Alper GÖRMÜŞ
Bundan yaklaşık 9 yıl önce, 12 Eylül 2008’de spor yazarı Osman Tanburacı’nın yaptığı açıklamalar, ondan iki gün önceki ünlü ve olaylı Belçika maçını bile geride bırakarak kamuoyunun bir numaralı gündem maddesi haline geldi. Tanburacı’ya göre, Terim, maç öncesi kendisine yönelik eleştirilerine sinirlenip telefon açmış, galiz küfürler etmişti:
“Milli Takım hocası Fatih Terim önüne gelene posta koyuyor. Belli ki sinirleri laçka. Belçika Hocası Vandereycken'den bir gece önce de bana salladı! Ama ne sallama... 96 yaşındaki nur yüzlü anam mübarek Ramazan'da telefonda tecavüze uğradı. Ne bıyığım kaldı ne ahfadım...”
Burada, bahsi geçen küfürlerin (ki Terim bunları yalanlamadı) açık biçimlerini yazamam, o kadar yakası açılmadık türdendi hepsi...
Oysa Fatih Terim o zamanlar eski hırçın günlerinin epeyce uzağında, olgun bir performans sergiliyordu; o nedenle bu öfke patlaması kamuoyu için şaşırtıcı olmuştu.
Olaydan bir süre sonra Fatih Terim için kaleme aldığım portrede, onun bu “gel-git”li, “bir öyle bir böyle” halini kendimce şöyle izah etmiştim:
“Fatih Terim neden sürekli olarak ‘olumlu-olumsuz’, ‘iyi-kötü’, ‘dost-dışlayıcı’ davranış kalıplarıyla, bir o bir bu yüzüyle gündeme gelip bizi şaşırtıyor? Bence buna yol açan şey, otoriter kişilikle öğrenilmiş demokratik davranış kodları arasındaki sürekli gerilim... Türkiye gibi; Terim’e bakan Türkiye’yi görür.”
Terim, bu olaydan sonra daha dikkatli, daha olgun bir karaktere büründü. Daha doğrusu dıştan bakanlar öyle görüyorlardı. Fakat bu “öğrenilmiş” kodları kendi zihniyet ve davranış dünyasına monte etmeye çalışırken ne kadar zorlandığını görmemek mümkün değildi; ki arada yaşanan ufak tefek arızalar nasıl bir karakterle karşı karşıya olduğumuzu unutmamamız gerektiğini gösteriyordu bize.
Nihayet işte beklenen yeni patlama geldi... Çeşme’deki mekân kavgası, kendisini eleştiren eski futbolcu yeni futbol yazarı Rüştü Rençber’e yönelik tehdit ve hakaret kokan çıkışlar derken, Fatih Terim Türkiye Futbol Direktörlüğü’nden ve millî takımdan ayrılmak zorunda kaldı.
Aşağıda, Terim için dokuz yıl önce kaleme aldığım, Aktüel dergisinde yayımlanan portreyi bir kez de Serbestiyet okurları için sunuyorum.
***
Birkaç arkadaşım var, yakın arkadaşlarım, hepsi de çeşitli alanlarda “yönetici” konumunda çalışıyorlar. Yönettikleri insanlarla ilişkileri -benim ölçülerime göre tabii- bazen zalimlik boyutlarına bile varabiliyor. Onları en çok işsiz kaldıkları ve kendilerini yenik hissettikleri dönemlerde seviyorum. O dönemlerde insanlarla eşit ilişkiler kurabiliyorlar, başkalarını dinleyebiliyorlar, başkaları için üzülebiliyorlar... Biliyorum, başkalarının ilgisine büyük bir ihtiyaç duydukları için, bir anlamda bir tür hesaplılıkla yapıyorlar bunu ama, olsun. Onları öyle çıplak insan halleriyle görmek beni çok mutlu ediyor.
