Ayşe HÜR-Taraf yazıları
Usame bin Ladin’in öldürülmesiyle başlayan tartışmalar, epeydir aklımda olan garbiyatçılık konusunu açmak için uygun ortam hazırladı diye düşünüyorum. Çağdaş yazar Partha Chatterjee’ye göre garbiyatçılık ‘Doğu’ diye tanımlanan bölgenin entelektüellerinin Batı’yı algılama tarzı olan ‘tersine şarkiyatçılık’ diye nitelenebilir. Şarkiyatçılık terimi ise, Filistin kökenli ABD’li düşünür Edward Said’in 1978’de yayımlanan Şarkiyatçılık adlı eseriyle ilgi alanımıza girmişti. Özetle söylemek gerekirse, Said’e göre Rönesans’tan bu yana Avrupalılar Şark’ta direniş görmeden bulunma şansına sahip oldukları için Şark’ı gözlemlemişler ve yazmışlar, Şark zorbalığı, şaşaası, acımasızlığı, şehveti, mezhebi, felsefesi, bilgeliği gibi başlıklarda sadece belli bir coğrafyaya ait olduğu düşünülen karmaşık bir fikirler dizgesi oluşturmuşlar ve bunlara dayanarak Şark’a egemen olmuşlardı. Yani şarkiyatçılık bir bilgiiktidar ilişkisiydi ve bu ilişki ve bu ilişkiyi kuran söylem tek yönlü, tutarlı ve sürekliydi.
Said eleştirisi
‘Tersine şarkiyatçılık’ terimi ise ilk olarak Suriyeli filozof Sadık Celal el-Azm tarafından Edward Said’i eleştirmek için kullanıldı. Azm, farklı toplumları incelemenin (özelikle şarkiyatçılar için) kasten kötü niyet taşıdığı hakkındaki Said’in düşüncesini reddediyor, kendisininkinden farklı olan kültürleri ve toplumları inceleme arzusu hemen hemen bütün toplumlarca paylaşılan genel bir eğilim olduğunu söylüyordu.
Said’e yönelik eleştirileri bir yana bırakarak devam edersek, İranlı siyaset bilimci Mehrzad Boroujerdi, ‘tersine şarkiyatçılığı’, Doğulu entelektüel ve siyasi seçkinlerin ‘doğru’ ve ‘gerçek’ kimliklerini yeniden ele geçirme ve nihayet kendilerine mal etme iddiasıyla kullandıkları bir söylem olarak tanımlıyor ve garbiyatçılığın tanım icabı İslamcı düşüncelerin harcında bulunduğunu ileri sürüyor.
Haçlı Seferleri ve Nahda
Garbiyatçılığın ortaya çıkışıyla ilgili başka yaklaşımlar da var. Bunlarda birine göre garbiyatçılık esas olarak Müslüman dünyanın Batı ile ilişkilerinden doğmuştur. Örneğin Amin Maalouf, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri adlı eserinde Arapların, bütün Haçlı Seferleri boyunca, Batı’dan gelen yeni fikirlere direndiklerini söyler. Ona göre bu saldırıların en kötü etkisi Arapların kendi içine kapanmasıdır. İstilacı açısından, fethedilen halkın dilini öğrenmek bir beceri iken; yenilenler için fatihin dilini öğrenmek bir uzlaşma, hatta bir ihanettir. Böylece çok sayıda Frenk Arapça öğrenirken, ülke halkı, birkaç Hıristiyan’ın dışında Batılıların dili karşında kayıtsız kalmıştır. Haçlı seferleri, Batı Avrupa için ekonomik ve kültürel gelişmenin önünü açarken, Doğu’da Müslüman topraklarda engellenemez bir gerileme dönemi başlatmıştır. Bu tarihten itibaren gerek küçük Müslüman devletlerinin birbirleriyle olan mücadeleleri, gerekse batıdan Frenklerin ve doğudan Moğolların istilası nedeniyle İslam dünyası kendi içine kapanmıştır. Dayanıksız hale gelmiş, savunmaya çekilmiş ve hoşgörüsüz olmuştur. Bu oluşumlar, Müslüman dünyayı Avrupa’nın sosyal ve ekonomik gelişmesinden uzaklaştırmıştır.
