Ayşe Böhürler
Ceren Damar cinayeti acının yanında hepimizi düşünceye sevk etti. Katilin de maktulün de gencecik insanlar olması, etrafımızda öfkesini yenemeyen bir alay gence sürekli tesadüf etmemiz, sorunların çözümünü şiddette arayan gençlerin çoğalması vahim bir sorun olarak birçok yerde karşımıza çıkıyor.
Üstelik gençlerin birebir ilişkilerinde ‘şiddet meyli’ ciddi bir sorun olarak algılanmıyor. Psikopat görünmek, deli olmak, çılgınlık yapmak, başkalarının hayatını umursamamak gibi özellikler gençlerin arasında kıymetli nitelikler olarak karşılanıp saygı görüyor. “Abi adam psikopat ne yapsın” lafını yüzlerce kez duymuşumdur.
Geçenlerde bir uçak yolculuğunda yanımda oturan bir gencin tuhaf halleriyle başlayan bir sohbetten çok etkilendim. Görevinden ziyade sosyal ilişkilerini kurma biçimi dikkatimi çekti. Bir yakınının düğününden geliyordu ve bu vesileyle nişanlısından filan açılan konuda; nişanlısını dövdüğünü ama kızın hala onu sevdiğini, bırakamadığını rahat rahat anlatması dikkatimi çekti. Bundan olayı bir ıstırap duymuyordu. Dayak hadisesini kendi karakterinin bir parçası olarak görüyordu. Ayrıca bunun kendi öfkesini kontrol edememe hali olmasının ötesinde sevdiğinden kaynaklandığına inanıyor, aile terbiyesini buna örnek gösteriyordu. “Babam da beni çok döverdi, dövmeseydi şimdi kim bilir nerelerde olurdum. Bak adam oldum!” diyerek dayağın bir hak olduğunu savunuyordu.
Yolculuğun ilerleyen zamanlarında devam eden sohbetimizde onu dinlerken, kurbanın çift taraflı olduğunu düşünmeden edemedim. Toplumda şiddeti normalleştiren, erkeğe yakıştıran, hoş gören nüvelerin ilki ailede atılıyor.
Tabii bu tek başına bir etken değil. Sonrasında toplum devreye giriyor. Bu durumu onaylıyor. Diziler, filmler, oyunlar çocukluktan itibaren zihin dünyasını şekillendiriyor. Kahramanlar hep cezalandırıcılar. Bu durumun çocuklara okuduğumuz masallara, birlikte oynadığımız oyunlara kadar inen bir boyutu da var. İyi insan olmanın ahmaklık olduğu bir toplumsal kabul sağlıyorsa karşıdakini suçlamadan önce oturup düşünmeliyiz.
Diğer taraftan kişisel hastalıkları çocuk eğitim almaya başladığında tespit eden, eğitim sürecini ona göre yapılandıran bir rehberlik mekanizmasının olmamasını da ekleyebiliriz. Kim bilir kaç kez bu genç benzer davranışlar göstermiştir. Ancak belli ki öğrenciyi “müşteri” olarak gören üniversite buna ses çıkarmamış, kayıt düşmemiş ve kimseyi uyarmamış. Bu bir sistem sorunudur.
Kabadayılığı, külhanbeyliği seven bir erkek grubu var. Bu hep oldu ve olacak. Ancak bunu kötülüğün ve şeytanın maşası haline gelmekten ayırt etmek gerekiyor. Bunları yapmadan da izlenir diziler filmler yapmak mümkün. Kitle iletişimin imkanlarını kullanarak iyiliğin tohumunu ekmenin yollarına bakabiliriz.
Bu vesileyle Ceren’in ailesine, eşine sabırlar diliyorum. Arkasında derin bir hüzün bıraktı. Elbette bu durumu kabullenip oturmayacağız. Benzer vakaların yaşanmaması için ne gerekiyorsa yapılmalı.
Bugünün bireyi dalgalar üzerinde sallanan şamandıra gibidir.
Elbette bunlar dünden bugüne hemen olmadı.
Ortega, ta 1930’da kitle bireyini şöyle tasvir etmişti. “Kendilerinden hiçbir belirli şey istenmeyen: yaşadıkları anı olduğu gibi yaşayıp mükemmelliğe doğru en ufak bir çaba göstermeyen, kısacası dalgalar üzerinde sallanan şamandıra gibidir…”
Malum, yarın Türk Kahvesi’nde konuğum Prof. Dr. Nabi Avcı. O vesileyle 1990’lı yıllarda okuduğum “Enformatik Cehalet “ isimli kitabını yeniden okudum ve konuların bir yüzyıldır tartışıldığını gördüm. Brenda, Ortega gibi kitle ve kitle iletişim araçlarının toplum ve birey üzerindeki etkisini araştıran düşünürlerin 19. yüzyılın sonundan başlayarak ileri sürdükleri tezler bugüne işaret ediyor. Bu değişim aydınından politikacısına herkesi kuşatıyor. “Erasmus, Kant, Renan gibi eski filozoflar insanlık ve adalet adına kitlelerin bencil tutkularına karşı koyar ve onları yerli yerine oturturlardı, 19. yüzyıla kadar aydınlar sıradan insanların kendi eylemlerini yüceltmelerine, ondan ötürü kendilerini büyük adam saymalarını önleyebilmişlerdi. Ancak 19. yüzyıl sonunda köklü bir değişiklik ortaya çıkmış, aydınlar politik tabuların egemen olduğu oyuna bulaşmışlardır. Diğer taraftan bireyi oluşturan dünyalar da farklılaşmış. Travmatik baba deneyiminin yerini alan aile dışı kaynaklarda türetilen imajlar olmuş. Eskiden toplumda geçerli olan kurallar ve dengeler her birey tarafından kendi kişisel ve dolaysız dünyasında öğrenilirken günümüzde ekonomik, siyasal ve kültürel tekellerin belirleyiciliğine terk edilmektedir. Eskiden aile içinde şekillenen kimlik şimdi aile dışı etmenlerle şekillenmektedir. Bu şartlar altında artık istenilen değerleri yetenek, dayanıklılık, kişilik, düş ve romans… gibi konularda eğitim veren ve yayanlar artık aileler değil kitle iletişim uzmanlarıdır. Artık roller değişmiş; her şeyin en doğrusunu bilen baba değil evlat olmuştur.
Herbert Marcuse bu durumu bireyin manevi dünyasının kalmaması ile açıklıyor. Birey üzerindeki etkisini şöyle özetliyor. ‘Bilinci koordine edilmiş, mahremiyeti ortadan kaldırılmış, duyguları uyuşum içinde kaynaştırılmış olan bireyin kendi suçluluk duygusuna karşı geliştirebileceği kendi vicdanına göre yaşayabileceği bir manevi dünyası kalmamıştır artık...”
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2020
29.06.2019
13.04.2019
30.03.2019
9.02.2019
26.01.2019
19.01.2019
12.01.2019
5.02.2019
29.12.2018