Aydın ENGİN
Hafta sonunu “Osman Kavala davası” ile geçirdik. O davada Çarşı’nın Gezi Direnişi sırasında hınzır buluşlarla renk ve keyif kattıkları etkinlikler suç sayıldığı için yine yargıç karşısına diktikleri elebaşı sayılan (AKP yargısının savcılarının bunu nasıl saptadığı belli değil, ama önemli de değil) “Çarşıcılar” da yargılanıyordu; keza Gezi Direnişi yönettikleri iddia edilen Taksim Dayanışmacılar da aynı “torba dava” zırvası yüzünden yine yargıç karşısına dikilmişlerdi.
Ancak bu torba davanın tek tutuklusu Osman Kavala duruşmaya damgasını vurdu. Kendisi duruşmaya katılmadığı halde ilgilerin odağına Osman Kavala oturdu. Yerli ve yabancı bir gazeteci ordusu, uluslararası gazetecilik örgütlerinin yöneticileri, Batı ülkelerinden çok sayıda başkonsolos duruşmayı izlemeye gelmişlerdi ve ilgileri Osman Kavala’da düğümlenmişti.
Ancak besbelli ki Osman Kavala’nın üstüne AKP Reisi ve onun yargısı da bir düğüm, hatta bir kördüğüm atmıştı. Uzun ve sıkıcı bir duruşmanın ardından bildik cümle önce duruşma savcısının ağzından, sonra da kararı okuyan Ağır Ceza Mahkemesi başkanının ağzından kulaklarımıza ulaştı: Tutukluluk halinin devamına…
Bir tahliye kararı duyacaklarını umut etmişler öfkeli bir şaşkınlıkla mırıldandı, böyle bir beklentisi olmayanlar aynı öfkeyi şaşkınlık olmaksızın dışa vurdu, kimileri ise (meselâ ben) okkalı bir şeyler söyledi ama buraya yazamam.
Çağlayan Adliyesi’nin önünden yavaş yavaş dağıldık.
* * *
Sanırım dünkü Pazar günü pek çok evde, pek çok yerde “Şimdi ne olacak” sorusuna cevap arandı.
30 Kasım’daki Avrupa Konseyi toplantısında “Türkiye’nin Konsey üyeliğinden çıkarılacağına kadar varan“ çocuksu yorumlar yapıldı ve bir o kadar çocuksu umutlar tazelendi.
Olacaklar belli.
30 Kasım’da Avrupa Konseyi toplanacak ve bildiklerini bilmiyormuş gibi yapıp bürokrasi çarkını harekete geçirecekler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yazılı olarak soracaklar:
“Türkiye sizin Kavala ile ilgili kararınıza uydu mu, yoksa uymayıp Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal mi etti?”
Bu soruya AİHM kendi iç bürokrasisine uyarak “Evet, Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlâl etti” cevabını verecek. Bu bürokratik işlemler en iyi ihtimalle iki, hatta üç ay sürecek.
AİHM’den bu cevabı alan Avrupa Konseyi yeniden toplanıp “Bu durumda Türkiye’ye uygulanması gereken yaptırımları” tartışacak ve bir karar verecek?
Peki bu karar ne olacak?
Hem Avrupa Konseyi’nin hem AİHM’in kuruluş ilkelerine bakarsanız cevap belli:
Konsey üyeliğinden ihraç. Bu karar sert bulunursa: Konseyi üyeliğinin dondurulması…
Peki bir üçüncü olasılık var mı?
Yok. Yani olmaması lâzım.
Bu Avrupa Konseyi için bir sınav. Bir demokratlık sınavı. Konseyin birkaç kez sınıfta kaldığı sınavlardan biri daha…
* * *
İyi, doyurucu bir cevap olmadı mı?
En iyisi ben size bir “anı” aktarayım.
1981 başlarıydı. 12 Eylül Cuntası ülkeyi kasıp kavuruyor, gencecik insanlar “Asmayalım da besleyelim mi” diye soran, sorabilen taş kafalı, taş yürekli ve taş vicdanlı generallerin kararıyla darağaçlarında can veriyorlar, girişi “Kutsal devlet” diye başlayacak bir anayasa için kollar sıvanmış, 12 Eylül faşizmini kalıcı kılacak yol ve yöntemler aranıyordu.
O günlerde Avrupa Konseyi, kuruluş ilkelerini açıkça çiğneyen Türkiye için bir karar vermek üzere Strasbourg’da toplandı.
Bir şekilde 12 Eylül Cuntasından paçayı kurtarabilmiş, kapağı Avrupa’ya atabilmiş siyasal göçmenler de olanca güçleriyle Strasbourg’a aktılar; Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu üyelerine Türkiye’de olup bitenleri ayrıntısıyla, belgesiyle anlatmak için neredeyse gece gündüz çabaladılar.
Aynı “karar ve kader toplantısı”na Türkiye de bir heyet yolladı. Aralarında Turan Güneş, Metin Toker gibi ünlü siyaset erbabı da vardı.
Metin Toker var gücüyle “Generallerin Türkiye’ye huzur getirdiğini, halkın çok memnun olduğunu, generaller olmasaydı Türkiye’nin bir içsavaşa sürükleneceğini” anlatıyor ve Konsey’in olumsuz bir karar vermemesini öneriyordu.
Turan Güneş ise Konsey üyesi ülkelerin temsilcilerine “Eğer Türkiye ihraç edilirse büsbütün başıboş kalacağını, oysa Avrupa Konseyi’nin baskısının önemli olduğunu” anlatıyordu.
Türkiye heyetinden bir düzenbaz aynı koridorlarda, kantinlerde, odalarda fır dönen Türkiyeli siyasal göçmenlerin güvenlik tehlikesi yarattığını ihbar etti. Bu ihbar nedense ve nasılsa ciddiye alındı. Siyasal göçmenlerden Avrupa Parlamentosu güvenlik görevlileri ve Fransız polisi tarafından binayı terk etmeleri “rica” edildi. Sert bir ricaydı. Aksi takdirde kaba kuvvet kullanılacağı açıkça belirtildi.
Konsey o toplantısında Türkiye’yi gözlemeye devam etme ve demokrasiye dönüşü hızlandırma çağrısı yapma kararı aldı. Faşist generaller rahat bir nefes aldılar ve yeni darağaçları kurmaya devam ettiler.
Sadece birkaç gün sonra, Avrupa Konseyi’nin o toplantısında ülkesini temsil etmiş Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi bir Alman politikacı o dönemde başkent olan Bonn’da karşılaştığımızda nazikçe elimi sıktı ve aynı nezaketle devam etti:
- Sizlerin çok naif, adeta çocuk gibi olduğunuzu düşünüyorum Herr Engin. Avrupa’nın 70 milyonluk, genç ve tüketime aç bir ülkeyi, Türkiye gibi bir pazarı kaybetmeyi göze alacağını, Türkiye ile ilişkileri koparma kararı alabileceğini umuyorsunuz. Sahiden çocuksunuz siz…
O gün ben de çocuksu bir saflık içinde olduğumu düşündüm.
Bir daha da unutmadım.
Siz de unutmayın e mi?

Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021