Bekir AĞIRDIR
“Sizin oyun kuramınız dünyaya kazan-kazan kavramını armağan etti. Peki, herkesin kaybettiği bir oyun var mı?” sorusuna John Nash “Mümkün” diyor ve devam ediyor: “Herkes negatif oynarsa mümkün. Yani eğer her oyuncu kendi kazancından çok rakibin kaybına odaklanırsa mümkün.”
Oyun kuramı, oyuncuların her birinin başarısının ya da kazancının yalnızca kendi seçimlerine değil, diğerlerinin seçimlerine de dayalı olduğu stratejik durumların matematiksel modellemesine dayanır.
Diplomaside, siyasette ve yaşamın hemen her alanında hiçbir durumun “sıfır toplamlı olmadığını” biliyoruz. Sıfır toplamlı durum, birisinin kazancının toplamının diğerlerinin kaybettiklerinin toplamına denk olduğu durumlar demek. En basit örneği poker oyunundaki oyun sonunda ortaya çıkan durumdur. Kazanan oyuncunun kazandığı tutar diğerinin kaybı kadar olabilir.
Fakat yaşamdaki ve siyasetteki durumlar bu kadar basit değil. Yaşam herhangi bir ilişkide iki tarafın da kazandıkları durumlardan oluşuyor. Siyasetin müzakere, ikna ve uzlaşma süreçleri, iki tarafın da hem rekabet hem etkileşim içinde, kazançlarını en yükseğe çıkarmaları mantığına dayanıyor bir bakıma. Her bir tarafın ve oyunun sonundaki toplam kazancın en yükseğe çıkabilmesi ancak tarafların diğerinin karar ve hamlelerini dikkate alarak hareket etmelerine dayanır. Aynı zamanda her bir taraf diğerine göre hamle geliştirirken hem kendi kazancını hem de rakibinin kazancını yükseltmeyi hedefleyerek hareket etmelidir. Yani, iki taraf da akılcı olmalıdır.
İşte John Nash’in “kazan-kazan” kavramından kastettiği de budur. Fakat reel yaşamda ve reel siyasi zeminde, aktörler her an ve her zaman rakibi yok etme stratejisine kaymaya teşnedirler. Siyasi aktörlerin kafalarının arkasındaki seçim hesapları onların stratejilerini belirler her zaman. Seçimdeki oy toplamının sınırlı ve belirli oluşu, siyasetçilere doğru oyun stratejisini “kazan-kazan” üstüne değil, “sıfır toplamlı oyun” stratejisine göre kurmalarının daha doğru olduğu yanılsaması yaratır.
Bu oyun stratejisinde ıskaladıkları önemli bir mesele vardır. Siyaset ülkenin reel ekonomik, siyasi ve sosyal meseleleri üzerinde yapılır. Ve siyaset yalnızca siyasi partiler arası rekabet ve oyun stratejilerine dayalı olmamalıdır.
Ne yazık ki bugün ülke siyasetinin düştüğü tuzak da budur. Her bir parti ve siyasi aktör diğerini yok etmek üzerine oyun kurmaktadır. Halbuki ne Kürt meselesi ne devleti yeniden yapılandırma ihtiyacı ne de yaşamın dayattığı yeni hukukun üretilmesi ihtiyacı aktörlerin birbirine yok etmeye göre kurulmuş stratejiler üzerinden çözülür. Bugün ülkenin içinde olduğu tüm siyasi ve toplumsal sorunlar ancak hepimizin kazancının maksimize olacağı oyun stratejileri üzerinden çözülebilir.
Siyasi aktörlerin ve liderlerin bu denli aymaz olduklarını düşünmek veya kabullenebilmek kolay değil. Fakat yaşanan siyasi kutuplaşma ve bu durumun ürettiği toplumsal psikoloji can sıkıcı bulunanların yok edilmeleri isteğini körüklüyor.
Bu psikoloji içinde her aktör kendi hamlesini yaparken, diğerine de bir hamle öneriyor veya önerdiği hamleye zorluyor. Hem kendi hamlesinin en doğrusu olduğuna inanıyor, hem de diğerine önerdiğinin ülke için en iyisi olduğuna inanıyor.
Devamındaki hamleler de hep bu duyguyla geliştirildiği, her aktör kendi hamlesinin en doğrusu olduğuna sarsılmaz bir inanç ürettiği için nereye doğru gittiğinin farkına varamıyor artık.
Bugün Ak Parti başta olmak üzere CHP, MHP ve BDPde bu büyük yanılgı içinde. Herkes kendi oyun stratejisinden çok emin, pozisyonuna aşık. Herkes akılcı siyasi stratejiler uyguladığını, her hamlesinin en doğrusu olduğuna tutkuyla inanarak bir diğerine daha büyük siyasi kayıplar verdirmenin peşinde.
Karşı tarafın kaybını hedefleyen stratejinin aslında kendi kaybının da ülke kaybının da olacağının farkına varan yok henüz.
Bu tuzaktan kurtulmanın yolu, günlük siyasi şehvetten bir an için kurtulabilmekle olanaklı. Son iki yılın stratejilerini gözden geçirebilmek ve hatta o stratejilerden kurtularak yeni bir kendinden de özgür siyaset tarzı üretmekle olanaklı. Bu özgürleşmeyi, kendinden kurtulmayı ilk hangisi başarırsa, beklenmeyen ama kendini gerçek başarıya götürecek stratejinin birinci hamlesini yapmış olacak.
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBir Baba Dostu: Altan Öymen 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYusuf Tekin hemen istifa etmeli ama LGS değil, YKS’den 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
5.05.2025