Ayrıca “hesaplı” da olsa sahte değil bu duyguları. Bunu, her işsizlik döneminden sonra sertliklerinin az da olsa törpülenmesinden anlıyorum. Gerçi ne kadar ilerlerlerse ilerlesinler patron duygusuyla “eşitlikçi”, patron duygusuyla “insansever”, patron duygusuyla “mütevazı” olmanın ötesine geçemiyorlar ama, olsun...
Hiyerarşide yükseklerde olan “iyi” insanların davranış biçimleri çok yanıltıcıdır. İlk bakışta gerçekten de eşitlikçi, insansever ve mütevazı görünürler. Hele ki aynı hiyerarşi basamağında yer alan “zalim” benzerleriyle kıyaslandıklarında... Fakat bir çizgi vardır; görüntüye aldanıp da “ileriye giden” aşağıdakileri uyaran bir çizgi: “Dur burada, daha fazla ileriye gitme” denir çizgiye basana, “Sana iyi davrandım diye bunu istismar etme. Nankörlüğü bırak, saygılı ol! Beni eleştirmek sana mı düştü, gerekirse ben kendi kendimi eleştirebilirim. Yerini öğren, haddini bil!”
Öğrenilmiş erdemler...
Fatih Terim bana böyle bir insanmış gibi geliyor. Terim’in sürekli olarak birbirini götüren “olumlu-olumsuz”, “iyi-kötü” davranış kalıplarıyla gündeme gelmesi, bizi sürekli olarak şaşırtması bence onun otoriter karakteriyle, öğrenilmiş “iyi” arasındaki sürekli bocalamasını yansıtıyor.
Bu bocalamayı, Terim’le ilgili olarak hiç gündemden düşmeyen “eleştiriye tahammül” mevzuu üzerinden örnekleyelim: Terimvari temel karakterlerde (otoriter kişilik) eleştiriyi daima tek bir duygu izler: Öfke... Fakat “eleştiriye tahammül”ün bir erdem olduğunu öğrenmiş otoriter bir kişiliğin eleştiri karşısındaki tepkileri, bunu öğrenmemiş olanlarla kıyaslanmayacak kadar karmaşıktır. Her eleştiriye öfkeyle cevap veren ve başka da bir şey bilmeyenler hiçbir psikolojik karmaşa yaşamazken, öyle yapmak istemedikleri halde gene de öyle yapanlar ilave bir öfkeye daha sahip olurlar: Kendi kendilerine duydukları öfkeye... Kendisini eleştiren futbol yazarı Osman Tanburacı’ya telefon açıp ana avrat düz gitmesinden sonra Terim’in, insanı en fazla hırpalayan bu öfke biçimiyle bir kez daha boğuşmak zorunda kaldığına hiç şüphem yok.
Terim hep böyle kalacak, bizi hep şaşırtacak, bazen “bravo” diyeceğiz, bazen “insaf be hoca...” Bunu o da biliyor, ne kadar öğrenirse öğrensin temel karakterinden kaynaklanan problemleri aşamayacağını samimiyetle kabul ediyor:
“Zaten insanları kaybetmek istesem, 30 saniye! Her şey iki dudağımın arasında; tercihim onları kazanmak. Onun için şimdi bana çok değiştin diyorlar. Eskiden çok gaddarken, şimdi içimden 100'e kadar saymayı öğrendim. Toprağa girmeden huyumun değişmesi mümkün değil...”
