Atilla Aytemur
AK Parti ve MHP, Meclis Başkalığı’na verdikleri Seçim Yasası değişiklik teklifiyle, önümüzdeki seçimleri kendi ihtiyaçlarına göre dizayn etme hevesi içindeler.
Teklif, hilesiz ve hurdasız temiz bir seçim yapılması hususunda, haklı olarak çok ciddi kuşku ve endişelere neden oldu.
İktidar ve ortağı, muhalefeti dışlayıp, aylar boyu gizli kapaklı ikili çalıştılar. Onları, böyle izansız bir yasa teklifini dayatmaya iten temel dürtü, vatandaş desteğini yitirmeleri, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin kaybedilmesi ihtimalinin iyice yükselmesi olmalı. Gözleri kararmış, sistemi geliştirmek yerine oyunun kurallarını değiştirmeyi tercih etmişler.
Oy kaybını bir türlü durduramıyorlar. Bu durumun önüne geçecek inandırıcı projeleri olmadığı, bundan sonra da pek olamayacağı görülüyor. Uyduruk “Türk tipi ekonomi” modeliyle işsizliği, yoksulluğu, enflasyonu, hayat pahalılığını önleyemiyorlar. “2023 seçimlerinden sonra rejimde demokratik reformlar yapacağız” boş vaatleri ise kimseyi heyecanlandıramadı. Son günlerdeki dış politik gelişmelerin yarattığı konjonktürel durumların sunduğu marjinal “faydaların” ve bunun üzerine oturtulan pohpohlanma psikolojisinin, memlekete demokrasi, özgürlük ve refah getirebileceğine de şüphesiz inanan yok. Birkaç istisnayı kenara bırakırsak, hemen bütün kamuoyu araştırmaları da zaten bu durumu teyit ediyor.
Umutsuzluğun doğurduğu izansızlık
Değişiklik teklifiyle iktidar, muhalif ittifak vasıtasıyla parlamentoya girme ihtimali bulunan farklı kesimlerin temsilcisi küçük ve yeni kurulmuş partilerin kazanacağı milletvekilliklerinin üzerine konmayı ve kaybetmekte olduğu iktidarını bu yolla kurtarmayı hesap ediyor. Bu zihniyette demokratik katılım, çoğulculuk ve temsilde adalet ilke ve değerlerinin zerresi bulunmuyor.
Bütün hesap, tek adam rejimi ve partileşmiş devlet düzeninden oluşan Türk tipi başkanlık sistemini devam ettirme hırsı üzerine kurulmuş. Bu nedenle de seçim sistemi, vatandaşın tercihine gözü kapayıp, tamamen matematik üzerinden yürüyen siyasal mühendislik olarak tasarlanmış. AK Parti’nin Türkiye’deki seçim sistemini demokratikleştirmek adına yirmi yıllık iktidarının sonunda halkın önüne getirdiği işte böyle bir şey.”İktidarı kaybedecek olanlar seçim sistemiyle oynar” sözünden fena halde alınmaları da boşuna değil.
Bu değişiklikle, Millet İttifakı’nda yer alan oy oranı düşük yeni ve küçük partilerin milletvekili çıkarmasının engellenmesi ve bu şekilde ittifaka milletvekili kaybettirmenin hedeflendiği aşikar. Ayrıca, Millet İttifakı’nın şahsında, farklı toplum kesimlerinin çoğulcu birliktelik yoluyla ve mutabakatla, yeni ve demokratik bir Türkiye inşa etme amaçlarını da zayıflatmak, anlamsızlaştırmak ve önemsizleştirmek amaçlanıyor.
Konuyu inceleyen hayli yazı yayınlandı. Okurların affına sığınarak, teklifte önemli gördüğüm bazı hususlara dair düşüncelerimi iletmek istiyorum.
Partili cumhurbaşkanına yasak ve sınırlama yok!
15 maddelik değişiklik teklifinde en göze çarpan konuların başında cumhurbaşkanının seçim yasaklarından muaf olması geliyor. İnanılır gibi değil, ama kendisi bir partinin genel başkanı olup, etrafında şekillenecek olan bir seçimde cumhurbaşkanlığı seçim yasaklarından azade tutuluyor.
