Alper GÖRMÜŞ
Erdoğan’ın devlete yolculuğuna dair 15 Temmuz darbe girişiminden yıllar öncesinden başlattığım, geçtiğimiz beş bölümde burada da özetlediğim yazıları düşünüyorum da 15 Temmuz’un ardından bir ara, bu musibetin, içine girilen otoriterleşme yolundan çıkmaya vesile teşkil edebileceği hayalini kurmuş olmamı çok yadırgıyorum. Erdoğan’ın devlete yolculuğunun o kadar ilerlemiş bir aşamasında, 15 Temmuz’dan sonra AK Parti’nin pekâlâ başka bir yola girebileceğini düşünmek en basitinden ciddi bir naiflikmiş. O naifliğin kaynağını bilmek bir ölçüde teselli edici oluyor: Küçük de olsa umuda sarılmak.
15 Temmuz’un ardından, kısacık bir aralıkta da olsa böyle bir umuda kapıldığımı dile getirdiğim yazılarımın arasında birinciliği (‘açıklık’ ölçüsüyle), darbe girişiminin dördüncü yılında Perspektif için kaleme aldığım “15 Temmuz: Demokrasinin Büyük İmkânıydı, Otoriterliğin Mezesi Oldu” başlıklı yazıda dile getirmiştim:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi [daha birinci haftadan itibaren] ‘Allah’ın nimeti’ diye adlandırdıkları akim kalmış darbeden, herkesin sustuğu-susturulduğu bir yeni rejimi kurmada nasıl faydalanılacağı üzerine kafa yormaya başlamışlardı bile. Doğrusu, bu olayın ‘nimet’ bilinmesi başlangıçta sadece 15 Temmuz’un darbecilerden hesap sorulması ve Gülencilerin devletten temizlenmesi için bir fırsat sayıldığı biçiminde yorumlandı. Fakat sonraki gelişmeler bunun ne kadar naif bir bakış açısını yansıttığını çıkardı ortaya. Meğer ‘nimet’ akim kalmış bir darbenin sessiz, muhalefetsiz bir ülke yaratılmasında sunduğu imkânlarla ilgili bir şeymiş.”
Yenikapı’ya bütün siyasi partileri davet etmenin anlamı da yine kısa bir süre içinde anlaşıldı: İstenen, siyasi partilerin oraya sadece dış kabuklarıyla katılmalarıymış. Gelsinler, 15 Temmuz’un galiplerinin temsil ettiği dört ‘tek’li (tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet) ‘doğru’ siyasi çizgide buluşsunlardı. Bu çizgi vatanın bekasıydı, artık neyi tartışacaklardı? Farklı siyasetlerin lüzumu var mıydı?
Hâsılı, Erdoğan’ın ilk kez Eylül 2015’te, iki seçim arasında adını koyduğu ‘millîci’ çizgisi (“Bana 400 yerli ve millî milletvekili verin”) darbe girişiminin ardından içeride Kürtlere karşı daha da sertleşmeyi ve dışarıda ‘bölge gücü’ olmak üzere harekete geçmeyi temel alan daha ‘atak’ bir karaktere büründü.
Bu çizgi artık ‘yurtta sulh cihanda sulh’ çizgisiyle barışık değildi, fakat devlet içinde asıl bu nedenle Erdoğan’a ‘hoş geldin’ diyenler de vardı. Daha doğrusu bu çizgi onların Erdoğan’la kurduğu yeni ittifakın bir çıktısıydı.
İçe kapanmacı, dışa açılmacı yeni dönem
15 Temmuz darbe girişimini otoriter-baskıcı bir yönetime geçmenin büyük fırsatı olarak gören Erdoğan’ın bu tercihi, ‘aşırı’ hak ve özgürlüğün devlet için tehlike oluşturduğuna inanan; içe ‘kapanmacı’, dışa -güç kullanarak- ‘açılmacı’ koyu milliyetçi ve ulusalcı kesimlerin de desteğini aldı.
Böylece -15 Temmuz’la birlikte- içeride toplumun inisiyatifinin asgariye indiği-indirildiği (devlete tâbi kılındığı), dışarıda ise devletin güç kullanarak ‘kazanım’ peşinde koştuğu yeni bir evreye geçildi.
Parantez: Devlet-Erdoğan ittifakına geri dönüşsüz bir pençe atan 15 Temmuz’un ardından içine girilen yeni ideolojik çizgi, devlet (özellikle ordu) içindeki, laikliğin tehlikede olduğuna inanmaya devam eden ve maceracı dış politikadan hazzetmeyen klasik Kemalistleri bu ittifaktan uzak tuttu. Belki bazıları bu geçiş döneminde Batı karşıtlıklarını daha da keskinleştirerek ittihatçı ideolojiye kaydılar ve Erdoğan’la birlikte hareket etmeye başladılar ama asıl gövdenin Erdoğan’dan tamamen koptuğunu söyleyebiliriz. Birkaç yıl sonra 28 Şubat generallerine ve Amiraller Bildirisi’ne imza atanlara karşı benimsenen cezalandırıcı tutumla bu tespitin sağlaması da yapılmış oldu.
