Alper GÖRMÜŞ
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), yirmi yıl boyunca üniversitelerde başörtüsü yasağıyla simgelenen otoriter bir laikliği savunduktan sonra, şimdi de barış (çözüm) sürecine direnmesinde şaşılacak bir şey olmadığını öne sürmüştüm... Çünkü bu partinin tabanı kahir ekseriyetiyle özgürlükçü ve barışçıdeğildi, kısıtlayıcı ve kutuplaştırıcı bir ideolojinin müntesibi hâline gelmişti.
CHP’nin “büyük çaresizliği” işte bu tabandı; bu “laik ve Türk” taban, partiyi biraz olsun günümüzün özgürlükçü değerlerine yaklaştırmaya çalışan “bir kısım CHP”ye ve her türlü yenileşmeye karşı ölümüne bir direnç gösteriyordu.
Geçen yazıda, bu tabanın oluşumunun uzun (1925’ten bu yana) ve kısa (1993’ten bu yana) tarihlerinden söz etmenin mümkün olduğunu söylemiş, uzun tarihe dair kısa bir özet vermiş, kısa tarihi de bugüne bırakmıştık.
1980’lerin sonu ve 1990’ların başında CHP
Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1980’lerin sonlarıyla 1990’ların başlarında, 12 Eylül’ün yasakladığı CHP’nin devamı niteliğindeki Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) üzerinden, Bülent Ecevit’in CHP’sinden ilham alan, gerçekten sosyal demokrat ilkelere dayanmaya çalışan yenileşmeci bir dalga yaşandı.
Aynı dönemde ordu “komünizm tehlikesi”, “anarşi” gibi gerekçelerle darbe yapma imkânından mahrum kalmıştı ve bu nedenle orada, CHP’deki arayışların tam tersi yönünde bir arayış vardı... O çaresizlik içinde, özellikle orta sınıfların endişeyle izlediği İran devrimi ve Türkiye’deki PKK isyanı askerî vesayet rejimini sürdürmek isteyenlerin önüne iki büyük imkân serdi.
Uzun yıllardır “komünizm tehlikesi”yle korkutulan halk şimdi de bölücülük ve irtica tehlikeleriyle korkutulabilir, böylece halkın hiç değilse bir bölümü, varlık nedeni onları korumak olan“devletimiz”in yanında saf tutmaya ikna edilebilirdi.
1993: Yollar birleşiyor...
Dediğim gibi, o dönemde CHP ve “ordu-devlet” farklı istikametlere yönelmiş görünüyorlardı... CHP, hakiki bir sosyal demokrat parti olabilmek için çabalarken, ordu-devlet, kahir ekseriyetini CHP’nin tabanındaki “çağdaş-kentli-laik” kitlelerin oluşturduğu kalabalıkları irtica ve bölücülük üzerinden korkutarak siyaseten alıklaştırmaya çabalıyordu.
Geçen yazıda da değindiğim gibi, Güneydoğu’daki köy boşaltmalar ve faili meçhul cinayetlerle, İstanbul ve Ankara’daki laik aydın cinayetlerinin aynı döneme rastlaması tesadüf değildi, ikisi de halktaki bölünme ve irtica korkularını daha da derinleştirmeye matuftu.
12 Eylül’ün yasakladığı partilerin yeniden açılmasıyla faaliyete geçen CHP’nin başkanlığını Deniz Baykal’ın üstlenmesinden sonra da, hiç değilse kısa bir dönem için, CHP’deki sosyal demokrasi arayışları devam etti. Ta ki 1993’e kadar...
1993’te ne olduğunu, 12 Eylül’ün ardından yerleştiği İsveç’ten dönen ve CHP’deki değişme çabasını büyük bir memnuniyetle izleyen Şahin Alpay şöyle anlatıyor:
“O yıllarda zihnimdeki soru şuydu: Acaba Türkiye’de, benim İsveç’te tanıdığım türden, gerçek anlamda bir sosyal demokrat akım, parti olabilir miydi? Deniz Baykal ile İsmail Cem 1992’de ‘Yeni Sol’ başlıklı kitabı yayınladıklarında, bunu o yönde bir umut ışığı olarak gördüm. 9 Eylül 1992’de biraz merak, biraz da heyecanla CHP’nin yeniden açılış kurultayını izlemeye Ankara’ya gittim. Baykal o kurultayda, bana bugün dahi ‘muhteşem’ görünen bir konuşma yaptı. Şöyle diyordu: ‘(...) İmam Hatip okuluna giden gençle, diskoya giden genci kucaklamaya geliyoruz. Artık CHP devlet partisi olarak değil, toplum ve halk partisi olarak anlaşılmalıdır.’ (...) 15 Şubat 1993’te CHP Genel Başkan ve Grup danışmanı ve de Araştırma Merkezi direktörü olarak işe başladım. Fakat görevim, başlamadan bitmişti. Zira rahmetli dostum Uğur Mumcu’nun 24 Ocak 1993’te menfurca katledilmesinden sonra Baykal, bu cinayete gösterilen kitlesel tepkilere bakarak, CHP’nin kendini yenilemeye ihtiyacı olmadığına karar vermişti.” (Zaman, 26 Nisan 2008)
“Laik kabarma” üzerinden iktidar hayali
Baykal (ve CHP), dört yıldır süregelen laik aydın cinayetlerinin oluşturduğu siyasal iklimi zirveye taşıyan Uğur Mumcu’nun cenaze törenindeki “laik kabarma”dan iktidar devşirebileceğini ummuştu fakat olmadı.
