Baskın ORAN
Geçen hafta Ermeni meselesi ve “soykırım” terimi üzerine yazdığım yazıya eşten-dosttan tebrik ve bu arada da bir şahıstan şu mesaj geldi, aynen aktarıyorum:
“Beyefendi……
“Katliam Yazılarınızı okumaktan ben yoruldum….. neden biliyormusunuz? Şundan…. Bir katliam mağduru veya bu mağdurun yaşayan yakınları yaşadıkları yerdeki bir bağımsız mahkemeye başvurur deliller, şahitler tarihi vesikalar ülke arşivleri açılır, diyelim amerikadaki dava açılan o mahkeme buna göre karar verir…. Ne gariptirki hiçbir ermeni mahkemeye başvurmuyor… Ermenistan rusya fransa arşivlerini açmıyor ermenistanın tapu ve nüfus kayıtları kapalı….. yoksa, siz ve ermeniler gerçeklerin ortaya çıkmasındanmı korkuyorsunuz…”
Okudum ve arşivimdeki “okurlardan mektuplar” klasörüne koydum.
***
Tam, Sakallı Celal üstadın “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” özdeyişi aklıma gelecekti ki, Cumhuriyet gazetesinin 7 ve 21 Nisan tarihli Pazar ilavelerinde Anadolu Üniversitesi’nden bir kadın profesörün “Tehcir: Soykırım İddialarına Yanıtlar” başlıklı iki yazısı arka arkaya çıktı. Devam edecek bir dizi olduğu anlaşılıyor.
7 Nisan tarihli birinci yazının açılış cümlesi (yine aynen) şöyle:
“24 Nisan yaklaşıyor… Yine emperyalistler ve emperyalizme hizmet edenler ‘Türkler 1915’te Ermenilere soykırım yaptı’ asılsız iddialarını yayacaklar… Yine asılsız iddialarına destek verenler olacak… Yine içeriden ‘acaba’, ‘olabilir’, ‘özür mü dilesek’ palavraları seslendirilecek…”
Çeşitli ülkelerin ve uluslararası kuruluşların Ermeni Soykırımı kabullerini sıraladıktan sonra devam ediyor:
“Türkler, Anadolu’ya geldikleri 11. yüzyıldan bu yana bu topraklar üzerinde yaşayan herkese barış, kardeşlik ve dostluk elini uzatmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan çağdaşlaşma hareketiyle eşitlik, özgürlük konusunda önemli açılımlar sağlandığında, bundan Müslüman olmayan unsurlar daha çok yararlanır. Ermeniler en ayrıcalıklı kesim olur.”
Eğer bu başlangıcı okuyup da ‘tamam, bu dizinin ne diyeceği anlaşıldı’ diyerek bırakacaksanız, bırakmayın. Çünkü 1915-16 Ermeni Kıyımı’nın simgesi olan 24 Nisan tarihi öncesinde Türk ulusalcılığına moral enjekte etmek açısından gerçekten temsilî ve önemli.
En azından arşivleyin.
***
Bu birinci yazı doğru bir saptamayla başlıyor: “[Millet-i Sadıka diye anılan Ermeniler] 19. yüzyılın ikinci yarısında 29 Ermeni kamu hizmetinde en yüksek rütbe olan paşa rütbesini kazanır, hatta Gabriel Noradungyan Efendi gibi Osmanlı’nın dışişleri bakanlığını yapan isimler olur.”
“Peki Ermenilerin ayrılıkçı tutumları nasıl başlar? Bir sonraki yazıda yanıtlamak üzere sağlıkla kalın” diyerek biten bu yazının 21 Nisan Pazar günkü ikinci bölümünde Osmanlı tarafından bu kadar el üstünde tutulan Ermenilerin sonra Osmanlı’ya neler yaptıkları, yakından tanıdığımız “dış mihraklar” kavramıyla açıklanıyor: “[E]mperyalist devletler Ermenileri, Osmanlı içinde kışkırtıcı olarak kullanmaya başlar.”
Ve bir Amerikalı tarihçiden özetle aktarılıyor:
“Ermeni komiteler Müslüman köyleri basıyor, katliam yapıyor, onları tahrik ediyor sonra Müslümanlar kendilerini korumak için Ermenilere saldırdığında Avrupalıları göreve çağırıp Osmanlı’ya müdahale zemini hazırlanıyor.”
Bu ikinci yazı, “Acaba savaşta Osmanlı Ermenileri nasıl bir tutum takınmıştır? Bir sonraki yazımızda bu soruyu yanıtlarken 24 Nisan 1915 kararına giden süreci de özetlemiş olacağız” diye son bulmakta.
Üçüncü bölüm henüz çıkmadı.
***
Geçen haftaki yazımdaki bilgileri hatırlıyorsanız, burada tekrarlamak lüzumsuz. Orada, çok kısaca da olsa, bu konudaki en önemli hususa değinmiştim: Osmanlı’da 1 değil 2 Ermeni vardı.
Hani Türkçede çok ilginç ve öğretici bir deyim vardır, çok benzer olduğu düşünülen iki unsurun çok farklı olduklarını anlatmak için “Bi tek Allahları bir” derler ya, İstanbul Ermenileri (profesörün anlattığı gibi) Osmanlı’nın vazgeçilmez parçası ve kıymetlisi idiler.
