Ayşe HÜR-Taraf yazıları

Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran 4+4+4 Kesintili Eğitim Kanunu TBMM’de kabul edildi. Eğitim yılının ortasında, konunun ilgilileriyle tartışılmadan, altyapısı hazırlanmadan, içeriği hakkında kamuoyuna bilgi verilmeden, komisyonlarda yeterince tartışılmadan, dahası usulüne uygun oylanmadan kabul edilen kanunu, Başbakan Erdoğan 28 Şubat’ın son izini tarihin tozlu raflarına göndermek olarak tarif etti. Bense 28 Şubat post-modern darbesi ile hesaplaşmaya çok önem verdiğim halde, son değişikliğin eğitim sistemimizin sorunlarını gidermek bir yana daha da derinleştireceğine inanıyorum. Yer sorunu yüzünden şimdilik, Neşe Düzel’e konuşan İbrahim Betil (5 Mart 2012, Taraf) ve kaynakçada linkini verdiğim Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) raporunu hazırlayanlarla benzer düşündüğümü söylemekle yetineceğim.
Bu haftanın yazısı, 1923 yılının tam bu günlerinde karanlık bir cinayete kurban giden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey ile onu öldüren Giresunlu Topal Osman’a dair olacak. İlk olarak 2006 yılında Radikal İki’de veBirikim’in internet sitesinde yayımlanan yazılarımda anlattığım bu hikâye, bazılarına göre “CHP ve ona muhalefet edenler” arasında geçer. Bazılarına göre iki şahıs arasında. Bana göre ise “iktidar ve muhalefet” arasında. Çünkü Cumhuriyet tarihimiz gösteriyor ki, zaman değişiyor, iktidarlar değişiyor ama iktidarla muhalefet arasındaki ilişkilerin niteliği pek değişmiyor. 2012 seçimlerinden beri TBMM’ye hâkim olan hava, fena halde 1920’lerin, 1950’lerin, 1970’lerin havasını andırıyor.
***
1884 yılında Trabzon Vakfıkebir’de doğan Ali Şükrü Bey, Bahriye Mektebi’nde okumuş, İngiltere’de deniz hukuku eğitimi görmüş, deniz kurmay binbaşısı iken son Osmanlı Meclisi’ne Trabzon mebusu olarak katılır. Ancak, Meclis’in, 16 Mart 1920’de İtilaf Güçleri tarafından işgal edilip kapatılmasından sonra Ankara’ya geçer. Yeni kurulan Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Milletvekili sıfatıyla vazife alır. Bir süre sonra Mustafa Kemal’e çeşitli nedenlerle muhalefet edenlerden oluşan İkinci Grubun önde gelenlerinden olur.
Kendini yakından tanıyanların ifadesine göre, Ali Şükrü Bey hitabet yeteneği yüksek, kürsüde sözünü sakınmadan konuşan biridir. Dönemin siyaset adamlarından Zamir Bey’e (Damar Arıkoğlu) göre “İyi İngilizce bilir, etine dolgun, uzunca boylu, gözleri miyop, kalın camlı gözlük kullanır, çenesi biraz kısa, hafif elmacık kemikli, sert bakışlı, ifadesi düzgün, iyi konuşan, sözünü dinleten, kendi bildiğinden şaşmayan” biridir. “Hükümet lehine konuşanları dalkavuklukla suçlayan”, “Taassubu hocalardan geri olmayan, kadının serbestîsi şöyle dursun, yüzlerinin açılmasına bile tahammülü olmayan” biridir. Falih Rıfkı Atay da Ali Şükrü Bey’in Meclis’teki muhafazakâr grup içinde “en azılı” olanlardan biri olduğunu söyler. Nitekim 1920 yılında TBMM’nin kabul ettiği Men-i Müskirat (içki yasağı) Kanunu onun işlerindendir.
