Alper GÖRMÜŞ
Zekeriya Öz ve arkadaşlarının Ergenekon davasından alınması, bazı çevrelerde, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) bu ve benzeri davaları daha fazla uzatmadan bitirme yönünde bir yönelim içine girdiğinin işareti olarak değerlendirilmişti.
Bu türden değerlendirmelerin en netlerinden biri Milliyet gazetesi yazarı Derya Sazak’tan gelmişti. Sazak, 1 Nisan 2011 tarihli yazısında şöyle demişti:
“(...) Gelinen noktada ‘önleyici’ sonuçlar alındığı için daha ileri bir sonuca gidileceğini sanmıyoruz. ‘Öz gitti, Ergenekon bitti!’ diyebiliriz. Bundan sonrası davanın uzatılmadan ‘usulen’ tamamlanması olacaktır.”
Ben, bu türden görüşlere o zaman hiç itibar etmemiştim. Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği adlı kitabıma 6 Mayıs 2011’de yazdığım önsözde, savcıların, zihniyetle suç teşkil eden eylemleri ayırmada yeteri kadar hassas davranmadığı yönündeki eleştirimi tekrarladıktan sonra şöyle demiştim:
“Ergenekon savcılarına bu yönde yöneltilen yaygın eleştiriler karşısında, savcıların görev yerleri değiştirildi. Benim o andan itibaren gördüğüm, davaların aynı kararlılıkla, fakat yukarıda işaret ettiğim ‘tehlike’yi dikkate alan bir anlayışla yürütüleceği yönünde...”
Böyle düşünmem çok basit bir gerçeğe dayanıyordu: Ergenekon zihniyeti (“baş düşman AKP’yi kim, hangi yöntemlerle ‘imha’ ederse etsin, benim dostumdur”) toplumda bu kadar yaygınken, o zihniyetin davalarının “bitirilmesi” demek, AK Parti’nin kendi ipini çekmesi anlamına gelecekti.
Nitekim beklenen olmadı, hatta “İkinci Balyoz davası” ve “İnternet andıcı” soruşturmalarıyla süreç daha da derinleştirildi.
Seçim sonuçlarının davaların “psikolojisine” etkisi
Seçim sonuçlarının Silivri ve Hasdal’da yol açtığı moral bozukluğuna ilişkin haberleri hatırlayın... Bir de tersini düşünün: Seçimler CHP-MHP koalisyonunu mümkün kılacak bir sonuçla bitseydi, oralarda nasıl bir atmosfer oluşurdu?
Seçimlerde AK Parti’nin dört yıl daha iktidar ehliyeti alması ve kamuoyunda, bir olağanüstülük olmazsa bir sonraki seçimi de kazanacağına ilişkin bir algının oluşması, hiç kuşkusuz Ergenekon, Balyoz ve benzeri davaların psikolojisi üzerinde önemli etkilerde bulunacak.
Bence, AK Parti’nin ve hükümetin davaları kararlılıkla sürdüreceği yönündeki işaretler sanıklarda çözülme, kendini kurtarma, itiraflarda bulunma gibi eğilimleri güçlendirmeye başladı bile... Son bir haftada biri Balyoz, öbürü Ergenekon davasından gelen iki çıkışı ben bu çerçevede yorumluyorum.
Dursun Çiçek: Madem öyle...
Hatırlayacaksınız, Genelkurmay Başkanlığı, Albay Dursun Çiçek’le ilgili olarak onu çok zor durumda bırakacak tasarrufta bulunmuştu... Önce Genelkurmay Askerî Savcılığı hazırladığı iddianamede, Çiçek’in “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nı tek başına hazırladığını ve bunu da “amiral olamadığı için üstlerini zor durumda bırakmak amacıyla” yaptığını öne sürdü.
Ardından da Genelkurmay’ın, hükümete karşı kara propaganda üretsinler diye yayına konan internet sitelerinden sorumlu kişinin, sorumlu subay olarak Dursun Çiçek olduğu açıklaması geldi.
Ve iki hafta kadar önce Dursun Çiçek “İnternet andıcı” soruşturmasında “kendi isteği” ile verdiği ek ifadede, siteleri kendisine verilen emirle hazırladığını, üstlerinin de sorumlu olduğunu söyledi.
Çiçek, “üstleriniz kim” diye sorulduğunda, hatırlamadığını, Genelkurmay’a sorulabileceğini söyledi savcıya... Bu, muhtemelen Genelkurmay’a verilmiş bir mesajdı ve “Beni satarsanız, arkası gelir” anlamına geliyordu.
“Cezaevinden çıkıp öldürüyorduk...”
Bu çerçevede ikinci önemli gelişme, Ergenekon soruşturması kapsamında Şile’de yapılan kazılar bağlamında tutuklanan eski TİKKO itirafçısı Ulaş Özel’in itirafları oldu...
Geçtiğimiz yaz bir ihbar üzerine aranan Ulaş Özel’in üvey babasının evinde bazı silahlar bulunmuş, daha sonra Özel’in Şile’de gösterdiği yerde yapılan kazıda Jandarma Genel Komutanlığı’nca verilmiş takdirnameler ve çok sayıda askerî malzeme ele geçirilmişti.
Ulaş Özel, Şile kazılarını kapsayan Ergenekon davası ek iddianamesinde yer alan bilgilere göre, Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Kemal Kerinçsiz’i tanıyordu.
