Akın ÖZÇER
CHP’nin hafta içi yapılan 34. kurultayına “değişim” sözcüğü damga vurdu. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yeniden başkanlığa seçildiği kurultayda yaptığı konuşmada bu sözcüğün altını çizerek partinin “çağdaş uygarlık düzeyini yakalama ve aşma” amaçlı değişim anlayışını dile getirdi. Bunu yaparken, partinin onur duydukları “görkemli tarihini” anımsatmayı ve “tam bağımsızlıkçı ve antiemperyalist” duruşundan “asla ve asla bir milimlik dahi sapma olmayacağını” vurgulamayı ihmal etmedi. Böylelikle CHP’nin değişim ve dönüşümünü, “ulusun bağımsızlık tarihiyle” özdeşleştiğini belirttiği geçmişinden koparmadan, sosyal-demokrasi temelinde savunmayı yeğledi.
Ulusalcıları partide tutmanın yolu geçmişteki otoritarizmle bugünün sosyal-demokrasisi gibi birbiriyle bağdaşmayan unsurları birarada tutmayı gerektiriyor belki ama yaratılan çelişkilerin yarardan çok zararı olduğu açık. Geçmişin referans alınması sosyal-demokrat olma iddiasındaki bir partinin yeni kimliğine ki bu kimliği daha edinebilmiş değil darbe vuruyor. Orhan Miroğlu bu nedenle CHP’yi değişim isteyen değil, “siyaseti hâlâ otuzlu yılların pin koduyla siyaset yapmaya çalışan bir parti” olarak değerlendiriyor. Kılıçdaroğlu’nun çağdaş uygarlık bağlamında değişimden yana olanları“devrimci”, değişime direnenleri de “statükocu” ilân etmesi ne partinin bu olumsuz imajını iyileştirmeye, ne de arzu edilen ölçüde AK Parti ile rollerin değişmesine yetiyor.
Kabul etmek gerekir ki sosyal-demokrasinin üç temel niteliğini “insan merkezlilik, evrensellik ve katılımcılık” olarak ilân ettikten sonra Cumhuriyet tarihinin devlet merkezli Kürt politikasına ya da Dersim gibi karanlık sayfalarına sahip çıkılması mümkün değil. Bu durumda benimsenebilecek iki olasılık var: ya yüzleşmek bir yana geçmişle övünmeye devam eden devletçi-ulusalcı bir parti olarak kalmak; ya da geçmişi artıları ve eksileriyle bir yana bırakarak, Genel Başkan’ın evrensel ilkelerini sıraladığı gerçek bir sosyal-demokrat parti olarak hareket etmek. Taban tabana zıt bu iki görüşü, ulusalcılıkla sosyal-demokrasiyi birlikte götürmek “takiyye “ yapmak değil midir bir yerde?
Genel Başkan Kılıçdaroğlu konuşmasının büyük bölümünde hükümeti eleştiriyor. Demokrasi bağlamında “gittikçe otoriterleşen, özgürlükleri askıya alan bir yönetim anlayışından”yakınıyor. Türkiye’nin demokrasi karnesinin zayıf, kırık olduğunu vurguluyor haklı olarak. Ancak bu konuda kendi hatalarını ve ihmalini gözardı ediyor. CHP, demokratikleşme yolunda giderek vites küçülten AK Parti’yi “daha çok demokrasiye” zorlayan bir tutum içinde hiç olmadı ki. Aksine 12 Eylül referandumunda Anayasa reform paketine “hayır” oyu kullanılması yönünde tutum almak suretiyle daha çok demokrasiyi değil, mevcut darbe anayasasının aynen devam etmesini yeğler göründü.
Buna karşılık Kılıçdaroğlu kurultayda, Uzlaşma Komisyonu’nda yazımına başlanan yeni anayasa konusuna demokratik bir duyarlılıkla değindi. Bu bağlamda, Türkiye’nin “özgürlükçü, demokratik bir anayasaya” ve “gerçek anlamda laik demokratik bir sosyal hukuk devletine ihtiyacı olduğuna” ilişkin sözleri alkışlanacak türdendi. Ancak bu konuda güzel sözler kadar somut katkılar da önem taşıyor. Kamuoyu CHP’nin komisyona katkılarını, diğer tüm partilerinki gibi, çok yakından izliyor. Ancak Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarının bugün gelinen noktada, Osman Can’ınStar’daki yazısında vurguladığı gibi, Türk toplumunun beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu söylemek gerekiyor. Toplum bugün Meclis’e “yeni anayasa yapma değil kendi taleplerini anayasalaştırma görevi” vermişken, CHP dâhil tüm partilerin “kendi mutfaklarında bürokrat ve akademisyenlerce hazırlanan önerileri ortaya sürüp anayasa maddeleri yazmaya başladığı” açıkça görülüyor. CHP toplumun görüşlerini anayasaya yansıtmaya hazır mı?
Genel Başkan ayrıca, söylemde değişimden ve evrensel demokrasiden yana yaklaşımını Ergenekon sanıklarına verdiği anlamsız destekle bulandırmadan edemiyor. Asker ve sivil birçok kişinin darbe girişimi iddiasıyla yargılandığı bu süreci ters yüz edip sunmaktan ve Silivri’yi “toplama kampına”benzetmekten vazgeçmiyor. Bu ülkede son 52 yılda ikisi darbe olmak üzere siyasete hiç müdahale olmamış, faili meçhul siyasi cinayet işlenmemiş, Balyoz, Kafes, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven eylem planları uydurulmuş gibi, Silivri’de görülen davaları “özgürlüğün kan davaları” olarak ilân ediyor. Hem de darbelerin bunca siyasi ve sivil mağduru varken...
Kabul etmek gerekir ki Ergenekon sanıklarına verilen destek, CHP’nin değişiminin tırnak içinde kalması sonucunu doğuruyor. Yargı süreci bitmeden kimseyi suçlamak doğru değil ama sanıklar arasında siyasete müdahale etmiş askerlerin, Kopenhag siyasi ölçütlerini “Türkiye’yi bölmeye yönelik haksız talepler” olarak niteleyen ve demokrasinin “d”sinden bile haz almayan kişilerin bir hayli fazla olduğu kimse için sır değil. O bakımdan CHP’nin Silivri sanıkları lehine söyleminin toplumun çoğunluğunca desteklendiğine kendisini inandırmasının hiçbir karşılığı yok.
Aksine CHP ile Silivri sanıkları arasındaki ilişkilere kuşkuyla bakan ve geçmişle yüzleşmemesini sorgulayan sosyal-demokratlar her geçen gün artıyor. Onlar, ulusalcıların dümen suyunda hareket ederek Silivri’ye desteğini sürdüren bir CHP’nin “değiştim” demekle değişemeyeceğini herkesten iyi biliyorlar.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025