Tan gazetesi
Dinî konulardaki hassasiyetleri ile dikkati çeken Ali Şükrü Bey 2 Kasım 1922’de Saltanat’ın kaldırılmasından sonraki dönemde, her söz alışında Hilafet’i savunmakla kalmaz, Mustafa Kemal’inHakimiyet-i Milliye gazetesine karşılık Tan gazetesini çıkarır, bir de Hilafet’i savunan broşür bastırır. Aynı dönemde başlayan Lozan Barış Görüşmeleri’nde Türk heyetinin başındaki İsmet İnönü’nün hariciyeci olmamasını sert şekilde eleştirdiği gibi, Meclis çalışmalarını engelleyerek Mustafa Kemal’in tepesini iyice attırır. Hatta 6 Mart 1923 tarihli oturumda Mustafa Kemal’le birbirlerinin üzerine yürürler. Mustafa Kemal’in bir oldubittiyle bu ilk Meclis’i feshederek seçimlere gitmeye karar verdiği günlerde Ali Şükrü Bey birden ortadan kaybolur.
Son olarak 26/27 mart akşamı, Karaoğlan Çarşısı’ndaki Kuyulu Kahve’de dostlarıyla sohbet edip ve nargile içtikten sonra Mustafa Kemal’in muhafızlığını yapan Topal Osman’ın adamlarından Mustafa Kaptan’la kol kola yürürken görülmüştür. Kayboluşunun üçüncü günü kardeşi Şevket Bey, Başbakan Rauf (Orbay) Bey’e başvurur. İkinci Grup üyeleri tarafından Meclis gündemine taşınan konu, vekillerce ateşli biçimde tartışılır, “kaybolan tavuk değildir, bir milletvekilidir! Meclis derhal harekete geçmelidir” çağrısı üzerine Ankara Valisi Abdülkadir Bey’in emriyle tüm polis ve jandarma teşkilatı seferber edilir.
Papazın Bağı’nda ne oldu?
Topal Osman’ın yardımcısı Mustafa Kaptan’ın itiraf ettiğine göre, Mustafa Kaptan tarafından, yemek bahanesiyle Topal Osman’ın Saman Pazarı’ndaki evine götürülen Ali Şükrü Bey, burada Topal Osman ve sekiz adamı tarafından kementle boğulmuştur. Mustafa Kaptan cesedin nereye gömüldüğünü söylememiştir ama öğrenildiğine göre Topal Osman, kendisine Mustafa Kemal tarafından verilen Papazın Bağı denen yerdeki evde saklanmaktadır.
Olayın ortaya çıkması üzerine Topal Osman’ın nasıl teslim alınması gerektiğine dair harekât planını bizzat Mustafa Kemal hazırlar. Rauf Bey’in anlattığına göre önce Muhafız Taburu Kumandanı İsmail Hakkı (Tekçe) çağrılmış, Mustafa Kemal bizzat sarmalama harekâtının krokisini hazırlamış, ardından eşi Latife Hanım’la birlikte Çankaya Köşkü’nden ayrılıp, Rauf Bey’in İstasyon’daki dairesine çekilmiştir. Latife Hanım’ın kızkardeşi Vecihi İlmen’e göre ise Topal Osman ve adamları Çankaya Köşkü’nü sarıp da silah atmaya başlayınca, Mustafa Kemal çarşafa bürünüp Latife Hanım’la birlikte köşkten gizlice çıkmıştır. Hangi anlatım doğrudur bilinmez ama alınan tedbir yerindedir, çünkü Topal Osman Ağa teslim olmayı kabul etmediği gibi Çankaya Köşkü’ne gidip öfke ile her yeri kırıp dökecektir.
Bunlar olurken, polis ve jandarma cesedin neredeye gömüldüğünü tesbit etmeye çalışmaktadır. 1 nisan günü bir çobanın ihbarıyla Ali Şükrü Bey’in ölüsü Ankara civarındaki Mühye (Mehye) Köyü civarında gömülü olarak bulunur. Ölünün vücudundaki izlerden anlaşıldığına göre Ali Şükrü Bey son nefesine kadar direnmiştir. Öyle ki sıkılmış yumruğunun arasında Topal Osman’ın evindeki sandalyeden kopardığı bir parça bulunmaktadır.
Resmî tarihe göre cesedin bulunmasından sonra, Topal Osman Papazın Bağı’nda kıstırılmış, 1 nisanı (1923) 2 nisana bağlayan gece sabaha kadar süren çatışmada yaralı olarak ele geçirilmiş, hastaneye götürülürken yolda ölmüştür. Nedense (bazı kaynaklara göre başı kesilerek) alelacele gömülmüştür. Ancak Meclis Ali Şükrü Bey’in katilinin yakalanarak Ulus Meydanı’nda idam edilmesi kararını oybirliği ile aldığı için, başsız ceset mezardan çıkarılmış, Meclis’in kapısında, ayağından darağacına asılmıştır.