Arap-İsrail çatışması
Gerçekten de, Osmanlı’nın çöküş döneminde, Osmanlı hâkimiyetinde yaşayan ve devletin güç kaybetmesinden rahatsız olan Arap entelektüellerin arasında düşünsel anlamda toplumun ve İslam dininin yeniden yorumlanması olarak ortaya çıkan Nahda hareketinin temel sorunsalı Müslümanların aynı zamanda hem otantik hem de modern olabileceğiydi. Nahda düşünürleri mücadelelerini esas olarak üç biçimde yürüttüler: Birincisi gelenekçiliğin dar yorumlarını aşmak için Kuran’a ve sünnete dönüldü. İkincisi parçalanması muhtemel Osmanlı İmparatorluğu sonucunda ortaya çıkan milli devletlere karşı ümmetin bütünlüğünü esas alan bir ideoloji geliştirildi. Üçüncüsü Batı’ya karşı fiziksel direniş örgütlendi. 6 Şubat 2011 günkü yazımda ele aldığım Mısır’daki Müslüman Kardeşler Nahda siyasasının en tipik ve en önemli temsilcisiydi.
Ancak 1948’de İsrail Devleti’nin kurulması ve 1967’de Arap-İsrail Savaşı’nda Arapların Batı’nın uzantısı olarak gördükleri İsrail karşısında büyük bir yenilgi almasıyla, Arap entelektüelleri ciddi bir şok ve şaşkınlık yaşadılar. Yenilgi ‘kendi’ ile karşılaşmayı ‘öteki’ ile karşılaşmadan çok daha sorunlu hale getirdi. Örneğin Lübnanlı yazar İlyas Huri’ye göre, 1967 yenilgisi Arap düşüncesinde ‘bilincin, planlamanın ve benliğin yokluğu’ olarak ortaya çıktı.
‘Garbzedelik’ illeti
İranlı düşünür Celal Ahmed’in 1960’larda garbiyatçılık literatürüne katkısı ‘garbzedelik’ (İng. Westoxification) terimi, yani Batı kültürünün İran kültürünü zehirlemesi kavramı olmuştu. Ahmed şöyle diyordu: “Garbzedelik hastalığından veremden söz eder gibi söz ediyorum. Fakat belki bu hastalık daha çok buğday biti istilasına benziyor. Onların buğdaya içeriden nasıl saldırdıklarını gördünüz mü? Kabuk dokunulmadan kalır. Sadece bir kabuk (...) Tıpkı bir ağacın üstündeki içi boş bir koza gibi. Her neyse ben bir hastalıktan bahsediyorum: Kendisinden çabuk etkilenilen bir çevrede çabucak yayılan bir hastalıktan.”
Üçüncü dünya entelektüelleri arasında İslam’ı bir kurtuluş mücadelesi ve ideolojisi olarak kullanan en etkili ve görüşleri en yayılmış yazarlardan biri olan Ali Şeraiti ise Batı’nın karşısına merkezinde İslam dininin oturduğu otantik bir toplum modeli sunarken, Batı’yı tıpkı Cemal Ahmed’de olduğu gibi zehir, düşman, hastalık metaforlarıyla ele aldı. Benzer şekilde İranlı düşünür Seyyid Hüseyin Nasr’a göre de Batı düşüncesinde önemli bir dönemece işaret eden Rönesans “Greko-Romen putperestliğin manevi açıdan sapkın ögelerini yeniden gündeme getiren, İslam’ın yerini almak üzere dirilen Cahilliye çağının değerler sistemi” idi.
