Berrin Sönmez
‘Hukuk arkadan gelsin’ zihniyetinin hakim olduğu idare sisteminde hukuk gerçekten bazen arkadan geliyor ama her yıl yeniden arkadan gelmesi anlam taşımıyor. İktidarın Onur Haftası'nı engelleme kararlığını arttırarak sürdürdüğü hukuksuz yasaklar, arkadan gelen hukuku da tanımıyor. Örneğin Mersin Valiliği geçen yıl temmuz sonlarına planlanan Onur Haftası etkinliklerini önlemek için on beş günlük gösteri ve toplantı yasağı ilan etmişti. Otomatiğe bağlamış 15 günlük yasakları Van halkı iyi tanır. Mersin de öyle… “Vatandaşın can ve mal güvenliğinden genel ahlaka, kamu güvenliğinden genel asayişe” kadar uzanan ucu açık, soyut ve muhayyel gerekçelerle bir çırpıda hak gaspı yapılmıştı 2022 Temmuz ayında. Muamma Derneği dava açtı. Sonuçta mahkemenin 6 ay sonra Ocak 2023’de Valilik kararını iptal ettiği biliniyor. Arkadan gelen bu hukuk, mahkeme kararlarının anayasa, yasalar ve özgürlükleri işaret etmesine rağmen, “idare yasaklamakla değil korumakla görevli” yargısından birkaç ay sonra yine benzer yasak kararları alıyor.
Eskişehir, İstanbul, İzmir, illerde Valilik, ilçelerde Kaymakamlık kararlarıyla Onur Haftası etkinliklerinin yasaklandığı ilk yerler şimdilik. Üniversite kampüslerinde de Rektörlük kararlarıyla Onur Yürüyüşleri yasaklanıyor. Seçim kampanyasını nefret söylemiyle, homofobik mesaj ve sloganlarla yürüten siyasi partilerin devri iktidarında söylem ve karar değiştirmesini bekleyen de yoktu. Ve yerel seçime giderken LGBTİ+ aktivizmine yönelik idari saldırıların artacağı, iktidarın siyasi söyleminde şiddet dilinin, yaşam hakkı tehdidine varacak, şiddet faillerini teşvik edecek denli yükseltileceği de beklenen durumlardan. Kadınlar ve LGBTİ+lar, düşmanlığı ile terör bağlantılı suçlular olarak edilip oy toplanacak diyebiliriz. Ancak eksik olur bu yorum çünkü aynı zamanda homofobinin toplumsal ve kültürel inşa süreçlerinin gerçekleştirildiği iktidar söylemleri bu seçim konuşmaları. Bir başka şekilde söylersek toplum kadınlara ve eşcinsellere özünde gerçekten karşıt olduğu için mi yoksa bu siyasi söylem en tepeden sürekli tekrarlandığı için mi bu yöne kanalize oluyor, sorusunu düşünmek gerekir. Otoriter iktidarların seçim kampanyalarını, oy hesabı kadar toplumsal bilinç inşa etme aracı olarak da kullandığı, otoriteryanizmi bu şekilde sürdürülebilir kıldığı biliniyor. Her seçim kampanyası dönemi bir sonraki seçim kampanya sürecine hazırlık diyebiliriz. Öyleyse yerel seçimlerin konsepti şimdiden belli. İktidarca beslenen sivil, yarı sivil yapıların yükselttiği sosyal medya kampanyalarına dayanarak iktidar kendi politikalarına zemin buluyor. Yerli ve milli iddiasını desteklemek için sergilenen bir AKP klasiği, karşılıklı beslenme durumu.