Cinayetin ardında kim var?
Ali Şükrü Bey cinayetinin arkasında kim vardır sorusu o günlerde de, daha sonra da çok kişiyi meşgul etmiştir. Mustafa Kemal’in neden İstasyon’daki eve geçtiği, Topal Osman’ın neden Çankaya Köşkü’nü talan ettiği, yaralı halde yakalandığı halde neden kafasının hemen kesilip gömüldüğü gibi konular şüphe çekmiştir. İlginçtir, hemen her konuda bir şeyler söyleyen Mustafa Kemal, bu konuda suskunluğunu korumuş, Topal Osman’dan “suçlu” diye değil “zanlı” diye bahsetmiştir. Mahmut Goloğlu, Türkiye Cumhuriyeti 1923 adlı kitabında, olayı değişik ağızlardan derledikten sonra Topal Osman’ın Ali Şükrü Bey’i şahsi husumetinden dolayı öldürdüğünü savunur. Ali Fuat Cebesoy Siyasi Hatıralar adlı eserinde Mustafa Kemal’in Topal Osman’ın “tepelenmesi” sırasında sessiz kalışını biraz imalı biçimde anlatır. O dönemde TBMM zabıt kâtibi olan Mahir İz Yılların İzi adlı anı kitabında “Bu çete şehirde nizam ve intizamı, hem de nizamiye askeri kışlasında askerî disiplini bozacak tavırlar takınmaya başladı. Elbette bu gayrıtabii hâl devam edemezdi. Galiba ‘bir taşla iki kuş vurulsun’ diye Ali Şükrü Bey’in vücudunun ortadan kaldırılması Topal Osman’a havale edildi” der. Mustafa Kemal’e ömrü boyunca sadık kalmış olan Falih Rıfkı Çankayakitabında, “Topal Osman da en sonunda nizamlı ordunun kıta kumanlarından İsmail Hakkı Tekçe tarafından ve Mustafa Kemal’in emriyle Çankaya sırtlarında vurulmuştur” der.
Rıza Nur’un iddiaları
Mustafa Kemal’in yeminli düşmanı Rıza Nur ise Hayat ve Hatıralar kitabında olayın arkaplanını şöyle anlatır: “[Osman Ağa] Beni severdi, bana itimadı vardı. Ben de onu severdim. Meclis’in önünden geçerken dedi ki: ‘Yahu Mecliste birçok vatan haini mebus varmış, bunlar memleketi satıyorlarmış. Niye bana söylemiyorsun. Meclisi basıp hepsini keseceğim. Başka çare yok, bu kadar emek, bu kadar kan. Memleketi kurtardık, şimdi bunlar çıktı.’... Dedim ki bu hainleri sana kim haber verdi? Dedi ki ‘Orasını sorma!’ Hayır, illa söyle dedim ve zorladım. Dedi ki ‘Gazi söyledi!’ İş anlaşıldı. Mustafa Kemal İkinci Gruptan bîzâr (zarar görmüş), çaresi de kalmamış. Topal Osman’a bunları katlettirecek...”
Rıza Nur’a göre, Topal Osman’ın öldürülmesi emrini bizzat Mustafa Kemal vermiştir. Topal Osman cinayetten sonra Mustafa Kemal tarafından teselli edilmiş, Mustafa Kemal’in evinde saklanmıştır. Yine Rıza Nur’a göre etrafları sarılan Topal Osman ve sekiz adamı mukavemet etmeden Muhafız Alayı Kumandanı İsmail Hakkı Bey’e teslim olmuşlar, İsmail Hakkı Bey bu dokuz kişiyi tabanca ile öldürmüştür.
