Ali Saydam
Siyasi iletişimde, hele de uzun yıllar iktidarda iseniz, liderden çok kadroların ve dolayısıyla siyasi gücün dikkate alması gereken en büyük tehlikelerden biri, hiç şüphesiz ‘güç kirlenmesi’dir…
İktidar, mevcudiyetinin süresi uzadıkça hem kurmayları, hem uygulamadakiler, partililer, hem de tabanı strateji ve bağlı olarak aksiyonların etkisinden ya zafer sarhoşluğuna kapılarak ya da tersi, kendilerini yetersiz hissederek veya çeşitli küskünlükler nedeniyle (ikisi de aynı kapıya çıkar) aşırı gücün etkisiyle bir algılama sorunu yaşayabilirler.
Almancada bir de ata sözü vardır pek bir manalı. Zafer kazanmış komutanların kolayca içine düşebilecekleri rehavetten dem vurarak, onların başına takılan defne dalından mülhem olunan ifade biçimiyle, “Defne yapraklarının üzerinde yan gelip yatma!” derler…
Siyaset tarihimizde pek çok kez yaşadığımız her biri birbirinden derin deneyimler sunan Milletvekili seçimleri sırasında rastladığımız, “Odunu koysak seçtiririz!” duygusuna gelmek türünden kendi ayağına kurşun sıkma örneklerine hepimiz tanık olmuşuzdur.
Ya da Kenan Evren’in “Bu anayasaya ben kefilim!” deyip aldığı %91’lik “Evet” oyuna güvenip, aradan sadece bir yıl geçtikten sonra bu sefer aynı kefaleti Turgut Sunalp için ileri sürüp, “Bu yalan söylüyor. Sakın ha buna oy vermeyin!” dediği Turgut Özal ve partisi Anavatan’ın tek başına iktidara gelmesine biraz da bu ve benzeri davranışlarıyla vesile olması gibi…
Ben milli irade ve seçmen davranışları konusunda hep bir miktar septik (şüpheci) olunmasının hayli sağlıklı bir yaklaşım olduğunu düşünenlerdenim. Hiç şüphe yok; Cumhurbaşkanı Erdoğan bir siyasi iletişim ustasıdır ve hedef kitleyi okuyarak, strateji belirleme konusunda, dünya siyaset tarihinde onun eline su dökebilecek siyasetçi-devlet adamı sayısı yok denecek kadar azdır… Peki ya AK Parti kadroları… Onlar gereken siyasi erki ortaya koymadıkları takdirde, çok sevdiklerinden yana kuşkumuz olmayan Cumhurbaşkanlarının, güç kirlenmesinin sınırlarının içine doğru itmiş olmayacaklar mıdır?
Bu sütunlarda az yazmadık, Cumhurbaşkanı yalnız bırakılmamalı diye…
Güç kirlenmesinin en büyük göstergelerinden biri de medyada sahici olmayan hâkimiyettir. 1950 seçimlerinde medyaya silme CHP hâkimdi. DP kazandı… 1983 seçimlerinde medyanın kahir çoğunluğu biraz da Evren ve şürekâsının yayılmacı baskısı ile MDP ve HP yandaşı bir çizgidelerdi. ANAP kazandı. 2002 seçimlerinde yüksek tirajlı olmayan bir iki yayın organı dışında medyanın tamamı Sayın Cumhurbaşkanımızın ve AK Partinin karşısındaydı ve AK Parti kazandı…
Yani medya kazanmıyor ve kazandırmıyor… Peki ne kazandırıyor? Üç şey: Büyük Fikir, Büyük Lider ve Büyük Teşkilat…
AK Parti’yi iktidara taşıyan ve onu orada tutan ‘esas mefkûre’nin özünde, duble yol, köprü, alt geçit, otoban kenarlarındaki yeşil alanlar, havaalanları, büyük yatırımlar, ihracat rekorları vaatlerini bulamazsınız. Öz, dediğimiz meselenin ruhudur çünkü. Alt yapı vaatleri, özü destekleyen payandalardır. Çok önemlidir ama mefkûrenin ruhu yaşadıkça, yaşatıldıkça alt yapı yatırımları da ışıldar. Sadece alt yapı yatırımlarına abanıldığında, mefkûre güneşiniz parlamıyorsa, yaptıklarınız gölgede kalır. AK Parti’nin, ‘Büyük Fikir, Büyük Lider, Büyük Teşkilat” üçlemesinin buluştuğu idealin ruhu, zaferlerin lokomotifidir. Adalet, özgürlük, insanca yaşama, AB standartları vb. gibi üst yapı meseleleri, işte bu temel siyasi söylemi belirleyen, ruhu giydiren, somutlaştıran temel meselelerimizin başlıcaları değil midir?
Dün Yeni Şafak’ın manşete taşıdığı üç kavram, Manifesto ve Ahit (Yemin, and, verilen söz) konusunda ne kadar isabetli bir seçim yapıldığının ve AK Parti’nin o çok güçlü, yukarıda değinmeye çalıştığımız en temel ilkelerine, öze vurgu yapılmasının bir örneğidir: “Erdem, İrade ve Cesaret”…
Ve tabii ki, yanı sıra, Türkiye’nin şahlanmasına, küresel güç olarak yoluna devam etmesine, özgürlük-adalet meselelerinde hızla yol alınacağına yönelik ifadeler… İnşallah bunlar sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve çevresindeki birkaç devlet ve siyaset adamının söylemleri olarak kalmaz, tüm parti teşkilatına dalga dalga yayılarak siyasî iletişimin bel kemiğini oluşturan vaat-ikna ekseninde hak ettikleri güçteki yerlerini alırlar.
Umarız Ak Parti kadroları bu söylemlerin halkın kolaylıkla anlayacağı bir retorikle ifade edilmesinin gerekliliğinin farkındadırlar.
Bu bağlamda medyanın, özellikle TV’lerin sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarını yayınlamaları muhalefete pek fazla şans tanımamaları ne kadar doğrudur ve bu tutum, vaat-ikna sürecine mi hizmet eder, yoksa güç kirlenmesine mi, ya da mağduriyet yaratarak muhalefete mi yarar; iyi değerlendirmek gerekir…
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019