Bir kere, cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olduğu şartlarda, onu yasakların dışında gören bir sistem hazırlamanın demokrasiyle, adaletle, eşitlikle ve hiç şüphesiz vicdanla bir ilişkisi olamaz. Emrinde devletin bütün imkanları, mali kaynakları, ulaşım vasıtaları ve kadroları olan bir makamı işgal eden kişinin diğerleriyle sürdüreceği siyasal rekabetin eşit şartlarda cereyan etmesi mümkün mü? Aksini düşünmek siyaseten koca bir ayıp, hukuken olağan üstü bir haksızlık sayılmaz mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti yöneticileri ve diğerleri bunu nasıl içlerine sindirecekler?
Aklımıza gelen ve gelmeyen tüm yetkileri elinde toplamış, partili ve üstelik genel başkan olan bir cumhurbaşkanından söz ediyoruz. Onunla beraber, devleti bütün cüssesiyle seçime sokmak da neyin nesi! Bu kadar bariz adaletsizlik ve Anayasa’ya aykırılık “Bu sistemde başbakan yoktur” denilerek, savunulabilir mi? Eğer cumhurbaşkanı seçimde adaysa, seçim ve propaganda dönemi boyunca yetkileri bir yüksek yargıç veya bürokrata devredilmelidir. Neden böyle bir maddeye değişiklik teklifinde yer verilmemiş anlaşılır gibi değil.
Seçim başarısını seçim kurulu başkanına bağlamak!
Bilindiği gibi, il ve ilçe seçim kurulları ve başkanlıkları seçim sürecinin yönetiminde, güvenliğinin ve dürüstlüğünün sağlanmasında ve nihayet herhangi bir hukuk dışı müdahale olmadan sonuçların olduğu gibi ilanında çok kritik role sahipler. Şimdiye kadar bu kurulların başkanları en kıdemli hakimler oluyordu. Bu usule partilerden ve seçmenlerden gelen pek bir şikayet de yoktu. AK Parti ve MHP bu uygulamayı değiştirip, seçim kurulu başkanlarının birinci sınıf hakimler arasından kurayla belirlenmesini istiyorlar. Çok ilginç!
Bu değişiklik göründüğü kadar masum değil. Ardında yatan, yandaş hakimler aracılığıyla seçim süreci, oylar, sandıklar ve sonuçlar üzerinde hakimiyet kurup, ihtiyaç halinde iktidar lehine gerekli müdahaleyi yapabilme imkanını elinde tutma hesabıdır. Yoksa, tıkır tıkır işleyen ve adil kabul edilen bir sistem neden değiştirilmek istensin ki!
Yani, Cumhur İttifakı durup dururken, şapkadan böyle bir tavşan çıkarmış. Son yıllarda yargıda olan AK Parti kadrolaşmasını, 15 Temmuz sonrası yapılan tasfiyeleri ve KHK uygulamalarının yarattığı sonuçları bilmeyen yok. Yargı kurumları neredeyse yürütmenin genel müdürlüğü haline getirildi. Yargıya güvenin yerlerde sürünmesinin temel sebebi de bu değil miydi!
Bu değişiklikle, seçimlerin üzerine şimdiden gölge düşürmeyi ve tartışmalı hale getirmeyi göze aldıkları anlaşılıyor. Sandıkta kaybetme ihtimali yüksek olan bir seçimi, kuradan çıkmış (?) sandık kurulu başkanları vasıtasıyla “kazanmayı” düşünmek, akıllara seza bir durum.
SP, DEVA, Gelecek ve DP’nin milletvekilliklerine çökme hesabı
Değişiklik teklifindeki niyeti açığa vuran maddelerden biri de, küçük ve yeni kurulmuş partilerin ittifak yoluyla milletvekili çıkarma ihtimalinin önüne geçme ve o milletvekillerinin çoğuna da AK Parti’nin çökmesini sağlama çabası. Şöyle ki, ittifak içinde seçime giren bir parti herhangi bir seçim bölgesinde, doğrudan kendi oyuyla milletvekili çıkaramıyorsa, ittifak içindeki diğer partilerin artık hale gelen oylarından faydalanamıyor.
Dahası, seçmenin ittifak tercihinin tam zıddı olarak, toplam ittifak tercih oyu daha az olmasına karşın, diğer rakip ittifak (veya ittifaklardan biri) içinden bir parti milletvekili çıkarıyor. Burada seçmenin ittifak tercihi boşa çıkıyor ve parti tercihi için verilen oylar çöpe gidiyor. Bu değişiklikle milletvekili dengesini iktidardan yana değiştirmenin gayri ahlaki bir yolu bulunmuş. Bunun seçmen iradesi, demokratik tercih ve adaletle ilgisi olmayıp, sadece hukuka uydurulmaya çalışılan bir garabet olduğu çok açık.
