Ceren KENAR
O Amerika'nın Suriye politikasının mimarlarındandı. Suriye'de gösteriler başladığında, 2012 yılında Obama kendisini ABD hükümetinin özel Suriye temsilcisi olarak atadı. Frederik Hof en üst düzey devlet onur nişanları ile süslü diplomasi kariyerinin en zor kavşağındaydı.
Ancak Hof'un bu görevi uzun sürmedi. Kısa zaman içinde istifa etti. Obama'nın Suriye politikasına itiraz ederek istifa eden Hof'u daha sonra, ABD eski Suriye elçisi Robert Ford, savunma bakanları Panetta ve Hagel izleyecekti.
Hof geçtiğimiz hafta "Simdi ve Burada" programına çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Obama'nın Suriye politikasındaki yanlış neydi? Türkiye ile ABD arasında Suriye konusunda neler yaşandı? Obama hükümetinin kimyasal silah konusundaki kırmızı çizgisi ilk defa ne zaman ihlal edilmişti.
Hof tüm bu soruları cevaplandırdı...
Suriye’deki son ateşkes için ne düşünüyorsunuz? Muhalefet ateşkesten sonra Rus uçaklarının sivilleri vurmaya devam ettiğini iddia ediyor. Ateşkesten sonra, muhalefet ile rejim güçleri ve Kürt militanlar arasındaki çatışmalar da sona ermiş değil. Sizce ateşkes cidden sağlandı mı?
Hof: Rusya ve Esad rejiminin operasyonlarının devam ettiğini İran’ın milis güçlerinin de çatışmalara destek verdiğini söyleyebilirim. Ancak bu çatışmalar geçmişe göre belirgin bir şekilde daha az gerçekleşmekte. Dolayısıyla özellikle Suriyeli siviller arasındaki kayıplar önceki zamanlara göre daha düşük. Şiddet seviyesinin azalması Cenevre’de müzakerelerin devam etmesini sağlayabilir. Bu ideal çözümden çok uzakta bir şey ama barış müzakerelerinin yeniden başlaması için yeterli bir şart oluşturabilir
Amerikan istihbaratının son raporları Kuzey Suriye’de PYD'nin Suriyeli muhaliflere karşı Esad rejimi ve İran’la iş birliğini yaptığını gösteriyor. Bu şaşırtıcı bir durum mu sizin için?
Hof: Hayır. Başından beri İran’ın Beşar Esad rejimini koruma rolü çok önemli olmuştur. Örneğin, 2013 baharında İran Hizbullah’a talimat verdi. Ve Lübnan Hizbullah’ı Esad’ı askerî bir mağlubiyetten kurtarmak için müdahale etti. Rusya hava operasyonlarının başladığı 2015 Eylül ayının son gününden beri İran’ın bir araya getirdiği milisler kara gücü olarak Rusya bombardımanından faydalandı. İran’ın Suriye’den kendi askeri güçlerini çektiği yönünde haberler çıksa da bu haberleri gerçekten kanıtlayacak bir şey dikkatimi çekmedi. Benim anladığım hâlâ Suriye’de İran devletinin çalışanları askerî danışman ve üst düzey komutan olarak orada bulunmakta.
Türkiye’nin ABD ve PYD’nin iş birliğini kınaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konu nasıl çözülebilir?
Hof: Ah, bu çok zor bir mesele olacak. Bu büyük ölçüde ABD ve DAEŞ karşıtı koalisyon meselesinin bir sonucu. DAEŞ’e karşı savaşta koalisyonun yeterli bir kara gücü yok. ABD ve koalisyonun PYD ile Suriye’nin doğusunda kurduğu ilişki umutsuz bir zorunluluktan kaynaklanmakta. PYD dışında DAEŞ’e karşı hava operasyonu düzenleyen koalisyondan faydalanan başka bir kara gücü yok. Bence bu ikilemin çözümü Suriye’nin doğusuna girip DAEŞ’i yok edecek bir profesyonel kara gücü oluşturmak. Bu Suriye muhalefetinin kendi özgürleştirilmiş alanlarına sahip olmasına izin verecek bir gelişme de olur.
ABD Dışişleri Bakanlığı PYD ve PKK’nın birbirinden farklı ve ayrı yapılar olduğunu söylüyor. Bu görüşe katılıyor musunuz?
