Ayhan ONGUN
Tüketim toplumlarının vazgeçilmez günlerinden birini daha geride bıraktık.
Bayram, yılbaşı, babalar günü, sevgililer günü, evlenme yıldönümü ve benzeri günler gibi anneler gününü de tüketim ekonomisine yem ettik.
Çünkü biz hediye alışverişi yapılmayan günleri pek sevmeyiz.
Terör olaylarında yitirdiklerimiz, faili meçhule kurban gidenler, tecavüze uğrayan çocuklar, şiddete uğrayan kadınlar için niye özel günler yok?
Bu tür günlerde hediye alışverişi olmaz ve sonuçta tüketim ekonomisine bir katkı sağlamaz.
Sakın ola, analar gününü özel bir anlamla kutlayanları, böylesi günlere karşı duyarlı insanları kınadığımı, yadırgadığımı düşünmeyin.
Analarımız da, babalarımız, sevgililerimiz, eşlerimiz de yaşamımızın önemli değerleridir ve onlar için ne denli fedakarlık yapsak azdır.
Dikkat ederseniz herkes de var olan değerler için günler kutlarız. Herkesin anası, babası, eşi, sevgilisi vardır. Yani ülke nüfusu kadar hediye alınıp-satılır böyle günlerde.
Herkesin bir anası vardır ve her ana kutsaldır, değerlidir, vazgeçilmezdir ama kimi analar vardır ki özeldir.
Herkesin bir anası vardır ama Berfo ana başkadır.
Herkesin bir anası vardır ama Roboski anaları başkadır.
Herkesin bir anası vardır ama cumartesi anaları başkadır.
Çukurova’nın bir temmuz sıcağında beni pamuk tarlasında doğurup, ertesi gün tarlada işine devam eden anam öleli yıllar oldu.
İşte o yüzdendir ki ben bu yıl Berfo ananın, Roboski analarının, Cumartesi analarının, Suriye’li mülteci anaların kutladım, anneler gününü.
Çünkü ne onların bir hediye beklentisi de vardı, ne de benim onların hepsine hediye alacak param .
Belki oğlu otuz yıl sonra çıkar gelir diye evinin kapısını açık tutan Berfo ananın mezarına bir çiçek bırakan oldu mu bilmem?
Kimin emir verdiği hala sır bir saldırıda yaşamını yitiren Roboski şehitlerinin analarını hatırlayan oldu mu bilmem?
Benim bu yılki kutlamam cumartesi analarınaydı.
Yıllardır bıkmadan, usanmadan, ısrarla ve inatla her cumartesi kayıp çocukları için eylem yapan cumartesi anaları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
Herkesin bir anası var elbet!
Dedesi Deniz Gezmişlerin idamına el kaldıran Barolar Birliği Başkanının da bir anası vardır mutlaka.
Mardin’in Dargeçit ilçesinde altı masum köylüyü acımasızca öldürenlere karşı geldi diye, karakolun kalorifer kazanında yakılan uzman çavuşun karısını bileniniz var mı?
Onlara bu alçakça acıyı yaşatan komutanları da bir ana doğurmadı mı?
Berkin Elvan’ın anası acıdan kıvranırken, Ali İsmail Korkmaz’ı öldüren polisin anası sağ mıdır bilmem? Ancak en az cumartesi anaları kadar onun da yüreği yanıyordur eminim.
!2 Eylül sonrası Malatya cezaevinde bir görüş günü, güneydoğulu bir mahkumla yan yana düşmüştük. Elinde bastonu, zorla yürüyen yaşlı anası Kürtçe konuştu diye, kadını saçlarından sürükleyerek götüren azman çavuşu da bir ana doğurmadı mı?
Yüreği yanık, gözleri yaşlı, nasırlı elleri öpülesi analar; nasılda sevinirler dokuz aylık bir sürenin sonunda dünyaya getirdikleri çocukları için.
Ama nereden bilsinler, onlar gün gelecek; kendileri gibi dokuz ay bir ananın karnında beslenen kardeşlerini, ana kuzularını acımasızca öldürecek, öldürtecekler.
Nereden bilsinler, o gözlerinden bile esirgedikleri çocukları gün gelecek kendi halkına zulmedecek, çocukları, savunmasız, masum insanları öldürecek.
Kendi ülkesinin insanlarına kumpaslar hazırlayacak, darbeler planlayacak, gençleri birbirlerine kırdıracak, kardeşi kardeşe düşman edeceklerini bilselerdi, doğururlar mıydı acaba?
Herkesin bir anası var ama her ananın hayırlı bir evladı yok!
Herkesin bir anası var ama her ananın çocuğu bir değil.
Kimi zalim, kimi umarsız, kimi naçar, kimi doğduğuna, kimi doğurduğuna pişman, kimi de anaların yüz karası.
Kimi mutfak robotu alır anasına, kimi pırlanta kolye ya da yeni bir ev.
Kimi komşunun bahçesinden bir demet çiçek, kimi el öpüp hayır duası alır.
Herkesin bir anası var!
Her ana bir yiğit doğurdum sanıyor.
Ama kimi alçak, kimi zalim, kimi hain, kimi hayırsız çıkıyor.
Hangi ana katil doğurmak ister?
Hangi ana evladı darbeci olsun ister?
Ancak herkesi bir ana doğurdu.
Herkesin bir anası var.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020