Humeyni’nin katkısı
Bu düşünürlerin fikirlerinin iktidara gelmesi 1979 İran İslam Devrimi’yle oldu. 1980’lere gelindiğinde Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar tüm Arap dünyasında İslam dini siyasi görüşlerin neredeyse tek taşıyıcısıydı. O yıllarda komünist Afganistan, sosyalist Cezayir, devrimci Libya, monarşik Fas, laik Tunus, Batı yanlısı Mısır, bölünmüş Lübnan ya da şeriatla yönetilen Suudi Arabistan olsun, kitlelerin mevcut politikalara yönelik tepkileri ve iktidar talepleri İslam-Batı çatışması şeklinde dile getiriliyordu. Daha sonraki yıllarda Burma, Çad, Etiyopya, Tayland ve Filipinler’de yürütülen halk ayaklanmalarının ardında da İslami motifler yer aldı. Bunlara Türkiye, Hindistan, Endonezya, Malezya ya da Trinidad-Tobago gibi ülkeleri de katabiliriz.
Garbiyatçılığın Batılı kökleri
Garbiyatçılığın kökenini başka yerlerde arayanlar da var. Örneğin Ian Buruma ve Avishai Margalit 2004’te yayımladıkları Garbiyatçılık: Düşmanlarının Gözünde Batı adlı kitaplarında Doğu’nun Batı’yı nasıl ahlaksızlığa, çürümüşlüğe, makineleşmeye indirgediğinin izlerini sürerken, garbiyatçılığı otomatik olarak şarkiyatçılığın karşısına koymuyorlar. Yazarlara göre günümüzde İslamcı köktenciliğin bayraktarlığını yaptığı Batı kentlerinde yaşayanların ruhtan ve ahlaktan yoksun oldukları iddiası, Batı ekonomilerinin açgözlü bir iştaha ile yönlendirildiği ya da finans dünyasını Yahudi komplosunun yönettiği meselesi hiç yeni temalar değil. Hele, 20. Yüzyılda ortaya çıkmış İslami ve/veya Ortadoğulu kavramlar hiç değil. Aksine 15. yüzyıl Reform Hareketi, 18. yüzyıl Alman Romantizmi, 19. yüzyıl Panslavizm’i, 1930’ların faşizmi, nasyonal sosyalizmi ve komünizmi ile 1940’ların Japon Şintoizmi’nin, 1980 sonrasının radikal İslamcılığının ve küreselleşmenin ortaklaşa doğurduğu bir kanser uru, bizzat Batı’nın yarattığı bir çeşit Frankeştayn canavarıdır. Ancak bu canavarın yüzyıllardır çeşitli sosyal, ekonomik, politik, kültürel sorunlarla boğuşan İslam dünyasında kendisine mümbit bir toprak bulduğu açıktır.
1942 Kyoto Konferansı
Yazarlara göre ‘Batı düşmanlığı’ anlamına gelen garbiyatçılık kavramının ilk şekillendiği platform Temmuz 1942’de, yani Pearl Harbour baskınından yedi ay sonra Japonya’nın Kyoto şehrinde toplanan bir konferanstı. Kendilerine ‘Romantik Grup’ adını veren aydınlar ile Budist ve Hegelci filozofların oluşturduğu katılımcıların temel meselesi “Modern ile nasıl baş edeceğiz?” idi. Buradaki ‘modern’ lafı, bizdeki Tanzimat’ın Japonya’daki muadili sayılabilecek Meiji Restorasyonu diye anılan dönem süresince (1868-1912) yaşanan Batı tipi reformlara duyulan antipatiyi sembolize ediyordu. Japon aydınları için o tarihte modern demek Batı demek, ama asıl Amerika demekti. Batılılaşma ise Japon ruhuna işlemiş bir hastalıktı.
Konferans boyunca, Doğu’nun uhrevi kültürünün bütünlüğünü bozan bilginin özelleşmesi ve bilim belasından, Japon toplumunu bir kara delik gibi içine çeken kapitalizmden, toplumu bireylere doğru çözen özgürlük ve demokrasi yalanı gibi kavramlardan söz edildi. Herkes geleneksel Japon kültürünün manevi açıdan ne kadar derin olduğunda, buna karşılık Batı kültürünün ne kadar sığ, köksüz, yıkıcı olduğunda hemfikir oldu. Demek ki gelecekteki savaş Japonlaşma ile Amerikanlaşma arasında geçecekti.