Hof: PYD ve PKK arasında bir ilişki var. Fakat kabul etmeliyim ki Amerikan hükümeti PYD ve PKK’nın farklı yapılar olduğunu ve bu ilişkinin operasyonel sonuçlarının sınırlı olduğunu düşünüyor.
Amerikan yönetiminin Suriye’nin politikasının bir amacı, hedefi var mıydı? Yoksa en başından beri tamamen tutarsızlık mıydı?
Hof: Amaçsız ve tutarsızdan da tutarsız bir politika izlediklerini düşünüyorum. En başında, özellikle 2011'de Amerikan yönetimi Beşar Esad’ın kısa zamanda gösteriler sonucu devrileceğine inanıyordu. Bence Başkan ve diğerleri başka yerlerde olup bitenlere Arap Baharı penceresinden bakıyorlardı. Mübarek, Binali ve hatta Kaddafi gibi çok uzun yıllarca ülkelere hükmetmiş güçlü politik figürlerin devrildiği dönemde, Esad’ın da tıpkı benzerleri gibi devrilip gideceğini düşünüyorlardı. Dolayısıyla Esad’ın gitmesini vurgulayacak bir strateji geliştirme çabasında bulunulmadı. Daha çok Cumhurbaşkanını söyledikleriyle tarihin doğru tarafında göstermek arzusu vardı. Dolayısıyla 2011 Ağustos’unda Esad’a çekil açıklaması yapıldı ve zannederim Beyaz Saray bunun çekilmesi için yeterli olacağını düşünüyordu.
O zaman 2011’e dönelim tekrar. 2011 Ağustos ayında Amerikan hükümeti Türkiye’nin Esad’ı istifaya çağırması gerektiğini söyledi ve Türkiye’nin bu konuda isteksiz olduğunu ima etti. Türkiye ve ABD arasındaki o dönemki Suriye müzakerelerinin arka planını anlatmanız mümkün mü?
Hof: Esad’a istifa çağrısı üzerine geniş kapsamlı müzakereler yapıldığını hatırlamıyorum. Obama’nın Esad’ı görevi bırakmaya çağıran bir açıklama yapacağı önceden Türkiye’ye bildirildi. Ve Türkiye’nin bunu yakinen destekleyen bir pozisyon almasının umulduğu belirtildi. Hatırladığım kadarıyla Ağustos 2011’de Türkiye hükümeti buna hazır değildi. Dışişleri Bakanı’nın (Davutoğlu) Esad’ı silahlı müdahale yapmaktan geri adım attırmaya ikna için devam eden çalışmaları vardı. Anlamlı siyasi reformlar yapsa ve bazı siyasi taviz ve uzlaşmalara girseydi biliyorsunuz ki Suriye bu krizleri atlatır ve birlik ve bütünlüğü korumuş olurdu. Bence Türkiye bunun için çok çok çok önemli ve samimi bir mücadele gösterdi. O tarihte ABD Cumhurbaşkanı bu açıklamayı yaptı. Türkiye’nin bu çabaları devam ederken Türkiye ise böyle bir açıklama yapmaya hazır değildi.
Geçtiğimiz günlerde Amerikan Dışişleri Bakanlığı sizin tarafınızdan 22 Kasım 2011 tarihinde yazılmış bir emaili yayınlandı. Bu emailde Türkiye’nin nihayet Esad’ın çekilmesi yönünde çağrı yaptığını not düşüyorsunuz. Bahsettiğimiz dönem Kasım ayı. Türkiye’nin Esad’a yaklaşımı Ağustos ayından Kasım ayına nasıl değişebildi?
