Berrin Sönmez
Aileyi önceleyen bir kanun haline getirilmiş olmasına rağmen dindar kesim ve iktidar, kadına yönelik şiddetle mücadele kanununu uygulamıyor yıllardır. Çünkü içerik olarak kadına yönelik şiddetle mücadeleyi mümkün kılan evrensel ilkelere sahip kanun, bu haliyle bile.
Ev içi şiddet kavramı İstanbul Sözleşmesi’nde geçer. Kavram, kadına yönelik şiddetle mücadele amacıyla hazırlanan yeni kanunda da zikredilsin istenmişti. Ülkemizin belki de tek demokratik yasa yapım yöntemiyle hazırlanmış kanunundan söz ediyorum. 6284’ten. Çoğulcu, kapsayıcı katılımla masada yer almıştı, sivil toplum temsilcileri. Eşit söz hakkıyla, bakan ve üst düzey bürokratlarla göz hizasından konuşma gibi, feminist tartışma ilkelerinden yararlanılarak müzakere edilmişti. “Bi tadımlık” yaşamıştık, müzakereci demokrasiyi.
Hepi topu beş, beş buçuk sene önceydi. Ama zaman izafi işte şimdi her açıdan çok uzak geliyor adeta geçmiş zaman masalı gibi… Demokrasiden o kadar uzak. Katılımcı yasa yapım süreçlerinden o kadar uzak. Gerçekleşmemesi yani kanunun uygulanmayışı yönüyle de masal gibi. Demokrasiden hoşlanılmadığı, farklı kesimlerin ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda hazırlanmış, ötekini de gören bir yasa olduğu için. Müzakerelerde kadın komisyonları temsilcileriyle yer alan bazı dindar STÖ’lerin karar mekanizmasındaki erkekler hoşlanmadığı için. Bu hoşlanmayan cemaat ve tarikatlar, siyaset ve bürokrasi üzerine baskı kuracak güçte oldukları için.
Yasa yapım sürecine, taslağın hazırlanması aşamasında çoğulcu, kapsayıcı ve müzakereci katılım kıymetliydi. Ancak müzakere süreci sorunsuz değildi. Her şey güllük gülistanlık uzlaşma havasında yürümedi. Zaten “demokrasi uzlaşma rejimi” ifadesi koca bir palavra. Uzlaşma falan değil tartışma rejimi. Çatır çatır müzakere ederek temsil edilen kesimlerin beklenti ve ihtiyaçları, çıkarları alabildiğine korunacak tartışmalarda. İşte herkesin çatır çatır ama elbette medeni, insani usullerle tartışmasının arkasından gelecek “rıza”nın adı demokrasi. Başka bir deyişle çatışmadan doğan denge, bu rejim… Nitekim kadın hareketinin büyük kısmını temsil eden Şiddete Son Platformu da, dindar kesimin derneklerinin büyük kısmını temsil eden Aile Platformu da, herkesten ve her şeyden gerçek anlamda bağımsız sadece kendi üyelerini temsil eden Başkent Kadın Platformu da müzakereler sırasında tüm beklentilerimize kavuşamamıştık. Siyaset ve bürokrasi de bizlerden daha farklı durumda değildi aslında. İstediğimizin tam tersiyle karşılaştığımız da çok oldu. Ama golü son dakikada yemiştik. Bütün itirazlara rağmen ev içi kavramı yerine aile içi kavramının yerleştirilmesine engel olamadığımız gibi kanunun adı da eski kanunun adı olarak çıkarıldı karşımıza. Aileyi korumayla başladı kadına yönelik şiddetle mücadele kanunu ismi.
Aileyi önceleyen bir kanun haline getirilmiş olmasına rağmen dindar kesim ve iktidar, kadına yönelik şiddetle mücadele kanununu uygulamıyor yıllardır. Çünkü içerik olarak kadına yönelik şiddetle mücadeleyi mümkün kılan evrensel ilkelere sahip kanun, bu haliyle bile. Hem demokratik yöntemle hazırlanışı hem kadını birey olarak güçlendirmek suretiyle şiddetle mücadele edecek oluşundan hoşlanmadı, muhtemelen çeşitli tarikat ve cemaatler. Dindar kesimin kadına yönelik şiddetle ilişkisi çok sorunluydu eskiden de. Kadını birey olarak tanımlayan her yaklaşım ve gelişmeyi “şeytanileştirme” eğilimindeydiler öteden beri. Diğer yandan aileyi kutsamak mühim mesele elbette…
Şiddeti, aile içinde koruma altına aldılar yıllardır. Din, kültür gibi gerekçelerle göz ardı edildi ev içi şiddet. Dört duvar arasında saklanmaya çalışıldı, 6284’ü yürütmekle yükümlü bakanlar ve bürokratlar tarafından bile. Terör ve trafik terörü kurbanları kadar cinayet kurbanı kadın varlığı görmezden gelindi. Kadına yönelik şiddeti algıda seçicilikle izaha kalkıştı yetkililer. Ama şiddet durmuyor, ayrım da yapmıyor. Dindar seküler seçmiyor şiddet. Aile içinde kalamadığı gibi artık üçüncü sayfalara da sığmıyor.
Ve dün kadına yönelik şiddet Yeni Akit’in manşetine taştı. Onlar böyle isimlendirmediler ama maalesef başa gelen tam olarak erkek şiddetiydi. (http://www.yeniakit.com.tr/haber/genel-yayin-yonetmenimiz-kadir-demirel-hakka-yurudu-337431.html) Yeni Akit Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel’in öldürülüp –Allah rahmet etsin- kızının yaralandığı olay bu kadar taze olmasına rağmen ismi belli: Bu bir ev içi şiddet vakası. 6284 ve İstanbul Sözleşmesi uygulanmadığı için sürekli büyüyen bir erkek terörü. Şiddet gören kızını, kocasıyla barıştırmaya yönelen bir baba… Ülkemizde yaşanan milyonla örnekten bir tanesi… Kadını değil şiddeti koruyan, insanı değil kurumu, aile kurumunu önemseyen ve erkek terörünü aile kavramıyla adeta kutsayan hataların hepsi yapılmış. Çok yazık.
Esma’nın iyileşmesini, Cemil Karanfil’in hak ettiği cezayı almasını ve bu ülkenin dindarlarında kadına yönelik şiddetle mücadele bilincinin yükselmesini umalım.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024