Ali BAYRAMOĞLU
Vahim ve büyük bir terör saldırısı, Türkiye'nin, Ankara'nın, hatta devletin kalbini hedef aldı. Suruç ve Ankara'dan sonra ülkenin son dönemde maruz kaldığı üçüncü büyük saldırı bu.
İlk iki saldırının IŞİD tarafından yapıldığı delilleri ve failleriyle ortada.
Başbakan, dün yaptığı açıklamada, bu kez fail olarak, kesin bir dille PYD-YPG'ye işaret ediyordu. Başbakan PYD kadar arkasında olduğunu bildikleri ya da varsaydıkları güçlere, örneğin adını vermeden Rusya'ya, muhtemelen İran'a gönderme yapıyordu. Erdoğan, ABD'ye dönerek "Çık ve tarafını seç” çağrısını yeniliyordu.
PYD saldırıyı reddedip, Cemil Bayık ortada bıraksa da, hükümet bulgularından emin. Bu arada eylemin yapılış biçimi, çalıntı plaka, araba, hükümet açıklamaları, akla bir devleti, örneğin Suriye'yi de getirmiyor değil.
Son eylem ve takip eden açıklamalar Türkiye'nin, Suriye savaşının açık parçalarından birisi haline gelmeye başladığını, belki de geldiğini gösteriyor. Ateş topu bizim için her geçen büyüyor.
Askeri araçlara, bir intihar aracıyla yapılan saldırıyla ilgili olarak Başbakan kesin diyerek yaptığı açıklama gerçekten “kesinse”, Türkiye'nin başta Rusya'yla ilişkileri daha tehlikeli bir mecraya girmiş demektir. ABD'yle ilişkileri de iyice sıkışık hale dönüşecektir.
Dahası bu durum, PYD ya da PKK'nın saldırı ve tehditte, nitelik ve çap genişlettiğinin göstergesidir. Bu örgütler açısından çıtayı böyle bir noktaya çıkarmak, daha dün ima ettiğimiz, açılmasının gerekli olduğunu düşündüğümüz siyaset kapısının iyice kilitlenmesi anlamına gelir.
Suriye'deki Kürt sorunu ve oluşumunun Türkiye ve Türk devleti için varoluşsal kronik bir sorun olmasına giden yolu açar.
Bu ise uzun süreli savaş, ateş, kavga demektir.
Silahla, tank ve topla sorun çözmek nasıl mümkün değilse, tehditle, şiddetle boyun eğdirmek, masa kurdurmak, talep kabul ettirmek söz konusu hiç olmadı, bugün de, yarın da olmayacak. Suriye Kürtlerinin, arkalarından esen rüzgara rağmen, böyle bir çatışmadan kazançlı çıkmaları mümkün değildir. Bu istikamet onları, bir süre sonra bir üst gücün ya da güçlerin bağımlı değişkeni haline getirir.
Suriye savaşı, sık söyleniyor, bir vekalet savaşı, adı konmamış bir dünya savaşı. Çatışma ve ittifak eksenleri çok ve iç içe.
ABD ve AB için temel tehdit ve hedef IŞİD. İran ve Rusya ise hegemonya savaşı veriyor. Rusya'nın hedefi, İran'la ittifak içinde Suriye'nin zengin ve Akdeniz'e açılan batı hattına yerleşmek, çölde IŞİD'i, ABD'nin kucağına bırakmak. Obama Amerika'sının bu hegemonya arayışı ile ciddi ve doğrudan bir şekilde ilgilendiği yok. Nitekim Ruslar girdikleri andan itibaren tüm dengeleri altüst ettiler, Esat'ı ayağa kaldırdılar ve hedefleri doğrultusunda büyük bir temizliğe girişip sonuç aldılar.
Suriye'nin kimi iç dinamikleri ise savaş sırasında eridi gitti.
ÖSO'nun gücü kırıldı. El Nusra dışında etkili muhalif yapı kalmadı. O da sahadaki tüm diğer güçlerin herkesin hedefi. Türkmenler püskürtüldü. Arap güçleri IŞİD ve muhalefet arasında bölündü ve dağınıklar. Rejim dışında, sahada tek güç bulunuyor: Suriye Kürtleri, yani PYD.
Bu vasfı PYD'yi hem Rusya-İran için, hem ABD için işlevsel kılıyor. Batı için IŞİD'le mücadele eden güç, diğer taraf için yapmaya çalıştıkları muhalefet ve El Nusra temizliğinde yardımcı eleman, en önemlisi muhalifleri destekleyen, İran'a direnen Türkiye karşısında bir koz ve tampon.
Bu koşullarda Türkiye tümüyle yalnız ve büyük sorunların ortasında...
Üç büyük sorunu var.
“Göçmen akını”, “PYD-PKK'nın alan genişletmesi ve bu çerçevede yaşanan savaş”, “açık Rusya tehdidi”...
Türkiye'nin güvenlik koridoru önerisi, göçmen akınını kesecek, Kürt hattının oluşmasını engelleyecek tek formül. Bu formüle şu an için bir iki istisna ülke dışında yanaşan yok.
Bu zor dönemde denklemi değiştirebilecek araç güç, silah ve hamaset değil, akıl, strateji ve siyasettir.
Not: Ahmet Taşgetiren eleştirilerini sürdürüyor. Kürt toplulukların alan genişletmesiyle ilgili olarak “Ortadoğu'da tarihin akışı bu istikamette ve bu tür akışların geriye çevrilmesi eşyanın tabiatına aykırıdır” cümlemi, “determinist bir tarih okuması” olarak yorumlamış. Olabilir. Bunu ve benzer konuları tartışabiliriz. Ancak, “siyasi iktidarın çözüm sürecini ağırdan alması” tespitimi “Kandil eksenli bir yaklaşım” olarak değerlendirdiği an, Lozan örneğini vererek büyük güçlerin dayatmalarını “tarihin akışı” diye adlandırarak beni bununla bağlantılandırdığı zaman tartışma biter. Zira düşüncenin siyasi tavır ve taraf karşısında bağımsız olduğu kabulü yoksa, fikri tartışma da yoktur. Siyasi tavır açısından ise yazılarım açık. Yoruma ihtiyaçları olduğunu sanmıyorum. Bu açıdan yapılacak tartışma ancak yanlış bir tartışma olur.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025