Yeni ittifakta millîcilik başattı ama İslamiyet yine önemli bir harçtı. Eski yazılarımdan birinde “milliyetçilik üstü az İslamiyet” diye tanımlamıştım bu nevzuhur ideolojiyi.
Bu noktada, Erdoğan’ın 17-25 Aralık (2013) sonrası Gülen cemaatini devletin dışına sürme amacı doğrultusunda, darbe davalarını sona erdirerek alelacele ve panikle kurduğu ittifakla, 15 Temmuz’un (2016) ardından kurduğu daha ‘bilinçli’ ve daha uzun vade tasarımlı ittifak arasında fark olduğunu vurgulamalıyız. Farkı, aslında hepsi de birbirine geçirgenliği olan birkaç unsur sağlıyordu: Dışa ‘açılma’ boyutunu da kapsayan sert ‘millîlik’; dozu giderek yükselen Batı karşıtlığı (‘anti-emperyalizm’) ve Kürt antipatisinin Kürt düşmanlığına evrilmesi Bu unsurlar, Gülen cemaatinin devlet dışına sürülmesinin ötesinde bir tahayyülün yapı taşlarını oluşturuyordu. Artık, cemaatten arındırılmış ve ‘millîleştirilmiş’ devletle seçimle gelmiş siyasi iktidarın, ‘her kafadan bir sesin çıkmadığı’ yeni bir siyaset ve toplum düzeni oluşturmak amacıyla oluşturdukları bir ittifak vardı.
Peki, Cumhuriyet tarihi boyunca ideolojik planda zaten ‘millî’ bir karakter taşıyan, siyaseten de hep ‘sağ’da duran devletle bugünkü ‘yeni İttihaçılık’ın bir parçasını oluşturan devlet arasında nasıl bir fark (farklar) var ki bu rejimi ‘yeni İttihatçılık’ diye adlandırabiliyoruz? Etyen Mahçupyan “Yeni İttihatçılık: Onurlu faşizme davet” başlıklı yazısında (Serbestiyet, 22 Kasım 2022) farklılığı yaratan kriterleri şöyle sıralamıştı:
“İttihatçılık: 1) Tahakkümcü, topluma rehberlik yapan, onun adına düşünen ve karar alan bir devlet anlayışı; 2) Türk kimliğini dışlayıcı bir ölçüt olarak kullanan, diğer etnik kimliklere müsamahasız ancak Sünni Müslümanlığı kuşatan bir milliyetçilik; 3) Dindarlığı gündelik hayatta özgür bırakan, dini kimliğe giriş çıkışı ve her türlü Müslüman inanç sentezini doğal ama ‘siyaset dışı’ kabul eden bir laiklik; 4) Batının son kertede ezeli ve ebedi bir hasım olarak tanımlanmasından, amacının Türk varlığını ortadan kaldırmak olduğu inancından beslenen bir Batı düşmanlığı; 5) Türklüğün haksızlığa uğramış olduğu ve hakkını geri alması gerektiğine dayanan yayılmacı bir dış politika.
“Kemalizm: 1) Tahakkümcü, topluma rehberlik yapan, onun adına düşünen ve karar alan bir devlet anlayışı; 2) Türklük dışında bütün etnik kimlikleri ezmeye çalışan ama teoride kuşatıcı bir ‘birey milliyetçiliği’ (“ne mutlu Türk’üm diyene”); 3) Dindarlığı kamusal alandan dışlayan katı bir laiklik; 4) Batı dünyasının parçası olma ve (onlar tarafından) kabullenilme arzusu; 5) Coğrafi konumla (elindeki toprakla) yetinme ve onu korumayı temel amaç edinen bir dış politika (“yurtta sulh, cihanda sulh”).”
Bu bölümü sonrakine bağlamak üzere, Mahçupyan’ın İttihatçılığın beşinci umdesi olarak andığı “Türklüğün haksızlığa uğramış olduğu ve hakkını geri alması gerektiğine dayanan yayılmacı bir dış politika” maddesinden yararlanacağım…
Erdoğan, 15 Temmuz’dan hemen sonra, birincisi Ekim 2016’da olmak üzere Misâk-ı Millî vurgulu konuşmalar yapmaya başladı; oysa önceki 14 yıllık iktidarı döneminde böyle bir söylemi yoktu. Tam da “Türklüğün haksızlığa uğramış olduğu ve hakkını geri alması gerektiğini” vurgulayan bir tonu vardı bu Misâk-ı Millî çıkışlarının.
Bu çağrıların bilinçli, amaca matuf, sistemli ve kararlı olduğunu ilk kez 2018’in başında fark etmiş, başlangıcının da 15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasına denk geldiğini geriye doğru taramalarımdan anlamıştım. Besbelli ki bu nevzuhur Misâk-ı Millî vurguları nevzuhur ittifakı pekiştirmeye matuf olarak olarak kurgulanmıştı.
Yani önümüzdeki yazı: Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlattığı Misâk-ı Millî çıkışları.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025