Baykal ve CHP sonraki yıllarda da aynı ata oynamaya devam etti... 28 Şubat’ta (1997) ve 27 Nisan’da (2007) yeniden umutlanıldı, fakat yine olmadı.
İşte bugünkü beton taban 20 yıl içinde böyle adım adım oluşturuldu... Şimdi partiyi katı bir ulusalcılıktan, katı bir laiklikten arındırmaya yönelik her hamle bu tabana çarpıp darmadağın oluyor.
Sol ve sosyal demokrat olduğunu söyleyen bir parti için bundan büyük çaresizlik olabilir mi?
***
‘Türkçe, Kürtçe, Arapça ve hatta Ermenice...’
Özensizliklerden, savrukluklardan, sıkıştırılmışlıklardan kaynaklanan küçük açıkları büyütmenin ve oralardan onların sahiplerine yüklenmenin kaçınılması gereken bir eleştiri biçimi olduğuna inanıyorum... O nedenle de haberlerdeki, makalelerdeki, konuşmalardaki dil sürçmelerini hiçbir zaman sorun etmiyorum... Hata ve dil sürçmesi “insaf artık” dedirtecek türden olduğunda dahi bunları görmezden gelmeyi tercih ediyor, “içerik” ve “anlam” üzerinde yoğunlaşma yönündeki kararlılığımdan vazgeçmiyorum.
Fakat bazı dil ve kalem sürçmeleri (“kalem sürçmesi”ni dil sürçmesinin yazıya dökülmüş versiyonu anlamında kullanıyorum) o kadar masum olmayabiliyor...
Beynin gizlediğini dilin fâş ettiği (lapsus) böyle durumları yukarıda ifade ettiğim “maddi hatalar ve dil sürçmeleri”nin dışında değerlendiriyor, onları deşmek gereğini duyuyorum.
“Hatta Ermenice...”
Bu türden bir dil sürçmesine Habertürk televizyonunun 9 nisan tarihli 19:00 ana haber bülteninde rastladım.
Sunucu Ece Üner, Adana’dan hoş bir haber veriyordu... Adana Emniyet Müdürlüğü, Adana’ya göçle gelen Türk, Ermeni, Kürt ve Arap ailelerin çocuklarından 95 kişilik bir koro oluşturmuştu. Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan, koronun adını (“Biz Ebruyuz”) açıklarken, “Hepsi farklı yerlerden göçle gelmiş, farklı renkler kaynaştığı için Ebru adını verdik” diyordu...
Kısacası, güzel, anlamlı, insana iyi gelen bir haberdi... Haberde, koronun şarkılarını sadece Türkçe olarak okumayacağına dair bir bilgi de vardı. Üner, o bölümü, “Koro şarkılarını Türkçe, Kürtçe, Arapça ve hatta Ermenice dillerinde seslendirecek” diye sundu.
Ece Üner’i dinlerken aklıma Başbakan Erdoğan’ın “yaradılanı yaradandan ötürü sevdiğini”anlatırken kullandığı, “Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Lazıyla, Çerkesiyle, Boşnağıyla...” diye giden ve bir türlü “Ermenisiyle, Rumuyla, Yahudisiyle”ye varamayan kalıp geldi aklıma...
Gerek Erdoğan’ın gerekse de Ece Üner’in sözlerinde bilinçli bir dışlamanın olmadığına samimiyetle inanıyorum. Fakat zihinlerinin bir yerlerine gizlenmiş bir şey var, o ortaya çıkıyor ve onları böyle konuşturuyor.
Ben, Başbakan’ın Türkiye’nin gayrımüslim vatandaşlarını da bu kalıba dâhil ettiğini iki kez duydum, fakat sadece iki kez... Biraz da buna dayanarak, Başbakan’ın aslında kendisini buna zorladığını fakat nadiren kendisine söz geçirebildiğini hissediyorum.
Ece Üner’in de, eminim söyler söylemez fark edip pişman olduğu cümlesiyle ilgili olarak kendi kendine“ben bu cümleyi nasıl kurdum” diye sorduğunu düşünüyorum.
Bazı şeyler ne kadar köklü...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025