Peki ama bu iddialar ne kadar yerli, ne kadar milli, ne kadar dini, sorularına yanıt aramak için bir akademik çalışmaya, konuyu tarihsel gelişimi ve diğer dinlerle birlikte İslam düşüncesindeki yeriyle değerlendiren bir araştırmaya bakmak yerinde olur. Günümüz şartlarında anlaşılır nedenlerden dolayı akademisyen ve yayın organı hakkında detay ver(e)meyeceğim. Etik dışı ancak güvenlik politikalarının had safhaya çıktığı ülkede bu yaklaşımın mahalledeki yansımasının boyutları düşünülerek, yolun başındaki bir akademisyeni korumaya çalıştığım anlaşılır sanıyorum. Ayşe Betül bir yerel dergide yayınlanan makalesinde disiplinlerarası literatür çalışması gerçekleştirmiş. Eşcinsellik olgusunun tarihsel gelişimiyli ilgili diğer semavi dinler ve daha genişçe İslam dini özelinde tarama yapıyor. İlgili kısmı aynıyla alıyorum aşağıya:
“Eşcinselliğe Tarihsel ve İslam Özelinde Dini bir Bakış Açısı
Tarih boyunca insanların doğayı, olayları, durumları açıklama yolları sürekli değişiklik göstermiştir. Bunu var olan bilgi birikimi, yaşanılan toplumun inançları, gelenekleri, içinde bulunulan kültürel, siyasi ve sosyal yapı gibi birçok faktör etkilemiş ve yönlendirmiştir. Eşcinsellik de çağlar boyunca çok değişik bakış açılarından açıklanmaya çalışılan, kimi kültür ve coğrafyalarda günah, ayıp ve suç kabul edilirken kimi yer ve zamanlarda hoşgörü ile karşılanan ama sürekli olarak üzerinde konuşulan belirsiz bir alan olmuştur (Çabuk, 2010). Kesin olarak söylenebilecek bir şey vardır ki, insanın cinsel ve duygusal yakınlığının, ilgi ve çekiminin kendi cinsiyetinden kişilere yönelmesi, insanlık tarihinin hemen her döneminde, toplumun yapısı ve ku¨ltu¨rel özellikleri ne olursa olsun, her coğrafya ve ku¨ltu¨rde rastlanılan bir durumdur (Spencer, 1996). İnsanlık tarihinde eşcinsellikle ilgili ilk kayıtlara M.Ö. 3000 yılında Eski Mısır, Su¨mer ve Hitit uygarlıklarında rastlanmakta, ancak gu¨nu¨mu¨zu¨n aksine ilk kayıtlarda yer alan eşcinselliğin tolerans gösterilen bir yaşantı olduğunun ipuçları göru¨lmektedir. Hatta denilebilir ki, Antik Yunan’da eşcinsellik ya da o zamanki adıyla oğlancılık, topluma kabul edilmenin ilk kuralıydı. Eşcinselliğin tu¨m bu farklı göru¨nu¨mlerine, farklı iktidar odakları (dini, hukuki, siyasi ve tıbbi otoriteler) tarafından yönlendirilen, yu¨celtme ve kabulden, yok sayma, baskılama ve cezalandırmaya doğru değişen toplumsal tutumlar sergilenmiştir. Batı toplumlarında eşcinsel davranışın baskılanması, ahlaki davranışı kontrol altına almaya çalışan yasa maddelerinin ortaya çıkmasıyla, hukuk yoluyla siyasi otorite tarafından başlayıp, dini otoritenin sahiplenmesiyle uzun su¨re devam etmiştir (Vicinus et al., 2001).
Eşcinselliğin suç olarak kabul edilmesinin İsa’nın doğumundan birkaç yüzyıl sonra cinsellikle ilgili ahlaksal düşüncenin değişmesi ile geliştiği, bu değişimde de Stoacılar’ın ve Platon’un geç dönem yazılarının etkili olduğu öne sürülmektedir. Buna göre, M.Ö. 3. yüzyılda yaşayan Stoacılar, cinsel haz dahil olmak üzere her türlü hazza karşı idiler. Tek doğal cinsellik üreme amaçlı olandı. İsa’nın doğumundan birkaç yüzyıl sonra yeniden keşfedilen Stoacılar’ın yazılarından etkilenen birçok orta çağ teoloğu tüm cinsel hazların günah olduğunu savundular. Aquinalı Thomas gibi en etkili orta çağ din bilginleri, cinsel organın üreme amacı dışında kullanılmasını şehvetperestlik ve günahkârlık olarak değerlendirmiş ve bu nedenle eşcinselliğin tek amacının haz olduğunu, dolayısı ile günah olduğunu savunmuşlardı (Söğüt, 2019, s. 326).