Olaylı cenaze töreni
Ali Şükrü Bey’in cenaze töreni, hem Birinci ve İkinci Gruplar arasındaki hem de Enver Paşacıların güçlü olduğu Trabzon ile Mustafa Kemal arasındaki eski husumetlerin tazelenmesine vesile olur. Cenazeyi götürmekle görevlendirilen Birinci Grup üyeleri cenazenin Kastamonu üzerinden İnebolu’ya oradan da Trabzon’a götürülmesini uygun bulurken, İkinci Grup’tan Lazistan Mebusu Ziya Hurşit ve arkadaşları ise söz konusu yolun kardan kapalı olmasını bahane ederek önce İstanbul’a oradan Trabzon’a götürülmesini isterler. Mustafa Kemal ise, yolun kapalı olduğunu kabul etmekle birlikte protesto gösterilerine neden olur endişesi ile İstanbul’a götürülmesine karşı çıkar. Sonuçta cenaze İnebolu üzerinden Trabzon’a gönderilir ancak yol boyunca ve Trabzon’da hükümet aleyhine olaylar yaşanır. 4 Nisan 1923’te Barutçuzadelerinİstikbâl gazetesinde eski Trabzon Valisi “Deli” Hamit Bey imzasıyla Mustafa Kemal’i hakarete varan ağır sözlerle eleştiren bir yazı yayımlanınca Mustafa Kemal, Kazım Karabekir’e “Trabzon’da kaynayan bir kazan var. Sen bunu vaktiyle söndürmedin. Şimdi de yine kaynamaya başladı. Bu sefer kuvvetli bir yumruğu hak ettiler” diyecektir.
Trabzon muhalefeti
Topal Osman’ın cesedi Ulus’ta sallanırken, TBMM kendini feshederek seçim kararı almış, ardından geçici seçim kanunu tadil edilmiş, 15 nisanda 1920 tarihli Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na alelacele bir ek yapılarak “TBMM hükümetlerinin kararlarına muhalefet etmek ve Saltanat’ı geri getirmeye çalışmak vatana ihanet suçu” olarak tanımlandıktan sonra Meclis kapanmış ve seçim ortamına girilmiştir.
Mustafa Kemal’in otoriter tavrını halk nezdinde teşhir etmek için seçimleri fırsat olarak gören İkinci Grubun, artık ağzından çıkacak her cümle “vatana ihanet” tanımı içine sokulabilecektir. Yine de Rize ve Gümüşhane livalarını da içine alan Trabzon Vilayeti’nde Mustafa Kemal’in ekibi aleyhine büyük bir çalışma başlar. Bazı Trabzonlular muhalefetin dozunu öyle arttırırlar ki, Mustafa Kemal’in fotoğrafları yırtılır, Latife Hanım ile Mustafa Kemal birlikte filmlerde göründüğünde ıslık çalınır.
Mayıs ayında İttihatçıların eski Maarif Nazırı Şükrü Bey Trabzon’a vali olarak atanarak durum tamamen kontrol altına alınır. Barutçuzade Faik Bey ve Hamit Beyler nedamet getirince affolunurlar. Lazistan Mebusu Ziya Hurşit Bey’in adaylığı kabul edilmeyerek Meclis dışında kalması sağlanır, yerine ağabeyi Faik (Günday) Bey seçilir. Böylece Milli Mücadele’nin başından beri Ankara’yı meşgul eden “Trabzon Meselesi” sona ermiş olur. 11 Ağustos 1923’te açılan İkinci Meclis’e muhaliflerden sadece Gümüşhane Mebusu Zeki (Kadirbeyoğlu) Bey bağımsız olarak girebilmiştir. Muhalefetsiz Meclis Lozan Barış Antlaşması’nı imzalar (yine de 14 kişi ret oyu verir), ardından Ankara başkent yapılır ve Cumhuriyet ilan edilir. Artık yeni bir döneme girilmiştir. Ama iktidar-muhalefet ilişkilerinde yeni bir şey yoktur...
***
Topal Osman kimdir?
Teşkilat-ı Mahsusa’dan Arif Cemil’e bakılırsa, Topal Osman’ın tarih sahnesine ilk çıkışı 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Giresun’dan topladığı 100 kişilik çeteyle Trabzon hapishanesinin kapısını açtırıp 150 mahkûmu çetesine ilave etmesiyledir. Kendi ifadesine göre 1. Balkan Harbi’nde yaralanarak topal kalmıştır. Topal Osman’ın gönüllüleri Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı olarak Artvin yöresindeki Ermeni tehcirinde görev (!) yaparlar. Nisan 1916’da Borçka’da Ruslara karşı savaşan Türk ordusuna katılan Topal Osman, orduda olduğunu unutup kabadayılığa devam etmekle kalmayıp, sıcak çarpışmaları görünce kaçma emareleri gösterince, komutanı kendisini affetmez ve 50 değnekle cezalandırır. Değnekler, kahramanımızın alelacele çürük raporu alıp memleketine geri dönmesine yeter de artar bile. Topal Osman bir süre sonra Giresun-Samsun havalisinde ortaya çıkar. Bölge uzun süredir bağımsız Pontus Devleti’ni kurmayı hedefleyen Rum çeteleri ile uğraşmaktadır.