Aslında Batı’yı alt etme fikri o tarihlerde hem Japon Marksistleri hem de aşırı sağcıları arasında çok popülerdi. Yeni olan, bu düşmanlığı devrimci şiddete dökme fikriydi. Bu konferansta şekillenen garbiyatçı söylem, o tarihten bu yana büyük bir içerik değişikliğine uğramadan Usame bin Ladin’le sembolize olan modern cihat akımına kadar etkisini sürdürdü.
» Kozmopolit şehirler
Kökeni ister Malouf’un dediği gibi Haçlı Seferleri olsun ister Buruma ve Margalit’in dediği gibi Batı kültürünün Batılı entelektüeller tarafından eleştirisi, garbiyatçılara göre Batı’nın dört temel özelliği vardır: Birincisi günahkâr, ruhsuz şehir hayatı, erdemli taşra yaşamını zehirler. İkincisi Batı kültürü insanoğlunun kahramanlığı yerine ticarete tapar. Üçüncüsü Batı kültürü ruhunu makineleşmeye teslim etmiştir. Dördüncüsü Batı toplumu inançlarını kaybetmiş sapkınlar ordusudur.
Edward Said’in şarkiyatçılarının, Doğu için kullandığını ileri sürdüğü dilden çok daha düşmanca olan bu dili ve tezleri analiz etmek bir gazete sayfasında çok kolay değil. Bu yüzden sadece bazı noktalara işaret etmekle yetineceğim.
Garbiyatçı suçlamalardan ilkinin, şehirleri “Yahudilerin, Müslümanların ve Hıristiyanların aynı dine (paraya) taptığı mekânlar” olarak tanımlayan Voltaire’den mi ödünç alındığı bilinmez ama Panislavist yazar F. Dostoyevsky’nin kahramanları için St. Petersburg ‘dünyanın en absürd şehri’ idi. Amerika doğumlu, Fransa ve İngiltere eğitimli ünlü şair T.S. Eliot için Antwerp, Brüksel ve Londra çürümüş mekânlardı. Hitler için Berlin yıkılıp yeniden inşa edilmesi gereken ‘aşağılık’ bir yerdi.
Bunların Doğu’daki izleyicileri ise işi lafta bırakmadılar. Komünist Çin’in efsanevi lideri Mao Zetung, 1966’da başlayıp 1969’da biten ama gayrı resmî olarak 1976’ya kadar süren ve milyonlarca insanın yok olmasına neden olan Büyük Kültür Devrimi sırasında şehirleri boşaltırken şehirleri “politik ve ahlaki çürümenin cisimleşmiş hali” olarak tanımlamıştı. Aynı şekilde tarihin tanıdığı en azılı Batı karşıtı olan Kamboçya’daki Kızıl Kmer örgütünün lideri Pol Pot, başta başkent Pnom Phen olmak üzere büyük şehirlerde yaşayan iki milyon kişiyi, bir süre sonra ölecekleri ölüm tarlalarına “Fransız kültürü ile çürümüş şehir” temasını kullanarak sürmüştü. Master tezini bir Alman üniversitesinde ve şehircilik üzerine veren Muhammed Atta için üzerine bir Japon kamikazesi gibi atladığı New York’taki İkiz Kuleler “fahişelerin anası Semiramis’in diktiği” Babil Kulesi’nin izdüşümü idi. Atta’nın piri merhum Usame bin Ladin için ise Kabil, Riyad ve Kahire kokuşmuş oluşumlardı.
