Ayşe Böhürler
Toplumsal Cinsiyet” meselesi, dünyada bizdeki tartışma odağından farklı bir noktaya gelmişse de bizde hala kendisini yenileyemeyen argümanlarla tartışılmaya devam ediliyor. “Toplumsal cinsiyet” meselesi elbette batılı bir bakış açısını taşıyor. Elbette feminizmin yerleştirdiği bir kavram. Elbette bugün hayatımıza nüfuz eden birçok şey, yaşam biçimlerimiz, ev yaşantımız, ticaret yapma şeklimiz, alışkanlıklarımız gibi batıdan ithal içerikleri barındırıyor. Tam tersinin de gerçekleşmesi zaten mümkün değil-di. Asr-ı saadet gibi bir zaman aralığı dışında kadın meselesinde dünyaya örnek teşkil edecek bir dönemi de tarihler kaydetmemiş. Varsa da nostaljik söylemlerin içinde gerçekle bağı kopuk. Kadın hakları ya da toplumsal adaleti sağlamak konusunda örnek ve bu konulara başka yerden bakmayı mümkün kılacak bir toplum modeline sahip olduğumuz söylenemez.
Kadın meselesi en gerçekçi olmadığımız konulardan birisi. Kadın hakları konusunda kazanımlar geriye döndürülemez. Döneceği bir yer de yok ayrıca. Sanayi devrimi, iletişim devrimi, internet devrimi derken artık “toplumsal cinsiyet” meselesi başka bir fazda konuşulmaya başlandı. Cinsiyet inşası meselesi inançlarımıza değerlerimize ne kadar aykırı olsa da insanlık için bir felaket olsa da artık geri dönüşü yok. Ülkenin çocuklarını fanusa koyup saklamak da mümkün değil. Sadece aklımızı başımıza alıp bu meselenin insanlık için oluşturduğu tehlikeye ilişkin doğru dürüst bilgi, yorum ve bir gelecek öngörüsü içinde strateji üretebiliriz. “Kendini yenilemeyen söylem” kısmına şerh olarak bunları yazıyorum. Toplumda hiçbir şey dünden bugüne bir anda olmuyor.
Tarihe dönmek mümkün değil, ki o da bu konuda pek parlak değildi. Küçük bir örnekle bakalım. Mesela kadınların köle olarak satılmasının son verilmesine ilişkin talepler 1830’da yani batılılaşma ile başlıyor. Tanzimat döneminde Hatt-ı Hümayun’un içinde yer alıyor. Bu konuda en az dört padişah köleliği yasaklayıcı yasa çıkarıp bunu toplumdan kaldırmaya çalışıyor. Nihayetinde Abdülmecid 1847’de köleliği yasaklıyor ve esir pazarını resmen kaldırıyor. Bu arada uluslararası gelişmeler de bizi bu yönde karar almaya itiyor. 1856’da imzaladığımız uluslararası bir anlaşma ile (Brüksel Konferansı) önce zenci köle ticareti, 1855’de ise Çerkes köle ticareti yasaklanıyor. Bu yasağın uygulamaya geçmesi, köle ticaretinin tam anlamıyla yok olması 1908’de gerçekleşiyor.
