Alper GÖRMÜŞ
Birkaç hafta önce (Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla ve sonra tutuklanmasıyla başlayan süreci henüz idrak etmemişken), Alan TV’nin YouTube kanalında çok ilginç bir program izledim. Gazeteci Yakup Telci ve ekonomist Ozan Gündoğdu’nun hazırladığı ‘Metrekare’nin o haftaki program başlığı “Erdoğanistler vs. Anti-Erdoğanistler”di.
Programcılar bu başlığı, aynı zamanda Now TV’de hafta sonu akşam haberlerini sunan Ozan Gündoğdu’nun bir Twitter paylaşımından türetmişti. Şöyleydi twit:
“Kürt-Türk barışından daha zoru Erdoğancı-Anti Erdoğancı barışı olacak. İlk barışa da ikinci barışa da mecburuz. Bu ülkenin gerçek sorunlarını konuşabilmenin tek yolu barış…”
Bu twit’e gelen tepkiler üzerine Gündoğdu bir twit daha atmış, orada da şöyle demiş: “Erdoğan’la değil Erdoğancılarla barış… Egemenlerden hesap sorarken halkın birbiriyle kucaklaşması ve öfkenin halkın bir kesimine değil egemenlere yöneldiği bir barış…”
Gündoğdu, “muhalif endüstri”nin (kendi kelimeleri) beslenme kaynağını bildiği için gelen tepkilerin çokluğuna şaşırmadığını söyledikten sonra, programda Yakup Telci’nin “Ne anlatmak istiyorsun” sorusu üzerine sözlerine açıklık getirdi. Şöyle dedi:
“Ben bunu yıllardır söylüyorum, 2020’den beri falan söylüyorum, yavaş yavaş daha tahrik edici şekilde söylemeye başladığım için dikkat çekiyor. Vaka şu:
“Erdoğan bir siyasi hareketin lideri. Erdoğancılık bu siyasi hareketin adı. Erdoğancılar da bu hareketin tabanı. (…) Bu hareket bu tabanla kendini meşrulaştırıyor. Çok geniş bir kesim bu ve bu geniş kesimlerle empati kurmak çaba gerektirir. Bu geniş kesimleri anlayabilmek zaman ve çaba gerektirir. İçinizde öfke ve nefret varsa bu kesimlerin anlaşılması kolay değildir. Öfke aklın katilidir, bize akıl gerekir. Bu geniş kesimlerle empati yapmak gerekir. Garibandır bu insanların büyük çoğunluğu. Bu geniş kesimlerle hareketi birbirinden koparmak gerekir. Eğer sen Erdoğancılığı, yani siyasi hareketi yenmek, alt etmek istiyorsan Erdoğancılıkla Erdoğancıların arasını açman gerekir. Fakat sen ne yapıyorsun? Sen aslında Erdoğancılığa öfkelenmen gerekirken, düzenin kendisine öfkelenmen gerekirken, düzenin kendisine öfkelenmek o kadar konforlu ve kolay olmadığı için öfkeni oradan alıp Erdoğancılara yöneltiyorsun. (…) İşte bu, düzenin sana kurduğu bir tuzaktır diyorum. (…) Türkiye’de muhalefet yanlış politize oldu, Erdoğan’ın bizi çağırdığı kültür savaşına ‘tamam’ dedik.”
Ozan Gündoğdu, bu noktada Erdoğan’ın açtığı kültür savaşına icabet eden muhalefetin çok temel ve çok büyük bir yanlış yaptığını söylüyor ve muhalefete ‘kırık kol’ metaforu üzerinden çok radikal yeni bir yol öneriyor: Kol kırılır ve yanlış kaynarsa o kolu yeniden kırmak ve düzgün bir biçimde yeniden kaynatmak gerekir.
Siyasi mücadelenin kültür savaşları biçiminde yürümesinin Erdoğan’ın ve Erdoğancılığın can suyu olduğunu söyleyen Gündoğdu, bu temelde yürütülen bir siyasi mücadeleyle seçim kazanmayı umanların içinde bulunduğu traji-komik çelişkiye dair de şunları söylüyor:
“Şöyle bir atmosfer düşünün: Beş yıl boyunca Erdoğancılara söveceksin, seçim dönemi geldiğinde de keşke bize oy verseniz diyeceksin. E, bu çelişkili oluyor ve çelişkili olduğu gibi sonuç da doğurmuyor.”
