı Hollande’a destek veren sol cephe açık ara önde çıkmış (yüzde 46,8) olmakla birlikte katılımın yüzde 57, 3 gibi oldukça düşük bir oranda kalması oyunun kesin galibini bugünden ilân etmeyi engelliyor. Konuyla ilgili son yazımda belirttiğim gibi genel seçimlerde her seçim bölgesinden bir olmak üzere 577 milletvekili seçiliyor. Katılım oranı yüzde 50’nin üstünde kaldığı takdirde ilk turda salt çoğunluğu alan adaylar seçilmiş olurken, ikinci tura, başkanlık seçimlerinden farklı olarak, seçim bölgelerinde sadece ilk iki sırayı alanlar değil, kayıtlı seçmenin yüzde 12,5’ine ulaşan partiler de katılabiliyor. O bakımdan ikinci tur, seçim bölgelerinde üçlü (triangulaires), hatta fiilen gerçekleşme olasılığı düşük olsa da teorik olarak dörtlü (quadrangulaires) mücadelelere sahne olabiliyor. İki tur arasında adaylar anlaşma yoluyla veya tek taraflı olarak diğeri lehine yarıştan çekilebiliyor.
Bu sistem, seçmene ikinci turda partisine en yakın parti lehine ya da iktidara gelmesini hiç arzu etmediği bir parti aleyhine oy kullanma imkânı veriyor. Örneğin aşırı sağcı bir seçmen oy verdiği Front National’in (FN) yarışa katılmadığı bir seçim bölgesinde kendisine yakın bulduğu ya da sol eğilimli bir partiye karşı olduğu için ılımlı sağı temsil eden UMP’ye oy verebilir. Aynı şekilde bir komünist seçmen Sol Cephe’nin ( FG/Front de Gauche) yarışa katılmadığı bölgesinde kendisine yakın gördüğü ya da sağa karşı olduğu için sosyalist adayı destekleyebilir. Ancak siyasi tercihlerin hep mantıklı bir çizgi izlediğini söylemek de kolay değil. Aslında Sosyalist Parti (PS) sol cephede önderliği tartışılmayan bir konuma sahip ama UMP’nin benzeri bir avantajı yok. Örneğin ilk turda yüzde 13,6 ile üçüncü sırada gelen ancak milletvekili çıkaramayan FN gibi stratejisini UMP’nin başarısızlığı üzerine kuran sağ partiler var.
Kabul etmek gerekir ki sol cephenin pazar günkü sandık zaferi aslında PS’in sözkonusu önder konumundan kaynaklanıyor. UMP sol radikallerle birlikte yaklaşık yüzde 35 oy alan PS ile aşağı yukarı kafa kafaya durumda. Bunu bir başarı olarak gören UMP kurmayları ikinci tur için zarların daha atılmadığına dikkat çekiyor. Genel Sekreter Jean-François Copé, seçim gecesi “solun ezici zaferinden söz ediliyor ama solun içinde PS ile müttefikleri Yeşiller ve Mélenchon’un aşırı solu var” derken, UMP’nin PS’in biraz önünde olduğunu bile öne sürdü. Yeşiller (EELV) yüzde 5, FG ise yüzde 6,8 oy oranıyla solun ilk turdaki zaferine gerçekten katkıda bulundu ama Mélenchon seçimi daha ilk turda kaybetti.
Jean François Copé PS’in aşırı sol bir müttefiki olduğunun altını çizerken kendisi de aşırı sağla arasına mesafe koymayı ihmal etmedi. Nitekim üçüncü parti konumunda bulunduğu hâlde ilk turda milletvekili çıkaramayan aşırı sağcı FN ile anlaşma yapmayacaklarının altını çizen Copé bunun başlıca iki nedeni olduğunu vurguladı. Copé “FN ile aynı vizyona sahip değiliz (...) ayrıca FN’in ekonomik planda vizyonu köhnemiş devletçilik, buna da karşıyız” dedi. UMP ikinci tur için pes etmiş değil; Le Figaro’nun dün attığı manşette olduğu gibi sağı sandığa gitmesi için seferber ediyor ve Fransızları “bütün yumurtaları aynı sepete koymamaya” çağırıyor.