SP, Gelecek, DEVA ve DP gibi kimi yeni kurulmuş ve henüz yeterli oy düzeyine ulaşmamış partiler, CHP ve İYİ Parti’yle, Millet İttifakı’nda yol yürümeye ve iktidarı değiştirmeye çalışıyor. Değişiklik teklifi, Türkiye’nin son derece önemli sosyolojilerini bir araya getiren bu önemli buluşmayı boşa düşürmeyi ve anlamsız hale getirmeyi de hedefliyor. Söz konusu küçük partileri CHP ve İYİ parti listesinden seçime katılmaya zorluyor ve görünmez olmalarını istiyor. Böylelikle, dindar, muhafazakar, milliyetçi, merkez sağ ve liberal seçmende, CHP ve İYİ Parti’ye karşı oluşabilecek tereddütlerin, sandıkta AK Parti ve MHP lehine sonuç vermesi isteniyor. Seçmenin içinde bulunulan şartları ve siyasal gerçekliği muhakeme edemeyeceği farz ediliyor. Böylelikle, siyasal etik çiğnenerek, seçmenin oyu bir biçimde karşı olduğu ittifakın partisinin hanesine yazılmak isteniyor. Seçimlerde oluşan siyasal dengeyi hukuki kılıflarda iktidar lehine, kestirme yolla değiştirme amacı güdülüyor.
MHP’yi barajdan “kurtarma”
12 Eylül 1980 askeri darbe rejiminin Türkiye’ye bıraktığı miras olan yüzde 10 seçim barajı, teklifte yüzde 7’ye indirilirken de niyet milli iradenin oluşumuna yönelik katılımı genişletmek ve temsilde adaleti sağlamak falan değil. Yurttaşın yıllardır beklediği, partilerin kuruluşunun, seçimlere katılmasının ve özgürce faaliyet yürütmesinin önündeki engellerin temizlenmesi ve eşitliğin sağlanmasıydı. Seçim barajını hiç olmazsa Avrupa ortalaması gibi yüzde 3’e, hadi olmadı yüzde 5’e bile indirmiyorlar.
Herkesin bildiği gerçek, bu madde barajın altına düşen MHP’yi kurtarmak için getirildi. Hiçbir pozitif programı ve projesi olmayan, milliyetçi ve ırkçı ötekileştirmeleri temel davranış kalıbı yapmış, demokrasi ve özgürlük karşıtı saldırgan zihniyetin geleneksel temsilcisi olan bu partiyi, yüzde 7’nin bile kurtaracağı şüphelidir.
Meclis’te grup kurmak suretiyle seçime katılabilme ise şimdiye kadar yeni partilerin seçime katılması için önemli bir imkandı. Değişiklik teklifinde bunu da kaldırıyorlar. Geriye 41 ilde örgütlenme ve seçimden 6 ay öncesinde kongresini yapma şartı kalıyor. Ona da, bu defa üst üste iki kereden fazla kongreyi ertelememiş olanların seçime katılabileceği şartı ilave edilmiş.
Malum, HDP hakkında kapatma davası var. Davanın ne zaman karara bağlanacağı belirsiz. Ancak, bu maddenin getirilmesinde, öncelikle HDP davasının muhtemel sonuçlarının da göz önüne alındığını söylememiz için epey sebep var. Şu sıralar, iktidardaki oy kaybının en çok Kürt seçmen bölgelerinde olduğuna işaret etmek bile yeter. Bununla beraber, HDP ve seleflerinin, böyle engelleri yıllardır çok yaratıcı çözümlerle aştığını iktidar da biliyor. Eğer hedef HDP ise bu kez de farklı bir şey olmayacağını rahatlıkla tahmin edebiliriz.
Sonuç olarak, bu değişiklik tasarısı demokratik ve hukuki ölçülerle bağdaşmayan, etik dışı, seçimleri katakulliye getirmeyi amaçlayan siyasal cinliğin basit bir ürünüdür. Muhalefetin ve Millet İttifakı’nın bunun üstesinden gelemeyeceğini sanmak ise çocukça. Daha şimdiden Macaristan sistemi (Seçimlere baraj sorunu olmayan büyük partilerle, örneğin CHP ve İYİ Parti ile girilmesi ve seçim bölgesindeki ittifak partilerinin oy oranlarına göre milletvekili adaylarının sıralanması) konuşulmaya başladığına göre, evdeki hesabın çarşıya uymayacağını bugünden söyleyebiliriz.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022