“Göbeğini kaşıyanlar”ın en güzel günleri: Seçime bir kala…
Laik-seküler, ‘aydınlanmış’ kesimlerin bu gerçekten çelişkili hallerini ben de her seçim döneminde, öncesinde ve sonrasında örnekler vererek anlatmaktayım. Yani Ozan Gündoğdu’nun beş yıldır maruz kaldığı “muhalif endüstri” öfkesinin yirmi yıllık nesnesiyim, o nedenle onu çok iyi anlayabiliyorum. Şimdi uzun bir parantezle bu örnekleri hatırlatmaya ve Ozan Gündoğdu’nun işaret ettiği çelişkiyi ete kemiğe büründürmeye çalışacağım.
Evet, bu uzun parantezin konusu AK Parti’ye oy veren seçmenleri aşağılamaya bir türlü doyamayan laik-seküler-aydınlanmış kanaat önderlerinin seçimlerden hemen önce içine girdikleri iyimser ruh hali ve bu iki tutum arasındaki büyük çelişki.
Bir yandan ‘cahil’ diye kodlanan kitlelerin (Erdoğancılar) kendi çıkarlarını göremeyecek kadar derin (ve ebedi) bir karanlık içinde yüzdüklerini, asla değişmeyeceklerini, dolayısıyla ‘çağdaş’ partilere oy vermeyeceklerini öne sürmek… Öbür yandan, onların oylarının hatırı sayılır bir bölümünü almadan bir seçimi kazanmanın mümkün olmadığını bile bile yaklaşmakta olan seçimi kazanacağına inanmak…
İşte bu imkânsız temenniyi, bu altı boş iyimserliği, bu apaçık mantıksızlığı yirmi yıl boyunca bir daha, bir daha hatırlatmaktan kendimi alamadım. Ve tabii şimdi, yıllardır Erdoğan’a seçim kazandıran bu büyük yanlışa, Erdoğancılara vurmanın neden Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmek anlamına geldiğine ana akım muhalif bir kanalda haber sunan bir entelektüel tarafından işaret edilmesi beni umutlandırıyor.
Gelelim örneklere…
Malum, AK Parti’ye oy verenler için uygun bulunan ve yaygın olarak kullanılan iki sıfattan birinin (“göbeğini kaşıyanlar”) müellifi, bu sıfatı kullandığında Hürriyet’te yazmakta olan ve muhtemelen Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı Bekir Coşkun’du. “Bidon kafalar”ın mucidi ise galiba Yılmaz Özdil’di ve o da bu sıfatı ilk kez Hürriyet’teki köşesinde kullanmıştı.
Bu sıfatlarla 2009 seçimlerine kadar idare edildi. Fakat artık yenilerini bulmak gerekiyordu ve o da yine Bekir Coşkun’a nasip oldu. Coşkun, AK Parti’nin oyunun bir önceki seçime göre 10 puan kadar düştüğü 2009 yerel seçimlerinin sonuçlarından yine de memnun kalmamıştı. Öfkesini şöyle dindirdi: “Seçimler sadece akılsız insanlar ile akıllı insanların sayımıdır, genelde birinciler kazanır…”
Bekir Coşkun, iki yıl sonra, 12 Haziran 2011 seçiminin ardından ‘yanlış parti’ye oy vermeye devam edenler için yeni bir sıfat buldu ve onu da bir süredir yazmakta olduğu Cumhuriyet’ten ilan etti:
“(…) Yine de AKP oyları arttığına göre… Nasıl anlatılır?.. Bazen anlatamazsın… Yani anlatılacak gibi değilse, neresini anlatacaksın?.. Bocalarsın… Uykusu kaçar insanın… O durumda koyunları sayacaksın…” (Cumhuriyet, 14 Haziran 2011).
Bekir Coşkun ‘koyun’ keşfinden o kadar memnun kalmıştı ki, keşfinden iki yıl sonra konuya tekrar döndü ve ‘AK’ın ardından giden ‘koyunlar’ esprisi üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne yeni bir ad bile önerdi: ‘Akkoyunlular devleti…’ (Cumhuriyet, 6 Şubat 2013).
Seçimden iki gün sonra ancak “koyunları sayarak” uyuyabilen Bekir Coşkun, o seçimden beş gün önce bakın ‘koyun’ların sağduyusuna nasıl seslenmişti:
“İyi bakın… Görün… Bilin… Direnin… Herkese söyleyin… Bu kez daha farklı; son yumruğu vurmak, son gözü oymak, son başı koparmak, son sesi boğmak için geliyor nefret… Kazanmasına izin vermeyin nefretin…” (Cumhuriyet, 7 Haziran 2011).
