Aydın ENGİN
Bilenler biliyor, Tırmık okuyanlar hatırlıyor, ben Anayasa referandumunda duraksamadan „Evet“ dedim. Öyle „Yetmez ama…“ diye parantez filan açmadan…
Tamam, 12 Eylül Anayasasında küçük bir çentik bile açılmasını önemsiyordum. Ama referandum sırasında küçük hatta büyük çentikler de olsa eğer Evren ve çetenin öteki üyelerinin yargılanmasının yolunu açan bir Anayasa değişikliği olmasaydı, duraksamadan „Hayır“ derdim.
12 Eylül darbesinin ve kaçınılmaz olarak onu izleyen o kanlı faşizm döneminin (Unutmayın: 50 gencecik yurttaşımızı, üstelik birinin yaşını büyüterek astılar) beş elebaşısından hayatta kalan ikisi, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanıyorlar.
Tutup „Yargılanmıyorlar, yargılıyor gibi yapıyorlar“ itirazlarına kulak asmaya niyetim yok. Ne yani, AKP’nin, artık kendisine zarar veremeyecek olan, ayrıca „En çok imam hatip lisesi açılan bir dönemin“ sorumlularını sahiden yargılayacağını umacak kadar avanak değildim ve değilim.
Önemli olan ileride yargılanmalarının önünü kesmek için bir anayasa maddesi koyan 12 Eylül çetesinin elebaşılarına yargı yolunun açılmasıydı ve açıldı.
Bu siyasal bir davadır. Sonucu, varılabilecek noktayı Ceza Yasasının biçime boğulmuş yasa maddeleri değil, toplumda faşizme –sahiden-karşı olan, demokrasiyi – sahiden- savunmaya yeminli, darbe döneminin bütün kirli ve kanlı çamaşırlarının gözönüne serilmesi, günyüzüne çıkarılması için çabalamaya kararlı olanların mücadelesi belirleyecek.
Bu yargılama sonunda elde edilecek kazanımlar AKP’nin yargılama sürecinde siyasal bir destek sağlamamasından mızmızca yakınıp, „Biz zaten demiştik“ kostaklanmalarının şehvetine kapılanlar değil, her duruşma günü mahkemenin önünde ve başarılabilirse mahkeme salonunda „Biz bu davanın sahibiyiz ve inatçı takipçisiyiz“ diyebilen ve bunu somut olarak kanıtlayabilenlere bağlı.
(Parantez açıyorum: Şili’de Pinochet faşizminden kılpayı yakayı kurtarıp, bir yük gemisiyle Avrupa’ya kaçmayı başarıp, bir siyasal göçmenin kaderini benimle sık sık paylaşan Santiago’lu matbaacı, Frankfurt’lu taksi şoförü arkadaşım Manuel, Pinochet’in yargılanmasının önü açıldığında, yepyeni bir hayat kurduğu Frankfurt’u, gelinlik çağına yaklaşmış kızını, yaşlı ve yorgun karısını gözünü kırpmadan Almanya’da bırakıp Şili’ye döndü. Pinochet’in yargılandığı bütün duruşmalarda bıkıp usanmadan ve kaytarmadan yeraldı. Pinoche mahkum oldu. Manuel yeniden Frankfurt’ta döndü. Karısını ve çocuklarını alıp Şili yolunu tutarken 2006 Aralık’ın’da ev hapsinde tutulan, rütbeleri sökülmüş ve mahkemece „Onursuz yurttaş“ ilan edilmiş Pinochet’in ölüm haberi geldiğinde Frankfurt’ta bir birahanede eski günleri anmak üzere bir masa çevresine çöktük. Gözlerinin içi gülüyordu. „Cenazesi devlet başkanı olarak değil, onursuz yurttaş olarak kaldırılacak Engin“ dedi sonra da o hınzır gülüşüyle ekledi: Darısı başına… Parantezi kapatıyorum)
Yarın epey uzun süren bir aradan sonra Evren ve Şahinkaya’nın yargılanmasına devam edilecek. Mahkeme kapısında inatçı Manuel’ler olacak; mahkeme salonunda onlarca „avukat Manuel“ yine yer alacak.
Hayır, iki faşist general mahkeme salonunda olmayacaklar. Ama yargılanan onlar olacak ve daha önemlisi o yargılama sırasında avukat Manuel‘lerin ısrarı belki de sonuç verecek.
Geçmiş duruşma tutanaklarından kısa bir alıntıya göz atın. Avukat Mehmet Horuşmahkemece istenen gizli belgeler üstüne konuşuyor:
„…Sayın yargıç, bir de ‚dosyaya konmadı‘ mührü taşıyan kısımlar var. Özellikle Bayrak Harekat Direktifinin Ek - İ, L, J kısımlarında. Sivil İşler Koordinasyon Grubu olarak geçen kısımda; belgelerin konmadığına dair kaşeler vurulmuş. Bu darbenin bir sivil ayağınınolduğu, 1979 yılından itibaren bu hazırlığın yapıldığı, ama halen bu sivil uzantıların ….. gizlendiğini gösteriyor…“
Yani…
Yani eğer inat ve ısrar edilirse darbenin sivil ayağı da günyüzüne çıkabilir. Üniformasız darbecilerin sefil varlıklarını hepbirlikte öğrenebilir, onları da „onursuz yurttaşlar“ listesine ekleyebiliriz.
Yine geçmiş duruma tutanaklarından aktarıyorum:
„…Darbe planlaması belgesinde mesela açıkça bağımsız yargı sistemiyle Türkiye'nin mevcut durumunun yönetilemeyeceği tespit edilmiş. Açıkça bu cümle kullanılıyor. Bağımsız yargı sistemiyle Türkiye yönetilemez deniliyor. Ve biz bu bir kaç yerde tekrar ettiği için söylüyorum. Bu bütün 12 Eylül yargılamalarının hukuksuz olduğunun en açık ifadesi...“
Erdal Eren’i ve geri kalan 49 gencecik yurttaşımızı geri getiremeyiz. Ama işte onları yargılayıp idam kararı veren askeri yargının ve yargıçların kara suratları ayan beyan oldu. Bu azımsanacak bir demokratik kazanım mıdır?
Son söz: 12 Eylül darbecilerini ve suç ortaklarını AKP yargılamayacak. Böyle bir beklentimiz de yoktu. Onların sahiden yargılanmasını ancak ve ancak biz sağlayabiliriz.
Mesela yarın Ankara’da mahkeme kapısında dimdik durup inadımızı haykırarak...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021