1915 suçlularından
İttihatçıların gizli örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın son başkanı Hüsamettin Ertürk anılarında, Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da, 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun’a gelir gelmez Havza’da Osman Ağa ile görüştüğünü anlatır. Hâlbuki bu sırada Topal Osman İstanbul Divan-ı Harbi tarafından Ermeni katliamlarına katılmaktan aranmaktadır. Anlaşılan bu alandaki maharetlerinden Rumlara karşı yararlanmak ihtiyacı doğmuştur ki, 8 Temmuz 1919’da Osman Ağa hakkındaki tutuklama kararı Padişah Vahdettin tarafından kaldırılır. Topal Osman, Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin Giresun Şube Başkanı olur ardından 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’nde Mustafa Kemal’e muhalefet edenleri sindirme görevini başarı ile yapar.
Vapur kazanlarında yakılanlar
Dönemin tanıklarından Hasan İzzettin Dinamo’ya göre Mustafa Kemal “Pontus belasından kurtulmayı Topal Osman’ın tecrübeli ellerine” bırakmıştır. Topal Osman da “Siz hiç merak etmeyin Paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşekarısı gibi boğulacak” demiştir.
Falih Rıfkı’ya göre Topal Osman basılan her Türk evine karşı üç Rum evini basmak, mezarını kendine kazdırıp diri diri adam gömmek, vapur kazanlarında kömür yerine canlı adam yakmak gibi zulüm ve işkenceleri ile bölgeyi Rumlardan tamamen temizler.
Ancak Topal Osman’ın bu “milli” gayretleri, sadece gayrımüslimleri değil, bölgenin Müslüman/Türk eşrafını da mağdur eder. Örneğin 3. Fırka Komutanı Rüştü Bey, 1920 yılının ağustos ayında TBMM’ye gönderdiği mektupta, Osman Ağa’nın eşkıyalığından, taşkınlığından şikâyet eder. Mustafa Kemal’den gelen cevabi telgrafta adeta “şikâyetlere kulak asma, devam et” denmektedir.
Şikâyetlere kulak veren yok
1921’de bu sefer Lazistan (Rize) Mebusu Osman Bey Mustafa Kemal’e bir telgraf gönderir. Rüştü Bey’in durumu yeterince anlatamadığını düşündüğünden olacak, ayrıntılara girer: “Bu cahil adamın şimdiye kadar Giresun’da yapmadığı rezalet kalmadı. Rumlardan ve ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor. Şimdi eşkıyalığını Trabzon Limanı içinde yapmaya başlıyor ki (...) bu halin devamı pek çok çirkin olaya sebebiyet verecektir.”
Ancak, bu mektup da işe yaramaz.
Aynı tarihlerde hazırlanan resmî bir raporda ise, daha vahim bir iddia vardır: Topal Osman, Samsun havalisinde 900 kişiyi bir mağaraya koyup öldürmüştür. Ama Topal Osman’ın işlediği suçlar, hakkında adeta bir referans mektubu işlevi görür. Ağamız bir ay sonra TBMM tarafından Mustafa Kemal’in muhafızlığını yapmak üzere Ankara’ya davet edilir. Topal Osman yolda da boş durmaz ve Çorum-Alaca civarında evlere tecavüz eder, bazı hayvan ve malları gasp eder.
Mart 1921’de patlak veren Koçgiri Kürt isyanını bastırmak üzere bölgeye gönderilen Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki orduya katılan Topal Osman’ın 47. Alayı öyle zalimane yöntemlere başvurur ki, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanır. Topal Osman sadece isyancı Kürtleri değil, Suşehri, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar ve Erbaa’daki Ermeni ve Rumları da öte dünyaya göndermiştir. Koçgiri’den Sakarya Meydan Savaşı’na katılmak üzere yola çıktığında son bir hamle yapar ve Merzifon’un Rum ve Ermeni ahalisini katleder. Topal Osman Sakarya’da savaştıktan sonra sağ salim geri döner.
