Ayhan ONGUN
Bugün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.
İlk olarak 1926 yılında” Gazi Günü” olarak başlayan kutlamalar, daha sonra özellikle de Spor Kulüplerinin yoğun ilgisi ve teklifiyle 24 Mayıs 1935 de” Gençlik ve Spor Bayramı” olarak değiştirilmiş, 12 Eylül sonrası da şimdiki kullandığımız adıyla “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmaya devam ediyor.
Adı ne olursa olsun, özüne baktığımızda Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün gençliğe verdiği önem ve onlardan beklentileri öne çıkar.
Bir ulusal kurtuluş mücadelesinin küllerinden bir devlet ve onu yönetmek üzere Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal’in o yılların sosyal, ekonomik koşullarında gençliğe yönelik yaptığı bu tespitin ne kadar doğru olduğu bugün çok daha yakıcı biçimde görünüyor.
Ancak Mustafa Kemal’in idealize ettiği ve bu ülkeyi teslim ettiği gençlerin bu gün içinde bulunduğu durum ve toplum içerisindeki değeri ne yazık ki hiçte Atatürk’ün istediği gibi değil.
Onlara verilen kimi göstermelik haklarla yetinmeyen gençlerin bu ülkede çektiği sıkıntılar, karşılaştıkları baskı ve yasaklar tarihimizde bir kara leke olarak asılı duruyor.
“Tam Bağımsız Türkiye” talebiyle yola çıkan, hiçbir siyasi partinin güdümüne girmeden demokratik, özgür bir ülkede yaşamak için mücadele eden Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının başına gelenleri biliyoruz.
Büyük bölümü daha yirmili yaşlarda en ağır işkencelere maruz kalan, darağaçlarında asılan, cezaevlerinde çürütülen, yaşı büyütülüp idam edilen gençleri anlamadan bu bayramı kutlamak yeterli midir?
Ekonomik sıkıntılar içinde zorlanan aileleri tarafından istemleri dışında cemaat yurt ve okullarına gönderilen, sonra da kimi terör gruplarının eline düşen gençleri ne kadar anlayabildik?
Günümüzde istediği eğitimi almak bir yana, eğitim sonrası için ne iş, ne meslek planlaması yapamayan gençlerin mi bayramını kutlayacağız.
Milyonlarca gencin üniversite ya da fabrikaların kapısında beklediği ülkemizde; ekmek ve iş kaygısıyla uyanan “geleceğimizin güvencesi!” gençlere bizler hangi güvenceyi verebildik?
Uygulanan sistemin çarkları arasında öğütülüp giden, çocukluğu gibi gençliğini de yaşayamayan, gerek sistemden kaynaklı, gerekse aile içi her türlü baskı, şiddet ve yasakla karşı karşıya olan gençlere hangi yüzle” bayramınız kutlu olsun” diyeceğiz.
Siyasi partilerin ayak işlerini layık gördüğü, sermaye için ucuz iş gücü olarak görülen eğitim alamamış gençlerin durumu çok daha vahim.
Yaşamdan istediğini, hak ettiğini alamayan gençlerin her türlü kötü alışkanlıklara yönelmesi mümkün olduğu gibi, uyuşturucu ve fuhuş çeteleri için de çok önemli bir kaynak haline geliyorlar.
Sistemden kaynaklı bu açmazların yanında aile büyükleri olarak bizler de onları tanımak, anlamak için yeterince çaba göstermiyoruz.
Kendi elde edemediğimiz, başaramadığımız tüm iş ve meslekleri, uğraşları onlardan istiyoruz.
Hayatı boyunca tek kitap okumamış bir baba, çocuğundan ısrarla daha çok okumasını istiyor.
Kan görmeye bile dayanamayan bir genci inatla Tıp Fakültesine göndermek isteyen, hiçbir yeteneği olmamasına karşın bale, piyano kurslarına zorlanan gençleri kendi gerçekleştiremediklerini yapmaya zorlayan anne- babalar mı kutlayacak gençlerin bayramını?
Oysa azıcık anlamaya çalışsak onları; gençlerin karakteristik özellikleri gereği biraz aceleci, biraz hırçın, biraz duygusal, daha çok da heyecanlı, yani delikanlı olduklarını bilmek için kahin olmaya gerek yok.
Önemli olan, onları tüm bu özellikleriyle kabul edebilmek, kendimize benzetmeye çalışmamak.
Bizlerin yaşadığımız tüm sıkıntıları, güçlükleri onların yüreklerinin ta! derinliklerinde hissettiklerini, nasıl vicdan sahibi olduklarını anlayabilmek için onlara güvenmek zorundayız.
Yaz-boz tahtasına çevrilen eğitim sisteminin tüm aksaklılarının günahını gençler çekmek zorunda mı?
İçinde bulunduğumuz şu felaket günlerinde sınavlarla ilgili, onların fikrini almadan iki ayda üç kez karar değiştiren bu yönetim mi kutlayacak gençlerin bayramını.
Gençlik ve Spor Bayramının başına Atatürk’ü anma sözcüğünü de ekleyen darbeciler ne kadar anlamışlar ki Atatürk’ü?
Atatürk’ün tüm dünyaya duyurduğu “Dünyada Barış” fikrini rafa kaldırıp, neredeyse tüm komşularımızla kavgaya tutuşan iktidara güven duymayan gençleri nasıl sorumlu tutabiliriz?
Öte yandan daha annesinin kucağında Suriye den kaçıp Türkiye ye sığınan çocuklar şimdi genç oldular.
Doğal olarak onlarda parasız eğitim ve sağlık hizmeti, iş güvencesi isteyecekler.
Bu gençleri yarın bir Suriye mafyasının eline teslim etmek istemiyorsak, tüm siyasi önyargıları bir kenara bırakıp gerekli önlemleri almak ve onlara karşı empatiyle yaklaşmak zorundayız.
Böylesine zorlu ve çelişik günlerde kimileri de çıkıp yeniden gençleri ideolojik kalıpların içine sokmaya, ırkçı, ayrımcı, bölücü söylem ve eylemlerin içine çekmeye çalışıyorlar.
Her zamankinden daha çok birlik ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde emek eksenli, insan odaklı, bilimin yol göstericiliğinde, özellikle de gençlerin içinde aktif olarak yer alacağı yeni bir dünya düzeninin kurulması için çaba göstermeliyiz.
Gençlere şirin gelecek şova dönük projeler yerine acilen onların eğitim ve iş sorunlarına çözüm getirecek politikalara yönelmeliyiz.
Çizdiğim bu karamsar tabloya rağmen gençler, yine de umudumuz sizlersiniz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020