Cafer Solgun
Geçen haftaki yazımda İsrail saldırganlığının, önceki yıllarda tanık olduğumuz türden bir “intikam” amacı taşımadığını ve bu saldırılarla Ortadoğu’da dengelerin yeniden oluşturulacağı bir dönemin önünün açılmak istendiğine dair görüşlerimi paylaşmıştım. Yazıyı, sözü Türkiye’ye getirip bu haftaki yazıya “pas” atmıştım: “…Türkiye bu sürecin neresinde peki ve dengelerin yeniden oluşturulmasından nasıl etkilenir? Bu soru üzerine kafa yorarken, dileyelim, savaşın acı, kan, gözyaşı ve yıkımdan başka bir şey demek olmadığını hep aklımızda tutarız…”
Bazı okurlarımdan da “Kürt meselesi bu işin neresinde?” içeriğinde sorular geldi. Hemen cevap vereyim: Nereden baktığınızdan bağımsız olarak, tam da ortasında!
“Nereden baktığınız” tabii ki önemli; ama ister sorunu “terör sorunu, güvenlik sorunu” görün isterse Ortadoğu’da istikrarın temel problemlerinden biri görün, Kürt meselesi Filistin ile birlikte Ortadoğu coğrafyasının en önemli sorunlarından biri. Filistin meselesinin uluslararası arenada meşruiyetinin büyük bir kabul gördüğü dikkate alınacak olursa, ondan daha ağır bir sorun olduğu da söylenebilir rahatlıkla…
Vurgulamadan geçmemek gerekir; Kürt sorunu deyince bundan “terör, bölücülük, güvenlik” anlamı çıkaran zihniyet, sorunun ağırlığının en önemli unsuru oluyor.
İnkar ideolojisi ve emperyalistlerin son olarak 1. Dünya Savaşının ardından çizdikleri sınırlara “milli” ve “ulvi” bir kutsiyet atfetmeyen aklı başında, vicdanı yerinde herkes bilir ki Kürtler, birçok dinin, kültürün, etnik kimliğin yurdu olan bu coğrafyada devletsiz yegane halktır ve bu tabii ki bir sorundur, bir “istikrarsızlık” unsurudur. Dünyada da toplam nüfusu 50-60 milyon dolaylarında hiçbir halk yoktur ki “devletsiz” olsun…
Kürtler bu coğrafyada hem devletsizdirler ve hem de dört ülkenin (Türkiye, İran, Irak ve Suriye) sınırlarına hapsedilmiş olarak bölünmüş, parçalanmışlardır. Hapsedildikleri sınırların içerisinde varlıkları değişik düzeylerde ağır ve sistematik biçimde baskı altına alınmış, bir halk olmanın en temel gereklerinden dahi mahrum biçimde teslimiyet ve asimilasyondan başkaca “çıkışı” olmayan bir cenderede yaşamak zorunda bırakılmışlardır.
Kürtlerin varlığını kendi egemen devlet statüleri ve statükoları için “tehdit ve tehlike” gören bu devletler, biliyoruz ki, birçok konuda politika ve ideolojik hassasiyetleri birbirinin karşısında olsa da söz konusu Kürtler olunca aynı safta yer almaktan geri kalmamaktadırlar. Hatırlayanlar bilir; on yıllarca Sovyetler Birliği’nin bölgedeki “nüfuz alanı” içerisinde yer alan Baasçı Irak ve Suriye rejimleri ile Amerikan uydusu Türkiye ve İran Kürtlere karşı hep “ittifak” halinde idiler.
Biraz daha yakından bakacak olursak…
İran’da Şah rejimi yıkıldı (1979) ama yeni molla rejiminin Kürtlerle ilgili politikası değişmedi; hatta ilk icraatları, İslam Devrimine destek veren Kürdistan’ı kana boyamak oldu. (İran’da bir Kürdistan eyaleti ve Kürtlerin anayasal güvence altında bulunan kültürel hakları var aslında; ama “ne olur ne olmaz” endişesiyle olsa gerek bu haklarını kullanmaları önünde ciddi engeller de var.)
