Alper GÖRMÜŞ
Bir arkadaşım, Charlie Hebdo katliamının ardından dergi çalışanlarından birinin Euronews’a verdiği mülakatta, “Fransa’da din bir düşünce olarak algılanır” dediğini duyduktan sonra bana şöyle bir mail gönderdi:
“Bu algının Batı Avrupa düşünce evreninde geçerli olduğu ne kadar gerçekse, Müslümanların zihniyet dünyasında yerinin olmadığı da bir o kadar gerçek. (...) Eğer din bir ‘düşünce’ olarak algılanır ise, ona ilişkin ifade özgürlüğü kısıtlaması kesinlikle söz konusu olamaz. (...) Ama böyle bir evrenselciliğin sahici olabileceği homojen bir dünyada yaşamıyoruz ki. O nedenle öteki evrenselleri dinsel diye küçümsemek, yok saymak yerine onlara saygılı olmak ve onlar için hoşgörüsüzlüğe ödün vermeyen koşullu kotalar açmak düşünülebilir.(Bunun için zor tartışmalara girmeyi göze alarak, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun ifade özgürlüğünü koruyan 10. Maddesinin ‘Irkçılık ve Nazi ideolojisinin savunulması ile düşmanlık ve ırksal ayrımcılığa teşvike yönelik fikirlerin yayılması’na dair kısıtlamalara uygun bir ekleme yapılabilir.)
“Müslümanların hassasiyetlerinin toleranssızlığını ‘provoke’ etmek için ifade özgürlüğünü araçsallaştırmak, bu özgürlüğü (...) psikolojik bir süngü hücumu olarak algılanabilecek şekilde kullanmak bunu yapanların yaşamlarını riske atmakla kalmıyor, hem Müslümanların toleranssızlığına hem de Avrupa ırkçılığına güç kazandırıyor.”
Dinî inancı bir ‘düşünce’ olarak algılayan Batılı-seküler düşünce kodunun dolaysız bir ifadesine, Charlie Hebdo katliamının ardından Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) İngiltere şubesine bir mektup gönderen Salman Rushdie’nin şu satırlarında da rastlamak mümkün (dini “mantıksız bir ortaçağ biçimi” olarak tanımladıktan sonra):
“Dinler de bütün diğer fikirler gibi eleştirilebilir, hicvedilebilir ve evet, korkusuzca yerden yere vurulabilir.”
“Batı, her şeyi akılla çözebileceğine inandığı için, her şeyi akılla çözemeyeceğine inanıp dine sığınan insanları anlayamaz.”
Batılı-seküler zihin
Aydınlanma ve hümanizm süreçleri üzerinden Tanrı’yı “öldürüp” yerine insanı koymuş; metafiziği öldürüp yerine fiziği koymuş; “ölümden sonraki hayat”ı lağvedip hayatı bu dünyayla sınırlamış bir entelektüel-kültürel algının içinden bunları söylemek tutarlı ve kolay... Keza böyle bir algının içinden birkaç yüzyıl boyunca yeniden biçimlendirilen bir dinin inananları da dini bir fikir, bir düşünce olarak algılayacakları için dince kutsal sayılan sembollere yönelik inceliksiz, rencide edici sataşmalardan fazlaca etkilenmeyeceklerdir. İyi de, algıları böyle olmayan, dini yaşayış biçimleri çok farklı olan insanlar ne yapacak bu durumda?
Batılı-seküler zihnin bu soruya verdiği cevap açık: Algılarını değiştirecekler! Çünkü o algı “mantıksız bir ortaçağ biçimi”nden ibarettir ve yanlıştır.
Can evinden vurulmak
Hep söylendiği gibi, Batı’nın çoğulculuğu ancak kendi kültür dairesi içinde ve kendisini kendisine benzemeyenlerden uzak tuttuğu ölçüde işleyebilen bir çoğulculuktur. Batı’nın “Batı dışı”yla temasa geçmek zorunda kaldığında neler olduğunu biliyoruz: Asimilasyon, olmadı dışlama, olmadı yok etme...
Batı’yı “Batı dışı”ndan ayıran en önemli unsur, hiç şüphesiz ki akıl... Batı, sadece kendisinin sahip olduğuna inandığı bu üstünlükten aldığı meşruiyetle kendi Tanrı, dünya, hayat algılarını kendisine benzemeyene empoze eder. Bu arada da düzeltmeye çalıştığı ‘yanlış’larla alay eder, onların sahiplerini küçümser, aşağılar...
Batı, her şeyi akılla çözebileceğine inandığı için, her şeyi akılla çözemeyeceğine inanıp dine sığınan insanları anlayamaz; keza onların, kendi maddi yaşam biçimlerine yönelik saldırıları nispeten tevekkülle karşılarken manevi hayatlarına yönelik saldırılar karşısında neden çok büyük bir hırçınlık ve ‘hoşgörüsüzlük’ gösterdiklerine de akıl erdiremez. Kendisinden alıntı yaptığım arkadaşımın kelimeleriyle söylersem: “Din, bu insanların sığındıkları bir ev ve bu eve saldırıldığında kendilerini can evinden vurulmuş gibi hissediyorlar.”