» Kahramanın ölümü
Buruma ve Margalit’e göre, garbiyatçıların Batı’ya yönelik ikinci temel eleştirisi olan “kapitalizm insanoğlunun biricik bütüncül ve gerçek varoluş şekli olan kültürü yıkması, onları köksüz, ruhsuz tüketiciler haline getirmesi” fikrinin de asıl sahipleri de Batılı düşünürlerdir. Örneğin I910’lu yılların ünlü Alman sosyal bilimcisi Werner Sombart’a göre özgürlük, eşitlik ve kardeşlik tüccar idealleridir ve bunlar insanları yumuşak konfor düşkünlerine dönüştürür. Konfor düşkünü birini ise bir dava uğruna kahramanlığa razı etmek mümkün değildir. Amerikan deneyimini genel olarak olumlu gören 19. yüzyılda yaşamış Fransız düşünürü Alexis de Tocqueville’in Amerikalılarda gördüğü en büyük eksiklik de bu ‘kahramanlık’ duygusudur. Bu anlamda, Rus intihar bombacıları, Hitler’in fanatisch’leri, Stalin’in kolhozcuları ve Japonların kamikaze pilotları tam bu korkak tüccar ruhuna cevaptı. “Biz kazanacağız çünkü Amerikalılar Pepsi- Cola’yı biz ise ölümü seviyoruz” diyen Afganistanlı Cihad savaşçısı ya da “Kadınlarımız parfümlerini toprağın kokusu ile, mücevherlerini silahlarıyla değiştirdiler” diye övünen El Fetih sorumlusu Batılı öncüllerinin yolundan gitmektedir.
» Bilim safsatası
Garbiyatçı söyleme göre, Batı’nın üçüncü büyük kusuru olan ‘insan ruhunu parçalayan akıl ve bilim safsatasına inanması’ fikrinin mucitleri de Avrupalıdır. Örneğin milletlerin toprağa kök salmış organik oluşumlar olduğunu, dil ve kültürün de milletlerin ruhu olduğunu söyleyen Romantik Alman düşünürü Gotrfried von Herder’e göre ‘soğuk Avrupa dünyası’ evrensel akıla dayalı olduğunu ileri süren felsefe ile donup kalmıştır. Manicilik’teki Yezdan (İyilik) ve Ehriman’ın (Kötülük) Herder’deki karşılığı ‘organik’ ve ‘mekanik’dir.) Balkan milliyetçiliğini de derinden etkileyen Herder’in görüşlerinin, Alman felsefeci F.F. Nietzsche aracılığıyla Rusya’ya, yine Alman düşünürü F.W. Schelling ve Martinik asıllı Fransız düşünür F. Frantz Fanon aracılığıyla İran’a taşındığını biliyoruz.
» Zevk-u sefa düşkünlüğü
Ama garbiyatçılara göre Batı’nın en büyük günahı saf inancın düşmanı olarak ‘zevk ve sefa düşkünü putperestlik’tir. Buruma ve Margalit’e göre bu suçlama ile Puritenlerin Avrupa kültürüne yönelttiği eleştiri arasında akrabalık bulmak mümkün. Özellikle Batılı kadınların yaşam biçimleri günümüz garbiyatçılarında büyük rahatsızlık, hatta tiksinti yaratıyor. Onlara göre Batı ‘sekülerleşme’ adı altında, kutsal olan her şeyin yok edildiği, gücünü barbarlıktan alan “Yeni Cahiliye” dönemini yaşamakta. Örneğin Usame bin Ladin’in hocası Seyid Kutub’u 1948’de Mısır hükümeti tarafından eğitim için gönderildiği New York’ta en çok rahatsız eden şeyler ise ‘şehrin ayartıcı atmosferi’, ‘günlük yaşamın tenselliği’ ve ‘Amerikalı kadınların hayasızlığı’ olmuştu. 2003 yılında Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da toplanan 10. İslam Ülkeleri Konferansı’nda 57 ülkeden gelen binlerce kişiye seslenen Malezya Başbakanı Mahathir Mohamad için “Yahudi lobisi tarafından yönetilen Batı uygarlığı kulamparalığa varan bir seks özgürlüğü, erkeklerle erkeklerin, kadınlarla kadınların evlenmesinin resmen onaylandığı bir çürümüşlük” demekti. Kutub’un ve izleyicilerinin bu modern ‘Cahiliye’ dönemini sonlandırmak için önerdiği yol ise ‘Cihat’tı.
Aşağılık kompleksi
Peki garbiyatçılık, şarkiyatçılığın, Batı’nın ya da yerel despotların açtığı yaralara merhem olabildi mi? Doğulunun kendisini ‘ezilmiş bir masum’ olarak sunma kolaycılığının ardına gizlendiğini ve kimliğini İslam gibi farkları gözardı eden ve tamamen kendine ait özellikler üzerinden kurarak, Batı’ya alternatif oluşturduğunu sandığını söyleyen Edward Said’in bu soruya cevabı kesin bir “hayır” olmuştu.