Bu dönem Osmanlı’da kadınların hakları için mücadele ettikleri, yıkılmakta olan bir imparatorlukta ayakta kalmak, yeni bir toplum kurmak için çaba sarf ettikleri yılları da kapsıyor. Dünya feminist kongresine Müslüman kadınlar daha Cumhuriyet filan kurulmadan önce gidiyorlar ki Cumhuriyet’in kadın söylemi de ayrıca feminist hareketin içinde bir eleştiri konusudur. Özetle parlak bir kadın tarihimiz olduğundan söz edemeyiz. Dünyadaki her toplum gibi biz de aydınlanma, sanayi devrimi, iletişim devrimi, internet devrimi derken birçok şeyden iyi veya kötü etkilendik. Bu kavramlar hayatımızın içinde artık. Dışarı çıkarmak mümkün değil. İnsan ve topluma sirayet eden zararları düzelteceksek de buradan bugünden başlamalıyız, Gaz –toz bulutundan değil. Kadın ve Erkeği Saygın Kılmak İçin Ne Kadar Çaba Sarf Ediyoruz…
Toplumsal cinsiyet kavramsallaştırması batı kaynaklı elbette ve elbette içinde yeni bir cinsiyet ve toplum inşasını da barındırıyor. Hristiyanlığın kendi hikayesinin çatışmalarının izlerini taşıyor. Dini tamamen hayattan çıkaran bir zihniyeti ve insanı da inşa ediyor.
Cinsiyetin yeniden inşa edilebilecek bir olgu olarak görülmesi, bunun çocuk doğduğu andan itibaren ailesi tarafından yönlendirilmesi, bütün toplumsal kabullerin reddini de beraberinde getiriyor. Ancak buna karşı tepkilerimiz olanı değiştirmeye değil kendimizi rahatlatmaya yönelik. Gerçek Hayat’ta Cihan Aktaş’ın yazısı buna farklı bir pencere açıyor. “Dini dünya görüşünün terbiyesi aileye yaslanır, ütopyalarınki ise komünlere; Aliya hatırlatmıştı. Dünya başını almış gidiyor olabilir. Biz Müslümanlar kendi varlığımızı sağlamlaştırmak için neler yapmaktayız?
Kadınlarımızın ve erkeklerimizin cins olarak saygın ve muteber kabul edilmek için maruz kaldıkları toplumsal dayatmalar üzerine ne kadar düşünüyoruz?”
Erkeklik Kimliği - Rol Model- Konusunda Gençlerde Kafalar Karışık…
Çalışmalarını uzun süredir istikrarla sürdüren, fikri gelişmeye büyük önem veren bir kadın derneği olan Hazar’da dün Sinay Avşar isimli bir araştırmacının “Toplumsal Cinsiyet Rolleri Açısından Türkiye’de Erkeklik İnşası” isimli bir sunumu vardı. Doğrusu toplumsal cinsiyet tartışmalarında kadına ve anneye odaklanılıyor. Erkek kimliği özne ve nesne olarak incelenmiş durumda değil. Oysa erkek kimliği de toplumsal değişimlerden büyük pay aldı. Bu konuyu Avşar’dan bir alıntıyla bitirmek istiyorum. “Kız ve erkek çocuk için sağlıklı cinsel kimlik kazanımı için baba rolü hayati önem taşıyor. Babanın evde ve çocukların dünyasında etkin olmadığı, sorumluluk alanının dışında durduğu bir durumdan yani babasız bir toplumdan bahsediyoruz... Dolayısıyla erkeklerin nasıl bir rol model oluşturacağı ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Genç nesil erkeklik üzerine üniversite gençleri ile yaptığım saha çalışmasında erkeklerin, aile olma, evlilik ve babalık kavramlarına dair ciddi bir beklenti ve hayallerinin olmadığını gördüm. Gelecek beklentilerinde iyi bir iş, eğitim, hızlı bir meslek kazanımı, kariyer, para ve statü ilk sıralarda yer alıyor. Ancak aile kurma, baba olmaya mesafeli hatta bundan aile yükümlülükleri ve sorumluklarından dolayı korkan bir düşünce biçimi yaygınlık kazanıyor. Öte yandan erkek olmanın doğuştan gelen ayrıcalıkları ve üstünlüklerinin olduğu düşüncesi yaygın. Kimlik açısından nasıl, ne şekilde bir erkeklik biçimi ortaya konulacağı konusunda da kafaları çok karışık… “
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2020
29.06.2019
13.04.2019
30.03.2019
9.02.2019
26.01.2019
19.01.2019
12.01.2019
5.02.2019
29.12.2018