Tek Tanrılı (Hanif, İbrahimi) dinler olarak bilinen Musevilik, Hristiyanlık ve İslam’a baktığımızda da ortak söyleme göre, eşcinselliğin günahkarlık ve cezalandırılması gerekli bir kusur olarak görüldüğünü, dinsel yasak ve engellemelerle kontrol altında tutulmaya çalışılan bir varoluş olduğunu ve günümüzde de sayıca en fazla u¨yesi olan dinler olarak hala eşcinselliğe yaklaşımları etkilediğini ve şekillendirdiğini görüyoruz. Burada öncelikli olarak karşımıza geleneksel anlayışa göre, eşcinselliğin günah olduğu konusunda hiç şüphe bırakmayan Lut Kavmi’nin kıssası çıkıyor. Temel referanslar olarak kabul edilen bazı kaynaklar (Fahruddin Er-Razi, Seyyid Kutup, Ömer Nasuhi Bilmen, Mevdudi vb.) tarandığında genel yaklaşımın Lut Kavmi‘nin sosyal yapısına değil, sadece eşcinsel pratiklerine odaklandığı göru¨lu¨r. Lut Kavmi olarak bilinen toplumun yok edilme gerekçesini eşcinsellikle açıklamak u¨ç bu¨yu¨k dindeki teologlar tarafından çok yaygın bir yaklaşım olsa da günümüzde Kur’an tefsirini, ayetlerin işaret ettiği toplulukların sosyokültürel okumasıyla beraber yapan bazı ilahiyatçılar, Kur’an’da bu kavimle ilgili başka olgulara da dikkat çekmektedirler: Toplumlarında ku¨ltu¨rel olarak kabul görmu¨ş 'yol kesme (eşkiyalık) ve toplantılarında hayasız' şeyler yapmak olması, alayla 'tanrısal azabı' istemeleri (Ankebut, 29); 'tanrısal azabın' gerçekleştiği gece bir evi basıp, gelen iki misafire tecavüz etmeye kalkmaları (Hud, 78); Lut Kavmi’nin ku¨ltu¨rel değerleri içinde 'fahşiyat/fahiş' kavramı olması (Araf, 80), ki bu ifade 'bir diğerine zarar veren bir ileri gidişten' bahseder ve gazap gecesi sahnesinde, Lut Kavmi’nin, 'şehvetle arzuladıkları' bir erkeğe sahip olma konusunda ‘gönu¨l rızası’ ya da ‘karşılıklılık’ gibi kavramları aramadıkları göru¨lu¨r. Kur’an çevirmeni Abdu¨lbaki Gölpınarlı da burada karşıdakinin gönu¨l rızasını gözetmeyen denetimsiz şehveti vurgular. Buna ek olarak, 27 Mart 2008’de Endonezya’nın başkenti Cakarta’da düzenlenen Dinler ve Barış Konferansı’nda 'yasaklanan şey fuhuştur, eşcinsellik İslam’da caizdir' fetvası veren ilahiyatçılar, eşcinselliğin Allah’tan geldiğini ve bu yüzden doğal olduğunu söylemektedirler (Nil, 2013). Ayrıca Kur‘an metinlerinde adı geçen, helak edilen veya kötu¨ örnek olarak gösterilen Ad ve Semud Kavmi gibi diğer topluluklara bakıldığında da Lut Kavmi’yle ortak yönlerinin eşcinsellik değil; şükürsüzlük, gönderilen peygamberlere eziyet, dünya nimetlerine aşırı düşkünlük, gurur, şirk ve azgınlık olduğu görülmektedir. İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’a göre de Lut kıssasında lanetlenen şey baskı, zulüm ve zorbalıktır. Kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenlerinin, kendi cinsel eğilimlerini insanlara, özellikle de gençlere zorla dayatmaları, hasbahçelerindeki eğlenceler için şehirde ‘genç oğlan’ aramaları, hangi ailede varsa onu kırbaç zoruyla alıp götürmeleri, bu nedenle Hz. Lut’un evini basmaları, gelen gençleri zorla alıp götürmeye kalkmaları yıkımın gelmesine sebebiyet vermiştir (2018).
Modernizmin çoğullaştırıcı etkilerine bir de dinlerin özünde var olan pluralizm eklenince, içinde yaşadığımız dönemin, insanlık tarihinin en çoğul dönemlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Günümüz pluralist toplumlarında, hele de evrensellik iddiası taşıyan dinlerin, sadece dindarların değil, dindar olmayanların hatta din karşıtlarının din anlayışlarını bile dikkate alması ve incelemesi gerekmektedir. Islam bütün insanlığa ve toplumun tüm kesimlerine hitap etmektedir. Dolayısıyla İslam’ın hiçbir sosyal kesimi, örneğin eşcinselleri gözden çıkarma lüksü olmamalıdır. Bu bağlamda hem İslam’ın eşcinselliği yasaklamadığı yönündeki iddialar ciddiye alınmalı ve değerlendirilmeli, hem de eşcinsellerin dini duyarlılık, hassasiyet ve sorunları dikkate alınmalıdır. Ayrıca burada İslam’ın (ve Musevilik’in) kültürel, sosyal, siyasal ve teknolojik gelişmelere cevap verme konusunda yetersiz kaldığını görüyoruz. Eğer eşcinsellik bir hastalıksa zaten günah olamaz, eğer güncel bilimsel verilerin iddia ettiğine göre bir seçim değilse ve biyolojikse zaten yargılanamaz. Kişisel görüşüme göre din alimlerinin gelişen bilim ve tıptan bağımsız kendi balonu içinde yaşamaktan vazgeçip, küreselleşme ve sekülerleşme bağlamında günümüz gündemini meşgul eden konular üzerine eğilmeleri ve araştırmalarını güncellemeleri gerekmektedir. Eşcinsellik konusunun özellikle dini boyutunun rahatça konuşulmaması ve titiz araştırmaların yapılmamış olması, eşcinselliğin dini boyutu ile ilgili sert ve olumsuz söylevlerin gelişmesinin sebeplerinden biridir. Avrupa’nın birçok ülkesinde eşcinsellere yönelik hakların verilmesi ve Katolik Kilisesi’inden eşcinsel evliliğe izin çıkmasıyla gözler İslam ülkelerindeki eşcinselliğe bakışa ve eşcinsel olan bireylere verilen haklara çevrilmiş. Geçmişi insanlık tarihi kadar eski olmasına karşı günümüzde yeni sorun ve yönleriyle karşımıza çıkan eşcinsellik karşısında alimlerin takınacağı tutum, İslam’ın çağdaş toplumsal meselelere getireceği alternatif çözümler konusunda önemli bir örneklem çerçevesi de oluşturacaktır (Başar & Kaptan, 2013)."