İşte ben bunu anlayamıyordum ve anlayamıyorum… AK Parti’ye oy verenler ‘akılsız’sa, ‘koyun’sa, ‘bidon kafa’ysa, bunları yazmaktan ve okumaktan bir tür orgazmik haz duyanlar nasıl oluyor da her seçimin arifesinde ‘bu defa farklı’ diyerek yeniden ümide kapılabiliyorlar? Aşağıladıkları o insanların yeni seçimde de ‘yanlış parti’ye oy verecekleri onların doğalarının bir gereği ise, sen seçimden nasıl galip çıkacaksın?
Ve Muharrem İnce’nin CHP adayı olduğu 24 Haziran 2018 seçimleri öncesindeki muhalif ruh hali… Ortada son derece iyimser bir hava vardı ve Erdoğan’a bu defa ‘güle güle’ denileceğine hakikaten inanılıyordu.
Yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım gibi bu inancın gerçekçi bir temele oturabilmesi için, inanç sahiplerinin yıllardır muhtelif aşağılayıcı sıfatlarla andıkları insanların önemli bir bölümünün farklı bir siyasal davranış içine girebileceğini kabul etmeleri gerekiyordu.
Tuhaflık işte tam burada ortaya çıkıyor ve o seçimde de çıktı: Hem tedavi edilemez bir cahillik içinde oldukları için tercihleri asla değişmeyecek insanlar varsayılıyor, hem de onların önemlice bir bölümünün tercihleri değişmeden kazanılamayacak bir seçime umut bağlanıyor…
Sonrası malum; bir hüsran daha…
24 Haziran 2018 seçimlerinin ardından şöyle yazmıştım:
“İleride, düzgün ve inandırıcı bir alternatif çıkıp da AK Parti nihayet iktidardan uzaklaştırıldığında, bir başka deyişle AK Parti’ye oy verenlerin oy verme nedeninin ‘tedavi edilemez bir cehalet’ olmadığı anlaşıldığında, yıllar boyunca bu edebiyatı sürdürenlerin ne kadar yanıldıkları ortaya çıkacak ama, o zamana kadar bu kısır döngü dönecek de dönecek…”
Bugün kısır döngünün neresindeyiz?
Ozan Gündoğdu’nun ‘muhalif endüstri’ eleştirileri muhalefetin yeni ve heterojen bir karakter kazandığı 19 Mart süreci sonrasını da kapsıyor mu? Yani 19 Mart’tan sonra muhalefet içinde, kanaat önderleri ve taban düzeyinde Erdoğan ve Erdoğancılıkla Erdoğancıları ayırmanın hayati önemine dair güçlü bir anlayış ve fikriyat gelişti mi? Bütün anketlerde kararsızların yüzde 35’in üzerinde çıkmasının seçim kazanmada neyi icbar ettiği yeteri kadar anlaşılıyor mu?
CHP’nin Kılıçdaroğlu’nun son yıllarında bu konuda önemli bir yaklaşım farklılığı içine girdiği inkâr edilemez. Özgür Özel de bir yandan Erdoğan’a ve Erdoğancılığa hak ettiği öfkeyi yansıtırken öbür yandan Erdoğancıları iten bir dil kullanmıyor, onları Erdoğan’dan ve Erdoğancılıktan ayrıştırmaya çalışıyor.
Yine de muhalefet tabanındaki “asla değişmeyecek cahil kitleler” anlatısının çok derin ve çok köklü olduğunu unutmamak gerekiyor.
Kısır döngünün kırılması o kadar kolay değil, çok büyük bir çaba gerekiyor, Ozan Gündoğdu gibi örnekler çok yok, yine de ana akım muhalif medyada küçük de olsa umut verici çıkışlara rastlamak mümkün. Bu çerçevede taze bir örnek olarak emekli tuğgeneral, siyaset bilimci Dr. Haldun Solmaztürk’ün Tele 1’de katıldığı bir programda dile getirdiği ki şu sözlerini aktarabilirim:
“[Muhalefetin] tabanının genişletilmesi lazım. AKP ve MHP tabanına hitap edilmesi lazım. Bunun için de mümkün olduğu kadar ideolojiden, çatışma dilinden ve çatışmadan kaçınılması lazım.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025