Ayhan ONGUN
Yaklaşık dört yıldır Bodrum’da yaşıyorum ve olabildiğince sosyal ve siyasal yaşamın içinde bulunmaya, yakından takip etmeye çalışıyorum.
Yaşamım boyunca da örgütlü mücadeleden kopmamış biri olarak Bodrum’ da da kendimi ait hissedeceğim örgütlülükler, sosyal, kültürel siyasal platformlar aradım.
Bu süreç içerisinde de okuyan, yazan, düşünen ve düşündüklerini açıkça söyleyen biri olarak hep açık olmaya çalıştım. Kitabımın adından da anlaşılacağı üzere “köşeli yazılar” yazdım. Sonuç olarak ne düşündüysem onu söyledim, ne söylemişsem bilin ki, onu düşünmüşümdür.
Bodrum da olduğu kadar değişik illerdeki yerel gazete ve dergilerle internet medyasında halen yazmaya ve Bodrum’un tek televizyon kanalı Kent Tv. de AÇIK GÖRÜŞ isimli bir tartışma programı yapmaya devam ediyorum.
Bütün bunları Bodrum gündemine ne kadar yakın olduğumu belirtmek için yazdım. Bizim alışık olduğumuz siyaset tarzının dışında Bodrum’ da aktif siyasetin içinde yer alan kimle konuşsam hep” bu kişi böyle söylüyor ama acaba aklının gerisinde ne var, asıl gerçek fikri nedir?”diye kendime sormadan edemiyorum. Doğrusu bu durum beni hem rahatsız ediyor, hem de müthiş yoruyor.
Televizyon programlarında siyasi görüş ayrımı yapmadan herkese ve her düşünceye objektif davranmaya, eşit mesafede yaklaşmaya özen gösteriyorum. Ancak doğal olarak çağının tanığı, çevresinde yaşananlara karşı duyarlı bir yurttaş olarak benim de kendime göre yorumlarım, gözlemlerim ve siyasi fikirlerim var kuşkusuz. Yeri geldiğinde de hiç çekinmeden bunları ifade etmeye çalışıyorum.
Özellikle de konuklara sorulabilecek her türden soruyu, hiçbir önyargı ve etki altında kalmadan özgürce sorma hakkım olduğunu ve bunu gerçekleştirdiğimi düşünüyorum.
Basın ahlakı ve medya sorumluluğu da bunu gerektirir.
Benim tüm özenime ve içtenliğime karşın yazdıklarımdan, sorduklarımdan rahatsız olanlar mutlaka vardır, bunları çok doğal karşılıyorum. Kabul edemediğim, iki yüzlülük, yalakalık, yağcılık yapanlar ve özellikle de kendi kişisel hırs ve çıkarları için yalan söyleyen, başkalarını kullanmaya çalışan, siyaseti bir rant aracı olarak görenlerdir.
Daha da kötüsü, kraldan çok kralcı davrananlar, başkanlarına, ağabeylerine, ağa babalarına koşulsuz biat edenler ve kendi görüşlerini mutlak doğru kabul edip, başkalarına dayatmaya çalışanlar.
Bir kesim daha var ki, onların kahrı hiç çekilmiyor.”bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar.” Gerçi onların bu durumundan oldukça memnun olanlar, hatta bu durumdan yararlanarak o kitleyi kendi siyasi hedefleri ve sokaklara taşan ego tatminleri için kullananlar da var.
İktidar partisi olarak AK Partiyi eleştirdiğinizde o kesimden rahatsız olanlar olduğu gibi, aksine yaptığı olumlu bir uygulamayı yazdığınızda bizim endişeli modernler hemen saldırıya başlıyor, ne AKP liliğiniz kalıyor, ne dönekliğiniz. Masum ve sivil insanlara yönelik PKK saldırılarından söz ettiğinizde milliyetçi Kürt yurttaşlarımız başlıyorlar anlamsız tepkilere.
Ülkemizde gündem öyle hızlı gelişiyor ve o kadar çabuk kitleler yönlendiriliyor ki, çoğu zaman olayların hızına yetişemiyorsunuz.
Üstelik de hangi yazıya, hangi kesimden, hangi tür tepki gelecek gibi bir toplumsal baskı altında yazmak ya da görüşlerinizi açıklamak zorundasınız.
Bugün basına yansıyan bir haberden örnekle yazımı bitirmek istiyorum.
CHP içerisinde inanılmaz bir çıkış yapan ve yaptığı şovlarla kısa sürede parti tabanının müthiş gönlünü kazanan sayın Muharrem İnce yine çok ince bir çıkış yapmış.