Manevi şiddet
İfade özgürlüğünün insanın fiziksel bütünlüğüne yönelik ‘şiddet’ dışında hiçbir şeyle sınırlanmaması gerektiğini savunanlar, hiçbir Müslümanın fiziksel bütünlüğüne en küçük bir halel dahi getirmeyen Charlie Hebdo’vari ifade özgürlüğü kullanımlarına gösterilen tepkileri de doğal olarak anlayamıyorlar.
Tam bu noktada artık sorgulamaktan kaçınamayacağımız bir mesele daha çıkıyor karşımıza: Şiddet nedir? Şiddeti insanın fiziksel bütünlüğüne yönelik bir saldırı olarak tarif etmek yeterli midir? İnsan sadece bedenden ibaret bir varlık olmadığına göre, onun maddi olmayan yanlarına yönelik saldırıları nereye koyacağız?
Aslında seküler ahlâk ve hukuk, insanın manevi tarafını tümüyle yok sayıyor değil: Hakaret ve benzeri fiilleri suç saymak suretiyle insanın manevi tarafına yönelik saldırıları da farklı bir ad altında ‘şiddet’ kapsamına alıp cezalandırıyor. Fakat sorun şurada ki, seküler ahlâk ve hukuk, dinî inancı, mesela insan onuru gibi zedelenebilir bir kategori olarak görüp değerlendirmiyor.
Toplumda da durum farklı değil... Seküler kesimler, dini hassasiyetler söz konusu olduğunda eleştiri sınırlarını aşıp rencide edici boyutlara ulaşmış bir ifade özgürlüğü kullanımının sınırsızlığı üzerinde rahatça gezinirken, benzer bir rahatlığı kendi bütünlüklerinin manevi bölümüne yönelik saldırılar söz konusu olduğunda gösteremiyorlar.
İkili tutum
Toplumun seküler kesimlerinin bu ikili tutumunu ve bunun neden sorun çözücü, toplumsal barışa yardımcı bir tutum olmadığını varsayımsal bir örnekle açıklamaya çalışalım...
Bir miktar indirgemeyi göze alarak, toplumun, hayatını seküler değerler üzerine kuranlar ile dinin talep ve önerilerini merkeze alarak kuranlardan oluştuğunu sanırım söyleyebiliriz... Bunlar arasındaki gerilimden ve bu gerilimin yarattığı ifade özgürlüğü tartışmalarından yukarıda uzun uzun söz ettik...
Şimdi de buna, seküler kesim içinden çıkmış, sayıca fazla olmasa da hayatlarını haz maksimizasyonu ile mahremiyet ve cinsel sahiplenme minimizasyonu temelinde kurmuş varsayımsal bir başka toplumsal kesim ilave edelim... Varsayımımızı genişletelim ve bu kesimden bireylerin, kamusal alanın bütün ifade imkânlarını kullanarak, ahlâkî değerleri onlara göre hâlâ epeyce muhafazakâr olan seküler kesimlerin sinir uçlarına dokunan yayınlar yaptıklarını düşünelim... Mesela biri kalksın, sevişme hayali kurduğu evli komşu kadınla ilgili fantezilerinden oluşmuş bir billboard’u komşunun evinin karşısına yerleştirsin... Böyle yüzlerce başka örnek verilebilir...
Şimdi durumu ifade özgürlüğü açısından gözden geçirelim: Ortada şiddet yok, kimsenin fiziksel bütünlüğüne yönelik en küçük bir saldırı yok... Sadece birileri, ’geri, yanlış, arkaik’ bir ahlâk anlayışına, ‘mantıksız bir modern çağ biçimi’ne karşı ifade özgürlüklerini kullanıyorlar...
Acaba, “şiddet yoksa her türlü görüş özgürce ifade edilebilir” mutlaklığı, böyle bir durum karşısında da savunulur muydu?
Hiç şüphesiz savunulmazdı. Çünkü reel (mevcut) seküler ahlâk anlayışı ve algısı, bu türden bir ifade özgürlüğünün nesnesi kılınmış birinin ağır bir biçimde rencide olacağını, maneviyatının çökeceğini, dolayısıyla kimsenin böyle bir özgürlüğünün olamayacağını söyler bize.
İşte bu manevi şiddettir ve modern hukuk sistemleri bu şiddeti ‘hakaret’ vb. suç isnatlarıyla yasaklayıp cezalandırır.
İyi de, burada apaçık bir çifte standart yok mu?
Bazen inat değil anlayış gerekir
Toplumsal hayatta bazen anlayış direnişten daha fazla cesaret gerektirir ve o cesareti göstermeyip inatla direnmeye devam etmek bir kısır döngüye yol açar.
Dinî hassasiyetler ile ifade özgürlüğü arasındaki ilişki üzerine son 20-30 yıldır yoğunlaşan tartışmada olan şey tam olarak bu: Mesele anlayışla çözülmeyince iki taraf da pozisyonlarını daha çok sertleştiriyor ve artık birinin ya da öbürünün geri çekilmesi neredeyse imkânsız hâle geliyor.
Tehdit karşısında gösterilen celâdet takdire şâyandır. Fakat tehdidi analiz edebilmek, o analiz sonucunda gerekiyorsa düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmek için celâded yetmez, şehâmet sahibi olmak gerekir. (Celâdet: bahâdırlık, kahramanlık, yiğitlik... Şehâmet: Zekâ ve akıllılıkla berâber olan cesâret, yiğitlik – Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat.)
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/paris-saldirisinin-dayattigi-tartisma
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025