Efsanenin dirilişi
Bu tarihten sonra Topal Osman Ağa, Ankara’da en üst makamların koruması altında iktidarın tadını çıkarmaya başlar ama saltanatı Ali Şükrü Bey cinayeti ile sona erer. Peki, Topal Osman efsanesinin sonu gelmiş midir? Hayır, gelmemiştir. 1925’te bizzat Mustafa Kemal’in emri ile Topal Osman’ın naşı Giresun Kalesi’nde ilk gömüldüğü yerden alınıp, yine kale içindeki anıtmezara nakledilir. Bu nakil olayı, Giresunluların, “Topal Osman’ın ölümüyle Mustafa Kemal’in ilgisinin olmadığına” yürekten inanmalarını sağlamıştır. Bu tarihten sonra Trabzonlular Ali Şükrü Bey’i “demokrasi şehidi” olarak yüceltirken, Giresunlular da Osman Ağa’yı adeta kutsal bir figüre dönüştürmüşlerdir.
12 Eylül darbesinin ardından 1981’de Giresun mülki yöneticileri kendisini kahraman ilan etmek için Türk Tarih Kurumu’ndan görüş alırlar ama gelen cevap olumsuzdur. Ama 1983’te Kenan Evren şehri ziyareti sırasında Topal Osman’dan övgüyle söz eder. 1987’den itibaren yerel yöneticiler 2 nisanda Topal Osman’ı anmaya başlarlar. Yıllar sonra Susurluk Skandalı’nın başkahramanlarından şimdi Ergenekon sanığı olarak Silivri’de hapiste olan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Giresun’da Jandarma Bölge Komutanlığı yaptığı sırada, “Topal Osman Ağa’nın hayatından pek etkilendiği için” adına bir heykel yaptırmaya karar verir. İstanbul’da yaptırdığı heykel, 2001 yılında dikilmesi için Giresun’a gönderilir ama dönemin belediye başkanı, 22. Dönem CHP Milletvekili ve iki dönem Giresun Belediye Başkanı Mehmet Işık’ın talimatıyla, depoya kaldırılır. 2002’de heykel konusunda mülki idare, İçişleri ve Genelkurmay arasında bir dizi yazışma yapıldığı haberleri basına sızar. Aynı yıl, Giresun Kalesi’ndeki anıtın eski Türkçe yazılı kitabesi üzerindeki metinde Topal Osman’ın “Pontus’çuların imhasındaki hizmetlerini” öven cümleleri “milli güvenlik siyaseti” açısından sakıncalı bulunur ve yerine “milli güvenlik siyasetine uygun” Latin harfli yeni plaket konulur. Giresun’un milliyetçileri bu gelgitlere bir türlü anlam veremezler ve celallenirler. Bu celallenme hâlâ sürüyor. Ne zaman Topal Osman’dan söz açsam, mutlaka Giresun’dan tehdit mektupları alırım. Bakalım bu sefer de alacak mıyım?
Özet Kaynakça: Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, Tan Matbaası, 1961, Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, Siyasi Hatıralarım-2, Emre Yayınları, 1993; Mahmut Goloğlu, Türkiye Cumhuriyeti 1923, Başnur Matbaası, 1971; Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, 3. Cilt, Yayınlayan: Heidi Schmit, Altındağ Yayınları, 1967; Ahmet Demirel, Ali Şükrü Bey’in Tan Gazetesi, İletişim, Cemal Şener, Topal Osman Olayı, Etik Yayınları, 1992; İpek Çalışlar,Latife Hanım, Doğan Kitap, 2006; ERG Raporu için.bkz.:http://erg.sabanciuniv.edu/sites/erg.sabanciuniv.edu/files/ERG_GerekceMetni_SON.pdf
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları




































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.05.2012
22.04.2012
15.04.2012
8.04.2012
1.04.2012
25.03.2012
18.03.2012
11.03.2012
4.03.2012
26.02.2012