Anadolu Ermenileri ise doğudaki aşiretlere yıllık haraç ödemek suretiyle yaşamaya ve üretmeye devam edebilen üç tabaka oluşuyordu: dağlılar, çiftçiler, esnaf. Tehcir dediğimiz korkunç olay işte bu Ermeniler üzerinde uygulandı ve yaklaşık 800.000 cana mal oldu.
Yalnız, “Anadolu Ermenisi” derken hemen söylemek lazım:
Bu taşralı Ermeniler Anadolu’daki en zengin kesimi ve en üst düzeydeki uygarlığı temsil ediyorlardı.
Zengin derken: 1919 Paris Barış Konferansı’na Ermeni kayıpları hakkında sunulan “Yaklaşık Tablo”ya göre bu insanların 14,5 milyar Fransız Frangı, bugünün parasıyla 100 milyar dolar karşılığı malları gitmişti.
Bunlara ilaveten 2.200 ila 2.538 kiliseden (şu anda bazıları “sahibinden satılık” ilanlarına konu olan) 6 kilise kaldı. 451 manastırdan bugüne kalan yok.
Uygarlık derken: 1.996 okul, 173.000 öğrenci vardı. İstanbul’dakiler dışında bugün okul yok.
Anadolu’da 103 Ermeni gazete ve dergisi çıkıyordu, bugün İstanbul’da 3 tane kaldı.
Aslında, tek bir örnek de yeter:
Sadece Harput (eski Elazığ) ovasında 8.660 öğrencinin okuduğu 92 okul vardı. Yine Harput’ta Ermeni tiyatrosu 1880’de; Sursuryan Kardeşler fotoğraf stüdyosu 1890’da kurulmuştu, 1909’da 1 dergi ve 1 haftalık gazete çıkmaya başlamıştı.
Yani, Tehcir dediğimiz olay, sadece Anadolu Ermenilerini değil, Anadolu’nun bizzat kendisini de ekonomik ve kültürel olarak mahvetti.
***
Ne uğruna?
Önce Osmanlı’nın, sonra da İttihat ve Terakki’nin Türkçü-Turancı kanadının Doğu’daki Gayrimüslim vatandaş haklarında reform yapmamak için direnmesi sonucu imzalamak zorunda kaldığı, 08 Şubat 1914 Osmanlı-Rus (Yeniköy) Anlaşması’nı uygulamamak uğruna.
Sonuç, Hrant’ın dediği gibi Ermenilerde travma, Türklerde de paranoyadır.
Haftalık bir gazete yazısında daha fazlası mümkün değil. Geçen hafta biraz anlattığıma ilave olarak meraklısına önerim, adresine tıklayarak, Mülkiye’deyken verdiğim fotoğraflı ve ayrıntılı powerpoint master/doktora dersi metnine göz atmalarıdır.
Not: Bu yazıda geçen profesör örneğini yaklaşık 30 yıl önce ben de bir tür temsil ediyordum. Hiç unutmam, yeni tanışmışız, Hrant’a sordum: “Yahu, şurada bir avuç Ermenisiniz, Mesrob’la niye durmadan takışıyorsunuz?”
Hiç haberim yoktu ki Mesrob Mutafyan patrik olmak nedeniyle İstanbul Ermenilerinin temsilcisidir, Hrant da bir Malatyalı olarak mazlum Anadolu Ermenilerinin temsilcisi…
Baskın Oran: 1945 İzmir. Uluslararası ilişkiler emekli profesörü. Özellikle azınlıklar üzerine çalışıyor. 1968’de bitirdiği SBF’de (Mülkiye) asistanken 1971 ve 1980 cuntaları tarafından toplam 9 yıl üniversiteden atıldı, her seferinde Danıştay’da kazanarak döndü. 1999-2009 arasında Avrupa Konseyi ECRI nezdinde ulusal irtibat görevlisi idi. Ekim 2004’te Başbakanlık İHDK’nın Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu’nu yazınca mahkemeye verildi ve beraat etti. 2006’da erken emekliliğini isteyerek Oxford (2006) ve Harvard’da (2009) dizi konferanslar verdi. Aralık 2008’de Ermenilerden Özür Kampanyası’nı başlatan 4 kişi arasında yer aldı. Genelkurmay başkanına (2009), cumhurbaşkanına (2017) ve içişleri bakanına (2018) davalar açtı ve kaybetti. Nisan 2013’te Kürt Barışı çerçevesinde Akil İnsanlar Ege heyetinde bulundu. Ocak 2016’da 1.128 akademisyenin Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisini imzalayanlardan biriydi. Mülkiye’deki lisansüstü dersleri Temmuz 2016’daki OHAL’den sonra kaldırıldı. 1985’te başlayan haftalık yazıları günümüzde Agos ve Artı Gerçek’de çıkıyor. 90’ı aşkın bilimsel makalesi ve 3’ü yurt dışında da olmak üzere 26 kitabı yayınlandı (https://baskinoran.com/).
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
4.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
27.02.2025
27.12.2024
14.11.2024
1.11.2024
25.10.2024
18.10.2024