Cafer Solgun
Türkiye kadar gündemi hızlı değişen bir başka ülke var mıdır acaba; sanmıyorum. Bir konu “gündem” oluyor ama henüz o gündemle ilgili haberleri, yorumları, gelişmeleri takip ediyorken bir başka “gelişme” o gündemi süratle eskitiyor. Söz konusu “gündem” konuları ve içerdiği gelişmelerin, her geçen gün demokrasi ve özgürlükler adına var olan kaygı ve endişeleri daha da derinleştiren bir anlamı olmasa, bu “hızlı” ve “hareketli” gündemle yaşamak hayli heyecanlı, eğlenceli bir şey olabilirdi.
Türkiye’de Dersim’le ilgili bir araştırma yaptığı için tanıştığım Danimarkalı Kristine isimli bir arkadaşım vardı. Ben onunla İngilizce o da benimle Türkçe konuşmaya çalışıyordu. Benim İngilizcemi, onun da Türkçesini geliştirmeye ihtiyacı vardı. 2006 yılıydı. Türkiye’ye, ama özellikle Dersim’e hayran olmuştu. Sorana “Turunçmekliyim” (Dersim merkeze bağlı bir köy) diyordu, o derece. Türkiye’ye yerleşmek istediğini söylüyordu, Cihangir’de ev de kiralamıştı hatta. “Neden ki?” diye sormuştum, devasa demokratikleşme, insan hakları sorunlarımız var filan, Danimarka dururken. Cevabı, “Türkiye’de yaşamak çok heyecanlı” olmuştu.
Doğruya doğru, Türkiye’de yaşamak çok heyecanlı; her an her şey olabilir. Ama Kristine (yakın arkadaşları Stine diye hitap ederdi) sonuçta araştırması, görüşmeleri bitince, ülkesine döndü. “Ne oldu, Türkiye’ye yerleşecektin hani?” dediğimde Kopenhag’da akademisyen olan babasının, “saçmalama” diyerek kendisine kızdığını söylemişti. Gitti, evlendi, Viking soyunu sürdürecek çocukları oldu. Ara sıra haberleşiyoruz. Bir daha gelmedi Türkiye’ye ama Türkiye’yi oradan izlemeyi sürdürüyor. “Aman” diyor, “kendinize dikkat edin lütfen.” Sormadım ama anladığım kadarıyla artık babasına hak veriyor ve zamanın ağır işlediği memleketinde yaşamaktan yana bir şikayeti, hoşnutsuzluğu yok ve oradan bize bakınca gıpta etmiyor, üzülüyor...
Mutlu, mesut, sağlıklı, gelecek endişesi olmayan, seçimle, siyasetle filan ilgilenmekten hazzetmeyen ve zaten buna da gerek duymayan, hafta sonu ne yapacağız planlarından başka “mühim” gaileleri olmayan insanlarla aynı gökyüzü altında ve aynı yeryüzü üzerinde yaşıyoruz. Ama işte Gazze’de “medeni” alem devletlerinin desteğiyle bir soykırım suçu işleniyor...
Her an her şeyin olabilmesine alıştığımızı düşünürken gündeme “bomba” gibi düşen bir gelişme ile yine, yeniden, bir kez daha ve hala şaşırabildiğimiz bir ülkede yaşamak heyecanımız olmadan hayat nasıl bir şeydir ki acaba?
***
Ana muhalefet partisinde herhangi bir “skandal” istifası söz konusu olmadan, ilk defa bir CHP genel başkanı kurultayda rakibine yenildi. (1972 yılında Bülent Ecevit de İsmet İnönü’yü koltuğundan etmişti. Ama o kurultayda parti meclisi seçim sonuçlarını gören İsmet İnönü adaylıktan çekilmiş, CHP Genel Başkanlığından istifa etmişti.) Kemal Kılıçdaroğlu’nun Özgür Özel’e yenileceği o kadar belli bir “gelişme” idi ki, bunu görememiş olmasına gerçekten hayret edilir. Kılıçdaroğlu yenilince kimi CHP’liler adeta göbek attılar sevinçlerinden, kimisi de gözyaşlarına boğuldu. İlginç ve düşündürücüydü.