Öğretmenlikten gelme bir alışkanlıkla yüksek ses tonuyla konuşunca sınıfa daha çok hakim olacağını düşünen öğretmen edasıyla hem parti içi muhalefete, hem de parti tabanına ayar vermeye çalışıyor
Parti içi muhalefeti”AKP’ yle savaşı zaafa uğratmaya çalışmakla” suçlamış. Ve devam etmiş sayın vekilimiz.”CHP liler ikiye ayrılır. CHP lilerle kavga eden CHP liler, AKP lilerle kavga eden CHP liler. Ben AKP lilerle kavga eden CHP lilerdenim.Parti içi konuları asla basınla paylaşmam.”
Dikkat ederseniz hep yüksek perdeden, üstenci bir tavır ve savaş, kavga sözcükleriyle donanmış bir söylev.
Şimdi ben bu tavrı eleştirirsem CHP liler kızacak, hele de Muharrem İnce fanatikleri hepten küplere binecek, öte yandan ulusal basında çarşaf çarşaf yayınlanan, görsel medyada haber yapılan bir konuyu, üstelik de program öncesi başkanın kendisine hatırlatarak sorduğumuz halde başkanın fanatikleri tehdide varan ifadelerle yorumlar yapacak, eski bir gençlik liderinin konuşmasını beğenmediğiniz zaman en yakın bildiğiniz eski dava arkadaşlarınız gücenecek………………
Yazımı CHP de yaşanan son gelişmelerle bitirmek istiyorum.
Nisan ayında yapılacak ilçe kongresine yönelik delege seçimleri tamamlandı. Delege seçimlerinin yapılması sırasında takınılan tavırlar ve delege ağalığına ilişkin görüşlerimi daha önce yazmıştım.
Şimdi yapılacak ilçe kongresinde, oylarıyla önümüzdeki en yakın yerel seçimlere partiyi hazırlayacak yönetimi seçecek delegelere sormak istiyorum. Nasıl bir yönetim, nasıl bir başkan istiyorsunuz? Kriterleriniz nedir? Adı geçen başkan adaylarının birbirinden farkı nedir ki, birini diğerine tercih edeceksiniz.
Kesin adayların kim olduğunu bilmediğim gibi, alternatif adayların kişiliğine yönelik en küçük bir sözüm yok. Ancak ben delege olsam başkan adaylarına sorardım.
Nasıl bir CHP istiyorsunuz?
İktidarı hedefleyen, parti içi demokrasiye saygılı, demokrasi ve özgürlükleri hedef alan yeni, sivil bir anayasanın yapılmasını savunan, Kürt sorununda barışçı çözümlerden yana olan, darbelere ve darbecilere karşı olan, evrensel sosyal demokrat ilkeleri hayata geçirecek bir CHP mi?
Yoksa, vatandaşa karşı devleti ve onun köhnemiş kurumlarını savunan, vesayet sisteminin ve statükonun devamından yana olan, hiç sorgulamadan Ergenekoncuların yanında duran, yalnızca AKP karşıtlığı ve laiklik üzerinden muhalefet yapan, gelişen ve değişen dünyaya, üretim ilişkilerine ve toplumsal beklentilere uygun politikalar, projeler üretmek yerine tüm enerjisini kısır tartışmalar, polemikler ve kurultaylarda harcayan, değişime kapalı bir CHP mi?
Hem ülkedeki gelişmelere, yenilikçi politikalara, hem de barışa, huzura, iktidara susamış parti tabanının beklentilerine cevap verebilecek; basit, ucuz, kişisel hesaplar yerine partiyi büyütmeyi, üyelerini eğiterek gelecek zorlu günlere hazırlamayı, iktidar için kendi örgütlü gücüne güvenen kadrolar yetiştirmeyi amaç edinen bir CHP ‘ye ülkemizin bu gün her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı vardır.
İşte delegelerin; bu ihtiyacı gözeten, sabırla ve inatla parti içi barışı sağlamaya çalışan, tüm görüş ve değerlendirmelere açık, ideolojik bilinç ve kararlılıkta bir ilçe başkanını tercih etmeleri ve seçmeleri gerekir.
Sandığa giderken ceplerine sokuşturulan, görmelerine bile izin verilmeyen listeleri onaylayanların belirlediği delegasyon yapısının böylesine duyarlı davranmasını eklemek biraz saflık olsa da ben böyle bir CHP ve bu ilkeleri savunabilecek bir ilçe başkanı ummak istiyorum.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020