Otoriter kişilikle, öğrenilmiş demokratik davranış kodları arasındaki gerilim Fatih Terim’in gel-gitli karakterini önemli ölçüde açıklasa da mesela onun düşünce dünyasındaki gel-gitleri açıklayamaz. Bunun için onun yaşadığı hayata bakmalıyız. Adana’nın kapalı dünyasından dünyaya açılan bu hayatın rotasını izlemeden onun dünyayı kavrayışındaki gel-gitleri anlamanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
Tanıdıkça düşmanları azaldı
İnsan, tanımadığının düşmanıdır... Basit şeylerin üzerinde düşünmemek gibi bir alışkanlığımız var. Neden kendimizi ülkemizde rahat hissederiz de yabancı bir ülkede huzursuzlanırız? Bunun temel nedeni ülkemizdeki insanları tanımamız, başka bir ülkedeki insanları ise tanımamamızdır. Terim, dünyaya açılıp insanları tanıdıkça değişti... Biraz Türkiye’ye benzer bu yönüyle... Türkiye nasıl “her tarafını kuşatan düşman ülkeler”le temas ettikçe düşmanları azalıyor (burada, dokuz yıl önceki cümlenin arasına girip eklemek zorunda hissediyorum kendimi: Hepinizin bildiği nedenlerle bu cümleyi şimdi kuramayız, A. G.), aynı süreci Terim de yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. “Futbol sayesinde dünyanın dört bir tarafında edindiğimiz dostlar”ı sürekli vurgulaması, bu sürecin onu nasıl değiştirdiğinin önemli bir işareti...
Bundan 20 yıl önceki Fatih Terim’in, bugün Ermenistan maçı öncesinde şu sözleri söyleyebilen adam haline geleceğini hangimiz tahmin edebilirdi:
“Bu bizim için sadece bir futbol maçı, savaş değil. Biz futbolu, ulusları birbirine yaklaştıran bir etkinlik olarak kabul ediyoruz. Tarihin yükünü omzumuzda taşıyamayız bu maç öncesi. Biz futbolcular çabuk düşünürüz, çabuk uygularız, çabuk oynamayı severiz. Ama tarihin yükünü omzumuza almaya kalkarsak, bu bizi maalesef yavaşlatır.”
‘Medeniyet’in görüntüsü ve özü...
Yukarıda Terim’in yaşadığı süreci Türkiye’ye benzettim. Şimdi, o noktadan biraz daha ileri gidip şöyle diyeceğim: Bana, “şu son 30 yılda hayatı Türkiye'ye en fazla benzeyen insan kimdir?” diye sorsanız, cevabım Fatih Terim olur... “Medeniyet”in görüntüsünü samimi bir benimseyiş ve onunla hiçbir probleminin olmayışı... Fakat özünü benimsemede ciddi endişelerin yaşanışı ve sık sık kendi “öz”üne dönme refleksleri...
Terim'in Avrupa’ya yaptığı çıkarmanın bazı kültürel engellere çarparak (da) başarısızlığa uğraması bile (2001’deki Milan teknik direktörlüğü) Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasını andırıyor. Nilüfer Göle, Terim’in Batı’ya aşılayacağı “Doğu tarzı”yla ortaya çıkacak yeni futbol enerjisinden söz ederken, hiç kuşku yok ki Türkiyeli bir AB’nin kavuşacağı yeni ve dinamik kültüre işaret ediyordu:
“Terim'in İtalya'ya gitmesiyle Avrupalı-Türk modeli ortaya çıkıyor. Fatih Terim, futbolcularıyla hem sevecenlik, hem de sertlik gösterecek bir bağ kuruyor. Türk profiline fazlasıyla sahip olan Terim'e İtalyan kulübünün yöneticilik vasfı vermesi Terim'in otoritesini kullanabilmesi için tanınan önemli bir olanak.”
Olanları hep birlikte izledik: Beklenen başarı gelmedi. Ve Terim’le birlikte Türkiye de “Batı”ya doğru yolculuğunda uzunca bir “es” verdi... Fakat kervan, ite kaka da olsa yürüyor. Fatih Terim artık şöyle konuşabiliyor, ki yalnız bu bile futbol kültürümüzün bir yerlerden kalkıp başka bir yerlere ulaştığını gösteriyor: “Biz yıllarca başaramadık. Ya hakem kötüydü, ya top direkten dönmüştü. Ama topun döndüğü direk 10 santim, kale yedi metre. Bu şanssızlık olamaz. Kendi vizyonumuz, birikimimiz, tecrübemiz yoksa kimse başarı beklemesin....”
Bu dönüşümde, her şeye rağmen Terim’in de büyük bir payı var.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları


























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025