Hof: Güzel bir soru. Sizin de bildiğiniz gibi Türkiye’nin gerçekten Esad’ı daha yapıcı bir noktaya yönlendirmek için ciddi çaba sarf ettiğini düşünüyorum. Tarihlerden emin değilim ama Dışişleri Bakanı (Davutoğlu) Şam’a 2011 yılı Ağustos ayı içinde bir ziyaret yapmıştı ve Esad ile görüştü. Bu görüşme sonucunda Dışişleri Bakanı, Suriye Başkanı ile görüşmesinden ilerleme sağladığına emin olarak Ankara’ya döndü. Fakat zaman geçtikçe anlaşma durumunun aldatıcı olduğu ve Esad’ın kabul ettiği şeyleri uygulamaya koymadığı ortaya çıktı... Türkiye yıllar, yıllar boyunca Beşar Esad’ı eğitmeye, onunla iyi ilişkiler kurmaya gayret etti. Ancak zaman geçtikçe Esad’ın dediklerine güvenilmeyeceği, onla el sıkışmanın anlamsız olduğu sonucuna ulaştı. Esad tek yönlü bir yola girmişti, toplu cezalandırma ve toplu katliam yoluna. Ve kimsenin onu diplomatik olarak ikna edemeyeceği bir yola. Dolayısıyla bu Türkiye’yi de en sonunda Esad’ın gitmesi için çağrı yapmasını doğuran bir sonuca getirdi.
Siz Obama yönetiminin Suriye politikasına getirdiğiniz eleştirilerinizle biliniyorsunuz. Yanlış olan neydi?
Hof: Bence her şeyden öte en büyük yanlışlık yönetimin ciddi bir strateji ortaya koymaması idi. Başkan Esad’ın gitmesi isteğini gerçekleştirecek şekilde bir strateji şekillendirilebilirdi. Bugüne dek yönetim kendi içerisinde ciddi anlamda sistemsel bir zorlanma yaşadı strateji ortaya koyma konusunda.
Siz ABD yönetiminin Esad kendi halkına karşı kimyasal silah saldırısı yaptığında nasıl bir tavır takınmasını tavsiye ederdiniz?
Hof: Şunu söylemeliyim ki; bu zaten olmayacaktı. O saldırı ilk değildi. O saldırı muhtemelen Obama’nın kimyasal silah konusunda çektiği kırmızı çizginin belki de 12. ve 13. ihlaliydi. O ilk defa değildi yani. Ama bu çok geniş çevrelerce duyulan bir olaydı, çok büyük bir kıyımdı bu yüzden de göz ardı edilemeyecek bir olay hâline gelmişti. Bu olay olduğunda aslında ben ABD’nin önemli bir askerî cevap vereceğinden emindim. Belki de Esad’ın tüm terör araçlarını açığa çıkaracak bir cevap, mesela hava gücü gibi, ağır silahları, Scud füzeleri gibi; yani kimyasal silah saldırılarında kullanılsın kullanılmasın Suriye’de sivillere ölüm ve yokoluş getiren tüm her şeyi.
21 Ağustos 2013’te bu saldırı gerçekleştiğinde ben ABD’nin bu şekilde bir askerî cevap vereceği yönünde güçlü bir bahse girerdim. Ve elbette bu iddiayı kaybetmiş olurdum.
Obama yönetiminin Suriye halkına karşı ahlaki ve insani yükümlülüklerini yerine getirdiğini düşünüyor musunuz?
Hof: Bu oldukça üzücü bir durum, objektif olarak eldeki verilere bakıldığında şunu söylemeliyiz ki ABD Suriye’deki tek bir kişiyi bile korumadı orada sürüp giden toplu cezalandırma ve katliama karşı. Bu oldukça talihsiz bir durum. Tüm Amerikalılar gibi ben de anlayabiliyorum ki, Obama olsun başka herhangi bir ABD Başkanı olsun çok dikkatli şekilde ölçüp tartardı. ABD’yi böyle bir iç savaşa ve 5 yıl süren böyle bir ayaklanmaya sokmak konusunda oldukça isteksiz davranırdı. Fakat ne olursa olsun, insanları böylesi bir toplu kıyımdan kurtarma çok önemli bir insani gereklilikti ve yerine getirilmedi.
Olayın insani yönünden etkilenmeyen kişiler için bile bu yaşanan şey iğrenç bir durumdur. Olayın siyasi sonuçlarından, Suriye için Suriye’nin Türkiye dahil yakın komşuları için doğan sonuçlarından fazla etkilenmeyen kişilere göre bile bu böyleydi. Türkiye’nin ötesinde, Avrupa’nın bazı bölgeleri için, Batı Avrupa için bile oldukça ciddi sonuçlar doğdu. Günün sonunda şu çok iyi anlaşıldı ki Suriye’de olanlar Suriye’de kalmadı. İşte tam bu yüzden Batı’nın çok daha aktif bir karşılık vermesi gerekiyor...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017