Aydın ENGİN
Bugün Türkiye, Cumhuriyeti’n 96. yılını kutluyor.
Bugün resmi törenler izleyeceğiz; resmi demeçler dinleyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ne kadar güçlü olduğunu, bütün saldırılara rağmen dimdik ayakta durduğunu vurgulayan nutuklar ekranlarda yankılanacak.
Siyasal tercih ve yönelimlerini dini temeller üstüne kuran ve bunu –artık- saklamayan bir siyasal gücün, AKP’nin, iktidarı tümüyle elinde tuttuğu ve bugün Cumhuriyet’in 96. yılını kutladığı bir Türkiye’den söz ediyoruz.
O siyasal iktidardan nefret ederken kendisini seçkin kabul eden, evlerinin balkonlarına bayrak asan ve bu iktidarın Cumhuriyet’in düşmanı olduğuna kesinlikle inanmış sayıları hiç küçümsenmeyecek kitlelerin Cumhuriyet’in 96. yılını kutladığı bir Türkiye’den de söz ediyoruz.
Birbirini adeta düşman kabul edecek kadar kamplaşmış bir Türkiye’de her iki kesim de 96. yaşına basmış bir Cumhuriyet’le övünme, kendine de pay çıkarıp gururlanma ortak paydasında buluşuyorlar.
Tuhaf ve hazin…
* * *
Bir iktidar biçimi olarak “cumhuriyet”, Orta Çağ sonuna kadar siyasal iktidarı elinde tutmayı başaran kralların, prenslerin, lordların, kontların, kısaca “aristokrası” denilen sınıfın ve doğal iktidar ortakları kilisenin egemenliğinın yıkılıp yerine yurttaşların egemenliğiningeçmesi demektir.
1789 Devrimi ile önce Fransa’da, ardından 1848 devrimleri ile bütün Avrupa’da aristokrasinin iktidarı yıkıldı. Avrupa’da art arda “cumhuriyet” adı verilen iktidar biçimleri kurulmaya başladı.
İlerleyen on ve yüzyıllarda bir iktidar biçimi olarak Cumhuriyet hemen hemen yeryüzünün her köşesine yayıldı.
Bir gazete yazısının sınırları içinde kalalım. Cumhuriyet, devleti belirleyen bir iktidar biçimidir ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sloganında anlatımını bulur.
Çoğu kez de bir slogan olarak kalır…
Bir ülkenin cumhuriyet rejiminde yaşıyor olması her zaman ve her yerde iktidarın yurttaşların elinde olması anlamına gelmiyor.
Dünyada çok cumhuriyet var. Kuzey Kore de bir cumhuriyet hem de bir “halk cumhuriyeti.” General Sisi önderliğindeki askeri cuntanın demir pençesiyle yönettiği Mısır da bir cumhuriyet, Mısır Arap Cumhuriyeti. İran da bir cumhuriyet. İran İslam Cumhuriyeti. Komünist Parti’nin mutlak iktidarın altında yaşayan Çin de bir Cumhuriyet. O da Kuzey Kore gibi bir “halk cumhuriyeti”. Endonezya, Malezya filan da cumhuriyet. Keza orta ve Güney Amerika’daki muz cumhuriyetleri de “cumhuriyet”. Afrika kıtasının derinliklerindeki “cumhuriyet”leri saymıyorum bile.
Sanırım rastgele seçtiğim örnekler cumhuriyet rejiminin tek başına cumhurun (=halkın) iktidarı anlamına gelmediğinin yeterli kanıtıdırlar.
Bu bağlamda bakarsak tek başına“cumhuriyet” kavramı çok fazla anlam ve değer taşımıyor. Türkiye’de Kemalistlerin diline pelesenk olmuş “Cumhuriyet değerleri” denince de herkes kendine göre bir değerler dizisinden söz ediyor; kimileri onu da yapamayıp, ha bire ezber yineliyor…
90’lı yıllarda yaptığım bir röportaj dizisinde “Cumhuriyet değerleri denince ne anlıyorsunuz” sorusuna “İşte yani başı açık olmak, dans etmek, mayoyla denize girmek, Atatürkçü olmak” cevabı veren bir kadını hatırlıyorum…
Cumhuriyet bu olmasa gerek. Buysa önemsenmese gerek.
* * *
Sanırım bir gazete yazısının sınırları içinde kalarak çağdaş cumhuriyet’in üç temel bileşenini sıralamak yeterli olacak:
Bir: Laiklik. En kestirme tanımıyla devletin dinlere kesinlikle eşit uzaklıkta durması ve devlet maslahatında dinin etkisinin kesinlikle olmaması. (Mesela Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir devlet kurumu filan olmaması).
İki: Demokrasi. Göstermelik olmayan, yurttaşın kararlara katılımının önündeki bütün engellerin ayıklanıp tasfiye edildiği bir demokrasi.
Üç: Hukukun üstünlüğü. Anayasanın yurttaşın devlet karşısındaki haklarını güvenceye aldığı, yargı erkinin tam bağımsızlığının sağlandığı, evrensel hukuk ilkelerinin yasaların temelini oluşturduğu bir hukuk devleti.
* * *
Ne dersiniz?
Yukarıda sıralanan üç temel bileşen bağlamında 96. yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti çağdaş bir cumhuriyet olmayı başarmış mıdır?
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021