Ancak bu cevap bile Pakistanlı yazar İbn Warraq’ı ikna etmemişti. Warraq’a göre Said’in Şarkiyatçılık adlı kitabı bütün bir Arap kuşağına kendine acıma sanatını, “kötü emperyalistler, ırkçılar ve Siyonistler olmasa, gene olağanüstü bir durumda olurduk” fikrini öğretmiş; 1980’li yılların İslamcı köktendinci kuşağını yüreklendirmiş; İslam’a yönelik her tür eleştiriyi sessizliğe mahkûm etmiş, hatta bulgularıyla İslami duyarlıkları incitebileceklerinden korkan ve şarkiyatçılıkla yaftalanma riskini göze alamayan seçkin İslam bilginlerinin araştırmalarını durma noktasına getirmişti.
1992 yılında Mukaddime fi ilmi-l’İstiğrâb (Garbiyatçılık İlmine Giriş) adlı bir kitap yazan Kahire Üniversitesi felsefe profesörü Hasan Hanefi’nin, 12-13 Şubat 2002 tarihinde İstanbul’da düzenlenen İKÖ-AB Ortak Forumu’nda özetle “Batı karşısında kendimizi nesne, Batı’yı özne kılıyoruz. Batı’dan özgürlük ve demokrasi gibi kavramları aşırmakla Batı’yı, sorduğumuz sorulara cevap veren bir bilgi kaynağı kılmış oluyoruz. Bu bir hurafedir ve biz sorunlarımızın çözümünü/cevabını yanlış yerde arıyoruz. Bunların çözümü bizdedir, kendimizdedir. Biz çözüm arayışında Batı’yı transfer etmekle meşgulken Batı beni geçmeye devam ediyor. Sonuçta ise aşağılık kompleksine kapılıyoruz” demesine de bir mim koyalım.
Birbirinin ayna görüntüsü değiller ama, şarkiyatçılıkla garbiyatçılığın birbirini besleyen birer kötü fikirler dizgesi olduğu açık. Ancak Atlas Okyanusu’ndan Hint Okyanusu’na uzanan çok geniş bir coğrafyadaki son devrimci kalkışmalara bakılırsa, Müslümanlar çözümün bir avuç cihat savaşçısının terör faaliyetiyle değil halkların siyasi mücadelesiyle geleceğini fark etmişe benziyorlar. Umarım yanılmıyorumdur...
Özet Kaynakça: Edward W. Said, Şarkiyatçılık, (Çev. Berna Ülner), Metis Yayınları, 1999; Amin Maalouf, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, (Çev. M.A. Kılıçbay), Telos Yayınları, 1998; Mehrzad Boroujerdi, İran Entelektüelleri ve Batı, (Çev. Fethi Gedikli), Yöneliş Yayınları, 1996; Celal El-Ahmed, Garpzedeler: Batıdan Gelen Veba, (Çev. B. Tuna), Nehir Yayınları, 1988; Ali Şeriati, Medeniyet ve Modernizm, (Çev. İsa Çakan), Yeni Zamanlar Yayınları, 2005; Ian Buruma&Ashai Margalit, Garbiyatçılık: Düşmanlarının Gözünde Batı, (Çev. Güven Turan), Yapı Kredi Yayınları, 2009; Hasan Hanefi, “Oryantalizmden Oksidentalizme”, Uluslararası Oryantalizm Sempozyumu, (Çev. Hakan Çopur), İ.B.B. Kültür Müd. Yayınları, 2007; Daryuş Şayegan, Yaralı Bilinç: Geleneksel Toplumlarda Kültürel Şizofreni, (Çev. Haldun Bayrı), Metis Yayınları, 2002.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.05.2012
22.04.2012
15.04.2012
8.04.2012
1.04.2012
25.03.2012
18.03.2012
11.03.2012
4.03.2012
26.02.2012