Irak’ta Saddam diktatörlüğünün devrilmesinin ardından bu ülkede yeni bir durum ortaya çıktı ve varlığı önem kazanan Kürtlerin “statü” istem ve beklentilerini görmezden gelmek, mümkün değildi. 2005 yılında Irak, federal bir yapı içerisinde Kürdistan Bölgesel Yönetimini tanıdı. (Bu önemli, tarihi bir kazanımdı; ne var ki kendi içinde hayli çok yönlü, dallı budaklı ve bölge ülkelerinin manipülasyonlarının da etkili olduğu pek çok sorunu da bünyesinde barındırıyor. Konudan sapmamak için bu notu düşmekle yetiniyorum.) 2017 yılında Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumu, bir “ilk” olarak bir başka tarihi gelişme idi. Fakat diğer Kürt hareketlerinin tepkileri bir yana Türkiye ve İran’ın bağımsızlık ilan edilmesi ihtimalini bile “savaş nedeni sayarız” tehditleri sonucunda, Kürtlerin bağımsızlık yönünde tecelli eden iradesi hayata geçirilemedi…
Suriye’de ise bir zamanların Sovyet uydusu ve kimilerinin gözünde büyük anti-emperyalist mevzi Baasçı Esad rejimi, Kürtlere herhangi bir hak vermek şöyle dursun, onlara vatandaşlık kimliği dahi vermedi. Sovyetler Birliği yıkıldı, baba Esad’ın yerini “Suriye’de acayip reformlar yapacak” beklentisiyle Avrupa’da eğitim görmüş oğul Esad aldı ama yeni Esad’ın da Kürt politikası değişmedi! İç savaş sürecinde Suriye Kürdistanında ortaya çıkan Rojava özerk yönetimine karşı en önemli (!) vaadi, “Kürtlere vatandaşlık hakları tanınacak” oldu. Suriye’nin parçalanması pahasına hala Rojava’yı tanımıyorlar; Rojava yönetiminin son derece gevşek bir içeriği bulunan özerklik talebini bile “tehlikeli” buluyorlar!
Bu dönemde kapalı kapılar arkasında kotarılan Ankara-Şam görüşmelerinin en önemli gündem maddesinin ne olacağı kimse için “sır” olmasa gerek: Ne yapalım edelim de fiili Rojava özerk yönetimini yok edelim…
(Geçerken belirtmeden edemedim: 2013-2014 yıllarında gündemde olan Çözüm Süreci’nin geleceğinin, başarı ya da başarısızlığının, Rojava’ya yaklaşımla ilgili olduğunu ortaya koyan yazılarıma, sözüm ona “süreci” destekleyen çeşitli uyduruklar, “Sen süreci desteklemiyor musun yoksa?” şeklinde tepkiler göstermişti. Tabii böylelerinde “yüz” olmadığı için her biri hala “uzman” ve “bilirkişi” edalarında dolanıyorlar ortalıkta.)
Türkiye’de ise 2002’den bu yana önceleri sorunun adını dosdoğru koymasıyla dikkat çeken, 2009 ve 2013 yıllarında “açılım” yapmaya niyetlenen ama vardığı noktada devletin bildik “kırmızı çizgi” politikasına teslim olmuş bir iktidar var ve kendi iktidar dönemini “yeni Türkiye” olarak tanımlıyorlar. Fakat bu “yeni” denilen Türkiye’de de “eski” Türkiye’nin sorunları “sorun” olmaktan çıkartılabilmiş, çözülebilmiş değil.
Konudan sapmadan devam edelim; Kürdistan coğrafyasının bölge ve nüfus olarak en büyük parçasının yer aldığı, ülkenin en önemli, yakıcı ve can yakıcı sorunuyla ilgili geldiğimiz nokta şu; TRT Şeş, pardon TRT Kurdi var ya daha ne istiyorsunuz!
“Bu da bir şey” denilebilir elbette ama bu asgari manada bile bir “çözüm” değil. Olmadığı nereden belli? Mesela onca baskıya, engellemeye, davalara, kayyum uygulamalarına rağmen bölgede son olarak DEM Parti olarak siyasi hayatını sürdüren parti neden hala seçmenlerin sahiplenmeyi sürdürdüğü bir parti? Herhalde bunun nedeni, “çok başarılı siyaset yapıyorlar, Kürtlerin haklarını çok iyi temsil ediyorlar” değil, en azından bence değil. Adı HEP’ten bu yana “Kürt partisi”ne çıkmış bu partilerin Kürtler tarafından sahiplenilmesinin en önemli nedeni, benden duymuş olun, egemen devlet politikalarına, inkar ve çözümsüzlük politikalarına karşı bir tepki ve protestodur…
Ortadoğu’da etkili olmak isteyen ve aynı zamanda birer “Kürt sorunu” bulunan ülkeler ile bu ülkelerdeki Kürtlerin durumu, kaba hatlarıyla bu. Bu realiteyi yok sayarak veya bununla ilgili kalıcı, nihai bir barış, çözüm perspektifi içeren anlayışınız olmadan Ortadoğu’da gerçek manada bir barış ve istikrar politikanız olabilir mi? Kuşkusuz bu sorunun ABD, Rusya, İngiltere gibi küresel güçler açısından da değerlendirilmesi gereği var…
***
Bu dallı budaklı konuyu bir makale ile enine boyuna irdeleme imkanı yok. Ağır basan bir gündem olmadığı müddetçe, madem girizgah kabilinden başladım, sürdüreceğim. Ama bitirmeden bu yazının ana fikri olsun misali vurgulamak istediğim birkaç husus daha var.
