Ali Saydam
Ozamanki unvanıyla Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktığında, ya da Erzurum ve Sivas kongreleri sırasında, önce TBMM’yi hedeflediğini birkaç yıl sonra, Kurtuluş’u da arkasına alarak Padişahlığı da ortadan kaldırıp Cumhuriyeti ilan etmek için her türlü mücadeleyi vereceğini ayan beyan söyleseydi ne olurdu acaba?..
Bu durumu neden dile getiriyorum?..
Şundan…
Evrensel doğruların ‘zaman ve mekân’ı yok kabul ederek, her zaman ve her yerde savunulması gerektiğini iddia eden belli bir ‘aydın’ türünün, bu hususta ileri sürdüğüm reel politik tutumla ilgili olarak verecek fikrî yanıt bulamayıp çare olarak sosyal medya ortamında küfre başvurmayı tercih etmelerine yanıt olsun diye değil, bu bahiste iyi niyetli münevverlerin kavram kargaşası yaşamamalarına destek olmak adına konuya değinmekte yarar vardır. Bu nedenle evrensel doğrulara da halel getirebilecek olan bu sakız çiğneme biçimini, işin bu tarafıyla değil, siyasi iletişimin reel politik vizyonuyla bağı açısından bir kez daha dile getirmekte yarar var:
“Her söylediğin doğru olsun her doğruyu her zaman her yerde söyleme” şeklindeki temel ilişki ve iletişim ilkesini siyasi iletişim bağlamında hiçe sayarsanız, birden bire kendinizi halk tabanından kopuk, uzay boşluğunda kulaç atarken bulabilirsiniz. Bu durum bireysel ilişkilerde bile geçerlidir.
Yalan söylemenin kötü bir şey olduğu evrensel bir doğru ve genel bir ahlak ilkesidir. Doğru mu?
Doğru tabii ki…
Şimdi kendinize ve çevrenizdekilere bir bakın… Hayatı boyunca falan değil, sadece son 15 gün içinde hiç yalan söylememiş kaç kişiye rastlayacaksınız… Beyazına ya da pembesine kavuşmuş yalanlardan başlayarak ‘Bu kadar da olmaz ki!” dedirten yalanlara uzanan skala içerisinde kendinizi, örneğin çocuğunuzla olan temasınızdaki gerçek dışı ifadelerinizle bir hatırlayıverin. Küçük çocuklarla birlikte yaşayan hemen herkes mutlaka o ‘beyaz yalanlardan’ birine sığınmak durumunda kalmıştır. Ya da sevdikleri ya da saydıklarıyla ilişkilerinde bildiğiniz ve her zaman işe yarayan ‘pembe yalanlara’…
Siz gündelik yaşamınızda evrensel doğruları acaba nerelerde bırakmış olabilirsiniz?.
Dünya görüşünüzde savaşa, insan hayatına son vermeye karşı çıkmanın evrensel doğrular sıralamasında ön sıraya koyarken, evinizden içeriye yatak odanıza kadar girip ailenizin, çoluğunuzun çocuğunuzun hayatına kasteden hırsızı ne yapacaksınız?.. Kadın cinayetlerine ilişkin neredeyse her gün ruhumuzu boğan haberlerin müsebbibi olarak ekranlarda gördüğümüz insanımsıların evrensel hukuktaki konumlarıyla ilgileniyor muyuz?
Mecliste milletvekillerin fikirlerini özgürce ifade etmelerini savunmak evrensel bir doğru olabilir; milletvekili yemininde de yer alan ülkenin bölünmez bütünlüğünü hiçe sayarak, terörün pençesinde can verenlerin katillerinin özlemi olan Kürdistan’dan söz eden bir vekili, iç tüzük gereklerini uygulayarak para ve meclisten bir süreliğine uzaklaştırma cezasına çarptırmayacaksınız da ne yapacaksınız?.. Beyefendinin politik vizyonu gerçekleşsin diye hayallenip çabaladığı o Kürdistan için kaç canın gideceğini bile bile, aynı durumdaki hangi devlet izin verecektir? ‘Meclis çatısı altındaki özgürlük’ kavramına ilham veren evrensel bir doğrunun suiistimal edilmesinden söz etmiyorum bile. İki tarafı keskin bıçağın öteki yüzüdür bu konu.
Ülke 15 Temmuz sonrası içine düştüğü yaman çelişkilerden kurtulmak için debelenirken OHAL gibi çeşitli uygulamalarda destek almaya çalışabilir. Bu durum karşısında evrensel özgürlükleri savunmak tabii ki doğrudur; ancak ‘üslubu’ ve ‘zamanlama’yı ne yapacaksınız? Hadi Sayın Kılıçdaroğlu gibi bir süre önce Alman Focus dergisine verdiğiniz demeci tekrarlayın ve deyin ki “Türkiye’de mal ve can güvenliği yoktur!”… Yani “Ey Almanlar, Türkiye’ye gelmeyin. Turizm çöksün!”
‘Zamandan ve mekandan soyutlanmış’ evrensel doğruların betonlaştırılarak dayatıldığı ve bir aşağılık kompleksi olarak görülmesine bile aldırılmadan ayan beyan, üstelik kibirle sergilenen Batı hayranlığının iç içe geçtiği, birbirlerini besledikleri bir dönemden geçiyoruz. Hangisi nerede başlıyor, hangisi nerede diğerinin yerini alıyor, iyice bakmak lazım. ABD ve Anglosakson kültürü kendi doğrularını yıllardır dünyaya ve Türkiye’ye Hollywood ve bilişim ürünleriyle dikte edip duruyor. Bu sayede de ABD doğruları, evrensel doğrularmış gibi algılatılabiliyor…
Önüne konan her yemeği yemeyip sorgulayan bir münevver kitlesi yetiştirmedikçe, kendi kültür ve değerlerimizden kaynaklanan ortak ruhî şekillenmemize sahip çıkmadıkça, evrensel değerleri savunma adına ihanetin sınırına kadar gelip dayanabiliriz… Sizi, bu sınıra kaymaktan kendiniz koruyabilirsiniz ancak. Tutunduğunuz değerlerinizle.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019