Ayhan ONGUN
Hiç kimse bir insanın kendine verdiği zarardan daha fazlasını ona veremezmiş. Başkasının size vereceği zarara ya da kötülüğe karşı kendinizi kollar, önlem alabilirsiniz ama farkında olmadan kendinize yaptığınız kötülüğü, bir başkasının önleme olanağı yok.
Hayatta hiç umudu kalmayanlar ya da çevresinde yaşanan kötülükleri görmek istemeyenler, mil çekerlermiş bir zamanlar gözlerine.
Şimdilerde bu acı veren, herkesin cesaret edemeyeceği bir iş ya, kolayını bulmuşlar. Yumuyorlar, gözlerini ve sonra da görmüyorum, göremiyorum, diyorlar; kendilerini aldatıyorlar. Çünkü hayatta en kolay iş, kendini aldatmaktır.
Hani bir zamanlar; o kadar çok bilgi, belge, kanıt ve itiraflar orta yerde dururken ”nerde bu Ergenekon, gidip ben de üye olayım” demişti ya birileri. Derin devlet yapılanmasının medya taşaronuna “yalçın kaya gibi sağlam” diye sahip çıkmış, işler hepten ayyuka çıkınca da unutuvermişlerdi.
Şimdi de devletin kırmızı çizgilerine” benim vazgeçemeyeceğim önkoşullarım” diye sahip çıkıyorlar.
CHP nin aslında bir konuda kararını vermesi ve bunu da hem kendi parti tabanına, hem de kamuoyuna açıklaması gerekir.
Eskiden olduğu gibi devlet partisi olmaya devam mı edecek, yoksa gerçek anlamda bir sosyal demokrat parti olabilmek için kendini yenileyecek, çağın koşullarına uygun, evrensel ilkeleri mi savunacak?
Statükonun partisi eleştirilerine karşı çıkanlar her ne hikmetse, devletin kendisini bireylerden korumak adına koyduğu kurallara, kırmızı çizgilere sahip çıkıyorlar.
Hani hiçbir ön koşul olmadan, hiçbir dayatma olmadan oturaktınız masaya? “Mış gibi yapan ucuz kahramanlar” misali, toplumun büyük çoğunluğunun istediği yeni anayasayı istiyormuş gibi yapıp, masadan kaçmanın yolunu arıyorsanız boşuna heveslenmeyin.
Artık kimse bu tür ucuz numaraları yutmuyor!
Başlangıçta “bu meclis anayasa yapamaz, kurucu meclis gerekir” diye karşı çıkan Süheyl Batum, ardından yeni anayasaların ancak özel durumlarda, örneğin darbeler sonrası yapıldığını söyledi.
Orduya;“Yeni bir anayasaya ihtiyacımız var, ne olur bizi fazla hırpalamadan şöyle kolayından bir darbe yapıverin de ardından da biz yeni anayasamızı yapalım “diyemeyeceğimizi geçte olsa anlayan sayın anayasa profesörümüz, şimdilerde anayasa uzlaşma kuruluna ayar vermekle meşgul.
Şimdi ben sade bir vatandaş olarak böyle düşünüyorsam, geniş halk yığınlarında böyle bir algı oluşacağını görmek bu kadar mı zor?
İşte bu durumlarda mil çekemeyenler, kapatıyorlar gözlerini.
Futbol müsabakalarında, sonra oynayacakları önemli maçları düşünen teknik direktörler; kart sınırındaki oyuncularını oyundan alırlar, takımları zarar görmesin diye.
Görünürde bir dolu yeniliğe imza atmış, bir dolu sosyal projeyi başarıyla gerçekleştirmiş de olsa kimi zaman öyle büyük hatalar, gaflar yapan bir hükümet bu kadar rahat ve bu denli pervasızca yönetiyorsa bu ülkeyi, karşısında güçlü bir muhalefet olmayışındandır.
Muhalefet etmeyi beceremeyenlerin iktidar olma şansı yoktur.
Hiç kimsenin ülkenin ne bayrağını, ne başkentini, ne de cumhuriyet rejimini değiştirme gibi bir niyeti, iddiası yokken bu telaş, bu kompleks, bu keskin karşı duruş niye?
Niyedir bu anlamsız itirazlar, devleti bir tabu gibi gören zihniyet nasıl kurtarır kendini; vesayetin, statükonun boyunduruğundan?
12 Eylül yönetiminin tüm izlerinden arınmış, yeni, sivil, halkı önemseyen, bireyi devlete karşı koruyan, demokratik bir anayasa yapma fırsatını iyi kullanarak, halkla buluşmak, ona dokunmak, halkın partisi olmak varken, hala o geleneksel devletçi anlayışta ısrar niye?
Türkiye de gerçek anlamda bir demokrasinin varlığı için öncelikle etrafımıza bakmayı, baktıklarımızı görebilmeyi ve yorumlamayı, beyinlerimizi özgürleştirmeyi öğrenmeliyiz.
Eğer bizler, yeni anayasanın en temel ögesi bireyler olarak işe kendimizden başlamazsak, yine her zaman olduğu gibi o lider egemen siyasi partilerin ihtiyaç duyduğunda kullanıp atacakları birer özne olarak kalırız.
O zaman da cesaret edip kendi gözlerimize mil çekemediğimiz için birbirimizin gözlerini oymaya başlarız.
İsterseniz önce işe şu gözlerimizdeki çapakları temizlemekle başlayalım. İnanın o zaman dünya da insanlar da, doğadaki tüm canlılar da öyle güzel ve farklı görünecekler ki, önce şaşıracak ama emin olun sonra daha mutlu olacaksınız.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020