Araştırmaya göre bugün “İslam LGBTİ+ aktivizmiyle asla barışamaz" iddiaları öncelikle alan hakimiyeti kurma çabası olarak değerlendirilebilir. Çünkü İslam adına karar verme yetkisi kimsenin tekelinde değil ve tek bir İslami yorum olmadığı gibi tarihsel yorum ve uygulamalarda da teklik yok. En az bunun kadar önemli olan bir husus da eşcinselliğin modern çağlarda ortaya çıkıp batıdan geldiği iddialarının yanlışlığını bir kez de bu araştırmayla görmemiz. Belki en çok üzerinde durulması gereken konu, bugün iktidar ile karşılıklı beslenen ve din adına konuşma iddiasındaki grupların eşcinsellikten çok LGBTİ+ aktivizmine yani hak savunuculuğunu yok etmek üzerine söylem geliştirmeleri. Bu aşamada tepki çeken yorumumu bir kere daha belirtmekte yarar var. Hukuku her alanda yok sayan yönetim anlayışı, insan hakları hukukunu alenen çiğnemekten çekinmiyor. Hatta hak kavramını tersine çevirerek insanın değil kurumun hakkından söz ediyor. Aile hakları gibi kavramlar icat ediyor örneğin. Onur Yürüyüşlerinin yasaklanması, LGBTİ+ örgütleri üzerinde baskı kurulması, eşcinsel bireylere örgütlenme hakkı tanımadan varlığının sözüm ona kabul edilmiş gibi yapılması... Çıplak insan/homo sacer/köle düzeyinde yaşamaları öneriliyor. Olgunun tarihsel gelişimine bakarak rahatlıkla LGBTİ+ varoluşuna değil insan haklarına sahip oluşlarına karşı çıkıldığı görülür. Sonucun seks kölesi olarak kullanma amacına yöneldiğini söylemek de aşırı yorum sayılamaz. Her ne kadar dindar camiadan çok tepki çekse de bir kere daha söylemiş olayım bu iddiaların gideceği istikamette ancak köle olarak, geliş yönünü düşününce de seks kölesi olarak görmek istediklerini söylemekten başka bir yol kalmıyor. Peki kimler? Hep çoğul kullandığım için açıklamakta fayda var. Bütün Müslümanları kastetmiyorum. Bütün dindarları kastetmiyorum. Ama bu politikaları oluşturanları, bu politikalara borazanlık yapanları kastediyorum elbette. Örgütlenme hakkının inkar edilmesinin başka izahı yok çünkü. Üstelik toplumsal cinsiyet eşitliğinin inkarı da kölelik dönemlerine dönme hevesini çağrıştırır bana her zaman.
Stoacılıktan ilham alıp Katolik öğretinin klasik dönem yorumlarından beslenen eşcinselliğe dair iddialar, hem yerli, hem milli, hem de dini olamaz ancak ataerkil cinsiyet rollerine kutsiyet atfetmekten ibarettir. Modern dönemde Katolik öğreti bile onca katılığına rağmen “Tanrının çocukları” toleransına erişmişken İslam anlayışını engizisyon tarihi sürecindeki uygulamalarla özdeşleştirmeye kalktıkları bir 21. yüzyıl yaşanıyor. İslam tarihinin geçmişteki toleransı bugün Katolik kilisesinde ama Müslümanlar bugün Katolik kilisesinin orta çağında… Yerli milli dini hem de…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024