> Ortadoğu’da kalıcı bir barış ve istikrar, Kürt sorunu görmezden gelinerek ve Kürt sorunu konusunda yeni, yapıcı, barış ve çözüm odaklı bir anlayış geliştirilemeden inşa edilemez…
> Kürt sorunuyla doğrudan ilgili devletlerin Kürtlerin varlığını tanımış olmanın bir adım ötelerine gitmeleri, bu ülkelerin demokratikleşme ve yeniden yapılanma iradesi göstermeleri sorunudur. Bu anlamda Kürt sorunu kendi iç barışını tesis etmeyi de önceleyen, önemseyen bir büyük demokrasi ve zihniyet dönüşümü sorunudur.
> Kürtlerin “devletsiz” olması bir sorundur. Bazı Kürt hareketlerinin “Biz devlet istemiyoruz” şeklindeki kuramsal ve pratik bağlamda mantıksal tutarlılığı çürük eklektik görüşlerine rağmen hem de. Bununla birlikte, Kürtlerin devlet kurma/olma haklarını tanıyacak biçimde kendi kaderini tayin hakkını tanımak, savunmak, illa da bir Kürt devleti kurulmasını savunmak anlamına da gelmez. Memleketin solcu camiasının çoğu başka konularda adını çok ansa da, Lenin’in Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı ile ilgili temel prensibini anımsamakta güçlük çeker: Ezen ulus sosyalistlerinin görevi ezilen ulusun ayrılma hakkını savunmaktır. (Ezilen ulus sosyalistleri ise birliği savunmalıdır. Bu “birlik”, hakkından vazgeçmek değildir ama, federasyon, özerklik şeklinde birlikte olmaktır.)
> Zihniyet dönüşümü sadece devletler için elzem değil; bu ülkelerin halkları için de gerekli ve hatta devletlerin demokratik dönüşümü buradan geçiyor da denilebilir. Demokrasi mücadelesi bileşenlerinin de, başta “sol” iddialı yapılar olmak üzere, sağlıklı, işleyen bir demokrasi inşa etmenin Kürtleri bir “taktik müttefik” veya “kitle” görmekten artık vazgeçip onların haklarını savunmakla mümkün olabileceğini görmeleri gereği vardır.
> 1. Dünya Savaşının hemen ardından Ortadoğu’yu “dizayn” eden Sykes Picot Anlaşması ve 2. Dünya Savaşının ardından ortaya çıkan “yeni” durum kapsamında nüfuz ve egemenlik alanlarının yeniden belirlenmesi, Filistin halkını ve Kürtleri “yok” saymakla malûl idi. Bu statüko ve dengeler aşındı ve yeniden yapılandırılması ihtiyacı ortaya çıktı; Suriye’de yatışmış görünen iç savaş, İran politikaları ve nihayet İsrail’in himaye edilen, hatta kışkırtılan saldırganlığı bu ihtiyacın “görünen” gerekçeleridir. Dengeler yeniden belirlenirken kendi içlerindeki sorunlara karşın Kürt halkı tarihinin en bilinçli ve örgütlü dönemindedir ve özellikle IŞİD’in tasfiyesinde oynadığı rol nedeniyle uluslararası kamuoyunun takdir ve sempatisini kazandığını da hatırda tutmak gerekir. Ortadoğu denklemlerinde Kürtleri yok saymak, artık hiç kimse için kolay değildir.
> Bugünlerde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin parlamentoda DEM Partililerle tokalaşması, Erdoğan’ın “kıymetini bilin” demesi ve “yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?” yorumları var gündemde. Bahçeli bu hareketinin “doğaçlama” değil, “Gelin Türkiye partisi olun, milli birliğimizde kenetlenin teklifi” olduğunu açıkladı; “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” dedi. Ben, bu MHP adına cidden “açılım” denilebilecek hareketin, Ortadoğu’da kartların yeniden karılması, dengelerin yeniden oluşturulması ile doğrudan ilgili olduğu kanısındayım…
***
Zor tabii, ağzından ya da kaleminden döküldüğü gibi kolay değil hiçbir şey; söz konusu olan Ortadoğu ve Kürtler ise… Ama zor olması, bizi doğru olanı, olması gerekeni dile getirmekten ve savunmaktan da alıkoymamalı. Gandi’nin dediğince, “Barışa giden bir yol yoktur. Barışın kendisi bir yoldur” ve o yolun dümdüz bir hat izlemediğini biliyoruz, yaşıyoruz…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
4.04.2025
29.03.2025
24.03.2025