Fransızcada yaygın bir deyim olan “yumurtaları aynı sepete koymak” ile kastedilen, solun yasama organının iki kanadında da çoğunluğu ele geçirmesi. Senato çoğunluğu PS’de olduğuna göre, Milli Meclis’te de sol bir salt çoğunluk oluşursa hükümet de solun eline geçmiş olacak. Cumhurbaşkanı, başbakan ve parlamentonun iki kanadıyla sol yasama ve yürütmenin tam hâkimi olacak. Tahmini kolay olmamakla birlikte, salt çoğunluğun 289 sandalye olduğu Meclis’te ikinci turda PS’in 275-329,FG’nin 13-20, EELV’nin 8-18 milletvekili kazanması bekleniyor. UMP’nin 218-250, FN ileMoDEM’in en fazla ikişer sandalye alabileceği hesaplanıyor. Kamuoyu araştırma şirketlerinin tahminleri bu yönde ama solun salt çoğunluğa ulaşacağının garantisi henüz yok.
Bu itibarla, seçim bölgesinde aldığı yüzde 56,4 oyla daha ilk turda seçilerek görevini sürdürmeyi garantileyen Başbakan Jean Marc Ayrault, sol seçmenleri Cumhurbaşkanı Hollande’a geniş bir çoğunluk vermeye çağırdı. Başbakan Ayrault, Cumhurbaşkanı’nın programını uygulayabilmesi için böyle bir çoğunluğa gereksinim duyduğunun altını çizdi. Bu çağrı konuyla ilgili son yazımda belirttiğim gibi V. Cumhuriyet Anayasası’nın ruhuna uygun elbette. Sistemin öngörüldüğü gibi işleyebilmesi için cumhurbaşkanlarına politikalarını uygulayabilecekleri bir yasama çoğunluğu verilmesi gerekiyor. Bir dönem için “güçler ayrılığı” yerine Duverger’nin işaret olmuş olduğu “güçler birleşmesi” (concentration des pouvoirs) sözkonusu oluyor ama cumhurbaşkanı ve başbakanın farklı çoğunluklara dayandığı “cohabitation” durumu da yarı-başkanlık sisteminin özgünlüğünü tümüyle ortadan kaldırıyor.
Özetlemek gerekirse, Fransa’da gelecek hafta sandıktan Hollande’ın gereksindiği çoğunluğun çıkma olasılığı oldukça yüksek ama bunun nasıl bir çoğunluk olacağı da önemli. PS’in hedefi müttefikleri EELV ve özellikle FG’nin desteğine muhtaç olmadan salt çoğunluğu bulmak elbette. Ayrault hükümetinde halen EELV mensubu bakanlar var, dolayısıyla Yeşillerle anlaşmak belki zor değil ama FG ile birçok konuda görüş ayrılığı yaşanması olasılığını gözardı etmemek gerekiyor. Kısacası oyunun son partisinde zarlar henüz atılmış değil.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Yeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün?
6.05.2023 - Maduro’nun tartışmalı seçim zaferi
24.05.2018 - ETA artık yok
9.02.2018 - ETA makas değiştirirken
24.04.2018 - Brezilya’nın utancı
11.04.2018 - NATO’nun bozgundan hara-kiri ‘ye açtığı yelken
28.03.2018 - NATO’nun Afrin bozgunu
22.03.2018 - Macron nasıl bir reform peşinde?
15.03.2018 - Fransa’nın Suriye’de ne işi var?
1.02.2018 - Adalet Divanı ABD’yi nasıl mahkûm etmişti?
7.02.2018
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
Hüseyin KAYA
"Ama onları bir araya getiren de, ne söyleyeceklerine karar veren de, parayı verip o sözü yayınlayan da Cemaat’in kendisi. Aydınlar ise muhtemelen kendi imzalarını o denli önemsiyorlar ki o imzanın siyasi anlamı üzerinde düşünmeyi bile beceremiyorlar." "İmza" yerine "yazı" kelimesini koyup bir daha okuyalım ve geçmiş zamanı düşünelim.Bugüne dair yürütülen aklın geleceğe dair düşünce becerisinin ne denli soru işaretleriyle dolu olduğuna bir bakalım.Kafayı "etkilemeye" bu kadar takmak ne kadar doğru? "örneğin yaşadıklarını anlatmaya kalkarlarsa Cemaat’in ufku bir anda kararabilir." Bence inandırıcılığınızı arttırabilmek için yaşadıklarınızı anlatmaya bir yerinden başlasanız çok daha samimi olur gibime geliyor.En azından çok uzun süredir yazdıklarınızı ve çizginizi anlamaya çalışarak izlemeye çalışan biri olarak benim için.