Bayram ZİLAN
AK Parti’nin ilk kurulduğu yıllarda medyanın siyaset üzerinde “hegemonyası” vardı. Hükümetin ve siyaset kurumunun gündemi bizzat “medya” tarafından belirleniyor, gazeteciler, manşetleri ve kalemleriyle “balans ayarı” yapıyordu. Bazı medya patronları, “zebra desenli pijamalarıyla” kabine üyelerine “ev ödevi” veriyordu.
Dördüncü kuvvetin “birinci kuvvet” haline geldiği yıllardı o yıllar…
AK Parti kurulduktan sonra “demokratik nizam” maya tutmaya başladı.
Medya kendi plazasına, askeriye de kendi kışlasına geri çekildi.
Siyaset kurumu özgürleşti.
Bu özgürleşme hali doğal olarak “milleti” ön plana çıkardı.
Siyaset kurumu, tank paletlerinin ve plaza manşetlerinin baskısından kurtuldu. Milletin kendisinin siyaset kurumuna rota çizdiği ve egemenliğin doğrudan millete verildiği bir düzen kendisini göstermeye başladı.
Bu demokratik düzenin tesisinde reformist Erdoğan’ın etkisi çok büyük kuşkusuz.
Erdoğan, henüz İstanbul’da belediye başkanı iken “yeter artık söz milletindir” diyerek siyaset dışı odakların kendi gündemini belirleyemeyeceğini ilan etti.
Erdoğan, AK Parti tabelasını asarken AK Parti’nin rotasının medya tarafından çizilemeyeceğini, eski Türkiye’nin en büyük hastalığı olan “manşetlerin emrine amade siyaset tarzı”nın da kendi iktidarları döneminde tarihin çöp sepetine atılacağını söyledi.
Erdoğan’ın bu kararlı duruşu, Türkiye’de yeni bir medyanın, yeni bir dil ve retoriğin neşvünema bulmasını sağladı.
Birinci kuvvet olan ve alanı dışına çıkan medya, dördüncü kuvvet olarak kendi alanına geri çekildi.
Ne var ki, bu demokratik teamül son yıllarda yeniden bozulmaya başladı.
Yeni Türkiye medyası, kendi “statükosunu” oluşturmaya ve “Stockholm Sendromu” yaşamaya başladı.
Bunun üç nedeni var.
Birincisi, medyadaki dava insanlarının mücadelesinin görülmemesi ya da motivasyonu sadece dava olan insanların pasifize edilmesi!
İkincisi, “yanlış iliklenen düğmenin doğru iliklenmesi adına” iktidara “maslahat aynası” tutanların çok hoyrat bir şekilde lince maruz kalması.
Üçüncüsü ise AK Parti’ye “kişisel çıkarları için” sonradan eklemlenen kişilerin samimiyetinin sorgulanmaması ve bu kişilere karanlık geçmişleri bir kenara bırakılarak gereğinden fazla anlam yüklenmesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019’a giden süreçte partisi için attığı değişim ve yenileşme adımlarının bir benzerinin medyaya yönelik de atılması son derece elzem görünüyor.
Çünkü bugün medya “küpüne zarar veren sirke” haline dönüşmüş durumda.
Bir tarafta 28 Şubatların çilesini çeken ve davanın köklerinden gelen medya mensupları var.
Diğer tarafta bu dava ile ilgisi olmayan, cefa dönemlerinde sefa yaşamakla ünlenmiş “lejyoner” medya mensupları var.
Bir tarafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gördüğünde, davasını, medeniyetini, mukaddesatını gören ve bu yüzden hiçbir karşılık beklemeden Erdoğan’ın yanında saf tutan gazeteciler var.
Diğer tarafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gördüğünde, kendi kişisel çıkarlarını, maddiyatını, dünyeviyatını gören ve karşılık beklediği için Erdoğan’ın yanınday-mış gibi yapan gazeteciler var.
Bir tarafta Erdoğan düşerse, Kudüs, Arakan, Somali düşer, mazlumlar düşer, direniş düşer diye düşünerek Erdoğan’a omuz verenler var.
Diğer tarafta Erdoğan düşerse, yatımız, katımız, gelirimiz, kazancımız, kişisel kariyerimiz düşer diye düşünerek Erdoğan’a omuz veriyor-muş gibi görünenler var.
Bir tarafta adap, edep, ihlas, samimiyet ve maslahat için adım atan, söz söyleyen, kalem oynatanlar var.
Diğer tarafta, adap ve edep bilmeyen, kişisel kazanımları için kalem oynatan, sadece kendi statükosunun devamı için söz söyleyen, kalem oynatan ve gerçeği saklayan riyakârlar var.
Bir tarafta “Erdoğan’ın ayakta kalması lazım, çünkü Erdoğan giderse davamız, ideallerimiz, hedeflerimiz, değerler manzumelerimiz sekteye uğrar, mazlumlar kaybeder” diyenler var.
Diğer tarafta “Erdoğan’ın ayakta kalması lazım, çünkü Erdoğan giderse falanca kanaldan aldığım paralar, filanca gazeteden sağladığım rantlar, şu radyodan elde ettiğim gelirler, şu kuruluştan edindiğim imtiyazlar gider, ayrıcalıklarım sekteye uğrar, ben kaybederim” diyenler var.
Bir tarafta halka tozpembe bir dünya gösteren, bukalemun gibi her an renk, hal ve tavır değiştiren, itibar suikastını ata sporu haline getirmiş, bu kutlu hareketin davranış metoduyla uzaktan yakından alakası olmayan, Ak Parti ailesi ile doku uyuşmazlığı olan ve plaza medyasının ahlaksız yöntemlerini kendisine şiar edinmişler var.
Diğer tarafta bu kutlu hareketin davranış metodunu içselleştirmiş, lideri söz söylemeden söz söylemeyen, harekete ve davaya zarar vermemek için kılı kırk yaran ve “aşağılık bir yöntem kullanılarak şerefli bir hedefe varılamaz” vecizesini kendisine şiar edinmişler var.
Bir tarafta gemi su aldığında gemiyi “ilk terk edecek” olan “devşirmeler” var.
Diğer tarafta bu davanın “yalın ayaklı sahipleri” var.
Bir tarafta “sel” olup uçacaklar var.
Diğer tarafta “kum” olup hayatı pahasına kalacaklar var.
2019 bir başkası için ne anlam ifade eder bilmiyoruz!
Ama bizim için 2019’da ayakta kalmanın “sınırlar ötesi” anlamları var!
Liderimiz Erdoğan için 2019 ne anlam ifade ediyorsa bizim için de aynı şeyi ifade ediyor.
O yüzden diyoruz ki…
Metal yorgunluğu medyada da var.
İşte buna da neşter vurulmalı…
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019