Ulaş Özel’in davanın ilk duruşmasında yaptığı savunma dudak uçurtucuydu... TİKKO militanıyken teslim olmuş, devlet de onu JİTEM Elazığ Bölge Komutanlığı’nda görevlendirmişti. Cezaevinde yatıyor görünüyordu ama gerçekte dışarıda operasyonlara katılıyordu. Operasyonlardan sonra zarf içinde para alıyordu.
Ulaş Özel, kendisinin devlete teslim olduğunu söylüyor, devlet Ergenekoncu olduysa bunda kendisinin bir kabahatinin olmadığını dile getiriyordu.
Bunlara, Susurluk ve Hayata Dönüş operasyonlarıyla ilgili olarak 10 yıl sonra gelen itirafları da ekleyin...
Yanıldığımı sanmıyorum: AK Parti iktidarlarının süreceğinin anlaşılması, hükümetin ve yargının kararlılığı yeni bir süreci başlatmış görünüyor... Bence önümüzdeki aylarda çözülmeler ve itiraflar devam edecek.
Bu çerçevede Ogün Samast’ı da unutmamak lazım... Geçenlerde Aydın Engin, Samast’a verilen cezanın ardından T24’te şöyle yazmıştı:
“Samast gibileri tanıyorum. Benzerleri ile aynı hapishaneyi, aynı volta avlusunu, hatta aynı ranzayı paylaşmışlığım var. Sağlam durdukları sanılır ama hüküm giydikten sonra zemberekleri boşanır. Yani Ogün Samast’ın bu cezadan sonra epey gevşeyeceğini, bülbül kesilmesi olasılığı hiç de zayıf değil.”
Bence de öyle...
***
Medya Etiği Platformu...
Bu sayfada karşınıza zaman zaman “hepsiburada.come” adlı bir bölümle çıkacağımı söylemiştim (Taraf, 17 haziran). Muradım da şöyleydi:
“Haberin işine gelen bölümünü vermek, kalanını çöpe atmak, maalesef gazeteciliğimizin en yaygın pratiklerinden biri... Bazen, bir haberi bütün önemli taraflarıyla öğrenebilmek için birkaç gazeteye birden göz atmanız gerekir. Bu kötü alışkanlık, özellikle büyük siyasi davaların görüldüğü son yıllarda iyice yaygınlaştı. Bir haberin bir bölümünü şu gazete, başka bir bölümünü bu gazete veriyor. O bunu, bu şunu gizliyor...
“İşte bu nedenle, zaman zaman bu sayfada www.hepsiburada.come (come: İngilizce “gel”) başlığını taşıyan bir bölümle karşılaşacaksınız. Bu başlık altında, bir haberin çeşitli gazetelerde yer alan önemli bölümlerinin tamamını bulabilecek, böylece haber hakkında tam bir fikir edinebileceksiniz...”
O yazının çıkmasından birkaç gün sonra bir alışveriş sitesi olan hepsiburada.com’dan bir uyarı aldım: İsimler çok benziyordu, kullanamazdım, kullanırsam...
Tuhafıma gitmişti ama “anlamadığım işler, vardır kendilerine göre haklı bir yanları” deyip o başlıktan vazgeçtim. Fakat bu, bölümün içeriğinden de vazgeçtiğim anlamına gelmiyor. Bugüne kadar kısmet olmadıysa, nedeni, gündemin ağırlığından medya eleştirilerinden biraz uzak durmak zorunda kalmamdır.
Geçenlerde, henüz görücüye çıkmış olan Medya Etiği Platformu’nda (www.medyaetik.net) tam bu çerçevede şahane bir örnek çıktı karşıma. Ben fark edememiştim, kıskandım biraz açıkçası. Şöyleydi yazı:
“Zamanve Starbugün, Ergenekon ve Balyoz sanığı Albay Dursun Çiçek’in, ‘İnternet andıcı’ emrini, üst düzeyli komutanlardan aldığı açıklamasını manşet yapmış. Çok önemli bir haber. Emekli Org. Başbuğ’un da ifade vermesini zorunlu kılabilecek kadar önemli.. Ve görebildiğim kadarıyla bu haber, Milliyet’te, Hürriyet’te ve Vatan’da yok. Bu kadar önemli bir haberi atlamanın özrü olamaz bana kalırsa...
“Milliyet, Vatanve Cumhuriyetbuna karşılık, Dursun Çiçek’in bankacı eşinin, Ankara’da şube müdürlüğünü yaptığı Ziraat Bankası tarafından Ardahan’a ‘sürülmesini’ geniş işlemiş. Bu haber Milliyet’in birinci sayfasında mesela.. Vatan, köşe yazarı Murat Çelik’in kaleminden, olayın perde arkasını araştırmış.. Neresinden bakarsanız, bu da önemli bir haber. Eğer Dursun Çiçek’in eşi, kocasından dolayı ‘sürülüyorsa’, evrensel hukuka aykırı bir uygulama olur bu. ‘Suçun şahsiliği’ diye evrensel bir hukuk ilkesi var. Ve bu sürgün (eğer sürgünse) bu ilkeyi yıkıp geçiyor.. Neresinden bakarsanız bu da önemli bir haber. Ama bu önemli haber de, Zaman, Starve Sabah’ta yok.
“Bugün 21 Temmuz 2011.. Türkiye’nin gündemindeki önemli haberlerin tümünü birden öğrenmek isteyen herhangi bir Türkiyeli okurun, hiçbir gazeteye tek başına güvenmeyip çok sayıda gazete alması gerekiyordu. Her gün olduğu gibi.”
Medya Etiği Platformu, bir grup gazetecinin haber takibine dayalı bir medya sitesi... Önümüzdeki salı siteyi tanıtan bir yazıyla karşınızda olacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025