Alevi camiasında bazılarının Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesini “Alevilerin tasfiyesi” olarak yorumlaması da bir diğer enteresan durumdu. Oysa Kılıçdaroğlu o koltukta oturuyorken, ismi lazım değil, CHP’de siyaset yapan birçok Alevi politikacı Kılıçdaroğlu’na karşı kendilerine göre nedenlerle son derece öfkeli bir memnuniyetsizlik tavrı içindeydi. Öte yandan Cemal Canpolat gibi çapsızlar kadar gürültü yapmadıkları için tanınmıyor, “görünmüyor” olabilirler ama Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu için çalışan Aleviler de var; tanıdığım için biliyorum.
Kılıçdaroğlu’nun gidişi ve Özel’in gelişiyle ilgili çok şey yazıldı, çizildi; “söylenecek ne kaldı ki” diyebilirsiniz ama Alevilerin durumuyla ilgili yüksek sesle söylenenler hakkında dile getirmek istediğim görüşlerim vardı.
Geçerken söylemeden edemeyeceğim; Barış Yarkadaş CHP’yi iyi bilen bir gazetecidir. Kurultaydan önce görseydim, Kılıçdaroğlu lehine bu denli kesin öngörülerde bulunmasının yanlış olduğunu söylerdim, nedenleriyle birlikte. Şimdi ise görürsem, sözünü tutması örnek bir tutum olmakla beraber aktif gazeteciliği bırakma kararını gözden geçirmesi gerektiğini söylerim.
Bu konuda yazmaya hazırlanırken, Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) sansür yasasının iptaliyle ilgili görüşme vardı, gazetecilik örgütleri nöbetteydi. Tolga Şardan bu yasa gerekçe gösterilerek tutuklanmıştı (6 gün sonra tahliye edildi). Gazeteci Cengiz Erdinç’in gözaltına alınmasının yasal “dayanağı” da buydu. Belli ki bu yasa medya ve gazeteciler üzerindeki baskı ve sansürü daha da büyütecekti. Ne var ki AYM oy çokluğuyla keyfi unsurlar içeren bu yasanın iptali istemini reddetti!
Can Atalay konusunda verdiği hak ihlali kararında olduğu gibi bazen olumlu manada kamuoyunu şaşırtan kararlar veren AYM bu kez hak ve özgürlükleri ölçü alan bir karar vermekten imtina etmişti. AYM’nin bu tutumunu eleştirmek lazım elbette ama o da ne!
Kırk yıl düşünsen aklına gelmeyecek bir şey oldu ve AYM’nin Hatay Milletvekili Can Atalay’ın serbest bırakılması gerektiğine yönelik kararını yerine getirmeyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi, üstüne de AYM hakkında suç duyurusunda bulundu! Yargıtay 3. Dairesine göre AYM “vesayet” altındaydı ve “yargısal aktivizm” tavrı içindeydi. (Bu itham eden ifadeler hangi siyasi parti sözcülerinden alıntı; var mı bir tahmininiz?) İlginç olan bu suç duyurusunu da yine AYM’nin görüşecek olması elbette. Ama daha da önemlisi, ortaya çıkan tablonun fiilen AYM’yi işlemez hale getirmek ve dolayısıyla anayasal güvencenin fiilen ve tümüyle askıya almak demek olmasıydı. Neresinden baksan, kriz...
“Hukukun üstünlüğü” tartışılır halde iken “kanun devleti” olmak da bir anda tartışmalı hale getirildi...
MHP lideri Devlet Bahçeli AYM için “kapatalım gitsin” diyordu. Demek varmış bir bildiği.
Ya, işte böyle Stine! Bizde heyecan dorukta. İnanmayacaksın ama hala şaşırabildiğimiz şeyler oluyor. Sizde ne var ne yok?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
4.04.2025
29.03.2025
24.03.2025